Ünlü matematikçi ve filozof Bertnard Russell 1930’lu yıllarda yazdığı mutlu olmanın bir sanat olduğunu anlattığı kitapta, insanın nasıl mutlu olacağını şöyle tanımlamıştır: “Bir şeye düşkünlük ya da ikinci bir meslekle uğraşmak, mutluluğun kaynağı olmayabilir, ama katı gerçekleri ve katlanılması güç acıları unutmanın bir yoludur.”
Mutluluk, maddi ve manevi özlemlere ulaşılması sonucu hissedilen bir tatmin ve kıvanç durumudur, her kişi ve toplum için farklılık gösterir. Bazı kişiler için maddi kazançlar, mevki ve ün mutluluk kaynağı iken, bazıları için karşılarındaki insanın gülümsemesi, bir çiçek, bir canlı mutluluğa sebep olabilir. Çoğu insan hayatta mutlu olmak ister ama mutluluğu nerelerde bulacağı zaman alabilir. Mutlu olmak için ilk şart, kişinin onu mutlu eden faktörlerin farkında olmasıdır. Daha sonra bunları hayatına sokmak veya hayatında tutmak için neler yapabileceğini keşfetmesi gerekir. Bazı toplumlarda manevi mutluluk, maddi mutluluktan daha fazla olabilir. İnsanlar yoksul toplumlarda da mutlu olabilir.
Bu nedenle toplumların mutluluğunu sadece gelir seviyesi (GSMH) ya da İnsani Gelişmişlik Endeksi ile ölçmek eksik bulunduğundan ek olarak psikolojik unsurları da katarak alternatif bir yaklaşım geliştirilmiştir. Bu kapsamda Gallup World Poll’un (https://www.gallup.com/analytics/248909/gallup-2019-global-emotions-report-pdf.aspx) mutluluk ölçüm verileri, farklı yaşam tercihlerine duyulan saygı, kişisel özgürlükler, yolsuzluk algısı, ülkelerdeki ruhsal rahatsızlıkların oranı ve değer yargıları ile etik değerlerin de kapsama alınmasının doğru olacağı görüşü ortaya atılmıştır.
Mutlu olmak için zengin olmak şart değildir. Kısacası, “zengin olununca mutlu olunur, mutluluk için zenginlik gerekir” düşüncesi toplumda yaygınlaşmaktadır ama gerçek böyle değildir. İnsanların temel ihtiyaçlarını gidermeleri¸ maddi yetersizlikten sıkıntıya düşmemeleri mutlu olmak için gereklidir. Fakat maddi ihtiyaçların sonu yoktur. Çünkü, maddi ihtiyaçlar sonsuzdur, gelir sonsuz değildir. İhtiyaçlar bitmez ve doyumsuzluk, mutsuzluğa yol açabilir. Türk toplumunda önemli bir kesimin konuya yaklaşımı şöyledir: “Allah’a şükür, aç değiliz¸ açıkta hiç değiliz. Mutluyuz. Çocuklarımız sağlıklı ve hayırlı. İbadetlerimizi yapacak sağlığımız da var. Daha ne isteyelim?” Burada maddi mutluluk değil, manevi mutluluk ön plana çıkmaktadır.
Bu kapsamda Richard A. Easterlin 1974 yılında Easterlin Paradoksu olarak bilinen bir kavramı gündeme getirmiştir. 2000’li yılların başında tekrar ilgi odağı olan Easterlin Paradoksu, ülkelerin temel ihtiyaçlarının karşılandığı noktadan sonra dikkatin gelir (GSYH) üzerine değil , “Gayri Safi Mutluluk” üzerine odaklanmasını ifade eder. Paradoks, gelir seviyesi ile mutluluk arasında çok sıkı bir bağın olmadığını açıklar. Paradoksa göre belirli bir seviyeye kadar gelir, mutluluğu arttırabilir. Fakat bir süre sonra maddi yöndeki kazanımlar insanları mutlu etmemeye başlar. Easterlin ülkelere; toplumun temel ihtiyaçlarının karşılandığı noktada daha fazla gelir için değil, daha fazla mutluluk konusuna önem vermelerini önermektedir.
Ekonomi bilimi, daha fazla çalışarak zenginleşme ve böylece tüketim yaparak faydayı arttırmayı amaçlar. Araştırmalara göre geliri artan bir kişi, mutlu olmak için komşusunu geçip geçmediğine bakmaktadır. Eğer komşusunun gelirinin daha fazla artığını düşünüyorsa, mutsuz olur. Mutluluk ekonomisinde, toplumdaki ekonomik gelişimin ortalama mutluluk seviyesiyle yakın bir ilişkisinin olmadığı öne sürülmüştür. Ekonomik büyüme ile toplumun temel ihtiyaçları karşılanır. Temel ihtiyaçlarının karşılandığı noktada, daha fazla gelir için değil, daha fazla “gayri safi mutluluk” üzerine yoğunlaşmalıdır.
Türkiye’de tasarruf oranlarının düşük, tüketimin yüksek olmasını Easterlin Paradoksu ile açıklamak mümkündür. Çevremizdeki insanların lüks eşya alarak komşusunu geçme isteği vardır. Ülkeler ekonomik büyüme için tüketimi özendirirken, diğer taraftan kıskançlık duygusunu da arttırır. Bu sebeple belli bir tüketim seviyesinden sonra toplumda mutluluğu artırıcı politikalara önem verilmelidir.
Bu kapsamda “mutluluk” kavramı Amerikalı diplomat Jayme Illien tarafından ortaya atılmış, daha sonra John F. Helliwell, Richard Layard ve Jeffrey Sachs tarafından geliştirilmiştir. (https://s3.amazonaws.com/happiness-report/2019/WHR19.pdf) Kavramın bileşenleri arasında Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi, toplam ve kişisel gelir, sosyal güvenlik, istihdam, ailevi ilişkiler, özgürlük alanları, sağlık ve sahip olunan kaliteli zaman geçirmek gibi kavramlar dikkate alınmaktadır.
İhtiyaçlar Hiyerarşisi, Amerikalı psikolog Abraham Maslow tarafından 1943 yılında ortaya atılmış ve sonrasında geliştirilmiş bir insan psikolojisi teorisidir. İhtiyaçlar Hiyerarşisi 5 ana kategoriye ayrılır. Bunlar; Fizyolojik İhtiyaçlar, (açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar) Güvenlik İhtiyacı, (dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma) Sosyal İhtiyaçlar, (aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam), Değer Verilme/Saygınlık (statü, başarı, itibar, tanınma) ve Kendini Gerçekleştirme’dir. (gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık) Değişen yaşam koşulları, teknolojinin gelişmesi ve kişilerin hayatında önemli bir yere sahip olması sebebiyle İhtiyaçlar Hiyerarşisi güncellenmiştir.
Gelir ile mutluluk arasında doğrudan bir bağ kurulmasa da, zenginliğin fazla ve ortalama gelirin yüksek olduğu Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’daki ülkeler, mutluluk endeksinde ön sıralardadır. En mutsuz bölgelerin aynı zamanda en geri kalmış bölgeler (Sahra-altı Afrika, Güney Asya) olması dikkat çekicidir.
Mutlu olmak için ilk şart, kişinin onu mutlu eden faktörlerin farkında olmasıdır. Bu sebeple dünyada her yıl 20 Mart Dünya Mutluluk Günü olarak kutlanmaktadır. , https://www.un.org/en/events/happinessday/. Birleşmiş Milletler 1 Nisan 2012 tarihinden buyana toplumların mutluluğunu, GSMH ve İnsani Gelişmişlik Endeksi yanında, psikolojik unsurları da katarak sunmaktadır. Bu kapsamda Gallup World Poll’un ) mutluluk ölçümü verileri, farklı yaşam tercihlerine duyulan saygı, kişisel özgürlükler, yolsuzluk algısı, ülkelerdeki ruhsal rahatsızlıkların oranı ve değer yargıları ile etik değerler de kapsama alınmaktadır.
Birleşmiş Milletler’in 20 Mart 2019 tarihinde yayınladığı Dünya Mutluluk Raporu’nda son 10 yılda mutluluğun nasıl değiştiğine yer verilmiştir. Değişimlere yol açan teknoloji, sosyal norm, çatışma ve kamu politikaları dikkate alınmıştır. Bu kapsamda cömertlik ve toplum yanlısı davranışlar, mutluluğun oy verme davranışı ile internet bağımlılığının mutluluğa etkisi analiz edilmiştir. ABD’deki genç neslin dijital medyada harcadığı zamanın arttığına değinilmiş, günde 6 saatin internet, sosyal medya ve mesajlaşmada geçtiği belirtilmiştir. Bunlar, mutsuzluğu arttıran faktörler olmuştur.
Mutluluk seviyesini belirlemek için; kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla, sosyal destek, sağlıklı ömür beklentisi, yaşam tercihlerini yapabilme özgürlüğü, cömertlik, yolsuzluk algısı gibi kriterler esas alınmıştır. Sosyal destek göstergesi olarak katılımcılara “Bir sorun yaşadığınızda, ihtiyacınız olduğunda güvenebileceğiniz akraba ya da arkadaşlarınız var mı?” sorusu, yolsuzluk algısını belirlemek için de hem ülke yönetiminde hem de işyerinde yolsuzluğun yaygın olup olmadığı sorulmuştur. Rapor’da ayrıca, bu ülkelerde yaşayan yabancıların mutluluk seviyesi de sıralanmıştır. Finlandiya, başka ülkelerde doğanların en mutlu olduğu ülkedir. Sonuncu ülke ise Suriye’dir. Türkiye 53’ncü sıradadır.
Rapor; dünyadaki en mutlu ülkelerin en zengin ülkeler değil, güçlü sosyal desteği olan ülkeler olduğunu ortaya koymuştur. Ülkelerin gelir, sağlıklı yaşam beklentisi, sosyal destek, özgürlük, güven ve cömertlik değişkenleri bakımından karşılaştırıldığı raporda, en mutlu insanların Finlandiya da yaşadığı belirlenmiştir.
İlk 10 ülke arasında Danimarka, Norveç, İzlanda, Hollanda, İsviçre, İsveç, Yeni Zelanda, Kanada ve Avusturya vardır. Bunların 5’i İskandinav ülkesidir. Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasındaki ülkelerden 9’nun ilk 10 ülke arasında yer almaması dikkat çekicidir. ABD 19’ncu, Çin 93’ncü, Japonya 58’nci, Almanya 17’nci, İngiltere 15’nci, Hindistan 140’ncı, Fransa 24’ncü, Brezilya 32’nci, İtalya ise 36’ncıdır. Bunun tek istisnası Kanada’dır. Bu ülke mutluluk endeksinde ilk 10 ülke arasına girmiştir.
Dünyanın ekonomik olarak güçlü ülkelerinden Rusya, geçen yıla göre 9 sıra gerileyerek 68’nci sırada yer almıştır. 156 ülke arasında dünyanın en mutsuz ülkesi Güney Sudan’dır. Bu ülkeyi sırasıyla Orta Afrika Cumhuriyeti, Afganistan, Tanzanya, Ruanda, Yemen, Malavi, Suriye, Botsvana ve Haiti izlemektedir. Geçen yılki sıralama şöyledir: Burundi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Güney Sudan, Tanzanya, Yemen, Ruanda, Suriye, Liberya, Haiti ve Malavi. Dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında 57 İslam ülkesinden ilk 10’a giren ülke bulunmamaktadır. Türkiye ise mutluluk sıralamasında gerilemeye devam etmektedir.
Türkiye, 2018’de 74, 2017’de 69’ncu sıradaydı. Dünya Mutluluk Raporu’na göre dünyanın en büyük 19’ncu ekonomisine sahip olan ) Türkiye 156 ülke arasında 79’ncu olabilmiştir. Son beş yıldaki sıralama şöyledir: 2018, 74; 2017, 69; 2016, 78; 2015, 76; 2013, 77. Bu tespitler Türklerin 2013 yılından sonra mutlu olmadıklarını diğer bir deyişle mutsuzluklarının arttığını göstermektedir.
Kaynak:
TÜİK, 2018 yılına ilişkin Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nı Şubat 2019’da açıklamıştır. Türkiye’de mutlu olduğunu açıklayanların oranı 2017 yılında yüzde 58 iken 2018’de oran yüzde 53,4’e gerilemiştir. En yüksek mutluluk oranı yüzde 61,2 ile 65 ve üzeri yaş grubunda görülmüştür. Mutsuz olduğunu açıklayanların oranı ise yüzde 11,1’den yüzde 12,1’e yükselmiştir. Geçen yıl en yüksek memnuniyet oranı yüzde 75,2 ile asayiş hizmetlerinde gerçekleşirken, bunu sırasıyla yüzde 74,8 ulaştırma, yüzde 70,4 ile sağlık, yüzde 63,1 ile Sosyal Güvenlik Kurumu, yüzde 56,7 ile eğitim ve 56,3 ile adli hizmetler izlemiştir. Türk insanındaki mutsuzluk oranındaki artış, doğrudan halkın siyasi tercihine de yansımaktadır. ) Türkiye’de son seçimleri bu açıdan değerlendirmekte yarar vardır. Eğer hükümetlerin izledikleri politikalar sonucunda ülke mutluluk endeksinde üst sıralara çıkıyorsa, gerek yerel ve gerekse genel seçimlerde hükümetlerin başarılı olma şansı yüksektir. Dolayısıyla milli mutluluk endeksi (national happiness) ile seçim kazanma arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır.
Kaynak:
Eğer bir ülkede yaşayanların mutlulukları artıyorsa, o ülkeyi yönetenlerin seçimlerde başarılı olması mümkündür. Mutlu insanların yaşadığı ülkelerde siyasi istikrar, mutsuz insanların yaşadığı ülkelere göre daha fazladır.
George Ward, (Happiness and Voting Behaviour) daha mutlu nüfusun yöneten partileri desteklemesinin, popülist otoriter adayları destekleme ihtimalinden daha fazla olup olmadığını araştırmıştır. Veriler, mutlu insanların kendilerini mutlu eden yönetimler lehine oy kullandıklarını göstermektedir. Mutsuz insanlar arasında “popülist ve otoriter nitelik” daha ağır basmaktadır. Bu bakımdan Haziran ayında İstanbul’daki seçimlere giren partilerin bu konuya dikkat etmelerinde yarar vardır. (https://s3.amazonaws.com/happiness-report/2019/WHR19_Ch3.pdf) Eğer İstanbul mutlu seçmenlerin yaşadığı bir kent ise, tercihini bu mutluluğu sağlayan yönetime, eğer mutsuz bir seçmen kitlesi varsa İstanbul’da, oyunu kendini mutlu edecek alternatife yöneltecektir.
Bir yanıt yazın