“Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım” dediği bir mektup yazdı.
*
Türkiye iktidarı mektubu son derecede nezaketsiz buldu.
Erdoğan sinirlendi ve TSK’yı,
1- Türkiye’nin “Fırat Nehri doğusunda Suriye-Irak sınırı arasında 32 kilometre derinlikte bir bölge üzerinde tam kontrol talebi doğrultusunda değil,
2- ABD’nin;Türkiye 32 kilometre derinlikte ve 120 kilometre uzunluğunda bir şeritte cep oluştursun önerisiyle harekete geçirdi!
Trump’ın mektubunda yer alan “sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım” ifadesi nezaket söylemini eksiltti ve kafaları karıştırdı…
*
Nitekim kısa süre sonra operasyon alanında beklenen oldu.
1- Ağır bir çatışma sürerken, Demokratik Birlik Partisi (PYD) politikasını Suriye rejimi doğrultusunda güncelledi.
2- Halk Koruma Birlikleri (YPG) Suriye ordusunun 5.kolordusu oldu.
3- TSK, ABD’nin sınırlarını çizdiği Akçakale- Ceylanpınar arasında 120 km. boyunca ve 32 km. derinlikte bir cepte sıkıştı.
4- Türkiye’nin Rusya destekli Suriye Arap Ordusu ile kuşatıldığı bu cepte, rejim ordusuna düzenleyeceği olası bir operasyonun savaşa yol açacağı vurgulandı…
*
Aynı sıralarda Başkan Trump’ın, Erdoğan’a hitaben ” Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım ” dediği yönde de gelişmeler yaşandı.
ABD’de New York Güney Bölgesi Başsavcılığı Halkbank hakkında İran yaptırımlarını delmekten iddianame hazırladı.
*
1- Halkbank’ın 2012 ve 2016’da İran’ın uluslararası piyasalarda petrol ve doğal gaz satışından elde ettiği geliri harcamasına imkan veren bir tezgahın,
Paravan kişiler ve şirketler ağı kullanarak uygulanmasına yardımcı olduğu,
2- Söz konusu tezgahın hem İran hem de Türkiye’deki üst düzey yetkililerin sağladığı korumayla uygulandığı,
3- Bu yetkililerin bazılarının milyonlarca dolar rüşvet aldıkları,
4- Bütün bunların ABD yaptırımlarının ihlalini oluşturduğu iddianamenin temelini oluşturdu.
*
Zaten ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi,
Mayıs’ta İran’ın 1 milyar dolardan fazla fonu yasa dışı hareket ettirmek için kullandığı bir düzeni bozmak üzere,
İran, Türkiye ve BAE’deki paravan şirket ve şahıslar ağını hedeflemiş,
Türkiye’den 25 kişi ve bazı şirketleri, maksimum baskıyla gelir kaynakları sınırlanan İran rejimine para aktarımında rol oynadıkları gerekçesiyle yaptırım listesine almıştı…
*
O günlerden beri dikkatler bankacılık sisteminde sorunlu Türkiye ve Lübnan’dan nakit transferi yapmak için,Yasadışı “Hawala” sistemini kullanan İŞİD üzerine çevrilidir.
Bugün İŞİD fiziksel bir devlet olmasa bile hâlâ temel ürünü olan terörü finanse edebilecek güçtedir…
İŞİD bu ülkelerde kâr amaçlı ortaklar tarafından yönetilen gayrimenkulden otomobil galerilerine kadar her şeye yatırım yapmış,
Düzenli akar sağlamıştır.
Hawala sistemi ile büyük ölçekteki nakit parayı, bir işleme tabi tutulmadan bir ülkeden başka bir ülkeye fiziki olarak yer değiştirmeksizin havale edebiliyor…
*
Nasıl?
Bir “A kişisi” “B kişisine” para gönderimi yapmak için kendisine en yakın hawaladara başvuruyor.
Belirli bir komisyon karşılığında göndereceği parayı veriyor.
Hawaladar bu A kişisine bir şifre veriyor.
A kişisi parayı almasını istediği B kişisine herhangi bir iletişim yoluyla şifreyi söylüyor.
B kişisi kendisine belirtilen hawaladara giderek şifreyi söylüyor ve belirli bir komisyon karşılığında parayı teslim alıyor.
Para fiziksel olarak yer değiştirmiyor, hawaladarlar iç hesaplaşmayı kendi aralarında sağladıkları bir yöntemle gerçekleştiriyor.
Para gönderenlere ve alanlara ait kayıt tutulmadığı için hiçbir şekilde paranın izi sürülemiyor.
Böylece İŞİD’in küresel tehditi sürüyor…
*
O zamandan beri ve Türkiye, Suriye topraklarında operasyon sürdürürken,
Başkan D. Trump, mütemadiyen Suriye’deki Kürt müttefiği SDF tarafından yakalanan IŞİD’li yabancı savaşçıların,
Vatandaşı olduğu ülkeler tarafından geri alınıp yargılanması çağrısında bulundu.
Fransa, Almanya ve İngiltere ” Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolü altında bulunan lİŞİD savaşçısı vatandaşlarının,Mesela Rojava’da derhal mahkemeye çıkarılmasının garantiye alınması ve gözaltında tutulmaları halinde, bu çağrıya uyacaklarını bildirmiş bulunuyor.
*
ABD, AB ve Arap Birliği Türkiye’ye Suriye’deki askeri harekâtı durdurması için ardarda açıklamalar yaparken,
Türkiye’nin harekâtının bölgede istikrarsızlığı artıracağı, insani krizi derinleştireceği endişeleri dile getirilirken,
En büyük uyarılar ise IŞİD tehdidi konusunda yapılıyor.
Türkiye’nin harekâtının, IŞİD ile mücadelede son yıllarda elde edilen kazanımları baltaladığı belirtiliyor.
*
ABD Başkanı D.Trump, 6 Ekim’de Erdoğan ile telefon görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada,
Türkiye’nin tek taraflı harekâtının ilk sinyalini vermiş, “bundan sonra IŞİD tutsakları Türkiye sorumluluğunda” dedi.Operasyon düzenlenen bölgede IŞİD tutsaklarının sadece yüzde 10’u bulunuyor.
Ancak Türkiye’nin buna çok hazırlıklı olmadığını anlaşılıyor.
Çünkü Türkiye’nin IŞİD’lilerle savaşıp-savaşmayacağı, bölgede tutup tutmayacağı, Türkiye’ye mi getireceği ,
AB vatandaşları için iade çalışması mı başlatacağı ya da AB ile koordinasyon mekanizması mı oluşturacağını bir yanıtı bulunmuyor.
Ama Türkiye’nin İŞİD’e dair bir stratejisinin olmayışı;
*
1- ABD’nin Rusya ile rekabeti koordinasyonla geliştirerek Suriye krizine siyasal çözüm bulma ortak girişimini,
2- Yeni Suriye’nin kurulması ortak girişiminin başarıya ulaşmasını baltalayan girişimlerin uluslararası kamuoyu iradesinin açık ihlali olacağı kararlılığını, ,
3- ABD liderliğinde terörle mücadele koalisyonunun Müslüman Kardeşler İdeolojisi, siyasi liderliğini ve İslamcı Cihadçı terör örgütlerini ortadan kaldırma çabalarını,
4- Suriye’de siyasi çözüme yönelinmişken; küresel barış, istikrar ve gelişmeye katkı sağlamak üzere,
Suriye İç Savaşı suçlularının yargılanması ve BM merkezinden yenilenmiş bir Uluslararası Hukuk Sistematiğinin küresel sistem ağlarına yansıtılması
gereğini engelliyor…
*
Nitekim Türkiye’nin askeri operasyona başlamasının ardından bölgedeki hapishanelerde IŞİD’li tutukluların kaçmaya başladığı,
Haberleri en çok Avrupa başkentlerini endişelendiriyor.
Son birkaç yıldır cezaevlerinde tutulan IŞİD üyelerinin daha da radikalleşmiş olmaları ihtimali,
Bunların hapishanelerden kaçmaları durumunda daha büyük bir tehlike oluşturacak olmaları, Batılı ülkeleri kaygılandırıyor.
*
BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğünde Suriye iç savaşının siyasi çözümü:
İsrail-Filistin ve Ortadoğu barışının en önemli unsurlarından biridir.
Bu bakımdan Suriye’deki hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri şarttır.
*
Nitekim Suriye Demokratik Güçleri yönetimi;
“Adaletin sağlanması için” çoğu Batılı ülkelerden olmak üzere 1000′ den fazla tutuklu İŞİD savaşçısının yargılanmasının hazırlığına başlamıştı.
Fransa’nın senaryosu doğrultusunda önce Paris’te bir temsilciliği olan Rojava,
Suriye Arap Cumhuriyetinin yargı kararlarını Suriye topraklarındaki tek meşru karar olarak kabul eden Fransız-Suriye Anlaşması’nı,
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’yi ve Fransız Anayasa’sını ihlal etmek pahasına;
Geleceğin Suriye Federasyonunda özerk bir devlet olarak tanınmasıyla,
Kurulacak ve evrensel yargı yetkisini kullanacak bir mahkemede, Avrupalı İŞİD militanları yargılayacaktı.
*
Onların temsil ettiği ülkelerin Suriye’ye karşı oynadığı askeri role ilişkin tanıklıkları silinirken,
İlgili Rojava Mahkemesi BM Savaş Suçlarını Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı dava dosyalarını,
Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mevcut bir organa,
Ya da kişinin bağlı olduğu ülkenin mahkemesine,
Ya da Suriye’de başka bir mahkemeye aktararak militanların yargılanmasına yetki verecekti.
*
Bu noktada Türkiye’nin İŞİD’le ilişkilerini belirleyen, üst düzey siyasi yönetim kadrosunun ve bizzat Erdoğan ve ailesinin karıştığı iddia edilen;
29 Ocak 2016′ da Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat’ta, Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin kolaylaştırılması ve Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki,
8 Mart’ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı,
18 Mart’ta, Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporlarının da mahkemeye verilmesi öngörülüyordu.
*
Başkan Trump’ın, Erdoğan’a hitaben ” Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım ” dediği mektubun içeriği buydu.
TGrump mektubunda aslında ” Orta Doğu Barış Planı”nın bir bölümünden bahsediyor ve engelleyenlerin cezalandırılacağını söylüyordu.
*
Eh! Kendi düşen ağlamaz…
17. 10. 2019
Yazıları posta kutunda oku