Yer; Edmonton Türk Derneği Mescidi
Yasal adıyla TCS, yani Turkish Canadian Society
Arkadaşın biri, denk gelmiş Cuma namazına gideyim demiş, çok namazcı biri sayılmaz, Cuma’ları kılar ara ara, ben öyle biliyorum en azından.
Milliyetçi de biri, Arap camii yerine Cuma’yı Türk Derneğinin camisinde kılayım demiş.
Namaz kılarken bir de ne görsün!
Doğal olarak namaz kılan önüne bakar, seccadeye bakar yani, ya da başka bir deyişle secde ettiği yere bakar. Dernek camisinin halısı da seccade şeklinde bir görüntüye sahip zaten.
Neyse…
Adam, rüku, kıyam secde derken, seccade üzerindeki bir şekle gözü takılmış. Namazdan sonra Dernek başkanına gitmiş, bir daha da namaza gelmem buraya demiş.
Dernek başkanı doğal olarak, neden diye sormuş?
Adam; valla …. abi seccade de şey şekli var
Ne şekli?
Seccadede tarak şekli var demiş( T yi Y ile değiştirin)
Ben de çok gittim, namaz kıldım.
Bir defasında Cuma namazı aklıma geldi adamın söyledikleri.
Rahatsız oldum valla, ne yalan söyliyeyim, adam haklı, seccade de subliminal mesajın dibine vurmuşlar.
Düşünsene secdeye gidiyorsun, kafa kafaya geliyor, kafayı kaçırıyorsun, seccadenin köşesine secde etmeye çalışıyorsun falan. İşkence yani.
Anadolu da o kadar halı ve seccade motifleri varken bula bula bu şekli mi denk getirdin be birader?
Halı ve seccadeler de keçi kafası motifi görmüştüm, Arapça yazıya benzetilmiş subliminal mesajlar görmüştüm ama ilk defa seccade de bir Barak motifi gördüm( B yi Y ile değiştirin)
Subliminal mesajların en yoğun olduğu yer walt Disney, çizgi filmler yani, hedef kitle çocuklar. Hedeflenen yer çocukların bilinçaltı.
Bu subliminal mesajlar sayesinde fare sevimli bir hayvan haline geldi. Kedi bile
daha sevimsiz kaldı farenin yanında. Domuz; o pis kokusu, iğrenç sesi ve necis etine rağmen yıllar içinde sevimli bir hayvan oluverdi çocukların gözünde!
Tarihe bir bakın fare kimin lakabıymış?
Avrupa da kimler kimlere şehir faresi lakabını takmışlar???
Neyse…
Gelelim Edmonton Türk Derneği’nin Mescidindeki halılara.
Acaba dedim benim kalbim mi çok kötü. Sordum bir kaç kişiye, onlar da görmüş benim gördüğümü, konu hassas olunca insanlar konuşmak yerine yutkunuyor. Kimse kralın Çıplak olduğunu söylemek istemiyor yani.
“Bakmak ve görmek”
Mesele bu değil aslında,
Mesele; gördüğünü söyleyememe meselesi.
Birilerinin hocasının suratına bakıp, ne mübarek yüz değil mi, hocamın yüzünde nur var baksana dediği surata bakıp;
Ulan bu suratta nur mur yok, hıyar gibi bir surat görüyorum diyebilme cesareti mesele.
Edmonton Türk Derneği Mescidi’ndeki halının resmi bu
Benim gördüğüm bu
Siz de bakın hele bir; bakınca ne görüyorsunuz?
Riya etmeden, imtina etmeden, inkar etmeden ve de korkmadan. Ne görüyorsanız o.
Subliminal mesaj, kişi farkına varmadan, o kişinin bilinç altına bilgi yerleştirme işidir zaten. Kim koyduysa bu halıyı buraya, her secdeye vardığınızda üç defa söylediğimiz “Sübhane Rabbiyel Ala”
Yani;
“Ey yüce Rabbim, Seni bütün noksanlıklardan ve eksiklerden tenzih ederim” sözünü fısıldarken kafamız bir Barak motifinin üzerinde duruyor (b yi Y ile değiştirin)
Muz un şeklinde cinsel organ görenler, karpuzu mabada benzetenler, kestane’ ye anlam yükleyenler bu resimde bir şey göremiyorsa, gözleri görmüyordur, havuç yesinler diyeceğim ama, yemekten kasıt ne ola, sorusunu sorarlar diye korkuyorum…
Ayhan Kılıç
ayhankilic@turkishnews.com
Edmonton / Kanada
Bir yanıt yazın