NEW YORK ATATÜRK KOROSU ve İNCESAZ CARNEGİE HALL da

 

Yıllardır hayalini kurduğumuz Carnegie Hall da İncesaz ile birlikte çok farklı şarkılarla karşınızda olacağız 2 Kasım da…

 

Bu iki grubun ortak özelliği ilk defa Carnegie Hall da konser verecek olması

,başlangıçta üçer kişi ile kurulmuş ve amaçlarının bu işten para kazanmak değil,ülke ve müzik aşkı olması…

 

NEW YORK  ATATÜRK KOROSU

 

Babası Üsküdar Musiki Cemiyeti  Kurucularından olan Nedim Katgı ile  1999 da musiki derneğinde tanıştım.20 yıldır pek çok insan geldi geçti gruptan…

Değişmeyen üç kişilik kurucu üyeler…

Nedim Katgı ülkesinde kendisine bir gelecek göremediğinden Amerika’ya  geldiği ilk yıllarda fazla Türk olmadığından yabancılarla çalışmak zorunda kalmış.Bu sayede 10 dilde şarkı söylüyor ve sevdiği müziği yapıyor.

 

Gönüllü bir müzik elçisi olan Nedim Katgi ATATÜRK OKULU’nda çocuklara müzik dersi veriyor ve çocukların müziğe çok erken yaşta başlaması gerektiğini vurguluyor.

Her  Cuma akşamı ,bıkmadan usanmadan ve hiçbir  karşılık beklemeden TSM çalıştırıyor grubundaki insanlara.

Her yıl grubuyla çeşitli konserler vererek Türk Müziği’ni  dünyaya tanıtmaya çalışıyor.

2000 li yıllarda grup iyice büyümüştü.En yaşlı üyemizi  başkan seçtik…Bir süre sonra çatlak sesler çıkmaya başladı.Neden sadece TSM yapyoruz,niye türkü ya da başka müziklere yer vermiyoruz gibi… Önceleri bu bizi fazla rahatsız etmedi. Derken yava yavaş işin rengi değişmeye başladı. 

 

Grubumuz her 10 kasımda Konsolosluğun davetlesi olarak ATATÜRK’ün sevdiği şarkıları söylerdi anma töreninde…. 

Yönetim Kurulu Başkanı  hocamıza hiç sorma gereği duymadan hazır değiliz diyerek konsolosluğun teklifini reddetmiş.

Kan beynime fırlamıştı.”Hiç bir alt yapınız olmadan,elifi görseniz mertek sanacak kadar müzik bilgisinden yoksunken,hangi akla hizmet ve kime danışarak kendi basınıza karar verebiliyorsunuz…ATATÜRK’ü anma programına gitmeye ve hazır olup olmadığınıza karar verecek bir hoca var başımızda” deyip son noktayı koydum ama kalp krizi geçirmek üzereydim.

 

Meğer böl ve yönet oyunları en küçük gruplara kadar inmiş daha o zamanlarda ama biz çok geç uyanmıştık gruba kargaların dadandığına.

 

Nedim Katgı”bu koşullarda ben çalışamam gidiyorum” deyince, bir arkadaşımla biz de geliyoruz seninle dedik.

 

Herkes oradayken  birden ağzımdan çıkıverdi. Arkadaslar yeni grubumuzun adı “ATATÜRK KOROSU olsun”deyiverdim….

Bir arkadaşımız,”fazla sivri olur, bazı gruplar gelmez konserlerimize “ der demez eksikliğimizin farkına vardım. Bir duruşumuz ,bir kişiliğimiz olmalıydı.

 

Biz para kazanmak için yapmıyorduk konserlerimizi….Nedim Katgı her zamanki dik duruşu ve kararlığıyla”Arkadaslar yeni grubumuzun adi, NEW YORK  ATATÜRK KOROSU” diyerek son noktayı koydu. 

 

Yıl 2008, Işte o gün, bu gündür her meslekten ve her yaştan, seçkin insanlardan oluşan,müzik aşkını ATATÜRK aşkıyla yoğurmuş, ilkeli ve genç bir grubumuz var.Çoğu arkadaşımız eşiyle katıldığı için kocaman  bir müzik ailesiyiz.

 

Artık daha seçiciyiz.Bu iki ilkeye bağlı olan herkesi davet ediyoruz  grubumuza.

Çok huzurlu, birbirimize saygı ve sevgiyle bağlı bu müzik grubuyla her cuma akşamı toplanıp şarkılar söyleyerek stresimizi atıyoruz,sohbetimizi yapıyoruz.

 

Hakan İnan  TIME’ ( Turkish & International Music Ensemble, Inc.) i kurdu.Kar amacı gütmeyen bu organizasyonun kurulma nedeni  Atatürk Korosu’nu güvence altına almaktı.

 

Konserlerimizde Nedim Katgı (piyano),Yuri Yukanov(saksafon)Tamer Pınarbaşı (kanun)İsmail Lumanovski (klarnet)Cenap Türk (keman)Hakan İnan(ud)Şenol Küçük (darbuka ve tef)Melik (bas gitar) ile koroya eşlik ediyorlar…

 

Nedim Katgı’nın yolculuk hikayesini kendi ağzından dinleyelim:

 

“Müzik hayatıma 12 yaşında davul çalarak başladım. Abim Necdet Katgı sayesinde 13 yaşımda belediye konservatuarı keman bölümüne girdim.3 sene keman çaldıktan sonra şan bölümüne geçtim.6 yıl şan bölümünde okuduktan sonra İTÜ Türk müziği devlet konservatuvarından mezun oldum. 1980-82 döneminde solfej ve harmoni bölümünde hocalık yaptıktan sonra 1983 yılında Amerika’ya geldim.

13 yaşımda müzik eğitimime başladığımda orkestralarla çalıyordum (davul veya piano). 1975 yılında lise son sınıfta ses mecmuası altın ses yarışması birincisi olduktan sonra müzik camiasında tanınmaya başladım. Ilk 45’lik plağım 1975 yılında çıktı. Bu plakta Selmi Andak’ın bestelerini okudum ve pianoyu ben çaldım. Aynı yıllarda Otobüs Yolcuları orkestrasını kurdum ve Milliyet,Hürriyet gazeteleriyle Türkiye turlarına çıktık. Otobüs Yolcuları ismi müzik camiasında popüler olmuştu. Ağabeyim Necdet Katgı davul ben piano keyboard ve şarkıcı diğer müzisyen konservatuar arkadaşlarım aynı zamanda devlet senfoni orkestrası ve operada sahne alan kişilerdi.

Orkestramızla o dönemin bütün şarkıcılarıyla sahne, radyo ve TV’de bir çok programlar yaptık. Artık çok popüler olmuştuk. Sonunda 1980 yılında Hey mecmuasında halkın oyları ile yılın orkestrası seçildik. O zaman ünlü olan: Tanju Okan, Neco, Kayahan, Erol

Evgin, Esin Engin, Nüket Duru, Ayla Dikmen, Müjdat Gezen, Selçuk Ural, Füsun Önal, Asu Maralman, Bilgen Bengü, Sibel Egemen, Sezen Aksu…gibi isimleriyle çalıştım.

Şan Tiyatrosunda Otobüs Yolcuları ile bir yıl süren ve yılın müzikali seçilen show’un müziklerini Atilla Özdemiroğlu yapmıştı. “Firuze” ve “Ikinci Bahar” şarkıları piyasaya çıkmadan biz bu şarkıları Sezen Aksu ile çalıyorduk ve ben Sezen’e vokal yapıyordum.

 

Müzik hayatım değişik tecrübelerle Amerika’da devam etmektedir.”

 

Koromuz her yıl New York ve çevresindeki  Yale, CUNY Hunter, Rutgers University gibi   en saygın üniversitelerden davet alarak Türk Müziği konserleri veriyor.

 

 

İNCESAZ

 

İncesaz: 1997 yılında Murat Aydemir (tanbur), Derya Türkan (kemençe) ve Cengiz Onural (gitar) tarafından kurulmuş. Üçlü yolculuklarına Cengiz Onural’ın besteleriyle başlamış.Murat Aydemir besteleri ve geleneksel Türk müziği repertuarından seçtikleri eserleri de kendi zevk ve anlayışlarına göre yorumlamışlar.

Daha sonraları  Taner Sayacıoğlu (kanun),Akın Aral (bas gitar),Engin Gürkey (vurmalı çalgılar), Türker Çolak (vurmalı sazlar), Volkan Hürsever (kontrbas),Emre Erdal (kemençe)katılmış …

İkinci Bahar,Ekmek Teknesi ve Çınaraltı” dizilerinin müziklerini de İncesaz yapmıştır.

 

TRT İstanbul Radyosu’nun yetiştirdiği değerli seslerden  Melihat Gülses’in solistliğinde “2 / Eylül Şarkıları” …

 

Cihat Aşkın, Hakan Şensoy, Efdal Altun ve Hakkı Öztürk’ten oluşan yaylı çalgılar dörtlüsünün de yer aldığı “3 / İstanbul’a Dair”…

 

Dilek Türkan’ın solistliğini yaptığı ve içinde Türk tangolarından seçkiler olan “4 / Mazi Kalbimde” …

 

Cengiz Özkan’ın solistliğini yaptığı, türkülerden oluşan “5 / Elif” …

 

Yine Dilek Türkan’ın solistliğini yaptığı “6 / Kalbimdeki Deniz” bu albümde Bora Ebeoğlu da solo bir şarkı seslendirmiştir.

 

İncesaz’dan THY’nın  75.Yılı için İncesaz’dan özel bir beste istenmiş. Bunun üzerine Macar Radyo Senfoni Orkestrasıyla birlikte “Yollar” isimli CD ve DVD’den oluşan bir çalışma yapılarak bir de özel bir konser verilmiştir.

 

İçinde Dilek Türkan’ın da 4 şarkıyla solist olarak yer aldığı “7 / Yollar”…

 

“Berlin Filarmoni” konser salonunda İncesaz konser vermiştir.

 


 Ezgi Köker Aldemir ve Bora Ebeoğlu’nun solistliğini yaptığı “8 / Geçsin Günler”…

 

Emre Erdal (kemençe), Hakkı Öztürk (viyolonsel), Evrim Güvemli (klarinet) ve Burak Erdem yönetimindeki Rezonans Akapella Korosu bu albüme misafir olarak katılmışlar.

 

Ezgi Köker Aldemir ve Bora Ebeoğlu’nun solistliğini yaptığı “9 / Peşindeyim” albümü…Hakkı Öztürk (viyolonsel), Evrim Güvemli (klarinet) ve Burak Erdem yönetimindeki Rezonans Korosu bu albüme misafir olarak katıldılar.

20 yıla bir çok beste ve değerli eserleri sığdıran ve bizleri Türk müziğinin eşsiz nağmeleri ile buluşturan bu eşsiz grubun kurucularından değerli sanatçımız Cengiz Onural’dan dinleyelim İncesaz grubunu:

 

“1997’de üyesi olduğum Yeni Türkü grubuyla yollarımız ayrılmıştı.

Aklımda Türk Müziği’ne daha yakın, kemençe ve tanburun solist olduğu bir müzik vardı.

Tam da o sıralarda, Derya Türkan ve Murat Aydemir ikilisi, “Ahenk” adında bir klasik albüm kaydı için benim stüdyomu seçmişlerdi. Böylece tanışmış olduk. Kayıt süreci üçümüz için de son derece duygulu ve verimli geçti. Bu süreç, birlikte bir şey üretebileceğimizin de işareti oldu. Böylece önce benim yayınlanmış / yayınlanmamış bestelerimin üzerinde çalışmaya başladık. Daha sonra Murat Aydemir de bu bestelere katılmaya, kendi tarzını oluşturmaya başladı. İlk albümümüzün çatısı böyle kuruldu.

 

Aramızdaki bu dostluk, daha sonra müzikle sınırlı kalmadı. Paylaştığımız şeyler çoğaldıkça aramızdaki dostluk da pekişti. Böylece müzik yapsak, yapmasak, birlikte geçirdiğimiz zamanlar çoğaldı. Bu birlikte üretmeyi, paylaşmayı ve yeni albümleri getirdi. Şimdi Derya Türkan artık grupta olmasa da, hala aynı ruhla sürüp gidiyor.

 

İncesaz’ın adı bir yandan çok sıradan, bir yandan çok anlamlı.

Şöyle ki, ismini hangimiz önerdik, hatırlamıyoruz bile, bir anda üçümüzün de (Derya, Murat ve ben) kafamızda tereddütsüz sempati doğurdu. Ama diğer yandan, Osmanlı döneminde ve hatta Cumhuriyet’in ilk 20-30 senesinde umuma yapılan müziğin iki takımı vardı.

 

Biri “kabasaz” (ki Mızıka-i Hümayun da bu kategoriye sokulabilir), biri de incesaz. Kabasaz davul, zurna, lavta, klarinet gibi kalabalıklara sesini duyurabilecek sazlardan oluşan, düğün, tören, zafer, kutlama gibi daha ziyade eğlenceye yönelik bir takımdı. İncesaz ise “indoor” dinleme, eğlenmeye değil, sanata yönelik, dans etmeye değil, dinlemeye yönelik müzikleri yapan bir takımdı.

 

 

İncesaz’ın en baştan beri gayesi popüler olmak, eğlendirmek olmadığı için, herkesin üst perdeden konuştuğu, hatta bağırdığı bir dünyada, sessiz sakin şarkılarını dile getiren, sadece meraklısının gönlüne, kulağına hitap eden, sanatlı ve sanatçı, bir nevi oda orkestrası olmayı seçti. Sanırım hala da öyle olma gayretini sürdürüyor.

 

 

İncesaz sıradan bir pop müzik değil. Türk Müziğini sevdirmek veya bunun gibi özel bir misyonu da yok. Ancak var oluşu itibarıyla, yani üyelerinin kişisel tercihlerinin sonucu olarak, geleneklere bağlı, ama bir yandan da yeniyi, çağdaşı ıskalamayan, kendini gelenekselle prangalamayan bir yapısı var. Bu yapı, dolaylı da olsa, binlerce gencin bu müzikle ve bu müziğin ögeleriyle karşılaşmasına, tanımasına, sevmesine sebep oldu. Özellikle gençler, tanburu, İstanbul kemençesini, kanunu tanıdılar, onlarla bugüne dair neler yapılabileceğini gördüler, ortaya çıkan sonucu beğendiler, ya taklit etmeye çalıştılar, ya da en azından iyi, bilinçli, aktif birer dinleyici olmaya yöneldiler.

 

 

Hiç bir zaman popüler, meşhur olmak, zengin olmak gibi kaygıları olmadan yola çıkan bir gruptur İncesaz. Gaye bu olunca, yirmi iki yıl sonra ne meşhur, ne de zengin olundu gerçekten. Ama buna karşılık, müzikseverlerin taktirini kazanan, tertemiz, taze ve kendine özgü bir müzik kazandırdı Türkiye’ye ve dünyaya. Tanburun, kemençenin ve kanunun itibarı arttı, makamlarla yapılan müziğe karşı küçük de olsa bir ilgi doğdu, bu sazları öğrenme, çalma konusunda bir sayısal çoğalma oluştu.

 

İncesaz üyelerinin her birinin, kendine göre ayrı işleri, görevleri, projeleri vardır. Ancak ortak noktamız, İncesaz müziğinin bizim arka bahçemiz, temiz dünyamız olduğu, ve o müziğin içinde kendimizi çok iyi, kendimiz gibi ve mutlu hissetmemizdir.”.”

 

Bu yıl sizlerin karşısına yüreği müzik aşkıyla çarpan “İNCESAZ” grubuyla birlikte çıkıyoruz.Amacımız sizlere farklı yorumlarla müziğin bir başka tarafını tanıtmak…

 

Bu iki grup birlikte değil ayrı ayrı sahne alacak…Finalde Cengiz Onural’ın bestesi olan “Kalbimdeki Deniz”şarkısını iki grup birlikte seslendirecek…

 

Sizler de kültürümüzü yaşatmaya ve tanıtmaya,çocuklarınıza “işte bu bizim müziğimiz”diyebileceğiniz bir  mirasa katgıda bulunmak istemez misiniz!

 

Bizleri Carnegie Hall konserimizde yalnız bırakmayacağınızdan eminiz…

 

Bir yanda coşup taşarak eğlenirken,diğer yanda müziğin bizi dinlendiren yanıyla huzuru bulalım birlikte…

 

 

Yıllardır hayalini kurduğumuz Carnegie Hall da İncesaz ile birlikte çok farklı şarkılarla karşınızda olacağız 2 Kasım da... - umran unlu

Yorumlar

  1. Nedim Katgi avatarı
    Nedim Katgi

    Cok tesekkur ederim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir