ABD Temsilciler Meclisinin Ermeni „Soykırım“ kararı
Soykırım bir insanlık suçudur. Buna parlamentoların veya parlamenterlerin karar verme yetkisin yoktur. Bu yetki Uluslararası İnsan Hakları mahkemesindedir. Birleşmiş Milletler tarafından Soykırım Konvansiyonu 1948 de onaylanmış ve 1951 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Buna göre soykırım: “ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir azınlığın, tümünü ya da bir bölümünü, planlı, programlı olarak yok etmek” olarak tanımlanmıştır.
ABD Temsilciler Meclisinin 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıma kararının, hukuksal bakıdan hiçbir anlamı ve yaptırımcılığı yoktur. Ancak siyasi olarak, Ermeni diasporasının ve Ermenistan`ın bu yöndeki yüzyıla yaklaşan çabalarına destek niteliği taşımaktadır.
Türkiye sözde Ermeni “Soykırım” olayında ve PKK`nın terör örgütü konusunda sonderece yetersiz kalmıştır. Çok haklı olduğunuz bir konuda bile, vizyonunuz, stratejiniz, kullanacağınız araçlar ve uygulayacağınız yöntem doğru seçilmemişse, vizyonunuza ulaşmak kolay olmayacaktır. Özellikle batılı demokrasilerde, önem verilen bir konuda kamuoyunu etkilemek ve kazanmak son derece önemlidir.
Kuşkusuz ülkelerin kendi çıkarları, diğer ülkelerle ilişkilerde belirleyici olmaktadır. Yine de günümüzde medyanın ve geniş kamuoyunun etkilenerek, daha objektif tavır alabildiği, böylece de hükümetlerin, parlamenterlerin de etkilenebildiği unutulmamalıdır. Ancak medya, siyasi partiler, belli sayıda parlamenterler, hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve aralarında işveren, sendika gibi değişik kurum temsilcileri ile düzenli, sürekli bir diyalog ve bilgi alışverişi içerisinde olmak gerekir. En haklı davanızda bile, haklı olduğunuzun kanıtlanması, bu iletişimin ve diyaloğun sağlanabilmesine, inandırıcı yöntemlerin kullanılmasına, sürekli ve kararlı çalışmaların yapılabilmesine bağlıdır.
Ermeni Lobisinin sözde Soykırım stratejisi
Diaspora Ermenileri ve Ermenistan destekli Ermeni lobisi, Şubat 1992 de Hocali katliamını ve Azerbaycan topraklarının işgalini, işgal edilen yerlerden bir milyona yakın Azerbaycanlı Türkün topraklarından ve evinden kovulmasını, gündemden uzak tutmak amacıyla son derece başarılı bir strateji izliyor. Bu nedenle de
bir asır önce olmuş olan 1915 Ermeni Tehcir olayını, sürekli olarak değişik yöntemlerle Dünya kamuoyuna, ülke parlamentolarına, hükümetlere, kiliselere, gerçekler çarpıtılarak ve yanlış veriler kullanılarak taşınıyor. Bu çalışmalarında Ermeni diasporası büyük bir süreklilik ve kararlılık gösteriyor.
Gerçeklerin çarpıtılarak, sahte, yanlış ve yalan verilere dayanılarak Türk Halkı, bir soykırım yalanıyla ve suçlamasıyla karşı karşıyadır. Ne var ki Ermeni Lobisi bu yalınında yine de başarılı olmuştur. Çünkü ortaya konan bir vizyon var. Soykırım iddiaları, diaspora Ermenilerini bir araya getiren ortak ilke ve hatta kimlik sorunu yapıldı. Buna uygun olarak özetlediğim strateji belirlendi. Özellikle değişik iletişim araçları kararlılıkla ve büyük bir süreklilikle kullanıldı. «Dünya›da İlk Hıristiyan Ülke olma» algısı da medya üzerinden ısrarla işlendi.
Türkiye`nin izlemesi gereken streteji
Türkiye’nin elindeki arşivler, kaynaklar, olaylara tanık olan binlerce kişinin anıları, ve hatta incelenmiş olan Rusya arşivleri, raporları, sözde soykırım iddialarının nedenli gerçek dışı ve asılsız olduğunu açıkça kanıtlıyor. Ne varki bu konuda Türkiye hükümetlerinin kararlılıkla ve sürekli olarak izlediği bir vizyonu, stratejisi, iletişim ağı ve yöntemi bulunmamaktadır. Türkiye’nin soykırım iddialarına karşı izlediği, “yapmadık, etmedik” gibi sadece savunmayı öngören stratejinin etkisiz ve yanlış olduğu kanımca ortaya çıkmıştır.
Bundan böyle izleyeceğimiz strateji ve uygulanacak yöntem ise, batılı ülkelerin anlayacağı dilden olmalıdır. Bu konuyu parlamento gündemine alan, televizyonlarında, yazılı basında ve konferanslarda tartışan ülkelere ilişkin aynı çalışmaların Türkiye`de yapılması gerekir. Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda, Italya, ABD veya bir başka ülke, “soykırım” iddialarını gündemine alıyorsa, o ülkenin yaptığı gerçek soykırım ve katliamlar, Türkiye üniversitelerinde önceden araştırılmalı, paneller ve konferanslar düzenlenmeli, Televizyon kanallarında tartışmalar yapılmalı, gazetelerde yazılar yayınlanmalıdır. Gerekiyorsa TBMM’sinde bu konu görüşülmeli ve kararlar alınmalıdır.
ABDnin yerli halkı Kızıl Derililere, Afro-amerkilalilara yaptığı ve miyonlarcasının yokedildiği gerçek soykırımlar, Vietnam
da, Latin Amerikada, Afganistan
da, İrakda, Suriye
de onlarca milyon insanın katledildiği savaşlar, Türkiye`nin de aralarında bulunduğu 50 den fazla ülkede yapılan veya yaptırılan ve onbinlerce insanın yokedildiği askeri darbe ve diktatürlükler, üniversitelerde, televizyonlarda, yazılı basında programlı bir biçimde ele elınmalı ve işlenmelidir.
İşte ancak bu yoldan gerekli yanıt verilebilecek ve ilgili ülkeler bizi anında anlayacaktır. Stratejimiz, bizden hesap soruyorsan, gel sende yaptıklarının hesabını ver olmalıdır. Bu ülkelerin gerçek soykırımlarına ilişkin yapılacak bilimsel çalışmalar, konferanslar, paneller, medya yayınları son derece etkili olacak, dikkatle izlenecek ve ancak o zaman yaptıklarının nedenli büyük haksızlık olduğunu anlayabileceklerdir.
1915 olaylarına ilişkin olarak yıllardır önermekteyim. Bir Uzmanı Tarihçiler Komisyonu kurulsun ve nerede varsa tüm arşivler, kaynaklar, belgeler ışığında 1915 olayları değerlendirilsin. Gerçek ortaya konsun ve bu tarihçiler komisyonu kararını herkes kabul etsin. Ermenistan bu öneriyi kabul etmemiştir. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkmasından korkmaktadır.
Prof. Dr. Hakkı KESKİN, Siyaset Bilimci 30 Ekim 2019/
Yazıları posta kutunda oku