İSRAİL SEÇİMLERİ ARDINDAN

İsrailliler, 17 Eylül’de altı aydan kısa bir süre sonra ikinci kez sandık başındaydı.
9 Nisan seçimlerinde koltuk sayısı yetersiz olan Başbakan B.Netenyahu, parlamentoda çoğunluğa dayalı sağcı bir koalisyon hükümetini kuramamıştı.

*
Salı günü yapılan İsrail Parlamentosu seçimleri erken sonuçları;
Başbakan B.Netenyahu ile rakibi emekli korgeneral Benny Gantz’ın partilerini başabaş gösterdi.
Hükümeti kurabilmek için yeterli sandalye sayısına yine hiçbir parti tek başına ulaşamadı.
Netanyahu’nun sağcı Likud Partisi’nin ve Gantz’ın merkez sol ittifakı Kahol Lavan Parti’sinin ( Mavi ve Beyaz );
120 sandalyeli parlamentoda 32′ şer sandalye kazanması bekleniyor.

*
Seçim kampanyasının en çok konuşulan konusu, İsrail’ın en uzun süredir hizmet veren başbakanı Netenyahu idi.
Netanyahu’nun üç yolsuzluk vakasında adlî kovuşturmadan korunması için dokunulmazlığını  muhafaza etmesi ve iktidarda kalması gerekiyordu.
Bu yüzden kampanya boyunca Netenyahu, Arap seçmenlerin seçime katılmasını önleme çabalarında bulundu ve seçim sahtekarlıkları da  ön plandaydı…

*
Ama seçimlerin Netanyahu’nun siyasi geleceği ve kişisel özgürlüğünün ötesinde,
Alınacak kararlarla ülkenin geleceğini ve vatandaşları arasındaki ilişkileri önemli ölçüde şekillendireceği,
Ulusal seçimlerde oy kullanamayan Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde vatandaş olmayan Filistinlilerin yaşamlarını etkileyeceği,
İsrail işgalindeki Filistin toprakları ve Orta Doğu bölgesi için ne anlama geldiği bakımından daha önemlidir.

*
Bu çerçevede bir sonraki İsrail hükümetinin en az beş ana soruya karar vermesi gerekiyor.

*
Birincisi; 1967’den beri Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde İsrail işgali altında yaşayan Filistinliler risk altındadır.
Hangi hükümet kurulursa kurulsun, yalnızca oy kullanma hakkına sahip İsrail vatandaşlarını değil, işgal bölgelerinde yaşayan Filistinlileri de yönetecektir.
Bu konu İsrail’de demokrasinin kalitesini göstermesi bakımından önemlidir.
Halbuki hem Netenyahu hem Gantz İsrail ordusunun Filistin topraklarından çekilmesi, egemen ve geçerli bir Filistin Devleti’nin tanınması fikrinde değildir…
Ayrıca İsrail ve Filistin yönetimleri; iki devletli bir çözümün tartışmasız ilişkileri biçiminde “barış” konusunu müzakere etmiyor;
Ya? Barışı müzakere etmek için barışıktırlar ama tahmin edilemeyecek kadar başarısız müzakereler yapmanın suçundan kaçınmakla ilgilidirler.
Kampanya sırasında Gantz’ın aksine, Netanyahu tüm Yahudi yerleşimlerini ve Ürdün Vadisinin çoğunu içeren Batı Şeria’nın büyük kısımlarını İsrail’e ekleyeceğini,
Gantz ise başbakanlığının altında İsrail’in kıyı şeridi üzerindeki yönetimini olduğundan çok daha baskıcı bir şekilde uygulayacağını açıkladılar.
Batı Şeria’nın durumu yarım yüzyıldır İsrail tarafından yönetilip sömürgeleştirildiği için temelden değişmeyecektir…

*
İkincisi; Bölgesel politikalarla ilgili olarak, Gantz ve Netanyahu aynı çizgidedir.İkisi de İran’a karşı güçlü bir duruş sergiiyor.
İsrail, 2013’ten bu yana B. Esad rejiminin hayatta kalma mücadelesi için hayati önem taşıyan Suriye’deki İran destekli milis kuvvetlerine hava saldırısı düzenliyor.
Her ikisi de, İsrail’in İran’ın Lübnanlı müttefiki Hizbullah’ı Lübnan’a ve Suriye’ye dahil etme politikasını onaylıyor.
İkisi de Filistin- İsrail çatışmasıyla ilgili olarak, ABD başkanı D.Trump’ın  bir süre sonra açıklanması beklenen  “Yüzyılın Barış Anlaşması ” planına bağlıdırlar
Çok merak edilen plan; Arap dünyasının İsrail ile ilişkilerinin normalleşme yolunun devamını,
Suudi Arabistan ile İsrail arasında İran karşıtı ittifakı ve Müslüman Kardeşler İdeolojisiyle birlikte mücadeleyi öngörüyor.
İkisi de İsrail’in kuzeyinde Suriyeli Kürtlere destek veriyor…
*
Üçüncüsü; Netenyahu, parlamentonun Yüksek Mahkeme kararlarını geçersiz kılmasına  izin verecek bir tasarıyı çıkarmayı hedefliyor.
Bunu elbette önce kendisini korumak için öngörüyor.
İsrail Yüksek Mahkemesi’nin hükümetin çıkardığı  yasaları anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozma yeteneğini bir reformla etkisizleştirmeyi düşünüyor.
Gantz ise gerekirse Netenyahu’nun olmadığı Likud Partisi ile daha merkeziyetçi bir ulusal birlik  koalisyon hükümeti kurarak yargının bağımsızlığını ön plana alıyor.

*
Dördüncüsü; İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan Ultra-Ortadoks Yahudilerin ayrıcalıklarını koruyup koruyamayacakları konusudur.
Ultra-Ortadoks Yahudiler  yeni hükümette, zorunlu askerlik hizmetinden büyük ölçüde muaf olmaya devam edecekler midir?
Ultra-Ortodoks hahamlar, İsrail’deki Yahudi evliliklerinde, boşanmalarda ve cenaze törenlerinde tekellerini koruyacak mıdırlar?
Halbuki ancak laik bir hükümet, din ve devlet arasındaki ilişkiyi dönüştüren yasaları çıkarabilir;Ultra-Ortodoksların diğer İsrail Yahudilerinin yaşamları üzerindeki uzun süren orantısız etkisini önemli ölçüde azaltabilecektir.

*
Beşincisi; İsrailli Arapların siyasi eşit olarak kabul edilmesi meselesidir.
İsrail’de Arap vatandaşları nüfusun yüzde  21’ini oluşturuyor.
Yahudi vatandaşlarıyla aynı demokratik haklara sahiptirler.
Ancak resmi olmayan bir kural Arap siyasi partilerini İsrail koalisyonlarından uzak tutuyor.
Bu nedenle, ultra-Ortodokslar gibi seçmenler üzerinde ciddi etki gösteremiyor veya önemli faydalar elde edemiyorlar.
İşte dört Arap partisinin birliği olan Ortak Liste’nin kurulacak yeni hükümete davet edilme ihtimali dahi yoktur.
Yeni hükümet, Arap vatandaşlarına İsrail’e ait olduklarının, ihtiyaçlarının önemli olduğu, seçilmiş temsilcilerinin meşru olduğunu işaret edebilir;
Ancak İsrail yine de, Arapları resmen ikinci sınıf vatandaş statüsüne düşüren bir Yahudi Ulus Devlet Yasası sahibidir…

*
Bir sonraki İsrail hükümetinin bileşimi oy sandıklarında değil, koalisyon müzakerelerinde belirlenecektir.
Kim kaç sandalye kazanırsa kazansın, sonuçta koalisyonu parlamentoda en az 61 sandalyenin çoğunluğunu sağlamayı başaran kuracaktır.
Netanyahu mu yoksa Gantz mı?
Ya da  başka bir sağcı ve dini hükümet veya belki de laik bir hükümet?
Bu erken aşamada bunları tahmin etmek imkansızdır.
Fakat bir sonraki İsrail hükümetinin nihaî yapısına bakılmaksızın bir şey açıktır:
Koalisyon müzakereleri Netanyahu’nun muhtemelen son büyük siyasi savaşını kazanıp kazanamayacağını,
Her şeye rağmen iktidarda kalıp kalmayacağını  gösterecektir.

19. 9. 2019


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir