Düzen bozuldu.
Bir grup iktidar yandaşı aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yerken; cebini, midesini doldururken; milyonlar açlık, yoksulluk bataklığında can havliyle çırpınıyor…
Kızılay yöneticilerinin milletvekillerinden daha çok maaş aldığı bir dönem yaşıyoruz…
Yüksek makam sahibi iktidar yöneticilerine yüzde 26’lara varan zamlar, memura emekliye yüzde 4 zam…
Enflasyon 40’larda, 50’lerde…
Doğalgaza bir ayda yüzde 14,90 ve 14,97 oranında, toplam yüzde 30 zam geldi…
Perişan halk, yüzde 4 zamla bu enflasyon açığını nasıl kapatacak bakalım? Yaz bitti. Kış da geliyor…
Büyük kent belediyelerinin CHP’li belediyelere geçmesinden bu yana, gerçekler de gün ışığına çıkmaya başladı.
Çift maaş alan mı ararsın, belediyeye uğramadan bankamatik kartıyla ücret alan mı, bedava makam aracı kullanan mı?
Daha yüzlerce yolsuzluk. Saymaya kalksak, tüm sayfalarımızı bunlara ayırmak gerekir…
Türkiye’yi kurtarmak için bir çaba da göstermiyor AKP. Onun tek sorunu iktidarda kalmak, her ne olursa olsun iktidarı vermemek…
Bunun için durmadan rakipleri hakkında yeni planlar, yeni tertipler düzenliyor, onları alaşağı etmek için ellerinden gelen çabayı gösteriyor… İftiraların, yalanların dolanların bini beş para…
Özellikle hedefte kendileri için büyük tehlike gördükleri Ekrem İmamoğlu var. Onu alaşağı etmek, ondan kurtulmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Çünkü İmamoğlu 17 yıllık iktidarın sarsılmasına, deprem geçirmesine neden olan kişidir.
AKP’nin üretim yapma, iş sahası açma, sanayi ve tarımı geliştirme gibi bir kaygısı da yok. Tek yaptığı iş dedikodu… Partileri, parti yöneticilerini, belediye başkanlarını çekiştirmek… Halkı birbirine düşürmek…
Muhalif partiler hakkında ipe sapa gelmez masallar uydurarak makamlarını, mevkilerini ve iktidarlarını koruyacaklarını sanıyorlar.
Bir de ABD’den ya da Rusya’dan silah almak ve özel, trilyonluk uçak siparişleri vermek en büyük uğraşıları…
Yaptıkları önemli işlerin başında müftülüklerden Atatürk fotoğraflarını indirmek, Türk ve Türklüğü yasaklamak da geliyor.
Halkın yoksulluğu, içinde yaşadığı kötü koşullar onların umurunda bile değil. Sadece seyretmekle ve zamlarla sorunu çözmeye çalışıyorlar.
En büyük silahları ise kendilerini eleştirenlere, kendilerine karşı çıkanlara tehditler savurmak, gözdağı vermek… Çok ileri giderlerse de hapishanelere atmak, yıllarca süründürmek…
Bu arada yazlık, kışlık, sonbaharlık saray inşaatlarını da unutmayalım. Anayasa mahkemesi inşaatı durdursa da onlar yine devam ediyorlar. Milyonlarca lira para harcanıyor.
Sarayların kamuya yükü Danıştay raporlarınca da belirlendi. Sadece yıllık temizlik masrafı 2 – 2,5 milyon TL.
Öteki giderlerle birlikte halkın sırtına ne kadar yük vurulduğunu varın siz hesap edin.
Ama “İtibarda tasarruf olmaz…” diyorlar ve harcamaları sürdürüyorlar. Halkın itibarını düşünen yok…
Bu giderler, masraflar, yüksek maaşlar karşısında elbette bütçe açık verecektir. Bütçe açık verince de bunu kapatmak için gidilecek tek kaynak halktır. Halkın cebidir, kesesidir, kazancıdır, maaşıdır, yediği ekmek ve çoluk çocuğunun rızkıdır…
İktidar artık halkı “Bütçe açığını kapatma kaynağı” gibi görüyor. Bunun yanında bir de kamu malları, ormanlar, arsaların satışı var…
Bu kez de Atatürk Orman Çiftliğini (AOÇ) satışa çıkardılar. Atatürk’ün mirasını yok etmek için ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar.
Cumhuriyet tehlikededir.
Ulus tehlikededir.
Vatan tehlikededir.
Şanlı 1923 Devrimi tarihten silinmek istenmektedir.
Bu ortamda yapılacak tek şey vardır:
Sağ, sol demeden ulusal güçlerin faşizme karşı birleşmesi, safları sıklaştırıp, mücadele bayrağını açmasıdır…
Ama bu mücadele bugünkü muhalefetin yaptığı gibi kuru gürültüyle, laf kalabalığı ile bağırıp çağırmakla olmaz. Zaten 17 yıldan beri bu yapılıyor. Sonuca varacak yöntemler bulunmalıdır.
Her çeşit demokratik haklarımızı sonuna dek kullanarak, yani, yürüyüşse yürüyüş, mitingse miting, boykotsa boykot yaparak bu gidişe “DUR” demenin zamanı gelmiştir…
Geçmek üzeredir…
Bir yanıt yazın