Moskova’da Rus Ortodoks Kilisesi’nin başı Patrik Kirill, mirasının 10. yılını büyük bir toplantıyla kutladı.
Toplantıya Çin, Japonya, Gürcistan, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Polonya, Slovakya, Suriye, Mısır, Ukrayna ve Çek Cumhuriyeti’nden Ortadoks temsilciler katıldı.
Ayin başkanlığını Patrik Kirill ve Suriye Yakubî Patrikanesinin de bağlı olduğu Antakya ve Tüm Doğu’nun Rum Ortodoks Patriği X. John Yazigi yaptı.
*
Batılı devletler;
Yaşamı olanaklı kılmak için yasal biçimde oluşturulmuş insanlar topluluğu olarak devam ederlerken,
Mlletlerin doğasını oluşturan var olmak:
Geleceğe sahip olmak hakkının tarih boyunca dünya imparatorluğuna karşı verilen doğal bir tepki olduğu:
Bu yüzden evrensel bir egemenliğin oluşamayacağı:
Uluslararası çelişkilerin çözülmesinin nihai olanağının bulunmadığı:
Millet fikrinin baskın bir politika olduğu:
Milletlerin medeniyetlerinde yükselme eğiliminin milletler arasındaki farkı kesin olarak belirleyen unsur olduğu ilkesine dayanıyorlar.
*
Madem devletler yasal açıdan üzerindeki herhangi bir güce tahammül edemeyeceği kadar,
Mutlak bir ahlaki üstünlüğe ve düşmanca etkilerden korunmak için türlü kaynakları gerektiren esnek ve göreceli yasal egemenliğe sahiptir,
Ve bunu temel ilke haline getirmişlerdir;
Bu yüzden dini kurumlar da özel alanla sınırlandırılmıştır…
*
Buna rağmen Patrik Kirill’in toplantısında Orta Doğu’da ki ayaklanmaların merkezi Suriye’nin yeniden inşasının nasıl şekillendirileceği konuşuldu.
Şam’a binlerce kilometre uzaklıkta Moskova’da din adamları arasındaki toplantıda Patrik Kirill ve X.John’un faaliyetleri dikkat çekti.
*
Birçok kimlik ve güç niceliği Orta Doğu Hristiyanları ile kesişiyor.
Suriye’de Hristiyan vatandaşlar belirli eyaletlerde yaşıyor ancak toplulukları bu sınırları aşarak küresel diasporalara bağlanıyor.
Rusya gibi ortak dini kimliğe dayanan ülkelerle tarihi ilişkilerdedirler.
Ama komşuları tamamen farklı toplulukların üyeleridir.
Bu nedenle, her türlü üretken ilişkileri ortak çıkarların bulunmasına bağlıdır.
Bu çerçevede Orta Doğu Hıristiyanları, son on yılda yaşanan karışıklıklarda eylem merkezindeydiler…
*
Moskova’daki toplantı, Ortodoks Hristiyan dünyasında çıkan büyük bir anlaşmazlık yüzünden gölgede kaldı.
Ekim 2018’de Rus Ortodoks Kilisesi;
“Hiçbir kilise kuralına dayanmadan, kendi inisiyatifiyle Ekümenik Konsey’i toplama kararı aldı. Onun böyle bir hakkı olduğu hiçbir yerde yazmıyor” dedi.
Fener Rum Ortadoks Patriği Bartholomeos’un Ekümenik Konsey’i toplamasına ve Ukrayna Kilisesi’ne otosefallik (bağımsızlık) verilmesine itiraz etti.
Rus Ortodoks Kilisesi ve Fener Patrikhanesi dini cemaatleri arasındaki bağlar kesildi.
*
Fener Ortadoks Kilisesi 21. yüzyılın başından beri Hristiyan azınlığın Orta Doğu liderleri ile Rus Kilisesi ve devleti arasında gerçekleşen gelişmelerin doruk noktasındaydı.
Rus kilisesi ise Ortodoks dünyasının tartışmasız en büyüğü idi.
Şimdi Ortadoks dünyası siyasi anlamda bölünmüştür.
Antakya ve Tüm Doğu’nun Rum Ortodoks Patrikliği ise Moskova’da üstün şeref sahibidir.
Moskova’da Patrik Kirill’in düzenlediği geniş toplantı Ortadoks dünyasında siyasal bölünme gerçeğini sergilemesi ve Suriye’nin yeniden inşası bakımından önemliydi.
*
Irak savaşından sonra bölgede azınlık Hristiyan toplumları daha büyük ayaklanmalarla karşı karşıya kaldılar.
Radikal dini grupların ve terör örgütlerinin,
Özellikle ABD, Rus ve Şii hegemonyasının tehditleriyle mücadele eden Sünni hareketlerin aşırı kanatlarına karşı hayatta kalmanın mücadelesini verdiler.
*
Hristiyanlar da birleşik tehdit karşısında birçok grupla bağlarını güçlendirdiler.
Şii toplulukları, IŞİD ve El Nusra gibi Sünnilere karşı çıkan terör örgütleri ve diğer etnik ve dini azınlıklarla ittifaklar kurdular.
Bu ittifaklar bölgesel felakete doğrudan bir tepkiydi.
Ayrıca hayatta kalmak için Rusya’nın hem tarihi hem de acil çıkarlarını kullandılar.
Bazı durumlarda da mesela İsrail ile ilişkilerini değiştirdiler…
*
Başkan D.Trump’ın seçiminden Rusya’nın sorumlu olup olmadığına dair iki yıl süren araştırmalar spekülasyonlar dönemiydi.
Rusya Devlet Başkan V.Putin’in dünya çapında Hıristiyanların çıkarlarını savunmayı resmi politika haline getirmesine yol açtı.
Putin kendisini bir Hristiyan dostu olarak markalarken değerini arttırdı.
Suriye İç Savaşı boyunca bunu yapmaya devam etti…
*
Antakya Patriği X. John ise Orta Doğu Hristiyanlarının durumu ile ilgili Putin’in en büyük destekçilerinden biriydi.
Dünyanın dört bir yanından sağladıkları geniş ilgi Orta Doğu Hristiyanları için bir nimet oldu.
*
Hristiyanlar doğrudan aşırılıklarla da karşı karşıya kaldılar.
Ancak Şii’nin İslami siyasi partisi Hizbullah’tan Lübnan ve Suriye’deki yerli Hristiyan topluluğuna aşırılık yaşanmadı.
İŞİD’e karşı konuşlandırılan Hizbullah savaşçıları hem Suriye hem de Batı’daki Hristiyanlar lehine açık bir çaba sarf ettiler.
Hristiyanlığın Meryem ve İsa’nın şahsında kristalize olan simgelerine saygılı davrandılar.
Hristiyanlar uzun bir düşmanlık geçmişine rağmen Hizbullah’a , hem Lübnan hem de Suriye’de giderek daha fazla destek veriyor…
*
İkisi arasındaki artan sıcaklık, İsrail’in öfkesini ve Batı’daki birçok Protestanlığı destekleyen tabanı heyecanlandırıyor.
İsrail sınırları boyunca yaşayan Filistinli Hristiyanlarla hiçbir zaman özel bir ilişki yaşamamıştır.
Ancak Hristiyan toplumun Hizbullah ile ilişkisinden endişeleniyor.
Bu arada Antakya Patriği X. John, 2019’da İran’ın Hizbullah’ı ve Suriye Hristiyan cemaati arasında artan yakınlıktan olayı İran İslam Cumhuriyeti temsilcileriyle görüştü
Hizbullah ve İran ile ittifaklar ve Rusya ile olan artan ilişki Hıristiyan toplumun Orta Doğu’daki muhalefetini güçlendirdi.
*
Ne ki Rusya, Orta Doğu’da Amerika”nın tarihi düşmanlarının yani Şii Müslüman toplulukları ve bölgedeki politikalarının yanında yer almaktadır.
Ancak Putin bir çok kez İsrail ile önemli ilişkiler kurdu.
Açık bir şekilde Orta Doğu politikasını Siyonist olmayan bir nitelikte görmedi.
Bu İsrail ve ABD’deki politika belirleyicilerini duraklattı.
Rusya, Orta Doğu’da kendisini İŞİD ve benzeri gruplara karşı siper eden çok başarılı bir oyuncu olduğunu kanıtladı.
Böylece Ortadoğu’da Rus katılımı, Rus devleti içindeki tarihi tutkuları daha da derinleştirdi.
Ama Rusya’nın Orta Doğu’da Hristiyanlarının patronu olarak uzun süreli bir katılımının olmasını gerektiren bir rol üstlenmesini de pekiştirdi…
*
Bugün Rusya, Yakın Doğu’da Batı başarısızlıklarının bıraktığı boşluğa adım atmanın başarısını yansıtıyor.
Putin, Aralık 2017’de Patrik X.John bir araya geldiğinden beri Şam, Hristiyanları artık bir piyon olarak görmüyor
Eğer Patrik X. John Şii nüfusunun liderleriyle ittifaklarını geliştirebilirse Rusya, İran, Suriye ve Lübnan’ı birbirine daha da yakınlaştıracaktır.
*
Bu kadar geniş bir ittifak, “Kalpleri ve zihinleri kazan” esasında ABD’nin Orta Doğu’da yapamadıklarını başarabilir.
Etnik ve dini yakınlıklara dayanan ve bölgede yer alan bir dizi devlet tarafından desteklenen stratejik ittifaklar, 1967’den bu yana görülmeyen bir birlikteliği sağlayabilir.
*
Öte yandan, bölgedeki Şii Müslüman aktörlerin kendilerini mezhep dışı bir güç olarak meşrulaştırmaları da büyük ölçüde Hristiyanlarla olan ilişkilerine bağlıdır.
Bu ilişkiler topluluklar bir araya geldiğinde devam eden işbirliği için güçlü bir teşvik yaratır.
Ama birlikteliğin parçalanması da, İran’ın ve dini müttefiklerinin Amerikan, Suudi, İsrailli ve Türk rakiplerine karşı tutumunu zayıflatabilir.
Bu mercekten bakıldığında Ortadoğu’nun yeni güç dengesi eksenini Hristiyanların belirleyeceği anlaşılıyor…
24.4.2019
Yazıları posta kutunda oku