NEYİN BAŞARISI

NEYİN BAŞARISI
Başkan D.Trump, her şeye kendi görüş açısından hükümde bulunan benmerkezci -egosantrik bir düşünce yapısıyla ABD dış politikasını yönetmekle eleştiriliyor….
Astları çoğu zaman Trump’ın fikirlerini ve tercihlerini uygulamak yerine kendi uygulamalarını sürdürürken Washington politikaları altüst oluyor.
Öyle ki, ABD dış politikasında neyin aranacağının  bilinmesinin  çok zor olduğu bir süreç yaşanıyor…  

*
Başkan’ın egosantrizmi kişisel görevlerinde kendini ortaya çıkaran kötü bir felsefedir.
Strateji yerine blöf yapmak, tehdit etmek, yaltaklanarak kazanmak gibi taktiklere dayanıyor.
Taktikleri çelişkili olabiliyor ama herhangi bir stratejik düşünceye ihanet etmiyor!
Bu tuhaf durum ABD Kongresini, halkını ve tüm dünyayı şaşkına çeviriyor, genellikle yönetiminin diğer üyelerinin kendisini terketmesine yol açıyor…

*
Mesela Başkan’ın egosantrizmi;
1- Rusya’ya uygulanan yaptırımlara gerek kalmadığı,
2- Rusya ile ortak menfaatler alanı bulunmasına,
3- Birlikte çalışma kabiliyetini test etme alanı olarak Suriye’nin seçilmesine,
4- İki ülkeye de tehdit  teşkil eden IŞİD veya diğer terör örgütlerinin birlikte yenilmesi amacına dayanıyor…

*
Ya da Başkan’ın egosantrizmi, Birleşmiş Milletler Örgütünün;
1- Dünya barışını korumak,
2  Hak eşitliği ve halkların kendi geleceğini belirleme ilkelerine saygıyla uluslararası dostça ilişkiler geliştirmek,
3- Uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, insani sorunların çözümünde işbirliği yapmak,
4- Temel insan hak ve özgürlüklerine karşı saygıyı teşvik etmekte uluslararası uyum sağlayıcı bir merkez olmak misyonunun yeniden tesis edilmesine dayanıyor.

*
Ya da söz konusu Suriye olunca, Başkan BM’in bu misyonu için;
1- Suriye İç Savaşında tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlandığı kadar,
2- Teröristlerin, muhalif güçlerin ve ülkelerin de yaptıkları zulüm ve işlediği insani hukuk ihlallerinin uluslararası hukuk denetiminden geçmesini istiyor.
3- Böylece BM Genel Kurulu  kararlarının tek taraflı kabul edilmesini engellemeyi düşünüyor.

*
Bu yüzden Aralık 2015’te BM Güvenlik Konseyi 2254 sayılı ” Suriye’de ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi çözüme ulaşılması” kararıyla yeni bir süreç başlarken,
Bir süre sonra ABD Başkanı D.Trump ve Rusya Devlet Başkanı V.Putin Suriye ihtilafının çözümünde anlaşmıştır.
Astana ve Soçi Zirveleri  ile  tarafların görüşlerini BM koordinasyonu altında yapılacak Barış görüşmelerinde ortaya koymaları için teşvik edilmeleri,
Suriye’de işlenen suçların savaş ve terörle mücadele hukukunun gelişmesi doğrultusunda kategorize edilebilmesi için,
Kimin terörist kimin muhalif olduğunun ayırt edilmesi mesaisine başlanılması süreci başlamıştır.  

*
Dünya Suriye İç Savaşına çözüm için hukukla bağıtlanan bir siyasal çözüme dönerken,
Trump egosantrizm; Türkiye’de Erdoğan’ın tek adamlığı üzerinde göz kamaştırmaktadır!
İşte, Trump 9 Ekim’de  Erdoğan’a hitaben ” Sert bir adam olma. Aptal olma” ifadelerini kullandığı,
“Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım” dediği bir mektup yazıyor!

*
“Sert bir adam olma. Aptal olma” ifadesi kullanıyor.
Çünkü;
1-  Erdoğan’ın liderliğini sağlamlaştırması, ABD liderliğinin İŞİD radikal terör örgütü ile sürdürdüğü mücadeleyi  zayıflatacaktır.
2-  Erdoğan  Rusya’ya daha da yakınlaşacak, birlikte  mali ve dini araçlarla  Balkanları ve Ortadoğu’yu zayıflatarak Hıristiyan Avrupa’yı baltalayacaklardır.
3-  Kendini Müslüman Kardeşler örgütünün hamisi olarak tanıtan Erdoğan, Sünni dünyanın umudu haline gelecek,
4-  Gazze’de Müslüman Kardeşler Örgütü’nün İslam Tugayları’ nın bir bölüğü olan  HAMAS’a desteğini sürdürecek ve İsrail-Filistin barışını beklemeye alabilecektir.
5-  Erdoğan’ın Kuzey Suriye, Kuzey Irak ve Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarından hak talebi sürecek,
6-  Suriye trajedisine bir siyasi çözüm bulunmasını engelleyebilecektir..
7-  Türkiye, Orta Asya ve Çin’de  savaşacak vekil güçlere bir yuva olurken,
8-  Bazı gelenekler ve belgeler üzerinden inşa edilen İslamcılık, bir taraftan İslamofobiye neden olurken öte yanda İslam dinine  bir meydan okuyuş olacaktır…

*
Böylece Başkan D.Trump’ın egosantrizmi;
1-  Washington’un Türkiye’yi kabulünde zayıflığa yol açmıştır.
2-  Erdoğan’ı sağlama almak, Türkiye’nin muassır medeniyete ulaşmasının engellenmesi,
3-  Anti-demokratik ve anti-Amerikan eğilimlerin şiddetlenmesi,
4-  Trans-Atlantik İttifakın çıkarlarının baltalanması anlamında düşünüldüğü bir süreçte ilerliyor…

*
Başkan’ın  mektubunda ki, “Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım” ifadesiyle de;
1-  Halkbank’ın 2012 ve 2016’da İran’ın uluslararası piyasalarda petrol ve doğal gaz satışından elde ettiği geliri harcamasına imkan veren bir tezgaha,
Erdoğan ve ailesinin kimi  kişiler ve şirketleri ağını  kullanarak uygulanmasına yardımcı olduğu,
Söz konusu tezgahın hem İran hem de Türkiye’deki üst düzey yetkililerin sağladığı korumayla uygulandığı,
Bu yetkililerin bazılarının milyonlarca dolar rüşvet aldıkları, bütün bunların ABD yaptırımlarının ihlalini oluşturduğu iddianamenin temelini oluşturduğu dosyanın mı,
2-  Rusya’nın iddiaları doğrultusunda; Türkiye’nin İŞİD’le ilişkilerini belirleyen, üst düzey siyasi yönetim kadrosunun ve bizzat  Erdoğan ve ailesinin karıştığı iddia edilen,
Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti: Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması:
Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki: IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı: Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları dosyasının mı,
3-  Erdoğan’ın Gülen’in tasfiye edilmeye karşı Temmuz 2016 darbeye yeltenmesini;
İstihbarat, Emniyet ve bir kısım askeri güc ile gönüllü paramiliter güçlerinin desteğiyle kırması,
ABD’nin talebini yerine getirerek Gülen’i ve cemaatini  tasfiye etmesi,
Ama bu kez  ABD’ye rağmen F.Gülen’in işgalinde olan devletin tüm kadrolarına kendi kadrolarını yerleştirerek parti devlet kurması dosyasının mı kast’edildiği bilinmiyor.

*
Bu tehditlerden sonra ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile Erdoğan’ın,
Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) Türkiye-Suriye sınırında kurulması amaçlanan güvenli bölgeden çekilmesi için beş günlük ateşkes ilan edilmesi;
Trump’ın egosantrizminde;
Erdoğan’ın bölgedeki emellerinin; hem B. Esad’ı destekleyen hem de ABD’nin geri çekilmesiyle oluşan boşluğu doldurmak isteyen Rusya tarafından belirlenmesine dayandı..

*
Erdoğan, Suriye sınırında en az 400 kilometre boyunca ve en az 32 kilometre derinlikte askeri kontrollü “güvenli bölge” oluşturmayı öngörüyordu.
Böylece Münbiç’i de kapsayan güvenli bölge ile ilgili toprak şeridinin Kamışlı’da kesilmesiyle, bağımsız bir  Kürt devletinin kurulmasını engellemeyi düşünüyordu.
Suriye rejimi ise Türkiye’nin harekâtına karşı koymak için PYD liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri’nin  (SDF),
Stratejik öneme sahip kasabaları olan Münbiç ve Kobani kentlerinde  konuşlanmalarına yol açan bir anlaşma yaptı..

*
Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile Soçi’deki altı saat süren güvenli bölge tartışması;
Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmaların sürdürülmesi ve Anayasa Komisyonu’nun faaliyetlerinin desteklenmesi koşuluyla;
Türkiye’nin Suriye’deki operasyonunu durdurması ve ülkeden geri çekilmesi ile ilgili bir anlaşma ile sona erdi.

*
Astana Mekanizması;
1- Türkiye’nin kuzey Suriye kaynaklı güvenlik kaygılarının ancak Kürtlerle sorununu diyalogla çözmüş bir Suriye’nin egemenliğini tüm topraklarında kurmasıyla giderebileceği,
2- Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gidermek ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak üzere  Adana  Mutabakatı’yla  hukukî bir  zemin oluşturulması,
3- Bu mekanizma aracılığıyla Suriye ile siyasi ilişki kurmayı hedeflemesini,
4- Böylece Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyi ve Fırat’ın doğusu ile ilgili olarak ABD ile güvenli bölge pazarlığını sonlandırmasını öngörüyor.

*
Dünkü tartışmada ana hususlar olarak;
1- Tel Abyad ve Resulayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statükonun muhafaza edilmesi,
2- Menbiç ve Tel Rıfat bölgelerinden tüm YPG unsurlarının silahlarıyla birlikte çıkarılması,
3- Çarşamba saat 12’den itibaren Rus askeri polisi ile Suriye sınır muhafızlarının, Türkiye’nin harekât alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına,
YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girmesİ,
4- Söz konusu işlemin 150 saat içerisinde tamamlanacağı ve bu andan itibaren ‘Barış Pınarı Harekatı’ alanı sınırlarının “batısı ve doğusunda 10 kilometre derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacağında, mutabık kalındı.
5- Türkiye’nin, kuzey Suriye’deki Kürtlere karşı askeri operasyonunu sonlandırmayı kabul etmesinde mutabık kalındı..

*
Ancak herşey Türkiye ve Suriye arasında Adana  Mutabakatı’yla  hukukî bir  zemin oluşturulmasına,
Bu mekanizma aracılığıyla iki ülkenin siyasi ilişki kurmasına bağlıdır.
Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, “Ankara ile Şam arasında diyaloğun, 1998’de imzaladıkları Adana Mutabakatı’na dayandırılması gerektiği açıktır.  
Türkiye ve Suriye liderliklerinin gerekli görmesi halinde, Adana Mutabakatı’nda birtakım değişiklikler yapılmasını destekleriz” diyor.

*
Bu noktada Suriye,  Adana Mutabakatı gereğince Türkiye’nin sınır güvenliği eylemleri gerçekleştirmesi gerekirken,
Hem de Suriye için bir terör örgütü olan Özgür Suriye Ordusu çeteleriyle birlikte Suriye topraklarında askeri güçlenmesini düşmanlık olarak tanımlıyor.
Operasyonun uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguluyor.
 
*
Soçi’de  Erdoğan ve Putin, güvenli bölgeyi görüşürken,
Rejim karşıtlarının son kalesi İdlib’e giden Suriye Cumhurbaşkanı B. Esat,  Erdoğan’a sert sözlerle yükleniyor.
Esat,  Erdoğan için “O bir hırsız, fabrikalarımızı çaldı, buğdayımızı çaldı. IŞİD’le ortaklık yaptı ve petrolümüzü çaldı. Şimdi de toprağımızı çalmaya çalışıyor” ifadelerini kullanıyor…

*
Suriye ve Türkiye arasında Adana Mutabakatı temelinde bir hukuki zemin oluşturulması zor iştir…

23.10.2019


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir