● 2004 yılında New York’ta Amerikan Musevi Komitesi tarafından verilen “Üstün Cesaret Ödülünü” tarihte ki ilk ve tek Müslüman olarak almanın ayrıcalığını yaşadı.
10 gün sonra bu ödülü şahsım adına değil Türkiye Cumhuriyeti adına aldım dedikten sonra katıldığı bir merasimde Kuran’da Yahudiler ve Hristiyanlar için “Ahirette onlar için büyük bir azap vardır.” kelamı geçen Maide süresi 41. Ayeti okudu.
☆☆☆
● 29 Ocak 2009 günü Davos’da düzenlenen “Gazze: Ortadoğu’da Barış” panelinde “one minute” diyerek söz aldı. İsrail başkanı Şimon Peres’e Tevrattan örnekler vererek saydırıp döktürdü. Toplantıyı terk ederek ekranlar önünde adeta şov yaptı.
Yarım saat sonra: “Benim tavrım Şimon Peres’e ve Yahudi halkına değil, oturumu yöneten moderatore olmuştur dedi. Türkiye de yıllarca İsrail’e kafa tutan babayiğit olarak anıldı ve halen daha anılmaya da devam etmektedir.
☆☆☆
● 17 – 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında Oğlu ile arasında geçtiği iddia edilen tapeler yayınlandı. Bu tapelerdeki konuşmaları inkar etmedi.
Sadece, “Siz bir ülkenin başbakanını nasıl dinlersiniz” diyerek isyan etti. Skandal sonrası dört bakan görevi bıraktı. Dönemin Çevre ve Şehircilik bakanı:
“Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın onayıyla yapıldı. Başbakan’ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyorum” diyerek itiraflar da bulundu.
Kabile devletleri dahil herhangi bir ülkede vuku bulsa muhataplarının ebediyen siyaseti bırakmasına neden olabilecek bu skandalı kazasız belasız bir şekilde atlatmakla kalmadı, bu durumu lehine bile çevirmeyi başardı. Öylesine etkili bir süreç yönetti ki, Halk milli ahlak kaidelerine “Olsun, çaldılarsa yol ve köprü yaptılar” diye yazan yeni bir sayfa ekledi. Yolsuzluk saygın eylemler sınıfına dahil edildi.
☆☆☆
● 16 Temmuz 2014: Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine, İsrail askerlerince düzenlenen ve 10 kişinin ölüp 56 kişinin yaralandığı saldırı sonrası…
“Hınçlarını bir insani yardım kuruluşundan çıkarmaya çalışıyorlar, hale bak. Kimdir bu insani yardım kuruluşu? Mavi Marmara ile Gazzeli bebeklere ilaç götüren mama götüren, gıda götüren, bunun için de ölümü göze alan bir yardım örgütü.” dedi
1 Yıl 11 Ay sonra: “Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz” diyerek sorumluluğu ölen ve yaralanan vatandaşların üzerine yükledi.
☆☆☆
● 16 Temmuz 2014 tarihinde “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlenmesi” diye bir kanun çıkartarak çözüm sürecini başlattı. Hakim ve savcıları teröristlerin ayağına kadar göndererek Mehmetçik katillerinin aklanmasını sağladı.
Teröre hizmet eden sanatçılarla el ele kol kola kürtçe şarkılar söyledi. Ellerinde kalaşnikof tüfeklerle Güneydoğu da özgürce dolaşan, hendekler kazan ve hatta TC vatandaşlarına kimlik kontrolü dahi yaparak kendi mahkemelerini kurma cürretini gösteren teröristlere “müdahale edilmeyecek” diye valilere talimat gönderdi.
1 Yıl 11 Ay sonra: 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimlerde partisi hezimete uğrayınca bu süreci sonlandırıp kendi partisi ve seçmenleri dışında herkesi teröre bir şekilde hizmet etmekle suçladı. Bunda da başarılı olarak 5 ay sonra yenilenen genel seçimde iktidara tek başına sahip oldu.
☆☆☆
● 15 Temmuz 2016’da, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Fetullahçı Terör Örgütü mensubu bazı generallerin ve askeri personelin içinde olduğu darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Minarelerden okunan salalar ile halkı sokağa davet etti. Asker, polis, vatandaş yüzlerce kişi hayatını kaybetti. TSK içindeki basiretli çoğunluğun destek vermemesi üzerine bu girişim akamete uğradı.
Kalkışma sonrası birlik ve beraberlik çağrısında bulunarak muhalefetinde katıldığı dev bir miting düzenledi. OHAL ilan edilmesini sağladı. KHK ile yüzbinlerce insan hakkında soruşturma başlattı. Bu insanlar işlerinden, evlerinden ve özgürlüklerinden oldu. Boşalan kadrolara kendi siyasi görüşüne uygun insanları atadı. OHAL şartlarında şaibelerle dolu Referandum yaptı. AKP ve ona oy verenler dışındaki herkesi fetöcü olmakla itham ve tehdit ederek anayasayı değiştirdi. Böylece başkanlığın ve saray saltanatının yolunu açmış oldu.
☆☆☆
● 2018 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ekonomik krizine girdi. Halk kuru soğan ve patatesi bile satın alamaz duruma geldi. Türk lirası 2 yılda %70 değer kaybetti. Faiz oranları %28 leri gördü. Dış borç Gayrisafi Milli Hasılanın neredeyse tamamına denk geldi. Yüzbinlerce esnaf kepenk kapattı. Milyonlarca emekli, memur ve işçi sadaka benzeri zam aldı. Ekonomik sıkıntılar ve artan işsizlik sebebiyle binlerce insan intihar etti.
Dış güçler masalı ve Beka söylemi ile sürecin faturasını kendisi hariç herkese ve tüm dünya ya kesti. Hal esnafını, market sahibini terörist, çiftçiyi fetöcü ilan etti. Kırmızı eti bayramdan bayrama tüketir hale gelen halkı, Amerikan dolarının turşusunu kuracak, kıymasını yapacak kadar etkiledi ve inandırdı. Bu şartlarda dahi girdiği genel ve yerel seçimlerde oy kaybı yaşamayarak %40’ın üzerinde oy aldı.
☆☆☆
Şimdi tüm bunları yapan insanın İstanbul seçimlerini iptal ettirerek siyaseten çok büyük bir hata yaptığını, kendi sonunu kendi elleriyle hazırladığını, kazanamayacağı bir seçime gireceğini,
BU YÜZDEN HER ŞEYİNİ KAYBEDECEĞİNİ yazıp çizebiliyorsunuz…
öyle mi?
Bununla da yetinmeyerek gerçekleri gözler önüne seren kişileri moral bozmakla, bozgunculuk yapmakla, AKP ye hizmet etmekle suçluya biliyorsunuz.
Ayıptır, yazıktır, günahtır.
Haksızlık ve hadsizliktir
☆☆☆
Yerel seçimlerin tek mucizesi Ekrem İmamoğludur.
Ekrem İmamoğlu adı umut olmuştur, çare olmuştur, sevgi olmuştur.
Hoşgörü, uzlaşı, barış, kardeşlik olmuştur.
Recep Tayyip Erdoğan’ın korkulu rüyası karabasanı olmuştur.
Bu yüzden de mutlak gücün en büyük hedefi olmuştur.
Amaç onu siyaset sahnesinden ebediyen silmektir.
Ekrem İmamoğlu, 17 yıllık kabustan uyanmanın, kendimize gelmenin kesin etkili tek kullanımlık ilacıdır.
Tek kullanımlıktır, bu yüzden riske atılmamalıdır.
Tek kullanımlıktır, bu yüzden yıpratılmamalıdır
Tek kullanımlıktır, siyasi oyunlara kurban edilmemelidir.
Gönül ister ki;
Muhalefet erken seçime gitmek için topluca istifa yöntemi de dahil tüm seçenekleri kullansaydı ve sadece İstanbul değil tüm Turkiye’yi kurtarma erdemini gösterseydi.
Ama maalesef görülüyor ki koltuk ve makam sevgisi bir defa daha vatan ve Cumhuriyet sevgisinden daha cazip geldi.
Şimdi herkes bilsin ve duysun ki
Şöhret budalası olmuş birkaç köşe yazarının söylediği gibi İstanbul seçimleri çantada keklik falan değil.
İşimiz çok çok çok çok zor
Karıncanın çalışkanlığına, Eyüb’un sabrına, İsa’nın fedakarlığına ve azıcıkta Musa’nın mucizelerine ihtiyacımız var.
Olur mu?
Neden olmasın.
Yeter ki gerçekleri görüp tek vücut olalım.
Bir yanıt yazın