Şirket kurtararak devlet küçültmek!
Başlıktaki ifade, liberal ekonomi anlayışının, devlet tüm ekonomik işlerden elini çeksin, devlet küçülsün, sermaye sahipleri büyüsün temel anlayışına çok uygun düşen bir uygulamadır.
Bu uygulama ulus/milli devleti küçültüp, çok uluslu şirketleri büyütme stratejisidir.
Gelin ülkemizde yapılan bir uygulama ile bunu örnekleyelim.
Bu yılın ilk beş ayında, Devlet Bütçesi 66,8 milyar lira açık verdi. Bu açıkların iki temel sebebi var. Birincisi, batık şirketlerin devlet eliyle kurtarılması için devlet bütçesinden, yani vergilerle toplanan gelirlerin hazineden şirketlere verilmesidir. Oysa batık şirketlerin istihdamı sürdürsün diye, devletten alınan teşvik ve destekler, doğrudan döviz hesabına yatırıldı. Bankalarda 186 milyar dolar kurumsal ve bireysel dolar hesabı var. Yani devletin şirketlere istihdamı sürdürsün diye verdiği paralar, dövize dönüştürülüp faizde bekletiliyor.
Buna karşılık, devlet erkanı ve ekonomistler dışarıdan yeni sıcak para gelsin diye çabalayıp duruyorlar.
Yukarıda yazdığım konunun özeti; devlet, özel sektöre verdiği kaynaklar sebebiyle borçlandı. Teşvik ve destekleri alan şirketler paraları alıp istihdamı da yapmayıp, üstüne üstlük işçi çıkardılar.
Eğer planlı bir ekonomiye sahip olsaydık, stratejik ekonomik üretim tesisleri devletin elinde olmuş olsaydı, bu ekonomik krizi bu kadar ağır geçirmezdik. Devletin üretim kurumları halkın ihtiyaçlarına göre üretim ve ekonomik faaliyet göstermesi sebebiyle bu kadar çok da borçlanma olmayacaktı. 186 milyar dolar kaynak ta elden çıkmış olmayacaktı.
Piyasa konuşmalarına bakarsanız, bu 186 milyar dolar sanki halkın yani bireylerin hesabı gibi konuluyor. Sanki asgari ücretli halkımızın bireylerinin milyar dolarları var! Bireylerin değil, özel sektörün hesabıdır, bu dolarlar. Ama ekonomiye sokmuyorlar. Ah planlama ah…
Devlet borçlanmasının hızla artıyor olmasının ikinci sebebi ise; üretime değil de konut ve kurumsal inşaat kanallarına akıtılmasıydır.
Planlamadan uzak bir anlayışla ekonomiyi yönetmek; ABD ve onun çok uluslu şirketlerinin piyasa ekonomisi araçlarını kullanarak, Türk ekonomisine sürekli müdahalesine ortam hazırlamaktır.
Bu mekanizma, bir taraftan içerideki yöneticileri yönetemez hale sokarken, öte yandan da ülke içinde elde edilen karların da yurt dışına akmasına sebep oluyor. Sonra da tasarruf yapamıyoruz ya da yapmıyoruz diye hayıflanıyoruz.
Oysa tasarrufları şirketler elde ettikleri karların bir kısmını yeni yatırımlara yatırmasıyla sağlanır. Elin oğlu karını alıp kendi ülkesine götürünce sürekli tasarruf açığı veriyoruz.
Çok uluslu şirketler, ekonomimizi cezalandırırken, Türk Akımı petrol boru hattını, s-400 alımını, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızı da engellemeye çalıyor.
Türkiye’nin önünde iki büyük sorun, sürekli ekonominin ve siyasetin kan kaybetmesine ve sonucunda da siyasi istikrarsızlığa sebep oluyor. Suriye’de, Suriye Devletini düşman saymak ve ekonomide planlamadan uzak durmak. Bu iki büyük karar Türkiye’nin kaderini belirleyecektir.
28 Haziran2019
Yazıları posta kutunda oku