KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-(4)
Hüseyin MÜMTAZ
Buraya kadar söylediklerimizin ışığında artık konuya girelim isterseniz.
Demek ki sonuçta Cumhurbaşkanı’nı (şimdiye kadar olduğu gibi) partiler değil, sosyal sınıflar/gruplar/eğilimler/etkileşimler seçecek.
En büyük ölçü ne yazık ki “Türkiye karşıtlığı yahut yandaşlığı”.
“Herkesin birbirinin cemaziyülevvelini bildiği” bu küçük toplumda ilk bombayı Akıncı patlattı.
Bulunduğu makamın inceliklerini düşünmeden “Akan kandır” diyerek Türkiye’nin Suriye harekâtını eleştirdi ama hemen ardından, DW’ye demeç verdi.
Hayret, yabancıları “bayraksız” kabul eden Akıncı, DW muhabirini “bayraklı” ağırladı. Güya da yaptığı kahramanlıkları anlattı.
“1974’te ben de bulundum o harekâtta, diğer bütün genç Kıbrıslılar gibi görev aldım. Yanımda arkadaşlarım şehit düştü” dedi.
Sanki o gün, orada, o yaşta olup da katılmama şansı varmış gibi…
Dikkat edin gene şuur altını ortaya koyuyor, “Bütün Kıbrıslılar” gibi diyor, Rumları da aynı kefeye koyuyor.
Üslûbu bozuk, şirazesi kaymış Akıncı, tavır ve söylemleriyle kuzeydeki (ve tabii güneydeki) –her partiden- Türkiye karşıtlarının oyuna güveniyor.
Türkiye’deki mevcut yönetim karşıtlığı başkadır, Türkiye karşıtlığı başkadır.
Akıncı Türkiye karşıtıdır. Türkiye’nin “Ayşe”sine, askerine, memuruna, parasına, elektriğine, havasına, suyuna; her şeyine karşıdır.
Tatar…
Tatar bir kasaba politikacısıdır ama zekidir. Oxford mezunudur. Asil Nadir’in çalışanı olduğu zamanlardaki bir faaliyeti yüzünden İngiltere’ye gidemediği, tutuklanacağı dedikoduları vardır.
Çok basit… Çıkar önümüzdeki hafta İngiltere’ye bir gider, gelir. Bir daha gider. İtalya, Fransa’da bir tur atar gelir, dedikoduları bitirir.
Tatar’ın ikinci dezavantajı, ailesine ait olan ve uyduya çıkışı devlet tarafından “ödenen” yerel televizyonunda her gün Türkiye’ye ve Kıbrıs Türklerine sövülmesidir.
Tatar, Akıncı’nın tersine tavır ve söylemleriyle Türkiye yanlısıdır. (Gene aynı noktaya geliyoruz, Türkiye yönetimi yanlısı mıdır, Türkiye yanlısı mıdır?)
Tatar’ın partide bile hatırı sayılır muhalifleri vardır. Adaylığı, oyları böleceği için “karşı tarafa” yarayacaktır.
Özersay…
Bir önceki koalisyon dönemindeki tavrı/yaklaşımı ve genel kanaat Özersay’ın, sağ kesimin çatı adayı olacağı beklentisi yaratmıştı.
“Yaratılmıştı”.
Ama 41’inci Hükümetin daha 40’ı dolmadan ”pat” diye Sarayönü’ne düşmüştü Özersay. Halbuki eskiden, yâni siyasi hayatının başlangıcında henüz “toparlanırken” Selimiye Meydanı’ndaki Portekiz restoranında sadece üç-beş masaya konuşurdu.
Fakat “Yardımcı” olduğu hükümette, başbakandan önce Maraş, Maronit, Geçitkale kartını masaya koymuştur…
Kimseye haber vermeden Anastasiadis’le hem de “karşı”da gizli/saklı ve balıklı akşam yemekleri yemiştir.
Acaba 21 vekilli UBP; önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde 9 vekili ile iktidara ortak edilen Özersay’ın seçilmesi için sadece “aksesuar” olarak mı görevlendirilmişti mevcut hükmette?
UBP içinde çoğu kimse bu tavırdan rahatsızdır da Özersay’a Cumhurbaşkanlığını kim uygun görmüştür? UBP seçmeni, tabanı olmayan çakma bir partinin adayı için “figüran” olmayı nasıl içine sindirebilmektedir?
Üstelik Özersay, Talat ve Akıncı’dan sonra aynı projenin devamıdır.
Talât…
Talât, “son kullanma tarihini” geçirmişken sık sık dışarıdan maydanoz olmakta, “Cumhurbaşkanı Kıbrıs sorununu çözme kapasitesine sahip birisi olmalıdır. Bu da Kıbrıs sorununun çözümünde önemli oyuncu olan bütün taraflarla diyalog kurabilme yeteneği olan birisi olmalıdır. Görüyoruz ki bugün böyle bir Cumhurbaşkanlığı yok” diyerek aynı bağın bülbülü olduğu Akıncı’yı eleştirmektedir. Hayret, Türkiye’ye göz kırpmaktadır.
Ama raf ömrünü çoktan tamamladığı için, söz söylemeye değmez.
Erhürman…
Erhürman’ın CTP’yi, SSCB Komünist Partisi’nin Kıbrıs uzantısı olan AKEL’in kuzey versiyonu kimliğinden yavaş yavaş çıkarmakta olduğunu gözlemliyorum.
Erhürman Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni sanki Ecevit’in “ulusal sol”uyla tanıştırma çabasındadır.
Başbakanlığı döneminde Türkiye’nin de bir anlamda desteklediği Özersay, UBP’nin desteğini alamadığı için, hala net olarak adaylık sinyali vermemiştir.
Serdar Denktaş…
Soyadı yeter… Şu anda mevcut “en deneyimli” politikacı olup, her taşın altından çıkan kıvrak bir zekâya sahiptir.
Burada devreye Ertuğruloğlu giriyor.
Son tahlilde, kimin lehine sonuçlanacağını halen kestiremediğim muhtemel bir Denktaş-Ertuğruloğlu mutabakatının, Erhürman karşısında ikinci tura kalacağını düşünüyorum.
Bu tavır sağ ve solda lüzumsuz “fasariyaları”n da tarih sahnesinden silinmesini sağlayacaktır.
4 Kasım 2019
Yazıları posta kutunda oku