E.Tuğamiral Türker Ertürk Kimdir ?
İstiklal Madalyası sahibi Bahriyeli Şevki Ertürk’ün torunu, Deniz Subayı Asım Ertürk’ün oğlu Türker Ertürk, 10 Nisan 1957 tarihinde Trabzon’da doğdu. İlköğrenimini İstanbul’da, Orta Öğrenimini ise Ankara ve Trabzon’da tamamladı.
Türker Ertürk; meslek yaşamı boyunca 15 yıl bilfiil gemilerde çalışmıştır. Bu süre içinde üç harp gemisinin komutanlığını yapmış olup, en son 1996 – 1998 yılları arasında Alçıtepe Muhribinin komutanlığını yapmıştır.
Karargâh görevleri olarak; Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Milli Plan Subaylığı, Yarbay rütbesinde Donanma Komutanlığı Eğitim ve Tatbikat Kısım Amirliği, Albay rütbesinde ise Deniz Kuvvetleri Komuta Kontrol Daire Başkanlığı görevlerini yapmıştır.
1985 – 1987 yılları arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görev yapan Ertürk; 1988 – 1990 yıllarında Deniz Harp Akademisi eğitimini almış, 1992 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi ve 1999 yılında İtalya/Roma’da bulunan NATO Savunma Koleji eğitimlerini tamamlamıştır. Ayrıca, mesleği ve kişisel gelişimi ile ilgili daha birçok kurs ve eğitimler almıştır.
2008 – 2010 yılları arasında Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevini yapan Türker Ertürk; bu görevde de bir çok projeye imza atmış olup, halen ülkemizde devam eden sivil darbe kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı icra edilen psikolojik savaşta komutanlarının bu süreci iyi yönetemediği iddiasında bulunarak, 9 Ağustos 2010 tarihinde istifa etmiş ve mücadelesine siyasi yaşamda devam etme kararı vermiştir.
Sizi bu mesleğe yönlendiren oldu mu ?
Yani şöyle , benim ailem üç kuşaktır denizci zaten , asker. o nedenle , birde ben köken olarak trabzonluyum , küçük yaştan itibaren deniz ile haşır neşir büyüdüm. Denizciliği küçük yaştan itibaren seviyordum. bir de ailemde, büyüklerim de denizci olunca , üç kuşak büyüğüm , asker özendim tabi ki. Ben esasında çok küçük yaşta babamı kaybettim. 12 yaşında, yani ortaokuldaydım daha . Tabi o da belki benim bu mesleği seçmemde etkin olmuş olabilir.
Size göre bu mesleğin zorlukları nedir?
Bu mesleğin zorlukları , bir kere denizci olmak zor bir iş . Bir kere denizci olmak için çok nitelikli bir insan olmanız lazım bir de denizlerde görev yapmak karalarda görev yapmak gibi değil.
Çünkü denizler öyle sahilden baktığın gibi çok böyle güzel çarşaf gibi durmuyor sonra , tanalar kokuyor , hatta ben öyle havalar bilirim ki yani denizin o hırçınına dayanamayıp ya beni öldürün de kurtulayım diyenleri bilirim. Yani sanıyorum bu laf bile denizde görev yapmanın ne kadar zor bir iş olduğunu gösterir diye düşünüyorum.
Hatta şöyle bir söz vardır ; Derler ki analar doğum sancılarını denizcilerde hırçın denizleri unutmasalardı , bu dünyada ne çocuk ne de denizci yetişirdi. Diye sanıyorum , meşakatli bir meslek, bir de çok uzun süre evinden ayrı kalıyorsun , yani hani ne bileyim istanbulda veya herhangi bir şehirde normal bir işte çalışan insan akşam olunca evine gider , çocuklarını görür. Hatta ben size şöyle söyleyeyim . Ben ikinci çocuğum doğduktan bir hafta sonra ayrıldım.
6 ay sonra geldim . Hatta ilk beni gördüğünde baba demiyordu. Dede diyordu. Çünkü dede babalık görevini yapıyordu . Sanırım ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz. ama sevince zorluklara katlanılıyor. Ama sevmezseniz zorluklar size ızdırap olur . Ben sevdim . Okulu saymazsam , 31 yıl bir fiil görev yaptım. Her anını güzelliklerle anımsıyorum.
Onun için de gençlere denizci olmasını öğütlerim. Çünkü biz üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz diyoruz ama denizlerle yeterince haşır neşir değiliz , ve denizlerden katma değer üretemiyoruz. .Çünkü nitelikli denizci insan gücümüz yok. Hatta şöyle söyleyeyim. Dünyamız yaşlanıyor , artık kaynakların çoğunluğu denizlerde onun için denizlere yönelmek lazım.
Bugün zengin ülkelerin hepsine bakınız , denizlerden katma değer üretmeden zengin olmuş bir tane ülke yok. Biliyor musunuz , Onun için Atatürk’ün gösterdiği o yol . Denizciliği Türk’ün büyük milli ülküsü olarak benimsemeli ve peşinden koşmalıyız , ve öyle yapmalıyız diye düşünüyorum.
Çocukluk dönemlerinizde bu mesleği hiç düşündünüz mü ?
Askerlik Serüveniniz nasıl başladı?
Şimdi denizcilik ile askerlik bende yan yana niye yan yana , işte 12 yaşımda babami kaybetmişim . 14 yaşımda , 2 yıl sonra da deniz lisesinin sınavını kazandım ve heybeli adada mesleğe başladım. Lise öğrencisi olarak , lise bittikten sonra harp okulu , harp okulu bittikten sonra donanmanın saflarına katılmak.
Bende denizcilik ve askerlik yan yana hatta ben ilk lise bire gittiğimde nerdeyse biraz fazla abartı olabilir ama , boyum silahın boyu kadardı. İşte oradan hem askerlik sanatını hem denizcilik sanatını öğrene öğrene büyüdük. ve 2010 yılında biliyorsunuz istifa ederek mesleğimden ayrılmak zorunda kaldım.
Orduda Görevliyken FETÖ Terör örgütüne yönelik çalışmalarınız oldu mu ?
FETÖ terör örgütü ile çok mücadele ettim. Hatta 2008 – 2010 yılları arasında Deniz Harp Okulu Komutanıyken fetönün saldırılarına maruz kaldım. Fetöcülerin hepsini zamanında attım. Hatta sana şöyle söyleyeyim , ne demek istediğimi anlaman için. Ben 1996 yılında , o zaman FETO denmiyordu , cemaat deniyordu , biliyorsun.
Cemaatten 6 tane astsubayı gemimden atmıştım , gemi komutanıyken. Sonrasında , darbeden sonra yani 2 yıl önce bir baktım ki meğer ki iktidar o benim attıklarımı , Bak 1996 benim gördüklerimi iktidar 2016’da tekrar atıyor khklarla. Bunun anlamı şu : Ben atmışım ama iktidar daha sonra onları affetmiş iadei itibar yapmış. Demek ki bugün fetö’den şikayet eden iktidar fetö’ye en fazla yardım ve yataklık yapmıştır.
Ben hem meslekte mücadele ettim hemde istifa ettikten sonra da bilmem biliyor musun pensilvanyaya gittim fetönün evinin önünde eylem koydum. Onun ne menen birisi olduğunu anlattım. Hatta darbe hazırlığı içinde olduğunu da söyledim. Bunları youtube videolarında bulup izleyebilirsiniz. Ama ben bunları söylerken iktidar bana düşmanlık yapıyordu. Onun için fetocu metocu bunlar palavra şeyler. Fetonun darbe yapabilmesi için elverişli koşulları iktidar sağlamıştır.
Askerlik hayatınızda sizi etkileyen bir anınızdan bahseder misiniz ?
31 sene çalıştım. Bunun 15 yılı gemilerde. Her anında büyük birikimler sağladım. Hepsi birbirinden değerli ama en yakından birisini anlatayım. 2006 – 2008 tarihleri arasındab , Karadeniz bölge komutanlığı yaptım. Benim biliyorsunuz istiklal madalyam var dedemden. Şimdi kurtuluş savaşı sırasında , Karadenizli insanlar yani denizciler ve türk deniz kuvvetleri veya osmanlı denizcileri büyük bir mücadele yaptılar karadenizde . Hatta biliyorsunuz sovyetler birliği bize silah ve malzeme yardımı yaptı.
Kuzeyden güneye 600 bin ton silah malzeme cephane taşındı . Şimdi korkunç bir hikaye var burada . Benim dedemde bunlardan birisi , hatta biliyorsunuz cem karacanın bir şarkısı var Türküsü daha doğrusu ilyas temel süreyya çekin uşaklar kürekler siyah siyah . Hatırlıyor musun bunu. Bu mücadelenin yakılmış türküsüdür bu . Dedemde bunlardan birisi.
Alemdar gemisi , gazi alemdar gemisi bu mücadelede büyük görevler yapmış , ama ondan sonra jilet olmuş gitmiş. Ben karadeniz bölge komutanıyken bu gemiyi yaptım yani sosyal sorumluluk projesi olarak. Halka bunu ikna ettim , anlattım dedim ki ; bakın sizin dedeleriniz bu kahramanlığı yaptı. Gazi alemdar gemisi çok önemli.
Sağolsun tabi o zaman bana yardım edenler , en başta kimdi Erdemir genel müdürlüğü , Oğuz beydi , saçları oradan aldım , deniz ticaret odası yardım etti. Karaelmas üniversitesi yardım etti , belediye yardım etti ve gazi alemdar gemisini yeniden yaptık hatta gemiyi öyle güzel dizayn ettik ki , o yöredeki insanlar denizciliği sevsin diye geminin içinde denizclik ile ilgili kitaplar, denizcilik ile ilgili oyunlar denizcilik ile ilgili interaktif eğitici şeyler de koyduk.
İçeride konferans salonu da var. Hatta size şöyle söyleyeyim karadeniz ereğliyi ziyaret ettiniz mi ? Bilmiyorum eğer karadeniz ereğliyi ziyaret ederseniz göreceksiniz Alemdar gemisini. Orada o gemiyi ben yaptım. Biliyorsunuz zeki mürenin bir lafı vardır “fazla tevazu kibirden ileri gelir” derler bende fazla tevazu göstermiyorum .
Alemdar gemisini ben yaptım hatta bugün gençler kızlı erkekli biryerlerde buluşacaklarsa, alemdar gemisinin önünde , arkasında , yanında randevu verirler. Bu bende hakikaten büyük bir iz bıraktı . niye? Çünkü bu mücadelede dedem vardı. Bu mücadeleyi iyi biliyordum ve bunu realize ettim , yaptım. Bu benim için gerçekten yaşadığım sürece önemli bir anı olarak kalacak ve bunları da tabi ki çocuklarıma torunlarıma intikal ettireceğim.
Röportaj Kaynağı :
Bir yanıt yazın