Necdet Buluz
Erdoğan il Putin arasındaki görüşmeden sonra yayınlanan anlaşma mutabakatı maddeleri tartışılıyor. “Kim kazandı, kim kaybetti?” sorusu da gündem oluşturuyor.
Mutabakı değerlendiren yazımızda özellikle Adana Anlaşması üzerinde durmuştuk. Bu anlaşma, Türkiye le Suriye rejiminin terörle mücadelede ortak hareket etmesini öngörmektedir.
“Kim kazandı, kim kaybetti?” tartışmasından önce her iki tarafın da istediklerini aldığını görüyoruz.
Ancak şunu söyleyebiliriz:
Suriye’de iç çatışma öncesine dönüldü. Özetle başa dönüldü. Putin Suriye’nin toprak bütünlüğe ve Esad’a sahip çıktı. Zaten Adana Anlaşmasını Soçi mutabakatına koyarak Esad’ı diriltti ve Türkiye için muhatap olarak ortaya çıkardı.
Putin-Erdoğan görüşmesinden önce açıklama yapan Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov, “Türkiye’nin Suriye’de kalmasının iznini biz veremeyiz, Şam verebilir” diyerek zaten yol haritasını daha önceden çizmişti.
Yetkin Report’ta mutabakatı değerlendiren arkadaşımız Murat Yetkin de “Suriye’de Putin kazandı, Erdoğan kazandı. Peki, kim kaybetti?” diye soruyor. Yetkin, bu soruya yanıt ararken, görüşlerinin bir kısmını şu şekilde yansıtmış, birlikte okuyalım.
“Adana Anlaşması demek, Türkiye’nin Suriye’deki Beşar Esad rejimiyle terörle mücadele konusunda işbirliği yapması demek. Basın açıklaması sırasında Erdoğan’ın yüzündeki burukluğun, Putin’in ona elini sıkmak için uzatırken “Tamam ama anlaştık, değil mi?” gibilerinden bakmasının nedeni bu. Malum, Erdoğan Suriye konusuna Esad’ın gitmesi, Baas rejiminin yıkılması, yerine de tercihan Müslüman Kardeşler ağırlıklı bir iktidarın gelmesi fikriyle girmişti. Şimdi Esad’la dost olması gerekmese de Baas rejimiyle işbirliği sözü vermiş durumda Putin’e.
150 saatlik sürenin 29 Ekim’de bitişinin ertesi günü 30 Ekim’de Cenevre’de yeni Suriye Anayasası görüşmelerinin başlayacak olması da tesadüf değil. Putin, ABD’nin Suriye’den çıkmasını sağlayıp, sahada üstünlüğün kendisinden geçtiğini (Trump’a da, Erdoğan’a da) gösterdikten sonra, şimdi Suriye’nin geleceğine dair siyasi görüşmelerdeki ağırlığını da artırıyor.
Peki, kim kaybediyor?
Ortaya çıkan tabloda, yerinde ne kadar kalacağı belli olmasa da bir ölçüde Beşar Esad’ın kazandığını söylemek dahi mümkün. Anlaşma sonrasında telefonda Putin’e “mümkün değil” demiş ama Putin olmaksızın koltuğunu koruyamayacağını dünya biliyor.
ABD Başkanı Trump’ın bile, Suriye’yi Rusya’ya bırakmak zorunda kalsa da belli açılardan kazançlı çıktığı söylenebilir. Suriye’den asker çekme kararı ve Orta Doğu savaşlarına ne kadar para döküldüğünü durmaksızın söylemesi 2020 seçimlerinde işine yarayabilir.”
Bölge uzmanları ve emekli askerlerin ortak görüşünü de yansıtalım:
“Anlaşmanın ne anlama geldiğini bundan sonra sahadaki gelişmelerden takip edip göreceğiz. Şimdiden kim kazandı, kim kaybetti demek yanlış olur. Mutabakatta ucu açık birçok konu var. Bu konuların hayata geçirilmesi sırasında neler yaşanacak, neler olacak şimdiden bunu göremeyiz. Bekleyip, göreceğiz.”
Daha önceki ve bugünkü yazımızda Suriye’de 2011 yılına yeniden başa döndüğümüze değinmiştik.
Sonuç olarak şu soruyu sorabiliriz:
Türkiye, ABD’nin Suriye operasyonuna 2011’den itibaren destek verdi. Şimdi bu yanlış politikanın sonuçlarından biri, Türkiye’nin güneyinde terör devleti kurulması ihtimali olarak ortaya çıkınca, Erdoğan Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattı. Fakat bu harekâtın hedefi, Suriye’nin kuzeydoğusunda 32 kilometre derinlikteki şeridi güvenli bölge yapmak! Bu hedefe ulaşılsa bile ateşkesle birlikte PKK/PYD güçleri sağ salim güneye çekildikleri için aynı tehdit devam edecek. Türkiye’nin eline ne geçecek?
Eli silahlı terör örgütleri güvenli bölgeden çıkarılmış olsa bile yine Türkiye için tehdit oluşturmayacak mı? 110 bin silahlı ve eğitimli terörist gruptan söz ediliyor. Bunlar nereye gidecek? Kaldı ki bölgede sayıları 10 bini bulan IŞİD’cılar da var. Bunların durumu ne olacak, sorun nasıl çözülecek?
Bir önemli konu da sığınmacıların güvenli bölgeye yerleştirilmesidir.
Bu nasıl gerçekleşecek? Türkiye’deki sığınmacılar bu bölgelere gitmek isteyecekler mi?
Sorular ve ucu açık konular çok. Zaman içinde işin eğrisini doğrusunu daha net ve iyi görmüş olacağız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın