Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere yerel seçimlerde CHP, birçok kentin belediye başkanlığını aldı.
Büyük bir başarı kazandı.
Elbette verilen bu mücadelede İmamoğlu’nun payı büyük.
Aydınlığa, gelecek güzel günlere aralanan bir kapıydı bu zafer.
Bir başlangıçtı…
Bir dönüm noktasıydı.
Şimdiye dek muhalefet tarafından yaşanan, halkımıza yaşatılan, başarısızlık zincirlerinin kırılmasıydı.
Böylece AKP’nin 17 senedir önlenemeyen yükselişi, egemenliği darbe aldı.
Bir yerel seçim olmasına karşın, kazanılan zaferin etkisi Türkiye çapında kendini gösterdi ve ülkemizin en ırak köşelerine değin uzandı.
Her şeyden önce bu yeni durum, AKP’nin yıkılmazlık ve yenilmezlik efsanesinin çöküşünü sağladı.
Yıllar sonra ilk kez, AKP içinde ve özellikle yönetici kadrolarında umutsuzluk belirtileri ortaya çıktı. Parçalanma, bölünme korkusu gündeme geldi.
Bu önemli seçim başarısından sonra şimdi muhalefet belediyelerini ve belediye başkanlarını önemli görevler beklemektedir. Bu zaferi güçlendirip, demokratik hedeflere yönlendirebilmek için 5 yıl boyunca, yoğun bir çalışma yürütmek…
Bu tarihten itibaren CHP’li belediyelerin halka hizmet sınavı başlamıştır artık.
Bu sınav sonunda toplum, ya Atatürkçülere sevgi, saygı, yakınlık duyacak ya da onlardan uzaklaşıp, yeniden AKP’nin kuyruğuna takılacaktır.
Burada esas ölçü halkın mutluluğu, rahat yaşaması, en kısa zamanda sorunlarının çözümlenmesidir.
Halka güven vermek, güven vererek onun desteğini artırmak, ulaşılması gereken hedefler arasında bulunmalıdır.
Bu nedenle, yeni seçilen belediyeler eskilerden farklı, yenilikçi olmak zorundadır ve olmalıdır da.
Hem de öyle az buz değil; gözle görülecek denli çarpıcı ve belirgin olmalıdır…
Her şeyden önce belediye hizmetlerinde dürüst hareket etmek, verilen sözleri gerçekleştirmek en temel ilkelerimiz arasında yer almalıdır.
Adalet, tüm uygulamaların, atılan adımların başlangıç noktasıdır, temelidir. Asla ondan şaşmamak gerekir.
Her şey açık seçik, halkın gözü önünde gerçekleşmelidir. Özellikle ihaleler…
Çünkü ihaleler pisliklerin, vurgunların döndüğü en gizli, sır dolu alanlardır.
Bu nedenle tüm toplantılar halka açık olmalı, her şey halkın gözü önünde olup bitmelidir.
Eş, dost, akraba kayırma girişimleri en çok ihale alanlarında ortaya çıkmaktadır. Şimdiye dek bunun yüzlerce, binlerce örneğini yaşadık, gördük…
İhale oyunlarından uzak durulmalıdır.
Bir diğer önemli konu, belediyeler halka hizmet verirken asla Atatürk’ten ve Atatürk devrimlerinden uzaklaşmamalıdırlar.
“Biz tüm halkın belediyesi olacağız” gerekçesine sığınarak asla din sömürüsü yapmamalı, yobazlığa, gericiliğe ödün verilmemelidir.
“Dindar kesimleri kazanacağım, onlara şirin görünüp oylarını alacağım” düşüncesiyle “Laiklik” ayaklar altında çiğnenmemelidir.
Böyle bir yol ve yöntem izlenirse bu kez de Atatürkçü kesimlerin güveni yitirilecek; aydınlar yeniden umutsuzluğa, karamsarlığa sevk edilmiş olacaktır.
Bütün bu tehlikelerin yanında bir tehlike daha vardır:
İktidar, yeni seçilen belediyelerin programlarının, projelerinin önüne setler çekerek, başarılı olmasını engellemek istemektedir…
Bu durumda yapılacak tek şey vardır: Alınacak kararlar halkın gözü önünde alınmalı, halkın gözü önünde tartışılmalı ve oylanmalıdır.
Böylece insanlarımız gerçekleri daha iyi görecek; kimlerin halk düşmanı, kimlerin halk dostu olduklarını daha iyi anlayacak, kararını daha sağlıklı verecektir…
Aydınlanma ve uygarlık yolunda mücadeleye devam…
Durmak yok, beklemek yok…
Bir yanıt yazın