KÖPRÜNÜN HANGİ TARAFINDAYIZ?

 

KÖPRÜNÜN HANGİ TARAFINDAYIZ? - datamWwnusHn7HnxPB0GHCSpbs6gVJGrls7wLp9gupO4vifD oOxQUOBkf p9BKokRwlCmo6DpKb8PE08 iqV9BmUa rD57IGQeyAYj6zXIwA2KyHRLx5IgBdWYhlumG186cdU

KÖPRÜNÜN HANGİ TARAFINDAYIZ?

Hüseyin MÜMTAZ

 

Irak, Suriye, Kandil, İdlib, Amerika, Rusya harala gürelesi arasında gözden kaç(ırıl)an, konjonktüre bağlı olarak da basında kendisine fazla yer bul(a)mayan “ufak” bir haberi dikkatinize getirmek istiyorum.

“Yunanistan Eğitim Bakanlığı’nın kararıyla 5 Türk okulunun daha kapatılmasıyla birlikte, öğrenci yetersizliği gerekçesiyle kapatılan Türk azınlık ilkokulu sayısı 65’e ulaştı. Yunanistan Eğitim Bakanlığı, Batı Trakya’da öğrenci sayısının yetersiz olmasını gerekçe göstererek 5 azınlık okulunun daha kapatılmasını kararlaştırdı. Resmi Gazete’nin 31 Temmuz tarihli sayısında yayımlanan kararda, Rodop’ta Büyük Doğanca, Bulduklu, Melikli ve Dündarlı köylerindeki azınlık ilkokulları ve İskeçe’de Zeynelli köyü azınlık ilkokulunun faaliyetlerinin 2019-2020 eğitim yılından itibaren geçici olarak durdurulmasının kararlaştırıldığı belirtildi. Söz konusu kararla 2011’den bu yana öğrenci yetersizliği gerekçesiyle kapatılan Türk azınlık ilkokulu sayısı 65’e ulaşmış oldu. Rodop-Meriç illeri Selanik Özel Pedagoji Akademisi (SÖPA) mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Salih Ahmet ‘Öğrenci sayısının yetersiz olduğu ileri sürülerek azınlık okullarının kapatılması ya da birleştirilmesi eğitime katkı sağlamayan yanlış bir uygulama. Azınlık okulları farklı bir statüye sahip ve bu okulların çalışma ve kapatılmaları yasalara göre yapılmalı’ dedi. Azınlık okullarının kapatılmasında bugüne kadar velilere danışılmadığını dile getiren Ahmet, ‘Mevzuata göre, bir azınlık okulu kapatılırken o okulun encümen heyetinin rızasının alınması gerekir. Ancak yapılan bu uygulamada buna riayet edilmediğini ve okullarımızın tepeden inme kararlarla usule aykırı olarak kapatıldıklarını görüyoruz. Ayrıca bu işlem herhangi bir plan dahilinde yapılmadığından, eğitime de nitelik bakımından bir katkı sağlamamaktadır’ diye konuştu”.

Devam ediyoruz;

“Yunanistan’da başkent Atina dâhil olmak üzere, özellikle de Batı Trakya’da Osmanlı mirası camiler birer birer çeşitli yalanlarla kapatılıyor. Yunan hükümetinin en meşhur bahanesi ise deprem sonrası restorasyon bahanesi. Temmuz 2017’deki depremde İstanköy (Kos) Adası’ndaki zarar gören camiler o günden beri kapalı tutuluyor. Kos İslâm Vakfı’na ait araziler de bir turizm şirketine satıldı. Arazilerin satışı için bölgedeki camilerin restorasyon masrafları bahane ediliyor, fakat bölgedeki iki cami de iki yıldır ibadete kapalı. Çoğu arazi olmak üzere vakfa ait 70’ten fazla mülk devredildi veya satıldı. Bu arazilerin çoğu park, otopark veya mezarlık amacıyla belediyelere devredilerek vakfın elinden alındı”.

Hâlbuki bakın daha geçen sene, 5 Mayıs 2018 tarihinde bizzat Anadolu Ajansı ballandıra ballandıra şu haberi geçmişti;

“Yarım asır sonra açılan iki okul ile dostluk köprüsü oluştu. ÇANAKKALE – BURAK AKAY

Çanakkale’nin Gökçeada ilçesinde yaklaşık yarım asır sonra ‘5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’ kapsamında yeniden açılan Rum ilkokulu ve lisesi, toplam 38 öğrencisine rağmen, adadaki Rumların yüzünü güldürüyor.

Gökçeada’daki Rum okullarında 17 lise, 9 ortaokul, 12 anaokulu ve ilkokul öğrencisi eğitim ve öğretimlerini sürdürüyor.

Özel Gökçeada Rum Lisesi Müdürü İoakim Makis Kamburopulos, AA muhabirine yaptığı açıklamada, adada bulunan ilkokulun 2013’te, lise ve ortaokulun ise 2015’te yeniden açıldığını hatırlattı. Kamburopulos, bu okulların yaklaşık yarım asır kapalı kaldıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığının olurları ile yeniden hayat bulduğunu, bu nedenle büyük bir mutluluk yaşadıklarını dile getirdi. Tepeköy’de lise ve ortaokul, Zeytinliköy’de ise anaokulu ve ilkokulun bulunduğuna işaret eden Kamburopulos, ‘Bu elbette bizler için zor bir süreç oldu. Bir sürü engeli aşmamız gerekiyordu. Ama bu zorlu süreç düşündüğümüz gibi çok zorlu geçmedi. Biz çok mutluyuz şu anda. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, diğer herkes gibi eşit haklara sahibiz. Devlet büyüklerimiz bu süreçte bizi çok iyi karşıladı. Bize çok yardımcı oldular. Sayelerinde de bu okullar şu anda açılmış bulunuyor’ diye konuştu. Kamburopulos, yıllar önce Yunanistan ya da başka yerlere göç edip, yeniden adaya dönmek isteyenlerin ‘Çocuğum hangi okula gider? Ana dilini hangi okulda nasıl öğrenir?’ gibi derdinin artık kalmadığını ifade ederek, şöyle devam etti:

‘Çok mutlu ve çok sevinçliyiz. Bu okulların açılmasıyla Türkiye ve Yunanistan arasında bir köprü oluştu. Bizler neredeyse yarım asır sonra açılan iki okul ile bu dostluk köprüsüne bir örnek teşkil edebiliriz. Sürekli Yunanistan’a gidip geliyoruz. Bizimkilerin bir bölümü uzun süre orada yaşadı, burada yaşayıp Yunanistan’a dönenler var. Bu bir yönden de Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada’da çok kültürlülüğün yaşaması için önemli bir fırsat. Çünkü burada çok kültürlülük çok uzun yıllardır zaten var. Ama şu anda daha güçlü ve fazla olabileceğini düşünüyorum bunun’.

Lisede 17, ortaokulda 9, anaokulu ve ilkokulda ise 12 olmak üzere Gökçeada’daki Rum okullarında toplam 38 öğrencinin eğitim aldığını anlatan Kamburopulos, ‘Her iki okulumuzda toplam 38 öğrencimiz var. Bu rakamlar küçük ama bizlerin umutları çok büyük. Bunlar yok olmaya yüz tutan bir okul için çok önemli rakamlar. Bundan dolayı sevinçli ve gelecek için umutluyuz. Aslında biz bu yola çıkarken bu kadar beklenti içinde değildik. İnşallah önümüzdeki günlerde daha güzel ve kalabalık öğrencili günler göreceğiz’ ifadelerini kullandı.

Tepeköy’de bulunan Gökçeada Rum Lisesi, 1951 yılında açıldı. 1964’te ise kurucusunun isteğiyle kapatılan lise, 51 yıl aradan sonra 2015-2016 eğitim öğretim yılı başında yeniden açıldı.

Zeytinliköy’deki, 1953’te ‘Gökçeada Aya Todori İlkmektebi’ adıyla açılan Gökçeada Rum İlkokulu ise 180 öğrenciyle eğitim ve öğretime başlamıştı. Öğrenci sayısının azalması nedeniyle 1975’te kapatılan okul, aynı kapsamda 2013-2014 eğitim öğretim yılında yeniden kapılarını açtı.

Uzun yıllar kullanılmayan ve büyük bölümü yıkılmış halde bulunan iki okul kapsamlı tadilattan geçirildi.

İnşaat ve yenilenme çalışmalarının ardından İstanbul’dan özel olarak getirilen sıralar, sınıflara yerleştirildi. Sınıfların yerleşim planları yapılıp, okulun giriş bölümüne yapılan Atatürk köşesi de Türk bayrağının yerleştirilmesiyle tamamlandı.

Her iki okul güçlendirilen yapılarının yanı sıra Yunanistan’dan gelen eğitimcilerin de desteğiyle yaklaşık yarım asır sonra eğitim vermeye devam ediyor.

Öğrenciler okulda Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı kapsamında eğitim alıyor. Buna ek olarak Yunanistan gelen eğitimciler tarafından da Rumca dersleri veriliyor”.

Batı Trakya ve Adalara Türkiye’den öğretmen gönderilmesinin söz konusu bile olmadığı durumda “Buna ek olarak Yunanistan gelen eğitimciler tarafından da Rumca dersleri veriliyor” lafının altını çizin lütfen.

Bir de kapatılan camiler dedik değil mi?

Yunanistan’da camiler kapatılırken; Türkiye’de olmayan kiliselerde düzenlenen âyinlerle, olmayan kiliselere atanan zangoçlarla ilgili durumu merak edenler çok kısa bir süre önce yayınlanan şu yazılarımıza baş vurabilirler;

https://www.turkishnews.com/tr/content/2019/07/08/sicak-bir-yaz-gecesi-gumulcine-huseyin-mumtaz/

https://www.turkishnews.com/tr/content/2019/05/26/her-tasin-altinda-ustunde-bu-papaz-huseyin-mumtaz/

https://www.turkishnews.com/tr/content/2019/02/07/bu-papaz-baska-turlu-papaz-huseyin-mumtaz/

Hâl işte böyleyken Malatya’dan gelen bomba bir haber hepsinin üzerine mum dikti;

“Sivas’ta 5. Piyade Er Eğitim Tugayı içerisinde kalan Surp Kevork Ermeni kilisesinin restorasyonu için çalışmalar başladı.

Sivas’ta 5. Piyade Er Eğitim Tugayı içerisinde kalan, 19. yüz yılda inşa edildiği düşünülen kilise için 2016 yılında restorasyon kararı alınmıştı. Mülkiyeti Milli Savunma Bakanlığından İl Özel İdaresine devredilen kilisenin rölöve restorasyon projesi onaylandı. Sivas Valisi Salih Ayhan, 5. Piyade Er Eğitim Tugayı komutanı Tüm General Ömer Ertuğrul Erbakan ile kilise çevresinde incelemede bulundu. Ayhan burada yaptığı açıklamada rölöve restorasyon projesi onaylandığı hatırlattı”.

Çok doğru ve yerinde bir karar.

Kışlada kilise mi olurmuş?

Kışla tamamen şehir dışına çıkarılıp bütün arazinin mülkiyeti İl Özel İdaresine devredilmeli ve bölge tamamen turistik bir hâle getirilmelidir.

(Yalnız ufak bir hatırlatma; haberi herhalde henüz askerliğini yapmamış genç bir muhabir kaleme almış ki, Tugay’a Tümgeneral’in komuta ettiğini yazıyor. Kimbilir belki Yazı İşleri Müdürü de askerlik yapmadı. Yahut da bahsedilen birlik aslında Tümen de yanlış yazdılar.)

Konu Türkler ve Yunanlılar, kilise ve cami olunca söz kaçınılmaz olarak Kıbrıs’a geliyor.

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Karpaz bölgesinde yaşayan Rum çocuklarının eğitimi için Dipkarpaz köyünde bir Rum Okulu vardır. Okulun ilkokul bölümünde 22 öğrenci ve 5 Rum öğretmen, ortaokul ve lise bölümünde de 15 öğrenci ve 21 öğretmen bulunmakta. Öğretmenler Rum tarafından seçilerek görevlendirilirken, ders kitapları da Rum tarafından gelmektedir.

Buna karşılık adanın güneyinde yaşayan az sayıdaki Türk ailelerin çocukları için Türkçe eğitim veren ve öğretmenleri tarafımızdan gönderilen bir okul yoktur…

Lâfı fazla mı uzattık?

O halde “Devlet Kuran Son Türk” Denktaş’a kulak vererek bitirelim;

“Diğer bir oyun da Solya bölgesindeki beş köyün direk Lefkoşa’ya ulaşabilmesi için ara bölgeden geçişe ihtiyaçları var. Türk tarafı olurunu vermeden BM otoriteleri buna izin veremez. Konunun değerlendirilmesinde ve Pile Yiğitler yolu ile Erenköy yolunun açılması karşılığında böyle bir iznin verilip verilemeyeceğinin kararlaştırılmasında yarar olabilir. Prensip, almadan vermemektir. Akel yetkilileri Karpaz’ı ziyaret edeceklermiş. Her geldiklerinde gençlere yaptıkları telkinleri unutmadık. Bu kez yine bu iyiliğimizin karşılığını herhalde alacağız. Ancak Karpaz’a değinmişken Limasol’da halâ Türk çocukları için bir okul açmadıklarını gündemde tutalım ve Karpaz’daki orta okullarını kapatmanın hakkımız olduğunu da unutmayalım. İnsan Hakları tek taraflı yürütülemez. İngiliz Yüksek Komiseri sayın Millett ‘Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar ayni sudan içmekte ve ayni havayı solumaktadırlar. Bu böyle olduğuna göre bu iki hayati kaynağın korunması amacıyla iki toplum çevre konusunda işbirliğinde bulunmalı; gelecek nesiller için bu şart’ demiş.  Güzel söylemiş. Anlaşılan sayın Millett’e göre 1963-74 yılları arasında ayni sudan içmiyor, ayni havayı teneffüs etmiyorduk ki İngiliz Yüksek Komiserliğindeki memurların da gözleri ile gördükleri gibi Golf sahasında bizi tavşan gibi avlamaktaydılar. Toplu mezarlara ayrı su içip, ayrı hava teneffüs ettiğimiz için girdik herhalde”.

Denktaş; “Prensip, almadan vermemektir” diyor.

Yıllarca bu politikayı sabırla adım adım yürüttüğü için her yerde “çözümü engelleyen” ve “istenmeyen adam” ilân edildi ama sonunda “DEVLET” kurdu.

Peki ne diyordu Gökçeada Rum Lisesi Müdürü Kamburopulos (Kamburoğlu)?

“Bu okulların açılmasıyla Türkiye ve Yunanistan arasında bir köprü oluştu. Bizler neredeyse yarım asır sonra açılan iki okul ile bu dostluk köprüsüne bir örnek teşkil edebiliriz”.

Biz bu köprünün hangi tarafındayız?

Siz hangi tarafındasınız? 21 Ağustos 2019

 

KÖPRÜNÜN HANGİ TARAFINDAYIZ? - datamWwnusHn7HnxPB0GHCSpbs6gVJGrls7wLp9gupO4vifD oOxQUOBkf p9BKokRwlCmo6DpKb8PE08 iqV9BmUa

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir