ERDOĞAN – TRUMP GÖRÜŞMESİNE DOĞRU

Geçen hafta, Amerikan birlikleri ve onlarca tank ve zırhlı araç Suriye’deki petrol alanlarını işgal etti.
Yükseliş, Başkan Trump’ın ABD askerlerinin ülkeyi terk ettiğini ve ülkelerine döneceklerini  tweetledikten yarım saat sonra geldi.
Başkan ilginç bir yöntem uyguluyor: Bir şey söylüyor, sonra Pentagon’a diğer şeyi yapmasını emrediyor.
Twitter’da bitmeyen savaşlara son veriyor ve gerçek dünyada onları sürdürüyor!

*
Aslında Trump Suriye’yi değil, gelecek yıl yapılacak başkanlık seçimi ve seçmen kitlesini hedefliyor.
Ancak destekleyicilerinin şahinler mi yoksa güvercinler mi olduğuna karar veremiyor.
Çünkü onun sorunu bu ikisi de değildir.
Belki de Başkan Trump dış politika ile iç politika arasındaki ilişkinin, farkettiğinden daha karmaşık olduğunu yeni öğrenmeye başlıyor!

*
Trump’ın politika merkezinde en önemli grup beyaz  Evanjelist Hıristiyanlardır.
Evanjelistler 2016  başkanlık seçiminde Trump ile birlikte yükseldiler.
Sadakatlerini güvence altına almaları kolay bir iş değildi.

*
Trump’ın oluşturduğu küfürler, yalanlar, görevden almalar, kandırmalar, kumar, porno yıldızları fonunu,
Ya da Trump kürtaj karşıtıdır, aile yanlısı ve cinsel kimlik politikalarına kuşkuyla bakar gibi düşüncelerini,
Yani karşı karşıya kaldıkları her günahı güçlü vaizleri  vasıtasıyla göz ardı ettiler.
Çünkü alternatif, Hillary Clinton’dı…

*
Çünkü Başkan Trump, Clinton’dan farklıydı ve Evanjelistlerin İsrail sevgisini de paylaşıyordu.
Nitekim Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması Evanjelistleri mutlu etmiştir.
Evanjelistler hâlâ Trump’ı İsrail yanlısı olarak görüyor.

*
İslamcı terör Evanjelistler için diğer Amerikalılara nazaran daha yüksek bir endişe kaynağıdır.
Trump geçen hafta İŞİD  lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin öldürülmesiyle bir başarı kazandı, kilit destekçilerinin ayağa kalkacağını umdu…

*
Ancak Evanjelik liderler Başkan’ın Suriye’den asker çıkarmasını kınadılar.
İşte Evanjelist ideolojiyi savunan medya kurucusu, siyasi yorumcu ve Cumhuriyetçi M. G.Robinson, “Trump, ABD ordusunu geri çekerek cennetini kaybetti,”
Evanjelist vaiz Russell D. Moore, “Trump, Kürt Hristiyanları  İŞİD terörüne ve Esad rejimine terk ederken özgürlük ve insanlık onuruna karşı durdu” dedi.
Daha çok kişi de,”Trump Amerikası, kelimelerin ötesinde dehşet verici  Erdoğan’ın Türkiye’si ile karşı karşıya bulunuyor” noktasında birleşti…

*
İsrail’in güçlü destekçileri de Türkiye’nin Müslüman Kardeşler İdeolojisi ve İran’ın Şii ideolojisiyle genişlemesinden korku içindedir.
ABD’nin askerleri çekerek  onları yalnız bırakmalarından şikayetçidirler…

*
Bunlar ve daha çoğu Başkan’ın Suriye’deki çarpıcı git-gellerini açıklamaya yardımcı oluyor…
Nitekim Başkan Yardımcısı M.Pence ve Dışişleri Bakanı M.Pompeo Evanjelistleri yumuşatmak üzere çok sayıda kilise topluluğu ile bir araya geliyorlardı ki;
Trump Suriye’ye asker gönderme şok kararını verdi…

*
İsrail’e ve Evanjelist Amerikalılara göre;
Erdoğan, Müslüman Kardeşler’in”Batı Medeniyetine Cihadizm” ideolojisinin siyasi lideridir.
Bu ideoloji ona Müslüman Kardeşler’in dünya çapında meşruiyeti için Türkiye’nin bölgesel bir oyuncu değil,
Büyük bir güç olarak ele alınması gerektiğine dair narsist bir yükleme yapıyor!

*
Bu yüzden Erdoğan, Batı ağının bir parçası olmak yerine serbest bir sürücü gibi davranıyor.
Soğuk Savaş’ın ardından çok kutuplu bir uluslararası sistemi inşa edenlerden biri olmayı hesaplıyor.
Türkiye’nin Lozan Anlaşması ya da NATO ittifakının belirlediği statüsünden çok daha fazlasını istiyor.
Ama Türkiye’nin bütün değerli müttefikleri Erdoğan’ın askeri provokasyonları, güvenilmezliği ve tahmin edilemezliği ile uğraşıyor, deniliyor.

*
Erdoğan Suriye savaşının başladığı sekiz buçuk yılda en önemli rolleri  oynadı.
Dünyanın her yerinden Türkiye üzerinden “Suriyeli isyancılara “silahlar kaçırılmasına göz yumdu.
Yıllar boyunca on binlerce Cihatçı, Suriye hükümetine karşı savaşan çeşitli gruplara katılmak için Türkiye’yi dolaştı!

*
ABD rotasını değiştirip IŞİD ile savaşmaya başladığında, Türkiye’yi yeni savaşçıların akışını kısmaya çağırdı.
Ne zaman İŞİD eylemleriyle Türkiye’de onlarca kişiyi öldürünce,  Erdoğan yeni savaşçıların ülkeye girişine önlem aldı.
26 Ekim 2019’da Başkan Trump, ABD özel kuvvetlerinin İŞİD lideri  Ebu Bekir El Bağdadi’yi öldürdüğünü açıkladı .
Bağdadi ve eşleri Suriye’deki İdlib Valiliği’nde bulunan Barisha köyündeki bir evdeydiler.
Barisha, Türkiye sınırına ve  Reyhanlı’ya sadece 5 km uzaklıktadır.
Bu olay Türkiye’nin hâlâ İŞİD’i düşman olarak görmediğinin ya da İŞİD liderlerinin  Türk makamlarından korkmadığının işareti sayıldı.

*
Zaten Türkiye   uzun zamandır tıpkı Pakistan gibi mezhebi hassasiyetleri kullanmaktadır.
Çeçen, Gürcü, Suudi, Mısırlı, Sincan Özerk Bölgeli, Türk ve Avrupa’nın hemen her ülkesinden birkaç bin İŞİD terör örgütü mensubunu;
Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa’yı içine alan bölgede yani Türk Veziristan’ında,
ABD’nin gelecekteki bölge hizmetlerine amade olmaları için yerleşmelerine göz yumuyor!.

*
Almanya İçişleri Bakanlığı, Erdoğan iktidarının Müslüman Kardeşler, HAMAS ve Suriye’deki silahlı İslamcı muhalefete yönelik dayanışma ve destek eylemlerine dikkat çekiyor.
“Ankara’nın özellikle 2011’den beri adım adım İslamileşen iç ve dış politikasının sonucu olarak;
Orta ve Yakındoğu bölgesindeki İslamcı örgütlerin merkezi eylem platformu haline gelmiştir” ifadesi kullanıyor.

*
Bu yüzden Erdoğan’ın “Kapıları Açarız” tehditi ile Türkiye’nin Avrupa nezdinde kirliliği artıyor.
“Türkiye’deki gelişmeler endişe verici, çünkü orada göç diplomatik ilişkilerimizde bile müthiş bir baskı silahı haline geldi.
Eğer Türkiye kapılarını açarsa Balkanlar’dan Avrupa’ya doğru yaşanabilecek bir göç akınının ve İslamcı terörün  tüm kıta için yıkıcı bir şey olacağı” düşüncesi pekişmiştir;
Bu kaygı Ankara’ya çok fazla bel bağlamanın özellikle Avrupalıların Ortadoğu’daki çıkarlarını kovalamasının önünde engel oluşturabileceğine yöneliktir.
Başta Almanya ve bir çok Avrupalı politikacı;
Türk hükümetine karşı sıkı önlemler alınması, Avrupa Birliği’ne katılım görüşmelerinin kesilmesi ve Ankara’ya ekonomik yaptırımlar uygulanması talebinde bulunuyor.

*
Şimdi bu çerçevede  Erdoğan, “Dostlar Alışverişte Görsün ” edasında,
ABD’nin operasyonu ile öldürülen İŞİD lideri El Bağdadi’ den sonra,
Terörle mücadele başarısını sergilemek üzere yakalanan El Bağdadi’nin ablasından sonra eşi ve eniştesi ile kimi iŞİD mensubundan,
Toplanan “hem nalına hem mıhına”  odaklı istihbarat ile 13 Kasım’da Başkan Trump ile görüşmeye hazırlanıyor.

*
En büyük handikapı, 7 Kasım Perşembe günü ABD Dışişleri Bakanı M.Pompeo  ve İsrail Başbakanı B. Netanyahu’nun,
“Ne ABD ne İsrail istihbarat merkezleri; İran’ın ne zaman bir nükleer kapasiteye ilerleyeceğini, nükleer silahlarını nerede saklayacağını bilmiyor” açıklamasıdır!

*
Çünkü bu noktada Trump, artık bir savaş karşıtı  sayılmıyor.
Evet, Amerikan halkının büyük kesimleri askeri çatışmalardan bıkmıştır ama bunların çoğu özgürlükçü olmayıp, sokaklara çıkacak kadar kızgın bile değillerdir…
Nitekim Trump’ın İran’la savaşı durdurmasının sebebi, halkın tepkisiyle daha az ilgiliydi ve daha fazla oy kullanabileceği konusunda ikna olmuştu.
Şimdi Türkiye Trump’a  önce  bir “ara”  sonra ” savaş” olanağı veriyor…

8. 11. 2019


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir