Çok özledim seni arkadaşım,nereye gidelim?
Bilmem sen nereye istersen…
İyi de burada yaşayan sensin…
Ama sen gezmeye geldiğin için her yeri benden iyi biliyorsun…
Istakoz yiyelim,hani geçen yıl yediğimiz yerde…
Olur ama ıstakozları canlı canlı kaynayan suya atıyorlarmış…
Çığlıkları kulakları tırmalıyormuş pişerken yiyemem artık…
Boğazımda durur…Kulaklarım değil beynimi tırmalar bu çığlıklar…
Gecen gün 400$ a bir sushi yedim muhteşem bir şeydi…
Yuh…Altından mıymış…
Yok yok her birinin üstünde kırmızı havyar vardı…
Eh afiyet olsun…
Dünya da gezmediğim yer kalmadı neredeyse…Sahi sen nerelere gidiyorsun?
Hiç hiçbir yere..Istanbul’da otururken kader beni New York’a savurdu…
Sen gezmeyi sevmiyorsun galiba…
Eh işte para bulduğumda zamanım yoktu,zaman bulduğumda param yoktu…Şimdi de istek yok…Zaten biraz garip bir kadınımdır,öyle mağaza gezmeyi ve alışveriş etmeyi de sevmem…
Yok Artık,alışveriş etmeyi sevmeyen kadın mı olurmuş,insan isterse hepsini yaratır…Yani sen şimdi istanbul’daki ve New York’daki tarihi yerleri,müzeleri,sanatsal faaliyetleri takip etmiyor musun?
Kendimce ucundan kıyısından,Atatürk Korosunu kurduk,her cuma çalışma yapıyor ve her yıl konser veriyoruz.Bu yılki konserimiz yıllardır beklediğimiz dünyaca ünlü Carnegie Hall da…
Arada oyun yazıyorum,Brodway de Türk Klasiklerini oynadım…
Gazete köşesinde yazıyorum…
Kaç yıldır üzerinde çalıştığım bir kitabım var onu bitirmeye çalışıyorum…
Atatürk ‘ün hayatı devrimleri ile ilgili çocuk kitapları serisini yazmaya başladım…
Arada radyoda çocuklara ve görmeyen insanlar için CD ye kitap okuyorum…
Kısa Televizyon programları yapıyorum.
Konferanslara ve yürüyüşlere katılıyorum…
Arada da dinlenmek için Pennsylvania daki dağ evine sığınıp bahçemde ,balkonumda çiçek böceklerimle kendimde keşfe çıkıyorum…
Desene arkadaşım sen hiç yaşamamışsın…
Öylece kalakaldım…Ne cevap vermeliydim! Çok içime oturmuştu bu cümle ve duygularımı ifade etmeliydim.
Aslında yaşam biçimlerimiz çok farklı olsa da ben onu çok seviyordum…
İnsanları kırmamaya çok özen gösteririm.Galiba ben artık iyice yaşlanıyorum,yaşlandıkça da alıngan ve hassas bir insan olup çıktım…Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibi aslında gençken de çok alıngandım…
Erkek olarak dünyaya gelmediğim için,babamın beni köye bırakıp gittiğinde yaşamadım…
Ama dişimle tırnağımla okuyup,erkek çocuklardan daha başarılı ve güçlü olmaya çalışırken yaşadığımı hissettim.
Belkide bu yüzden erkekler benden hep uzak durmuştur…
Yaklaşmalarına kolay kolay izin vermedim…Çünkü erkekler güçlü kadın istiyor ama onlardan korkuyor…
İşin aslını itiraf edeyim mi sizlere…Aslında ufacık tefecik sıska sümüklü ve çilli bir kızdım…Sadece kıpkırmızı yanaklarım ve dudaklarım,kıvırcık bir kucak dolusu altın sarısı saçlarım vardı ortada görünen…Yürüyen bir saç yumağıydım…
Hayat kafama vura vura beni zorla güçlü kıldı…
33 yaşımda üç çocukla ve dünya kadar borçla tek başıma kaldığımda yaşamadım….
Ama onların her birini insan haklarına saygılı,dürüst,namuslu,iyi kalpli,master ve doktoralı,topluma yararlı,Atatürk ilkelerine bağlı birer insan olarak yetiştirip,dünyanın öbür ucunda güvenli birer hayatları olduğunda yaşadığımı hissettim.
Bir zamanlar çocuklarıma bir ekmek alamadığımda merdivene oturup ağlarken yaşamıyordum…
Ama bugün çok şükür 400 $ a bir sushi yemek yerine o parayla 400 çocuğun karnı doyabilir Afrika’da diye düşünebildiğimde ve öyle çocuklar yetiştirdiğim için yaşadığımı hissettim.
Niye rakı-balık keyfi yapamıyorum diye üzülmek yerine….
Ülkemde her şehit olanla darmadağın olduğumda, çok şükür benim çocuğum değil diye sevinemediğim ,onların ailelerinin neler hissettiğini,şimdi geride kalanlar nasıl hayatını devam ettirecek diye düşünürken yaşamadığımı hissettim….
Ama böylesi duyarlı bir insan olduğum ve öyle çocuklar yetiştirdiğim için de yaşadığımı hissettim…
Ülkemde kanunlar hiçe sayılıp,insanlar durup dururken suçlanıp,işkence gördüğünde yaşamadım…
Ama o insanların nasıl cesurca göğsünü gere gere”ben Atatürk’çüyüm,insan haklarına ve hukuka saygılıyım”diye kahramanca savaş verdiklerinde yanlarında olmaya çalıştığımda yaşadığımı hissettim….
Torunumun sokakta yaralı bir hayvan görüp,eve getirip tedavi etmeye çalıştığında onunla gurur duydum ve yaşadığımı hissettim.
Dayak yiyen,işkence gören,tecavüz edilen kadın ve çocukların yaşadığı ve bir kereden bir şey olmaz diyen bakanların bulunduğu,katillerin ve tecavüzcülerin elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaştığı bir dünyada olduğumda yaşamadım…
Dünyanın neresinde olursa olsun tecavüz edilen ,işkence gören kadınları ve çocukları savunmak için bayrağımı kapıp sokaklara fırladığımda yaşadığımı hissettim….
BOP ni uygulamak için ordumuzun dağıtıldığı,eğitim sisteminin çökertildiği,hayvanların öldürülüp,ağaçların kesildiği,ne var ne yoksa satılıp ranta çevrildiğinde yaşamadım …Kahroldum…
Binlerce Atatürk’çü öğrenci yetiştirdiğimde yaşadığımı hissettim.
Bana dargın olan bir arkadaşımın annesinin komada olduğunu duyduğumda her şeyi unutup onu aradığımda “Sen ne arsız insansın”dediğini unutup onu bağışladığımda yaşadığımı hissettim.O da biliyordu çok gururlu bir insan olduğumu ama affetmenin gururdan daha değerli olduğunu farkettiğimde kendimi daha bir insan olarak gördüğümden yaşadığımı hissettim…
Hayatımda hiç kimsenin malına,canına,işine,aşına,göz koymadığım için,kimseyi bilerek ve isteyerek kırmadığım için,her zaman affedebilecek kadar koca yürekli olduğum ve herkesin yardımına koşmaya çalıştığm için hep yaşadığımı hissettim…
Hatalarımla,kusurlarımla kendimi ve tüm canlıları sevebildiğim için ben yaşıyorum ve böyle yaşamaktan hep gurur duyacağım…
Başkalarının fikirlerine de saygı duyarken çalmadan,çırpmadan,
dolandırmadan,kimseyi kandırmadan, kendi doğrularımla yaşamayı başardığım ve hiç kimseye muhtaç olmadan hayatımı devam ettirebildiğim için ben yaşıyorum…
Ya siz dostlarım…Sizce ben hiç yaşamamış mıyım dersiniz…Peki siz de hiç yaşamadınız mı yoksa….