Ara Güler’in vefatı üzerine yaşanan tartışma, Alanyaspor’lu oyuncu Josef Sural’ın vefatı üzerine yine tartışma konusu oldu medyada.
Hatta bu sefer tartışma biraz daha ileri götürülerek, Alanya Müftülüğü bir basın açıklamasıyla olaya müdahil oldu; daha doğrusu taraf oldu.
Nedir o tartışma; ölen gayrimüslimlere rahmet dilenip dilenmeyeceği konusu!
Alanya Müftülüğü “Gayrimüslimlere yapılan dua ve rahmet dilekleri kabul edilmez, boşa uğraşmayın” demeye getirmiş sözü.
Sanki Müslümanların arkasından yapılan dualar kesinlikle kabul edilir de…
Medyada çıkan haberlere göre; Alanya Müftülüğü, Alanyaspor Kulübü Başkanı Hasan Çavuşoğlu’nun ikazı üzerine söz konusu basın açıklamasını kaldırmış ve yerine taziye mesajı yayınlamış.
Acaba kulüp başkanının soy adı “Çavuşoğlu” değil de, “Onbaşıoğlu” veya “Teğmenoğlu” olsaydı müftülük yine aynı şekilde davranır mıydı?
Bilmiyoruz.
Ancak Alanyaspor Kulübü Başkanı Hasan Çavuşoğlu’nun, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ağabeyi olduğunu biliyoruz.
Yani demem o ki; Alanya Müftülüğü çelişki içindedir; madem yapmış olduğunuz basın açıklamasının doğru olduğuna inanıyorsunuz, neden kardeşi bakan olan bir kulüp başkanının aramasıyla açıklamanızı kaldırıyorsunuz?
Ki; basın açıklamanız yanlış oğlu yanlıştı ve anlaşılıyor ki; ancak kulüp başkanının devreye girmesiyle yanlıştan dönmüş oldunuz.
Çelişki…
Diyanet, gayrimüslimlere rahmet dilenip dilenmeyeceğini tartışadursun, başında bir İmam Hatipli’nin bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en dindar hükümeti, sözüm ona kâfir(!) olan Ara Güler’in fotoğraflarından oluşan bir sergi ile Türkiye’yi tanıtma çabasında.
Ara Güler’in fotoğraflarından oluşan sergi, şu anda Londra’da ve söz konusu sergi, gidilmesi gereken ilk 10 etkinlik arasında gösteriliyor İngiliz medyasınca. Serginin ana gayesi ise, Hıristiyan Josef Sural’a rahmet dilenmesine kızan Müftünün görev yaptığı Alanya’ya daha fazla turist çekerek, şehrin ekonomisini canlandırmak.
E tabi Müftü Efendi’nin böyle bir kaygısı yok; o, sadece 3600 ek göstergenin çıkmasının ve maaşının artmasının hayaliyle hayal kurarken bazen de işte böyle abuk sabuk sayıklamalarda bulunuyor!
…
Ülkelerini savunmak yerine, kaçıp Türkiye’ye gelen ve yıllardır bu topraklarda bizim rızkımıza ortak olarak beleş yaşayan 4 milyon Suriyeli’ye, 1 milyon sair yabancıya sesini çıkaramayan din adamları, bu ülkede alın teri ile ailesinin nafakasını kazanırken trafik kazasında ölen Çek oyuncu Jozef Sural’a rahmet dilenip dilenmeyeceğini tartışıyor iyi mi?
Allah’ım aklımı kaçıracağım; bu, tam da “Melekler dişi mi erkek mi” tartışması yaparken, İstanbul’un Türkler tarafından fethine çanak tutan Bizanslı din adamlarını hatırlatıyor bana. Ülen, tartışma konusu yaptığınız adam en başta iki küçük kız çocuğu yetim kalan bir babadır. Bu tür tartışmalar yapanlar bence din adamı değil düpedüz kin adamıdır efendiler.
Alanya’nın havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez, geçmişte Zekeriya Şimşek isimli bir başka Alanya Müftüsü de şarkıcı Ahmet Kaya ile polemiğe girmişti, Allah’a ve kitaba küfrettiği gerekçesiyle!(*)
Gelelim meselenin aslına:
Kur’an “Gayrimüslimlere Rahmet Dilenir” Diyor
Meryem Suresi:
- Kitap’ta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi.
- Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?”
- “Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim.”
- “Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân’a isyankâr olmuştur.”
- “Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.”
- Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi.
- İbrahim, şöyle dedi: “Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır.”
…
Emekli İl Müftüsü İsa Saim ağabeyimin de hatırlattığı yukarıdaki Kur’an ayetlerini tefsir etmeye bile gerek yok hüküm çıkarma konusunda.
Çünkü son derece açıktır ayetler.
Bilindiği gibi Hz. İbrahim’in babası Azer (Tevrat’a göre Terah), tıpkı kavmi gibi puta tapmanın yanında aynı zamanda bir put ustasıydı.
Geçimini put yaparak sağlıyordu.
Ayetlerden de anlaşılıyor ki; kendisini hak dine, tevhid dinine davet eden oğlu İbrahim’i yanından kovacak kadar bağlıydı Putperestlik inancına.
Gelin görün ki; üç büyük dinin ulusu olarak kabul edilen ve insanlık tarihi için çok önemli bir şahsiyet olan Hz. İbrahim, kendisini yanından kovan müşrik babası Azer için bile duâ edeceğini söylüyor.
İşte sadece bu ayet bile gayrimüslimler, hele hele Ehl-i Kitap için duâ edilebileceğine, yani onlara da rahmet dilenebileceğine işaret etmektedir.
Hz. Peygamber’in, mensubu bulunduğu Kureyş kabilesinin, Hz. İbrahim’in doğup büyüdüğü ve peygamberliğinin tebliğ edildiği, Mezopotamya bölgesinden gelip Mekke civarına yerleştiği tarihen sabittir.
Bilindiği gibi Kureyş kabilesi putperest bir kabile idi ki; sadece bu bilgi bile Kureyş’in Mezopotamya’dan geldiği savına yeterli bir kanıttır aslında.
Çünkü Putperestlik Mezopotamya’ya özgü bir inançtır.
İşte bu bilgiler de Hz. Muhammed’in, rivayete göre Hz. İbrahim’in soyundan geldiği savına ışık tutmaktadır.
Öyle olmasa bile, Hz. Muhammed’in aslen Arap olmayıp, Mezopotamya bölgesinden gelip, Arabistan’a yerleşerek asimile olan, yani Araplaşan bir kabileye mensup olduğunu göstermektedir.
Putataparlık, putperestlik ya da bilinen adıyla Müşriklik, kâfirlik demek değildir.
Müşrikler de Allah’a inanıyorlardı, ancak onlar Allah’a ulaşma konusunda putları aracı kılıyorlardı; bir anlamda putları Allah’ın simgesi olarak kabul ediyorlar, onlarla iletişim kurmayı Allah’la iletişim kurmak olarak algılıyorlardı.
Eğer öyle olmasaydı Araplar; cahiliye döneminde de hiç çocuklarına, Abdullah, Abdurrahman gibi isimler verirler miydi?
Abdullah bin Mesut, Abdullah bin Cahş, Abdurrahman bin Avf gibi büyük sahabiler, yani Hz. Muhammed’in büyük yol arkadaşları, bu isimleri müşrik iken almışlardı ki; Hz. Peygamber’in hiç görmediği babasının adı da Abdullah idi.
Yani “Allah’ın kulu”
Sözü Hz. Peygamber’e getirmek istiyorum; Hz. Muhammed acaba Müşrik olarak ölen aile fertleri veya arkadaşları için Allah’tan rahmet ve af dileğinde bulundu mu?
Bu konuda kaynaklarda fazla bilgi bulunmuyor.
Belki de kasten örtüldü bu rivayetlerin üzeri!
Ancak ben, en azından kendisini büyüten dedesi Abdulmuttalip ve Kureyş toplumundaki otoritesi sayesinde kendisini koruyan amcası Ebu Talip için hayır dualar ettiği kanaatindeyim.
Buna karşın kaynaklarda Hz. Muhammed’in, 6 yaşında iken yitirdiği Müşrik (ya da Hanif dinine mensup olan) annesi Amine’nin kabrinin yanından Peygamber olarak zaman zaman geçerken duygulandığı ve gözyaşı döktüğüne ilişkin bilgiler bulunmaktadır.
Öte yandan Hz. Muhammed’in, gayrimüslim bile olsalar yanlarından cenaze geçerken “Onlar da bir insandı” diyerek ayağa kalktığına ilişkin rivayetler var hadis kitaplarında.
Bilindiği gibi Yahudiler ve Hıristiyanlar, Kur’an’da genelde “Ehl-i Kitap” şeklinde zikredilir ve bunların hepsinin aynı kefeye konulmaması gerektiğinden bahsedilir.
Mesela Kur’an’ın 3. suresi olan Al-i İmrân Suresi’nin 199. ayetinde şöyle denilmektedir: “Ehl-i kitap içinde, Allah’a iman ettikleri gibi, Hakkı tazim ederek hem size hem de kendilerine indirilen kitaba inananlar da vardır. Onlar Allah’ın âyetlerini, değersiz bir menfaat karşılığında satmazlar. İşte Rabbi nezdinde mükâfatları olanlar onlardır. Muhakkak ki Allah hesabı pek çabuk görür.”
Dolayısıyla; Yahudi ve Hıristiyan denilince direk “KÂFİR” denilmesi büyük hatadır; çünkü Yahudiler ve Hıristiyanlar kâfir değildirler.
Yani bir insan hem Yahudi hem kâfir, hem Hıristiyan hem kâfir olamaz.
Yahudilik ve Hıristiylanlık, bir dine mensuiyeti, dahası tevhid dinine mensubiyeti ifade eden kavramlardır.
Onlar da bizim inandığımız Allah’a inanıyorlar çünkü.
Hatta içlerinde Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul edenler de çoktur.
Futbol maçlarında özellikle Hıristiyan futbolcuların gol attıktan sonra sergiledikleri tavırlara dikkat edin lütfen; kimisi haç işareti çıkardıktan sonra, kimisi de direk olarak işaret parmağını göğe kaldırarak Allah’a şükür gösterisinde bulunurlar.
Tıpkı bazı Müslümanların tahıyyat sırasında işaret parmaklarını kaldırdıkları gibi.
Bu da onların da inançlı birer mümin olduklarını göstermektedir.
Öte yandan Kur’an “İnnemel Mülsimûne ihvetin” demez, “İnnemel mü’minûne ihvetün” der(49/10).
Yani kardeşliği sadece Müslümanlarla sınırlamaz Kur’an, iman esaslarına inanan bütün insanların kardeş olduklarını amirdir.
Şu Kur’an ayetleri bizim ne demek istediğimizi çok sarih biçimde açıklamaktadır aslında:
“Daha önce kendilerine kitap verdiğimiz ilim sahipleri buna da Kur’âna da inanırlar.” (Kasas, 28/52)
“Kendilerine (kitap verilenlere) Kur’ân okununca şöyle derler: ‘Ona iman ettik, O Rabbimizden gelen gerçeğin ta kendisidir. Biz zaten daha önce de Allah’a teslim olmuş kimselerdik.'” (Kasas, 28/53)
“Fakat onlardan (Yahudilerden) geniş ilmi olanlar ile müminler, hem sana indirilen Kur’ân’a, hem de senden önce indirilen kitaplara iman ederler. O namaz kılanlar, zekât verenler, Allah’a ve âhirete hakkıyla iman edenler var ya, işte onlara yarın büyük mükâfat vereceğiz.” (Nisa, 4/162)
“İnsanlar içinde İbrâhim’e en yakın olanlar, ona tâbi olanlar, bu Peygamber ve bu Peygambere iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.” (Al-i İmran, 3/68)
“İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: ‘Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.'”(Ankebut, 29/46)
Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliği de yapan Prof. Dr. Mustafa Saim Yeprem’in, bir ikili sohbetimiz esnasında Ehl-i Kitap’tan maksadın, Yahudi ve Hıristiyanlar olduklarını ve bugünkü Yahudi ve Hıristiyanların da bu kapsama girdiğini söylediğini belirtmek isterim.
Bu çerçevede trafik kazasında ölen Alanyaspor’un Çek futbolcusu Josef Sural’a Tanrıdan rahmetler diliyorum…
02.05.2019
Ömer Sağlam
(*) https://www.turkishnews.com/tr/content/2010/12/13/ahmet-kaya-ortak-milli-deger-midir/