Bu sırada Türkiye’nin Amerikan yapımı F-35 savaş uçaklarını Kasım ayında alması planlanıyor.
Ancak Ankara-Washington hattında en üst düzeyde yapılan görüşmelerde,
ABD’nin S-400’ün F-35 savaş uçağından elektronik istihbarat toplayacak olmasından duyduğu endişe dinmiyor.
*
Bu yüzden ABD, S-400′ ün Türkiye’ye teslim edilmesiyle birlikte bir sonraki günün planlamasını yapıyor.
ABD’nin giderek daha karşıt bir Türkiye ile ilgili planlaması;
Rusya’nın NATO ittifakının hava operasyonları hakkında yararlı veriler toplamasına yardımcı olabilecek,
İleri bir Rus sistemi işleten, NATO ülkesi Türkiye’nin geleceğini hazırlamak esasına dayanıyor.
*
Bu esasa göre Türkiye, Rusya ile savunma işbirliğini derinleştirmeye devam ederse,
Mevcut ABD-Türk savunma ortak yapım ve geliştirme programları tehlikeye girecek,
Türk Savunma Sanayii ve silahlı kuvvetler herşeye sıfırdan başlayacaktır.
ABD ise Türk askeri varlıklarına karşı NATO’ ya ekonomik ve siyasi olarak daha yüksek bir maliyetle,
Doğu Avrupa ve Orta Doğu’da alternatif arayacaktır.
*
Nitekim ABD Kongresi’nde, S-400’den kaygılar dile getirilmiş,
Savunma Bakanlığı’ndan 2019 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası çerçevesinde,
F-35 programına Türkiye’nin katılımını açıklayan bir rapor sunana ve F-35 tedarik zincirindeki Türk firmalarının yerini alacak firmaların belirlenmesine kadar,
Transfer fonu bloke edilmiş, uçakların transferi engellenmiştir.
*
Dün, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu, 10 Mayıs’ta sunulan ve Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alması halinde,
F-35 programından çıkarılması çağrısı yapan karar tasarısını kabul etmiş,
Türkiye’ye S-400 alımını iptal etmesi çağrısı yapılmıştır.
*
Türkiye’nin Kongre’den gelen bu baskılara karşı teknik bir çalışma grubunun oluşturulması,
NATO müttefiklerinin, S-400 sisteminin F-35′ e vereceği tehdidin nasıl azaltılabileceği konusundaki teknik tartışmalara dahil edilmesi,
Böylece iki sistemin Türkiye’de güvenli bir şekilde yer alması talebi hâlâ aktiftir.
*
Ancak ABD, Türkiye’nin bu talebinin işe yaraması için,
F-35’e yönelik tehditler ele alınıncaya kadar Türkiye’nin S-400 alımını geciktirmesini istiyor.
Türkiye ise Rusya’da eğitiminin başladığını ve S-400 alımının ” bitmiş bir anlaşma” olduğunu ve sistemin Ekim’de devreye alınacağını ilan etmiş bulunuyor.
*
Bu durumda ABD’nin iki seçeneği bulunuyor.
Birincisi, F-35’lerin Türkiye’de uçmasına izin vermemesi,
İkincisi, S-400′ ün durumu netleştiğinde, Türkiye’nin zayıf ekonomisini yaptırımlarla vurmak!
Üstelik Türkiye, Moskova ile savunma işbirliğini daha da derinleştirirse yaptırımlar dahada genişletilecektir…
*
Türk hükümetleri 1970’lerin sonlarından bu yana, Batı havacılık şirketleri ile yapılan satın alma müzakerelerinde,
Türkiye’de savunma ekipmanı üretme ve geliştirmeye öncelik veriyor.
Şimdi Ankara S-400 durumunda bu tarihsel normdan ayrılıyor.
Rusya ile ortak yapım şartlarını ABD ve Avrupa’daki firmalardan talep ettiğinden daha fazla zayıflatmıştır.
Bu yetmiyor ve Ankara’nın ima ettiği gibi Rus Su-57 gibi savaş uçaklarının ortak yapımı için anlaşmaya varılması,
Endişe yaratıyor, çünkü bu tarz ABD-Türkiye savunma işbirliğinin Rusya ile yapılan anlaşmadan olumsuz etkilenmesine neden oluyor.
İşlerin daha da kötüye gidebileceği anlaşılıyor…
*
Rus Rostec Corporation firması, Türkiye’den Su-57 savaş uçağı için üretim lokalizasyonu ya da teknoloji transferi hakkında bir talep düşünmesini öneriyor.
Moskova S-500’ün henüz geliştirme aşamasında olduğunu ve bu projede Türkiye ile çalışmaya hazır olduklarını söylüyor.
Ancak Ankara, bu sistemlerden herhangi birinin bileşenlerini birlikte üretmek için Rusya ile anlaşmaya varacaksa,
Washington Rusya’nın ABD menşeli savunma teçhizatına erişebileceğini düşünecek ve kontrol ettiği teknolojilerin lisanslarını iptal edebilecektir.
*
Bu ABD patentli Türk F-16 avcı filosunun ve helikopter ortak yapım programlarının tamamını olumsuz etkileyecek,
Türk savunma sanayii ve silahlı kuvvetleri ağır şekilde sarsılacaktır.
Ayrıca Ankara, F-35’in kaybına da alternatifler bulmak zorunda kalacaktır.
*
Sonuçta ABD’ye rağmen Rusya lehinde şöyle bir silahlanma görüntüsü oluşuyor.
S-400 sistemi ilk olarak 2007’de başkent Moskova’nın savunulmasında kullanılmak üzere devreye alındı.
Daha sonra, özellikle Rusya’nın uyguladığı dış politikaya paralel olarak bazı kritik noktalarda da konuşlandırıldı.
2015’te hem kendi hem de Suriye hükümetine ait donanma ve hava unsurlarını korumak amacıyla Tartus kentine S-400 füze savunma sistemi yerleştirildi.
2016’da Baltık Denizi kıyısında Kaliningrad’a füze savunma sistemi ve İskander füzeleri konuşlandırıldı.
Ukrayna’dan ilhak edilen Kırım’da da S-400 füze savunma sistemi bulunuyor…
ABD bu sistemlerin çevrelediği alanları “Avrupa’yı istikrarsızlaştırmaya dönük bir adım” olarak değerlendiriyor.
Şimdi bu kervana Türkiye’de katılıyor…
*
Bu gerilimlerden bağımsız olarak Washington,
ABD ile yakın çalışabilen güçlü bir ordusu olan her NATO üyesine olduğu gibi Türkiye’ye de büyük bir ilgi duyuyor.
Ama ABD’nin Türkiye’nin F-35’i koruyacağına dair güveni olmaması durumunda,
İlk somut sonuç F-35 motor bakım tesisinin Eskişehir’den Avrupa’ya taşınması olacaktır.
ABD öncelikle NATO eğitim tatbikatlarının nasıl planlayacağına kafa yorarken,
S-400’ün Türk hava sahasına giren ve çıkan müttefik ülkelerin F-35’leri konusundaki endişeleri göz önüne alınacak ve Türkiye’nin bu hizmetine son verecektir.
Ayrıca müttefikler gelecekte herhangi bir NATO hava tatbikatında ortak eğitim için F-35’i göndermemeyi seçebileceklerdir.
*
Elbette Ankara’nın da misilleme tedbirleri olacaktır.
Ancak Ankara’nın misilleme yapması, Türkiye’nin NATO üyeliği ve Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (DECA) şartları nedeniyle karmaşıktır
Anlaşma, ABD askeri faaliyetlerini Türk askeri üslerinden NATO ile ilgili misyonlarla sınırlıyor.
Yani Türk hükümetinin sözde alan dışı misyonları onaylaması gerekiyor!
Teorik olarak Türkiye, Orta Doğu’daki savaş operasyonları için ABD’nin Türkiye’deki üslerini kullanmasını engelleyerek karşı misilleme yapabilir.
Bu tepki belki Türkiye’nin NATO’daki rolünün bozulmadan kalmasını sağlayacaktır ama ABD’nin yaptırımlarıyla acı çekmesini sağlayacaktır…
*
Bu durumda ABD, seçeneklerini Türkiye’ ye sunabilecektir.
Romanya Deveselu Hava Kuvvetleri Üssü ve Polonya’da Redzikowa Hava Kuvvetleri Üssü,
ABD fonları iştihasıyla Romanya ve Polonya’nın ABD ve NATO hava operasyonlarını desteklemesine yol açabilecektir.
Bir diğer seçenek ise Yunanistan ve ABD Hava Kuvvetleri ile birlikte Kıbrıs, İtalya, İsrail ve Birleşik Arap Emirliği uçaklarının katıldığı,
INIOHOS çok uluslu tatbikatına ev sahipliği yapan Andravida Hava Kuvvetleri Üssüdür…
*
Aslında ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerde ciddi bir kopuş üzerinde düşünmek gerekiyor.
Görüldüğü üzere ABD, Türkiye’nin karar vermesini kontrol edemiyor.
Ankara, S-400 teslim edildikten sonra Rusya ile işbirliğini derinleştirmeyi seçerse ve bir silah sisteminin birlikte üretilmesi için anlaşmalara girerse,
ABD-Türkiye savunma işbirliği daha da kısıtlanacak,
Moskova’ya daha da bağımlı hale gelebilecek bir döngü ya da Washington’la ilişkilerin nasıl onarılacağı konusunda;
Türkiye’nin durumu yeniden değerlendirilmesini istenebilecektir.
*
ABD-Türkiye ilişkilerinde başgösteren kopuşun altında yatan asıl sorun,
Kollektif savunmanın en temel yönü olan yük paylaşımının aşınmasıdır.
NATO üyeleri, birbirlerine yakıt ikmali yapmak kadar basit şeyler de dahi “birlikte çalışabilirlik”istemektedir.
Müttefiklerin birlikte çalışabilirlik ideali zarar gördüğünde, NATO’nun krizleri yönetmesi ve savaşları kazanmasına yardımcı olacak birlikte stratejik ve politik çalışabilirlik,
Teknolojik birlikte çalışabilirliğin aksayabileceği düşünülüyor.
Sonuç tartışmasız Rusya için büyük bir diplomatik kazançtır çünkü Türkiye S-400 satın alımıyla yük paylaşımının temel ilkelerine meydan okuyor!
*
Yoksa Erdoğan Türkiye’si, Suudi Arabistan ve Mısır’da yasaklı olan çok zengin ekonomisiyle Müslüman Kardeşlerle birlikte,
ABD’nin çıkarlarına karşı Orta Doğu’da Şiiler ve Sünnileri bir araya getirerek yeni bir ittifak oluşturma eğilimine mi yöneliyor?
24. 5. 2019
Yazıları posta kutunda oku