Köyün imamı, bir gün çağrılı olduğu sofrada kuru fasulyeyi fazla kaçırmış ve birikmiş gazıyla birlikte camide cemaate namaz kıldırırken zaaart diye osurmuş.
Sonra da mahcup olmuş, bu mahcubiyeti köyü terk etmeye kadar vardırmış.
Aradan uzun yıllar geçtikten sonra, “nasıl olsa bu hadise unutulmuştur” diyerek, köylülerle hasbıhal etmek için aynı köye gitmeye karar vermiş.
Köyün yakınlarına vardığında, köyün genç kızlarının çeşmede su doldurduklarını ve kendi aralarında sen büyüksün, ben küçüğüm gibisinden yaş tespit etmeye çalıştıklarını duyunca hemen bir ağacın arkasına siper alarak kızların tartışmalarını dinlemeye koyulmuş.
Kızlardan birisi ne dese beğenirsiniz;
-“Kızlar, ben hepinizden büyüğüm. Büyükannemin dediğine göre ben hocanın camide namaz kıldırırken osurduğu sene doğmuşum!”
Zavallı imam, bu sözü duyar duymaz kendi kendisine şöyle mırıldanmış;
-“Vay anasını, bizim osuruk bu köyde Milat olmuş. Baksana köylü hala unutmamış hadiseyi…” deyip, ters yüz edip ayrılmış oradan.
Bir daha da hiç yol uğratmamış o köye.
*
Köyün zırtapoz gençlerinden birisi, köyün yaşlı ninelerinden birisine saygısızlık etmiş.
Nine bunu gurur yapmış, çevresindekilerin de tazyikiyle delikanlıyı mahkemeye vermiş ve kendisini savunması için şehrin en lafazan avukatını tutmuş.
Avukat, bu zırtapoz gence iyi bir ders vermek gerektiğini düşünmüş ve koca karının da hazır bulunduğu duruşma sırasında mahkeme heyetini ikna etmek için öyle bir savunma yapmış ki; onun sözlerini duyan koca karı bile dizlerine vurup kendi kendine şöyle mırıldanmış:
-“Amanın benim başıma neler neler gelmiş de benim haberim yokmuş…”
*
Bu fıkraları neden anlattım?
Şunun için;
Dün bahçe evinde, kendi halimde, sessiz sedasız ahşap merdivenleri boyuyordum.
Bahçe çiti olduğu gibi sarmaşıklarla ve küçük ağaçlarla kaplı olduğu için içerisi görülmüyor.
Bir grup orta yaşlı adam bahçenin dışındaki yolda kendi aralarında konuşarak yürüyorlardı.
Evimizin önündeki gönderde sürekli dalgalanan bayrak dikkatlerini çekmiş olmalı ki; benim hakkımda konuştuklarını anladım.
Adamlardan birisi, beni kasıtla diğerlerine şöyle diyordu:
-“Bu adam, Diyanet’ten emekliymiş. Müftümüymüş neymiş. CHP’den milletvekili adayı da olmuş. Demek ki; Diyanet’te böyleleri de var…”
Anladım ki; ben onları tanımasam da onlar beni tanıyorlardı.
Hatta tanımakla kalmamışlar cemaziyelevvelimi bile araştırmışlardı.
CHP’den milletvekili adaylığıma gelince; evet 2011 genel seçimleri sırasında milletvekili aday adayı olmuştum.
Ancak “Türk Milliyetçisi” olduğumu ve hatta çevremde “Ülkücü” olarak tanındığımı da yazmıştım özgeçmişime.
Demek ki; bu bilgileri görünce listeye almadı Kılıçdaroğlu beni!
Anlaşılıyordu ki; adamlar benim bu durumumu biliyorlarmış ve beni hâlâ da CHP’li olarak tanıyorlar!
Kim bilir belki de Türk Bayrağı’nı ve Atatürk’ü CHP ile özdeşleştirdikleri için böyle düşünüyorlardı!
Hadisenin üzerinden tam 9 sene, 7 seçim ve 1 darbe girişimi geçti, yönetim sistemimiz bile değişti ama beni hâlâ CHP’li kabul ediyor mahalleli.
Hatta ben 2018 yılında İYİ Parti’den Milletvekili Aday Adayı oldum ve hâlâ İYİ parti üyesiyim ama bu durumumu hiç kimse bilmiyor demek ki!
CHP’lilik üstüme yapışmış kalmış besbelli!
Parasını ödediğim halde doğalgaz hattımın 5 sene boyunca neden çekilmediğini ve Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak ilan edildiği günün hemen ertesi günü, yani 1 Nisan 2019 günü neden doğalgaz hattımın alelacele yapıldığını şimdi anladınız mı?
Ben de yakınlardaki köyün ahır ve samanlıklarına bile doğalgaz hattı çektikleri halde benim köşküme, sarayıma neden çekmediler diye taaccüp edip duruyordum!
Sebebi şimdi anlaşıldı.
Demek oluyor ki; CHP’li kabul ettikleri için yapmamışlar 5 sene boyunca benim doğalgaz hattımı!
Yani cezalandırmışlar beni!
Hani sürekli “Gönül Belediyeciliği” diyorsunuz ya, aklıma geliverdi.
Demek ki siz, CHP’lileri kemik yalamaya bile layık görmüyorsunuz efendiler!
Eğer görseydiniz Faruk Çelik üzerinden gündeme getirdiğiniz %40 formülüne karşı çıktıkları için CHP’lilere “CHP bundan kendine bir şey çıkarmaya çalışıyor. Bundan sana bir şey çıkmaz. Buradan sana kemik bile düşmez” demezdiniz.
Ömer Sağlam
05.10.2019
Bir yanıt yazın