Acayip, tuhaf bir yönetim…
Karanlık, kapkaranlık bir ortam…
Tüm kararlar, tüm uygulamalar tek kişinin iki dudağı arasından çıkıyor…
Otur otur, kalk kalk… Yürü… Dur… Koş… Yat…
Ve bütün uygulamalar da “İtaat” temelinde şekilleniyor. Hedef, tek adamın mutluluğu… Tek adamı memnun etmek, onun isteklerini yerine getirmek demektir…
Herkes ona hizmet ediyor: Medya, eğitim, güvenlik, yargı… Kurşun asker gibi hareket ediyorlar…
Ama yargı kararları birbirini tutmuyor… Birisi yapıyor, ötekisi bozuyor… Birisi ak diyor, ötekisi kara… Ama tümü de tek merkeze hizmet veriyor…
Eğitimde duraklama devri bitti. Artık gerileme devri başladı. Kimse öğrenemiyor. Eğitim, öğretim yapamıyor. Sınav sonuçları tam bir fiyasko. Sıfır… Başarı kalmadı.
Çünkü bazı okullarda öğrenciler alt alta, üst üste, balık istifi eğitim görüyorlar… Bazı okullarda hiç öğrenci yok, öğretmen yok.
Binlerce öğretmen açıkta. 8 yıldan bu yana, 10 yıldan beri tayin bekleyenler var. İçlerinde intihar edenler oluyor.
Bazıları temizlik işinde çalışıyor… Temizlik işini bulabilirlerse elbette…
Sabah kalkıyoruz zam, akşam yatıyoruz zam. Gece yarısı zam…
Maaşlarda artış yok. Ama bir avuç mutlu azınlığın keyfi yerinde; geliri durmadan çoğalıyor.
Sarsıntı geçiren, ayağı tökezleyen kodamanları ellerinden tutup, düştükleri çukurdan kurtarıyorlar. Düştükleri yerden kaldırıyorlar.
Para ihtiyacımız var diye ordunun tank fabrikasını 50 milyon dolara satanlar, zorda olan patronları kurtarmak için, tank satış bedelinin iki üç katı para harcıyorlar…
Bir taraftan da saray üstüne saray yapıyorlar…
Parlamento işlevini yitirdi. Milletvekilleri görevlerini yapamıyorlar. Gensoru bile veremiyorlar.
Ortada ne bakan kaldı ne başbakan. Makamlar tek kişiye bağlandı. Düşünen, karar veren, çözüm üreten makam sahipleri de yok artık.
Her yanda emir kulu, koltuk değnekleri var. “Evet, efendim, sepet efendim, doğru söylüyorsun efendim, çok haklısın efendim…” diyenler kaldı geride.
Makam, mevkii sahibi politikacılar bozuk para gibi harcandı. Recep Tayyip Erdoğan’la yola çıkanlardan çok azı şimdi iş başında…
AKP yönetimi el değiştirdi. Bitti.
Bu bir çürüme… Yok olma sürecidir…
Başımızı hangi yöne çevirsek, orada bir çürüme ile karşılaşıyoruz…
Cumhuriyet gelenekleri ayaklar altında. Cumhuriyet kurumları ayaklar altında. Kamu kuruluşları çaresiz, güçsüz, perişan…
Ölümcül hastalara 3 ay, 6 ay sonrasına, gün veriliyor.
İlaç yok, tedavi yok.
Kimse hakkını, hukukunu arayamıyor.
Hakkını arayanlara para cezaları kesiliyor.
Korku imparatorluğunun yasaları işliyor ülkede. Konuşanlar, eleştirenler, yazanlar, çizenler kendilerini yargı önünde buluyorlar.
Emniyette buluyorlar…
İşsizlik, yoksulluk, açlık, zam her geçen gün, her geçen saat daha çok artıyor. Büyüyor.
Bir çığ gibi yuvarlana yuvarlana geliyor gariban halkın üstüne… Altta kalanın canı çıkıyor…
Halkın büyük çoğunluğu yoksul. Kimse memnun değil yönetimden ve gidişattan. Tabi yandaş medya ve AKP beslemeleri dışında.
Başkanlık sistemi bu ülkeye iyilik getirmedi. Hayır getirmedi. Tek adamın kararları, kuralları ülkeyi yolundan çıkardı.
Çaresiz ve yalnız bıraktı.
Ülke büyük bir gürültüyle, yuvarlanarak uçuruma sürükleniyor.
Ama AKP’liler hiçbir şey yokmuş gibi hâlâ mutluluk türküleri söylemeye devam ediyorlar. Ülkenin bu hale gelmesinde kendilerinden başka herkes suçlu. Özellikle muhalefet çok etkili olmuş… Böyle söylüyorlar.
Onlar, sütten çıkmış ak kaşık…
Uzun sözün kısası çürüme son sürat devam ediyor ve her yana yayılıyor. Geriye dönüş umudu kalmadı artık.
AKP “Dönülmez akşamın ufkunda ilerliyor”. AKP bitti. Umutsuz sona doğru hızla yola alıyor.
Abbas’ın yolculuğu başladı artık. Geriye dönüş yok…
Yani yolcudur Abbas, bağlasan durmaz…