20 Kasım da Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutluyoruz.Utanmmıyoruz…Hiç yüzümüz kızarmıyor…Vicdanımız sızlamıyor….
Anneleri tutuklu olduğu için hapishanede doğan ve orada büyüyen 0-6 yaş arası 743 çocuğumuzun vebalini kim ödeyecek?O çocuklar büyüdüğünde ne olacak?
Tesbit edilebildiği kadarıyla 18623 Çocuğumuz cinsel istismara uğramış…Kimbilir ortaya çıkarılamayan kaç çocuğumuz var…Üstelik kız erkek ayrımı da yapılmıyor,insanlar toplum baskısından çocuklarına yapılanı söyleyemiyor ya da çocuklar korkudan söyleyemiyor…
Bilindiği kadarıyla 2 milyonun üzerine çocuk işçimiz var…2013 ten 2018 e kadar kadar onlardan 319 u iş cinayetlerinde öldürülmüş…Çünkü köylerde tarlada ya da hayvan gütmek için çalışan çocukları kimse çocuk işçiden saymıyor.
Evliliklerin %3.8 kız çocuklarıyla yapılıyor…Babası dedesi yaşındaki adamlara başlık parası adıyla satılan çocuk gelinler…Ya da bazı ülkelerde küçük erkek çocukları…
Her yüzbin çocuktan 1598 i suça sürekleniyormuş…En çok uyuşturucu ve terör işine bulaştırılıyor küçük yaşta çocuklarımız…
Küçücük yaşta kaçırılıp dilencilik yaptırılan çocuklarımız…
Çalınıp organ mafyasına satılan küçücük vücudu parçalanıp organları satılan çocuklarımız…
Yemen de 2015 – 2018’in arası yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybeden 5 yaş altı çocukların sayısının yaklaşık 84 bin 700 olduğunu açıkladı…Nerede Dünya Çocuk Hakları…Biz bunu kutluyoruz…
Sokaklarda 40 bin çocuğumuz yaşıyor ama biz Müslümanız ya…Kimsenin görmediği cami üstüne cami yaptırıyoruz hem de şatafatlı olsun hani…
Dini,dili,ırkı,nerede doğduğu,cinsiyeti ne olursa olsun,çocuk dünyanın her yerinde çocuktur
Yaşasın…Artık bütün dünyadaki çocuklar zararlı etkilerden korunacak,sömürülmeyecek,taciz edilmeyecek,çocuk yaşta evlendirilmeyecek,en iyi şekilde eğitilecek,yaşama hakları ellerinden alınmayacak.
Kimi kandırıyorsunuz…?Çocukları mı,kendinizi mi,dünyayı mı?
Şimdi öyle bir dünyada yaşıyoruz ki…Çocuklar çocukları öldürüyor.
Yapabildiğimiz tek şey, başsağlığı dilemek,Terörü lanetlemek.Sosyal medya sayfalarımızı karartmak.Ertesi günü her şeyi unutuyoruz.
Sanki ölen onlar değil de bizleriz.Uzayda başka bir dünyada yaşıyormuşuz gibi hissediyorum kendimi bu olanlar karşısında.
Küba da kadın hamileyken,hamile merkezlerine gitme zorunluluğu var.Çocuk bakımı için eğitim veriliyor.Her tür sağlık ve eğitim hizmetini devlet karşılıyor. Eğitim de tabii ki eşit.Sağlığın için endişelenmek yok
Devlet,ihtiyacı olan yiyeceği dağıtıyor.Karnı doyuracak miktar, devlet eliyle kişi başı aylık 2 kilo kırmızı et veriliyor…Tavuk daha çok.
Pek çok Avrupa ülkesinde ve ABD de öyle değil mi?
Ülkemizde asgari ücretle geçinen,kişi başı 2 kilo et yiyebiliyor mu?
Küba da temel ihtiyaçlara para harcamak da yok.Hastane masrafı,eğitim masrafı yok! Çocuklara kalem almak bile yok.
8 yaşında ki ÇOCUK eş olarak veriliyor sa bunun neresi İslami kural olur diye sormaya gerek yok ama hala ülkemizde İslam ülkelerinde kadın haklarının olduğunu söyleyen, 40 yaşındaki bir adamla evlendirilen 8 yaşındaki kız çocuğu, ilk gecenin ardından kanama geçiren çocuk, hayatını kaybetti.Bu olay karşısında bile insanın kanı donmamış sa,ölmüşüz de ağlayanımz yok demektir…
Çocukların korunması fikri ilk olarak 1894 yılında ortaya çıkmıştır. Bu düşünceye ilgi gösteren bazı Avrupa devletlerinden temsilciler Paris’te özel bir toplantı yapmışlardır.
Gençlerin sorunları, çocuk ve annelerin korunması hususlarında uluslararası bir merkez kurulması yolunda ilk resmi girişim 1912 yılında İsviçre’de gerçekleşmiştir.
1.Dünya Savaşı’nın sonunda Çocukların Korunması önem kazanınca, 1920 yılında Cenevre’de “Uluslararası Çocuklara Yardım Birliği” adında özel bir örgüt kurulmuş ve bu örgüt 1923 yılında “Cenevre Çocuk Haklar Bildirgesi”ni yayınlamıştır.
“Cenevre Bildirgesi” denilen bu çocuk hakları bildirgesinde, çocukların “yaşama, gelişme, beslenme, yardım görme, istismardan korunma” hakları güvence altına alınmıştır.
Milletler Cemiyeti Genel Kurulu 27 Eylül 1934 tarihinde Çocuk Hakları Bildirgesi’ni yeniden onaylamıştır.
Bu bildirge Türkiye tarafından benimsenmiş ve Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından 1931 yılında imzalanmıştır.
Çocuk Hakları Sözleşmesinin oluşumu, 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi ve 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesine dayanır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun oy birliği ile kabul ettiği sözleşme metnini 26 Ocak 1990′ da imzaya açmış ve 2 Eylül 1990’da ise sözleşmeyi onaylayan devletlerde yürürlüğe girmiştir.
Türkiye, 14 Eylül 1990’da, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde toplanan ” Çocuklar İçin Dünya Zirvesi”nde sözleşmeyi imzalamıştır ancak sözleşme Aralık 1994’de Meclisten geçirilerek yürürlüğe girmiştir.
Bu sözleşmeyle çocukların içinde bulunabilecekleri her bir özel durum ( istismar edilmiş olma, çalışan çocuklar, mülteci çocuklar, savaş mağduru çocuklar, madde bağımlılığı gibi ) ayrıca düzenlenmiştir.
Bu haklar bütün çocukların beslenme, tıbbi hizmet, barınma ve eğitim gereksinimlerini sağlar.
Çocuk haklarına dair sözleşme Amerika, Birleşik Arap Emirlikleri ve Somali olmak üzere 3 ülke dışında dünyadaki tüm ülkelerce imzalanmıştır.
Bugün dünya çocuklarının %96’sı çocuk haklarını korumak için yasal yükümlülük altına giren ülkelerde yaşamaktadır.
Birleşmiş Milletlere rapor yollayan 43 ülkeden 14‘ünün sözleşme ilkelerini kendi anayasalarına uyarladıklarını göstermektedir.Diğer 35 ülke sözleşmeye uyum sağlamak için yeni yasalar çıkartmış ya da mevcut yasalarda değişiklikler yapmışlardır.13 ülke ise bunları yapmamasına karşın çocukları kendi hakları konusunda bilinçlendirmek için sözleşmeyi okul programlarına ve derslere dâhil ederek tanıtım ve eğitim faaliyetlerine girmişlerdir.
İşin en garibi bu sözleşmeleri imzalayanlar en çok zararı veriyor çocuklara.Acaba suçlarını bastırmak için mi böyle sözleşmeler imzalayıp,günler ilan ediyorlar.
Dünyadaki bütün savaşlara bakın!Kimler çıkarmış…Kimler bu savaş çığırtkanlarına silah satmış…Kimler insanların evlerini barklarını başlarına yıkmış…Bu ne ikiyüzlülük,bu ne utanmazlık,bu ne vizdansızlıktır.
Savaşlarda çocukların öldürüldüğü bir dünyada çocuk haklarından bahsetmek imkansızdır.
1821 Tripoliçe Katliamı« Üç gün boyunca şehrin sakinleri, bir vahşi çetenin kötülüğüne ve keyfine bırakıldı. Yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı. Kadınlar ve çocuklar, öldürülmeden önce işkencelere tabî tutuldu Şehirdeki Yunan zaferinden sonra yol kenarları cesetler ile doldu. Kadınların ve çocukların bulunduğu Müslüman kitleleri, yakınlardaki dağlarda sığır gibi doğrandı. »
Navarin Katliamı:1821 Yunanlılar bebekleri annelerinin kollarından aldı ve kayalara vurdu. Üç ve dört yaşlarındaki çocuklar denize atılarak boğuldu. Katliam bittiğinde cesetler ya denize atıldı ya da sahile yığıldı ve bir salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya kalındı.
Dedeağaç Katliamı 1912:245 çocuk katledilmiştir.
Unuttunuz mu Japonya ya atılan bombanın etkilerinin yıllarca sürüp sakat çocuklar doğduğunu…Ya ölen çocukları…
Hiroşima’ya, Nagazaki’ye atılan atom bombaları… Amerikalılar ölü sayısının 117 bin, Japonlar ise yarım milyona yakın olduğunu açıklarken bunun kaç tanesi çocuktu kimbilir…
Çin de Uygur Türklerine yapılan zülmün kaç kişi farkında…Yalnızca 2017 yılına ait verilerde, Sincan bölgesinde ana okuluna başlayan çocukların sayısının, önceki yıla göre yarım milyondan fazla arttığını gösteriyor.Resmi rakamlara göre, bu sayının yüzde 90’ını ise Uygur Türkleri gibi Müslüman azınlığa dahil çocuklar oluşturuyor.
Sincan bölgesindeki yatılı ana okulu inşaatları için, devletin 1,2 milyar dolar harcadığını gösteriyor.çok sayıda çocuğun bu yatılı sisteme kayıt edildiğini delillendiriyor.cezaevinde bulunan çocukların, devlet bakımına alınıp alınmaması ile ilgili ayrıntılı durum tespit raporları elde edildi.bu sistemle, dininden, dilinden ve Uygur kökenlerinden uzaklaştırılmış yeni bir nesil yaratılmak isteniyor.
Zenz, “Elde edilen deliller, yapılanı kültürel bir soykırım olarak adlandırmamızı gerektiriyor” diyor.
Birleşmiş Milletler Ağustos ayında yayımladığı raporda Çin ‘in bir milyona yakın Uygur Türkünü “yeniden eğitim” için Batı Şincan’daki kamplara gönderdiği yönündeki haberlerin endişe verici olduğu uyarısında bulunmuştu.
Biz ne yapıyoruz?Suriyelileri ülkeye doldurup,iş aş verirken,Uygur Türklerine kapımızı kapatıyoruz.Suriyelilerinki çocuk da Uygur Türklerinin ki çocuk değil mi?
Hocalı katliamında ölenlerin kaç tanesi çocuktu….83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 Azeri vahşice öldürüldüğü söyleniyor…bence çok daha fazla…o zamanlardaki toplu mezarları hatırlıyorum,tüylerim diken diken…
İran-Irak-Suriye savaşlarında bombaların yıktığı binaların altından çıkarılan çocuk cesetlerini…
Savaştan kaçmak için yerini yurdunu terk ederken,devrilen kayıktan deniz kıyısına vuran çocuk cesetlerini…
Ya hayatta kalanlar! Yaşadıkları travmayı nasıl atlatıyorlar hiç bilgisi olan var mı?
Afrika da ,Endonezya da açlıktan ölen çocukları…Çin de günde 5 sente çalıştırılan çocukları.
Türkiye bu sözleşmeyi 1990 da imzalamış.İmzalamış da ne olmuş!İzlenen yanlış politikalar yüzünden sözleşme hükümlerini en çok çiğneyen ülke olmuşuz…
Ülkemizde eğitim sistemini her gün biraz daha geriye götürerek,tarlada,fabrikada,sokakta çalıştırarak eğitim haklarını ellerinden almışız.935 bin 832 kız,bir milyon 38 bin erkek ,toplam bir milyon 973 bin 874 çocuğun eğitim dışında olduğunun farkında mısınız!
Hayatını kaybeden 30 işçiden birisinin çocuk olduğunu bilsen kılın kıpırdar mıydı? 2 milyon çocuk işçinin % 80 ni kayıt dışı çalıştırılıyor.
Hükümet çıraklık kanunları çıkarıyor,işte taşaron olarak çalıştırılan bu çocuklar için.Bunlar MEB nın resmi verileri…
Çocuk işçilerde dünya ikincisiyiz.
Ya çocuk gelinler…Ülkemizdeki kanayan yara…Son 10 yılda 482 bin kız çocuğunun evlendiğini kim duyar,kim bilir…
Çocuk gelinlerde dünya üçüncülüğüne sahibiz…
Son yıllarda garip bir şekilde artan çocuk tacizleri…Savunmak ve önlem almak,suçluları cezalandırmak bir yana,”bir kereden bir şey olmaz,aileler çocuklarına sahip çıksaydı”diyen politikacıların insafına terk edilmiştir.
Son 10 yılda % 700 lük bir artış göstermiş.sadece 2017 nin ilk 10 ayında 317 çocuk tacize uğramış.
%85 i gizli kaldığı halde çocuk taciz ve tecavüzlerinde dünya ikincisiyiz…
Ya ceza evindeki çocuklarımız….
Bugün en başta iktidar politikaları yüzünden çocuk gelinler,çocuk işçiler,eğitimsiz çocuklar,çocuk tacizleri çoğalmakta.
AKP iktidar olduğundan beri cezaevindeki çocuk sayısı ne kadar arttı biliyor musunuz?tam %33 arttı.Ceza evlerinde ne kaç çocuk olduğunu,ne de kaç çocuğun oralarda öldüğünü yazmaya içim elvermiyor artık.
Deveyi hamuduyla yutanların elini kolunu sallayarak gezdiği,bir baklava çaldı diye küçücük çocuğun ceza evine koyulduğu yerin adı Türkiye…
Namus-şeref belasından çok sayıda kız çocuklarının öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz……
”adın çıkarsa seni öldürürüz,o yüzden okumayı falan bir tarafa bırakıp,hemen kocaya gidip,çoluk çocuğa karışacaksın,namusunla ,şerefinle,iffetinle kocana itaat edeceksin”diye ayıplarla günahlarla büyütülen bir anne…
Zavallı annem 14 yaşında evlenip çocuklarına koşuştururken büyüdü bizlerle birlikte.Hep arkadaşım gibiydi.Ben de kardeşlerimi büyütürken tatmıştım ilk anneliği.
Ne annem ne ben ikimiz de çocukluğumuzu yaşayamamıştık.Belki de ondandır hep çocuk kalışım…Kimbilir…
Kadınlarımız kendine,geleceğine sahip çıkamamış,çocuklarına nasıl sahip çıksın…
İşte bu yüzden tarikatlar türetildi ve çoğalmakta…Dini kullanarak insanları ayıp ve günahlarla baskı altına alıp,kendi istedikleri gibi yönetmek…Öyle de yapıyorlar…
Göstermelik toplantılar yapıp yiyip içme derdinde çoğu…Gerçekten amacına uygun çalışan dernekler de var…Onları konu dışı bırakıyorum…
O tarikat yuvaları ve vakıf denilen yerleri kapattırmak için mücadele verelim…Çökmüş olan eğitim sistemini ayağa kaldırmak için hangimiz ne yapıyoruz,eleştirmenin dışında…Madem teşhisi koyuyoruz o zaman tedavisi için mücadele verelim…Yoksa kolaya kaçıp,o şunu şöyle yaptı,bu şunu böyle yaptı diyerek tecavüz edilen çocukları paylaşarak bu işi çözemeyiz…Köklü çözümler gerek,bu da eğitimden geçer…
Çocuğu tecavüz edilen babalar sesini çıkaramıyor…Neden…Kimbilir belki çocukken o da aynı korkunç olayları yaşadı…Kimbilir nasıl bir travma geçirdi ki bunu olağan kabul edebiliyor…
Ya anneler…Bir anne nasıl dayanabilir çocuğunun incitilmesine,onurunun kırılmasına,canının yanmasına…
Biz klavye silahşörleri onları sadece aşağılayıp,toplum dışına atmaktan başka ne yapıyoruz…Hangi olumlu katkıda bulunuyoruz…
Kaç gazeteci bu konu hakkında derinlemesine araştırma inceleme yaptı…Öyle ya bu çok büyük bir toplumsal problem…Onarılamaz bir Psikolojik yara…
Oğullar…Babalar…Kocalar aynı yoldan geçiyor..,Kimse sesini çıkaramıyorum…Elalem ne der…Kimsenin umurunda değil onların ruhunda kopan fırtınalar…
Kızlar ve annelerin söz hakkı yok bu sistemde…Onlar sadece itaat ederler…
Eğitim konusu hepimizin konusu,hepimiz mücadele verip eğitime katkıda bulunmak zorundayız,yoksa sapık bir toplum olmak üzereyiz…bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dersen bir gün o yılan seni de sokar emin ol…
İşin en garibi bu sözleşmeleri imzalayanlar en çok zararı veriyor çocuklara.Acaba suçlarını bastırmak için mi böyle sözleşmeler imzalayıp,günler ilan ediyorlar.
Biraz insaf…Biraz vicdan…Biraz utanma…Takkenizi önünüze koyun ve bu yaşananların kendi çocuklarınızın başına geldiğini düşünün ve ona göre kanunlar çıkarın.
Kadın -erkek çocuklarımıza sahip çıkmak zorundayız,onlar bizim geleceğimiz değil mi?
Vurmak kırmak evlendirmek taciz etmek çalıştırmak kavramlarını söküp atalım dünyamızdan…Çocuklarımızın iki şeye çek ihtiyacı var…Sevgi ve iyi bir eğitim…
Bir yanıt yazın