Başkan D.Trump’ın, İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve daha zorlu ekonomik yaptırımlara geri dönmesinin ardından,
Mayıs’ta İran, bazı taahhütlerini askıya alacağını ve anlaşmanın diğer üyeleriyle yeni şartlarI görüşmek üzere Temmuz’da bir son tarih belirleyeceğini açıklamış,
Bunun üzerine ABD Orta Doğu’daki gerilimleri askeri varlığını genişleterek daha da arttırmıştı…
Bu noktada Japonya Başbakanı Shinzo Abe, Tahran ve Washington diyaloğunun sağlanması için arabuluculuk rolüyle iddialı bir çaba başlattı.
*
Başbakan S.Abe’nin arabuluculuğunda amacın Başkan Trump’ın elçisi olarak hizmet etmek değil,
Japonya’nın Orta Doğu’daki gerilimleri azaltmaya yardımcı olmak isteği olduğu ilan edildi.
*
Ve 13 Haziran’da Shinzo Abe, İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ile görüştü.
Hamaney, Başkan D.Trump’ı kendisiyle mesajlaşmaya layık olmadığını düşündüğünü söyleyerek hakarette bulundu.
Hamaney, Trump’ın İran’da rejim değişikliği istememe sözünün “yalan” olduğunu,
Washington’un Tahran’la dürüst görüşmeler teklifinde bulunduğuna inanmadığını söyledi.
*
O günün sabahında, Umman Körfezi’nde iki tanker yüzey silahlarıyla saldırıya uğradı.
Marshall Adaları bayraklı BAE’den Tayvan’a seyreden 250 metre uzunluğunda ham petrol tankeri Front Altair’in 75 bin ton nafta yükü yandı.
Panama bayraklı Suudi Arabistan’dan Singapur’a seyreden 70 metre uzunluğunda bir başka tanker Kokuka Courageous, saldırıya uğradı ancak metanol yükü zarar görmedi.
İran Arama Kurtarma Gemisi her iki geminin de mürettabatını Bandar Abbas limanına getirdi..
Dünya petrol fiyatları yüzde 4 arttı.
*
Saldırılar, bir ay önce BAE limanı Füceyre’de demirli dört geminin gövdelerine bağlı patlayıcılardan zarar görmesinden sonra gerçekleşti.
BAE bu saldırılardan kimseyi sorumlu tutmadı ancak saldırıların arkasında bir devletin olabileceğine işaret etti.
ABD ise bütün bu saldırılardan İran’ı sorumlu tuttu.
Saldırılar, İran’a ABD savaşı başlatan ülkelerin Tahran’a saldırmaları halinde ciddi şekilde zarar göreceklerine dair bir uyarı oldu…
*
ABD istihbaratı saldırılardan bir terör örgütü olarak tanımladığı Devrim Muhafızları Ordusu’nu sorumlu tutuyor.
Saldırıların Devrim Muhafızlarının ya da onlara bağlı bir özel kuvvet olan Kudüs Gücü’nün,
Körfez petrol hedeflerini ve Orta Doğu’daki ABD, Suudi, İsrail ve diğer Amerikan müttefiklerini hedef alan savaş planlarının sonucu olduğunu iddia ediyor.
*
Japonya Başbakanı Abe, Cumhurbaşkanı Hassan Rouhani’den İran’ın ABD ile savaş yapmak istemediğine dair güvence aldı.
Ancak dini lider Hamaney Trump’ın İran’da rejim değişikliği istememe sözünün “yalan” olduğunu,
Washington’un Tahran’la dürüst görüşmeler teklifinde bulunduğuna inanmadığını söyleyerek,
ABD-İran arasında bir diyalogun gelişmesini yokuşa sürdü.
*
Yine de Abe’in arabuluculuk görüşmelerinin başarılı olup olmadığını yargılamak için henüz çok erkendir.
En azından Tahran’ı çatışmadan- diyaloga bir mod değişikliği için ilk kritik adım atılmıştır.
*
Ama şu da var ki; Başkan Trump askeri sınırlama politikasına bağlı kalmış ancak bu politika İran’ı kontrol altında tutamamıştır.
Şimdi Hamaney Washington’u yenmek için bir fırsat yakalamış görünüyor.
ABD gücünü kullanmazsa Çin, Rusya ve Kuzey Kore gibi diğer rakipler Hamaney örneğini izleyeceklerdir.
İşte bu noktada arabuluculuk girişimlerini neredeyse dinamitleyen başka şeylerin olabileceği düşünülüyor!
*
Birincisi; ABD uzun süredir teslim olması için İran’a karşı tam bir ekonomik savaş yürütüyor.
Şimdi İran aynı cevabı vermeye mi karar vermiştir?
Yoksa İran, Trump yönetimi yenilgisini kabul edene kadar ABD ekonomik çıkarları üzerinde azami bir baskı kampanyası mı düzenliyor?
Ya da Orta Doğu’da nakliye çok yakında tehlikeli hale mi gelecektir?
Ya petrol fiyatları pik yaparken Trump ne yapacaktır?
*
ABD yaptırımları tehdidi altında Avrupalı ortaklar İran petrolünü satın almayı durdurmuş ve ihracatlarına son vermişlerdir.
Avrupa ülkeleri ile İran arasındaki ödemelere izin vermesi beklenen yeni finansal araç henüz uygulanamıyor.
Rusya ve Çin; ABD ile kendi sorunlarını yaşıyor ve çıkarlarını tehlikeye attığı için İran ticareti desteklenmiyor.
İran silahlı kuvvetlerinin bir bölümünü oluşturan Devrim Muhafızları Ordusu terörist bir varlık olarak belirlenmiştir.
Son olarak İran’ın en büyük petrokimya ürünleri üreticisi firmaya yaptırım uygulanıyor…
*
İran yaptırımlara karşı stratejik bir sabır gösteriyor.
Ekonomi günden güne kötüye gitmeye devam ederken, Trump muhtemelen beş buçuk yıl daha iktidarda kalacaktır.
Bu durum stratejik bir yeniden yönlendirmeye ve ABD’nin baskısına karşı koymak için yeni bir planın kabul edilmesini gerektiriyor…
*
Ekonomik savaşın İran üzerindeki etkilerine karşı dört farklı alanda uzun vadeli yeniden yapılanma öngörülüyor..
İran’a yapılan yabancı ithalat, evdeki üretimi artırarak minimum ihtiyaç seviyesine indirilecektir:
Ortaklara güvenmenin bir değeri olmadığının kabulüyle Çin, Rusya ile müttefik olunmayacaktır:
Daha batılı bir yönelimi savunan reformistler üzerindeki baskı gevşetilecek:
Küresel petrol ticareti kapsamında petrolden elde edilen diğer ürünlere ve komşu ülkelere yapılan ihracat yeniden sağlanacaktır.
*
Nitekim bu planın bazı adımları atılıyor.
Mesela ticareti kolaylaştırmak için Suriye, Irak ve İran arasında ortak bir banka kuruluyor.
Ekonomik yeniden yönlendirmenin yanında, Trump’ın azami baskı kampanyasına karşı koymak için taktiksel bir yeniden düzenlemenin hazırlıkları yapılıyor.
Çünkü İran, müzakerelerle herhangi bir şeyi başarmasının umudunu taşımıyor.
Trump’ın azami baskı kampanyasına karşı koymanın tek yolu olarak ABD’ye azami baskı uygulamak olduğuna inanıyor.
Tahran ABD başta olmak üzere karşıtı olan ülkelerin şu ana kadar İran’a yönelik düşmanca hareketleri için bir bedel ödemediğini,
Şimdi sıranın buna geldiğini öngörüyor…
*
İkincisi; bu gelişmeler yaşanırken,
Washington’da İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun bir terörist grup olarak belirlenmesinin ardından;
Müslüman Kardeşler Hareketi’nin de terör örgütü olarak kabul edileceğine yönelik bir hareketin yükselmesidir.
Suudi Arabistan ve Mısır’da yasaklı olan Müslüman Kardeşler’in terör listesine alınmasının en muhtemel sonuçlarından biri;
Hareketi’n, Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Arap olmayan Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme eğilimine yönelme potansiyelidir.
*
Trump yönetiminin bütün terör grupların anası olan Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan etmek istemesi harikulade bir adım olacaktır.
Batı’nın ifade özgürlüğü ışığında aşırılık yanlısı güçlerin insanlığa ne büyük acılar yaşattığı anlaşılmıştır.
Batının aşırılık yanlılarına karşı zayıf muamelesi, bu radikal ideolojileri canlı tutmuş ve dünyadaki sayısız terör grubuna ilham vermiştir.
Şimdi Müslüman Kardeşler Hareketi’nin, Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme potansiyeli,
Bölgede modernite ve ilerlemeye karşı hoşgörüsüzlük ve cehalet kültürünün azması anlamında olacaktır
Ama Müslüman Kardeşler İran’ın ABD’ye karşı uygulamak istediği maksimum baskı için arayıpta bulamayacağı çok önemli bir unsurdur.
Böylece çok kimlikli, çok din ve mezhepli Orta Doğu’da ;
İsrail, Suudi Arabistan, Mısır önderliğinde Sünni Arap bloğuna karşı,
Katar, Türkiye ve İran’ın Şii ve Sünni bloğu oluşacaktır.
*
Bu durum derinleşen siyasi ve ekonomik krizlere aldırmayan, ülkeyi keyfi bir biçimde yönetme görüntüsü vermekten kaçınmayan,
Çünkü Erdoğan’ın çok geniş kabiliyetleri ile Müslüman Kardeşler Hareketini Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme amacını pekiştiriyor..;
Erdoğan İran’ın ABD’ye uygulamak istediği maksimum baskı politikalarına ortak olmaya mı hazırlanıyor?.
*
Ama Türk Halkının Müslüman Kardeşlerle ileri bir adım atması imkansızdır.
ABD’nin Müslüman Kardeşler Hareketini terör listesine alması ise harika bir karar olacaktır…
16.6.2019
Yazıları posta kutunda oku