Çalmışlar…
Kim çalmış? Kimler çalmış? Çalan kim?
İstanbul Belediye başkanlığı seçimlerini kazananlar çalmış…
Yani CHP’liler ve İmamoğlu çalmış…
Neyi çalmışlar?
Vatandaşın oylarını…
Aynı sandıktan, aynı zarftan, aynı adamın kullandığı ve tek zarftan çıkan 4 oydan sadece birini, ama sadece birini çalmışlar.
Acemi hırsızlar! Böyle hırsızlık olur mu?
Peki, “Kanıt var mı?” Eski deyişle “Delil var mı?”
Yok.
17 seneden bu yana engelsiz, kösteksiz, sorgusuz – sualsiz seçim kazanan AKP bu kez İstanbul Belediye Başkanlık seçimini kaybetti.
Deliye döndü… Onun için şaşkın. Çok öfkeli. Stresli.
Çünkü o sadece seçim kaybetmedi. İstanbul’un zengin, verimli hazinelerini, gelirlerini de kaybetti.
Yandaşlara, vakıflara, derneklere bol keseden destek sağlıyordu.
Onlar da AKP’ye destek veriyorlardı…
Bu nedenle ardını önünü düşünmeden, ortaya kesin bir kanıt koymadan herkesi suçluyorlar şimdi. Ağızlarına geleni söylüyorlar.
Bi taraftan da seçimi kaybetme nedenlerini araştırıyorlar. Küskün üyelerin çokluğundan söz ediyorlar.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu… “Hem hırsızlık var” diyeceksin, hem de neden, niçin kaybettik diye araştırma – inceleme kurulları oluşturacaksın!
Ama hırsızlık lafını da her yerde papağanlar gibi tekrarlayacaksın.
Üstelik seçimi iptal kararında YSK’nın ne hırsızlıktan ne de hırsızlardan söz etmemesine rağmen…
Oysa YSK, sadece “kısıtlıların” oy kullanmasını ve “kamu görevlisi olmayan” sandık başkanı ve üyelerinin seçim sonuçlarına “müessir” olduğunu ileri sürüyor…
İşin en garip ve tuhaf yanı ise, bu “Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları” sadece İmamoğlu’nun oylarını çalmışlar ve bu yöntemle onun seçilmesine yardımcı olmuşlar, öteki oy pusulalarına dokunmamışlar…
Hepsi bu.
Üstelik bu kısıtlıları ve “Kamu görevlisi olmayan sandık başkanlarını” atayanlar, sandık kurullarını düzenleyenler de kendileri… Yani iktidar.
Bütün bu gerçekler ortadayken AKP ve yandaşı MHP’nin Genel başkanları ve Binali Bey, gözümüzün içine baka baka “Çaldılar” diyebiliyorlar.
Çünkü bu kez işler tersine gitti.
Bu kez hazırlıksız yakalandılar ve ayak oyunlarına giremediler. Ya da girdiler de yetersiz kaldılar. Sonuca müessir (!) olamadılar.
Örneğin, bu kez, mühürsüz zarf ve oy pusulalarının kabulü gibi eylemleri gerçekleştiremediler.
Ya da hepsinden önemlisi karşılarına Ekrem İmamoğlu gibi birisi çıktı. Tüm oyunlarını, planlarını, tertiplerini alt üst etti.
İmamoğlu, “Ee ne yapayım ADAM kazandı” demedi. Ya da sabahlara dek evinde oturup, seçim sonuçlarını televizyondan izlemedi.
Onlar, ne yaparlarsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler, gerçeği değiştiremezler.
Çünkü gerçek ortada: AKP ve yandaşı MHP kaybetmiştir…
23 Haziran seçimlerinde de kaybedecekler. Çünkü herkesin gözü açıldı artık.
Sandıkta kaybetme dönemi bitti. Çünkü binlerce insan sandık başında görevli, gözetmen, denetleyici olarak görev yapacak; her sandığın başında bir avukat bulunacak…
Zamanla gerçek hırsızlar, gerçek vurguncular tüm Türkiye’yi kaybedecek, çekip gidecekler.
“Demokrasi mücadelesi” başlamıştır. Şu anda Türkiye’de demokrasi mücadelesi verilmektedir…
Bu mücadeleyi ne yumrukla ne de beysbol sopaları ile durduramayacaklar.
HER ŞEY GÜZEL OLACAK… HER ŞEY GÜZEL OLACAK…
Ve kim hırsız, kim yalancı; kim mağdur, kim mazlum; kimin malı ve varlığı çalınmış, kim çalmış, her şey ortaya çıkacak…
Şafaklar yeniden doğacak…
Bir yanıt yazın