Şu 17 yıldır bu ülke yaşamadıklarını yaşadı.
Görmediklerini gördü.
Duymadıklarını duydu.
Şu geldiğimiz günlere bakın. İnsanlar birbirini boğazlıyor. Kadınlar öldürülüyor. 24 yaşında bir genç çıkıyor, basit bir nedenle tüm aile bireylerini kurşun yağmuruna tutuyor; Azrail olup, canlarını alıyor.
Kurdu ile kuşu ile börtüsü böceği ile ormanlarımızı yakıyorlar. Maden çıkarma uğruna parsel parsel vatanımızı satıyorlar.
Bacak kadar çocuklara tecavüz ediyorlar…
Hem de bunu saçlı sakallı, sarıklı takkeli mollalar yapıyor.
Sonra da ellerini kollarını sallayarak geziyorlar.
Bunları bilmezdik biz.
Toplum olarak bunları yaşamazdık.
Evet, yoksulluktan söz ederdik, haksızlıktan, işsizlikten, sömürüden şikâyet ederdik.
Eylemler yapardık.
Mitingler düzenlerdik.
Ama çocuklarımızı, kadınlarımızı, kızlarımızı sokağa korkusuzca salardık.
Can korkusu, saldırı korkusu olmadan yollarda özgürce yürürdük.
Amcalar, teyzeler, babalar, dedeler, abiler çocuklarımızın saçını okşardı…
Aklımıza asla bir kötülük gelmezdi.
Nereden çıktı bu kadar sapık?
Nereden çıktı bu kadar hırsız, katil?
İnsanlar birbirlerine düşman gibi bakıyorlar şimdi.
Liderler birbirlerine ağza alınmayacak küfürlerle saldırıyorlar. İçişleri Bakanı seçilmiş bir belediye başkanına “Seni pejmürde ederiz” diyebiliyor.
Sonra da hiçbir şey olmamış gibi gülerek elini sıkıyor.
Gülmeyi unuttuk, bayramları unuttuk.
Dostluğu, kardeşliği unuttuk…
Bölüşmeyi, paylaşmayı, dertleşmeyi, söyleşmeyi unuttuk…
Bir mafya lideri çıkıyor, “Silahlanın, Ruhsatlı silah alın, vatan savunmasına hazır olun” diyor.
Bir adam çıkıyor, Robocop gibi otomatik tüfeklerle objektiflere poz veriyor. Basının, insanların önünde “Başkanım öldür desin, öldürürüm” diye haykırıyor. Savcı seyrediyor.
Bir adam çıkıyor, bir muhalefet partisinin liderine yumruk atıyor, hakkında iddianame bile hazırlanmıyor. Bu ilgisizliğe, vurdumduymazlığa bu işi yapan saldırgan bile şaşırıyor.
Üstelik bu eylemi korumaların, emniyet ve basın mensuplarının önünde yapıyor.
Gazeteler, gazeteciler, televizyonlar, televizyoncular da görmüyor. Görmezlikten, duymazlıktan geliyorlar. Üç maymunları oynuyorlar.
Eleştirmiyorlar.
Çünkü basın, yandaş basın oldu. Gazetecilerin, yazarların büyük çoğunluğu, yandaş gazeteci, yandaş yazar oldu.
Yargı yandaş yargı oldu.
İşin daha kötü yanı; politikacısında, memurunda, görevlisinde, ülkeyi yönetenlerde utanma, sıkılma duygusu kalmadı.
Ekmek yer gibi, su içer gibi yalan söylüyorlar. Yalanları ortaya çıkınca da pis pis sırıtıyorlar… Sanki o suçu onlar değil de ben işlemişim gibi. Ben utanıyorum yaptıklarından, onlar utanmıyorlar.
Yüzlerine tükürdüğün zaman da elleriyle silip, “Yağmur yağıyor” diyorlar.
Çünkü adamlarda utanma, sıkılma kalmamış. Ar damarları çatlamış… Yazıları, turaları silinmiş, dümdüz olmuş…
Bir tek hedefleri var onların:
Mal mülk, para, servet sahibi olmak…
Bir tek felsefeye hizmet ediyor şimdi onlar:
“DEVLAT MALI DENİZ, YEMEYEN DOMUZ…”
(alierlap37@gmail.com)