Avrupa Birliği’nin iki önemli ülkesi olan İtalya ve Fransa’nın 11 Nisan’da sözde Ermeni soykırımını tanıması, 24 Nisan’da ABD’de sözde Ermeni soykırımı yapıldığına ilişkin bir kitabın yayınlanacağının açıklanması ve bu kapsamda Kongre’ye sunulan tasarılar, bir tesadüf olamaz. Türkiye bu planı bozmazsa, 24 Nisan 2019 tarihinde bir sürpriz ile karşılaşabilir. Nitekim bu duruma Öztürk Yılmaz da dikkati çekmiştir. (https://www.turkiyesiyaseti.com/ozturk-yilmaz-dan-uyarilar-bu-defa-is-ciddi/) Sözde soykırım İtalyan Parlamentosu’nda 11 Nisan 2019, Fransa’da 11 Nisan 2019 tarihli 2019-291 sayılı Karar ile tanınmıştır. )
İtalya’da Meclise sunulan önergede, “1973’te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Alt Komitesi, 1915-1917 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nda 1,5 milyondan fazla Ermeni’nin yok edilmesinin 20’nci yüzyılın ilk soykırımı olarak değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir” denilmiş, Avrupa Parlamentosu’nun 1987 yılında almış olduğu karara atıf yapılarak “1915-1917 yıllarındaki trajik olayları soykırım olarak tanıdığı,” 2015 yılında da üye ülkelere soykırımın tanınması çağrısı yaptığı hatırlatılmıştır. Önerge metninde, hükümete uluslararası tepkiler sağlaması çağrısı da yapılmıştır. , https://www.ermenihaber.am/tr/news/2019/04/09/İtalya-Parlamento-Ermeni-Soykırımı/152314) 630 sandalyeli Temsilciler Meclisi’ndeki oylamada 425 milletvekilinden 382’si önergeye destek vermiş, ret oyu çıkmazken sadece merkez-sağdaki eski Başbakan Silvio Berlusconi‘nin Haydi İtalya Partisi’nden 43 milletvekili çekimser kalmıştır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İtalya Parlamentosu’nun hükümetten 1915 olaylarını sözde Ermeni soykırımı olarak tanımasını isteyen kararını “yok hükmünde” olduğunu açıklamıştır ama bizim “yok” dememizle alınan kararlar maalesef yok olmamaktadır. Keşke öyle bir gücümüz olsa da yok oluverseler.
Fransa’da ise Ermeni Soykırımı Anlaşması’na ilişkin 10 Nisan 2019 tarihli Karar, 11 Nisan 2019 tarihinde kabul edilmiştir. Fransa, 29 Ocak 2001 tarihinde sözde Ermeni soykırımını yasa ile tanıyan (yasa metni aşağıdadır) dört ülkeden biridir. 2001 yılından bu yana Fransa sözde Ermeni soykırımını her 24 Nisan’da anmaktadır. Ama her anma sonrasında kimse Fransa’ya Birinci Dünya Savaşı’nda Güney Doğu Anadolu’da geçekleştirdiği katliamı sormamaktadır.
Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen Fransız Parlamentosu soykırım iddialarını inkar etmeyi suç sayan bir yasa teklifini de 22 Aralık 2011 tarihinde kabul etmiştir. Oylamaya 577 milletvekilinin sadece onda biri katılmış, teklif oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Teklifi kaleme alan iktidar partisi Halk Hareketi Birliği (UMP) milletvekili Valerie Boyer, “Burada amacımız ilişkileri bozmak değil, Fransa vatandaşlarının korunması. Sizi bu tasarıyı destek vermeye çağırıyorum, sevgili meslektaşlarım. Bazı ülkeler 1915 olaylarını inkar ederek suç işlediler. Cezasız kaldılar. 1914 yılındaki Ermenilerin üçte ikisi ya tehcir edildi ya da katledildi. Sizden destek bekliyorum” demiş, “Resmi olarak tanınan soykırım suçlarının inkarına 1 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası’’ öngören tasarısının kabul edilmesinin yolunu açmıştır. Yasada inkarın ifade özgürlüğü kapsamında değil, insanlığa karşı bir suç olarak algılamasını istediğini şöyle dile getirmiştir: “Bunun iki avantajı vardır. Birincisi ifade özgürlüğüne ilişkin Anayasa mahkemesinin oluşturduğu görüşün yasal çıkmazdan kurtulmasıdır, ikincisi ise bütün soykırımlara dair hafızanın korunmasıdır.”
Fransa’nın İngilizce yayın yapan kanalı France 24, 6 Şubat 2019 akşam haberlerinde Macron’un sözde Ermeni soykırım konusundaki açıklamasına Türkiye’nin cevap verdiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafını ekrana yansıtarak haberleştirmiştir. Alt yazıda da hiçbir mahkeme kararı olmamasına rağmen “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanmıştır: “France: Turkey condemns Macron’s plan for national day marking ARMENIAN GENOCIDE.” Tarafımdan kayıt altına alınan France 24’ün haberi aşağıdadır.
İtalya ve Fransa’da bu gelişmeler olurken 12 Nisan 2019 tarihinde Antalya’da yapılan NATO Parlamenter Asamblesi 99’ncu Rose-Roth Semineri ve Akdeniz Ortadoğu Özel Grubu Ortak Toplantısı’nda Fransız parlamenter Sonia Krimi, sözde Ermeni soykırımından söz edince, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun açıklamalarına tepki göstermiş, “Tarih, kazananlar tarafından yazılmaz mı? Birçok ülke için PKK terörist değildir ama sizin için böyledir. Bunu dikkate almamız gerekiyor. Tarihi kendiniz istediğiniz gibi yazamazsınız. 24 Nisan’da Ermeni soykırımını anma gününde görüşmek üzere“ diyerek salonu terk etmiştir.
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, “Fransa önce kendi karanlık tarihine baksın” cevabını verince Krimi ve salondaki diğer Fransız parlamenter toplantıyı terk etmiştir. Facebook’tan canlı yayın yaparak görüşlerini açıklayan Krimi, salonu terk ettiği anların üzerine müzik yerleştirilerek hazırlanan videolarla ilgili olarak “Neden Türkler bu gibi videolar yapıyor? Türklerin, Arap dünyasındaki projeleri neler? Bu çılgınca videolar neden?” açıklamasında bulunmuştur. )
Krimi’nin sözlerine tepki gösteren Çavuşoğlu, “…Macron’un aldığı karar Fransa Anayasa Mahkemesi aldığı kararlarla çelişmiyor mu? Çelişiyor. Fransa’nın aldığı karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle çelişiyor mu? çelişiyor…Soykırım ve tarih konusunda Türkiye’ye ders verebilecek en son ülke Fransa’dır. Çünkü Ruanda, Cezayir’de olanları unutmadık. Fransa önce kendi karanlık tarihine baksın, Türkiye’ye ders vermeye kalkmasın” demiştir.
Krimi ve Soyer’den önce iki Fransız vatandaşı Avrupa Parlamentosu’nun 20 Temmuz 1987 tarih ve C-190 esas No.lu “Türkiye Ermeni soykırımını tanımadığı müddetçe AB’ye üye olamaz” kararından cesaret alarak Ermeni diasporasının Fransa’daki sözcüsü ve avukatı olan Suzanne ve Gregoire Krikorian, 1999 yılında Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin AB üyeliğine aday ülke olması üzerine Avrupa Parlamentosu’na, Avrupa Birliği Konseyi’ne ve Komisyon’a karşı Birliğin akit dışı sorumluluğu ve davanın esassızlık (gerekçesizlik) konumu ile ilgili olarak maddi ve manevi tazminat davası açmışlardır. Gerekçe ise Parlamento’nun 20 Temmuz 1987 tarihli kararıdır.
Davanın içeriğini oluşturan Birliğin Akit (Anlaşma) dışı sorumluluğundan kastedilen uluslararası insan hakları ve 1915 olaylarında yaşanan trajik tarihi olaylardır. Krikorian kardeşler, Ermenilere soykırım uygulandığını iddia etmişler, fakat davayı kaybetmişlerdir. Çünkü, iddialarını ispatlayamamışlardır. Ermeni diasporası için bir ön soykırım davası olarak değerlendirilen dava, Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından 17 Aralık 2003 tarihinde Esas No: T-346/03 kararı ile reddedilmiş ve kendileri 30 bin Euro’luk mahkeme masraflarını ödemeye mahkum edilmişlerdir. AAD’nın reddettiği T-346/03 esas sayılı davanın 25 No.lu gerekçesi şöyledir:
“Davacıların gerçekten ve somut zarar görmüş olduklarını gösteren deliller konusuna gelince; davacılar, dava dilekçesinde genel ifadelerle Ermeni birliğinin uğradığı manevi zararın talebi ile sınırlı kalmış olup, ne bu konuda, ne de şahsen kendilerinin uğradığı zararın kapsamı hakkında delil gösterememişler, kendilerinin somut olarak zarar görüp görmedikleri hakkında mahkemenin hüküm verebilmesi için yeterli bilgi verememişlerdir.” (AAD’nın 2 Temmuz 2003 tarihli T-99/98, Hameico Stutgart /Konsey ve Komisyon emsal davası kararı ve Komisyon’un No.68 ve 69, Slg.2003, II-0000 Kararı)
Kararın iptali için kardeşler temyize gitmişlerdir. Divan’ın Dördüncü Dairesi’nde görülen temyiz davası 17 Nisan 2004 tarihinde, C-18/04 P Esas No.lu nihai karar ile reddedilmiştir. Yahudi soykırımının (Holocaust) Almanlar tarafından yapıldığı Nürnberg Mahkemesi tarafından hukuken karara bağlandığı için, bunu inkar etmek Almanya’da suçtur. Hukuken kesinleşmemiş bir konu hakkında siyasetin ceza kesmesi mümkün değildir. İspata dayandırılmadan çıkarılan bu yasanın Avrupa Adalet Divanı karşısında hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Fransa, Türkiye ile ilişkileri koparmamak için sömürgeci bir zihniyetle zaman zaman tanınmış Türk vatandaşlarına nişan vererek kamuoyu oluşturmakta, Fransa’ya yönelik tepkileri azaltma politikası izlemektedir. Nişanla ödüllendirilen Türk vatandaşlarının sonuncusu Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı’dır. Napolyon döneminden bu yana verilmekte olan nişan, Fransa’da ciddi bir seçkinler ağına dahil olmanın yanı sıra, pek çok kazanım sunmaktadır. Bu sebeple nişanı alanlar bunu iadeye pek yanaşmazlar.
Ali Sabancı’nın 15 Şubat 2018 tarihindeki nişan töreninde konuşan Fransız Büyükelçi Charles Fries, “Bu akşam Fransa Cumhuriyeti, Napoleon Bonaparte tarafından ihdas edilen ve Fransa’nın en eski ve saygın nişanı olan Legion d’Honneur nişanı ile size taltif ederek, liyakatlarınızı onurlandırmak istemiştir. Sayın Ali Sabancı, Cumhurbaşkanı adına, sizi Legion d’Honneur şövalyelik nişanıyla taltif ediyoruz” demiştir. Fakat Cumhurbaşkanı Macron, 15 gün önce 31 Ocak 2018’de Ermeni diasporasının çatı kuruluşu olan Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi’nin (Conseil de Coordination des organisations Arméniennes de France: CCAF) yıllık yemeğine katılarak Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımı konusunda eleştirmiştir.
Macron etkinlikte yaptığı konuşmada, Fransa’da Ermeni soykırımını anma günü ilan edileceğini, Cumhurbaşkanı seçilmeden önce bu konuda söz verdiğini açıklamıştır: “Ermeni soykırımının tanınması ve adalet için mücadele hepimizin mücadelesidir. Bu mücadeleyi, soykırımı anma gününü destekleyerek yürütüyoruz.” Yemekte Ermeni kökenli HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan’a özel ilgi göstermiş, Paris Büyükşehir Belediyesi tarafından Paylan’a Vermeil Madalyası (la médaille Grand Vermeil) verilmiştir. Garo Paylan Artsakhpress.am’ de yer alan demecinde Afrin operasyonuna karşı olduğunu açıklamıştı: “Supporters of war are also accomplices to war. Say “no” to Afrin war, do not be part of that crime,” the MP urged, addressing the public.”
Fransızların ünlü karikatüristi Jacques Tardi, 4 Ocak 2013 tarihinde Legion d’Honneur reddetmiş, nişan için “o şey” ifadesini kullanmış, “Kimseden bir şey istemedim. Ben özgür kalmak istiyorum, hiçbir iktidarla anılmak istemiyorum. Bunu bana verenler benim eserlerimden hiçbir şey anlamamışlar demek” demiştir. Ünlü karikatürist, kendisine ödül verildiğini medya aracılığı ile büyük bir şaşkınlıkla öğrendiğini açıklamıştır. Bir yıl önce de iş yaşamında kanser araştırmalarıyla ünlü bilim kadını Annie Thebaud-Mony ödülü reddetmişti. Ehess / Paris ve Inserm araştırma merkezi profesörlerinden sosyolog Annie Thébaud-Mony, 7 Ağustos 2012 tarihinde kendisine verilen Légion d’Honneur nişanını kabul etmemiştir. Reddetme gerekçesi şöyledir: “Çalışma koşullarındaki kötüleşmeyi, iş kazası ve meslek hastalıklarının yarattığı dramları, asbest, tarım ilaçları, nükleer ve kimyasal atıkların doğal çevremizi nasıl tahrip ettiğini görünür kılmaya çalıştığımız zaman, kamusal otoriteler tarafından ciddiye alınmak istiyoruz.” NP-2012-08-07-840060)
Türkiye’de Legion d’Honneur nişanı alan Türk vatandaşlarından bazıları şunlardır: Ali Sabancı, Leyla Alaton, Zülfü Livaneli, Yaşar Kemal, Tarık Zafer Tunaya, Sakıp Sabancı, İnan Kıraç, Yaşar Kemal, Sani Şener, Kamran İnan, Erdoğan Teziç, Hikmet Çetin, Ayşe Gülsün Bilgehan, Lucien Arkas, Gökşin Sipahioğlu, Nebahat Akkoç, Mehmet Erbak, Tunay İnce, Nurdan Bernard Türkmen, Gertrude Durusoy, Nejat Hakkı Sur, Türkan Dündar, Tulu Gürakan. Bunlardan Fransa’da Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısının kabul edilmesinin ardından değerli dostum rahmetli eski Devlet Bakanı Kamran İnan ve eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç dışında nişanı iade eden olmamıştır. Oysa Fransa’da dünyaca ünlü besteciler Hector Berlioz ve Maurice Ravel, filozoflar Albert Camus, Jean Paul Sartre, Simon de Beauvoir, şair Louis Aragon, şarkıcılar Georges Brassens ve Leo Ferre ödülü reddeden ünlüler arasındadır.
Şimdi tam sırasıdır. Ödül alan Türkler bir bildiri yayınlayarak, “Ermeni soykırımının tanınması ve adalet için mücadele hepimizin mücadelesidir. Bu mücadeleyi, soykırımı anma gününü destekleyerek yürütüyoruz” diyen Macron’a iade etmelidirler.
Fransız muhafazakar eğilimli Le Figaro gazetesinde “Fransa Dostları Türklerin Düş Kırıklığı” başlıklı bir makale yayınlanmıştır. Yazıyı yazan Fransız kadın gazeteci Marie Michele Martinet, Zeynep Göğüş’ün Tempo’da yayınlanan “17 Aralık’ta Fransa Türkiye’yi engellerse, Yaşar Kemal Fransızların en yüksek devlet nişanı olan Legion d’Honneur’ü geri versin” sözlerine yer vermiştir ama Yaşar Kemal nişanı geri vermemiştir. Yaşar Kemal 18 Aralık 2011 tarihinde Legion d’Honneur nişanı almıştı.
Fransa’dan ödül alanlar nişanları iade etmezken, Güney Afrika’nın eski Devlet Başkanı Nelson Mandela 1992 yılında kendisine verilecek olan Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü reddetmiştir. Fakat 93 yaşındaki Mandela ABD’nin Houston Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Gülen Enstitüsü’nün 2010 Barış Ödülünü 24 Ocak 2011’de almıştır. )
Fransa ve İtalya’daki sözde Ermeni soykırımının tanınması girişimlerinin ardından ABD Kongresi’ne sunulan tasarıyı Temsilciler Meclisi’nden yaklaşık 70 ortak sunucu, (8 Nisan 2019) Senato’da ise 10 senatör imzalamıştır. Bu konuda ABD’deki gelişmelere ilişkin resmi belde ve bilgiler “orijinal belge” olarak (ingilizce) aşağıda verilmiştir.
“WASHINGTON, DC –
On the eve of the Capitol Hill Armenian Genocide Observance, Congressmen Adam Schiff (D-CA) and Gus Bilirakis (R-FL) were joined by over 70 of their U.S. House colleagues in introducing a new Armenian Genocide Resolution aimed at establishing, as a matter of U.S. policy, 1) the rejection of Armenian Genocide denial, 2) ongoing official U.S. government recognition and remembrance of this crime, and 3) the importance of education about the Armenian Genocide in preventing modern day atrocities, reported the Armenian National Committee of America (ANCA).“All who oppose genocide welcome today’s launch of legislation locking-in U.S. recognition of the Armenian Genocide and – once and for all – locking-out Turkish denials of this crime,” said ANCA Executive Director Aram Hamparian. “This bipartisan measure – spearheaded by Representatives Adam Schiff and Gus Bilirakis – also permanently locks down – as official U.S. policy – that future generations should be educated about the facts of this crime, America’s noble relief efforts for its victims, and – most urgently – the relevance of the Armenian Genocide to modern-day crimes against humanity.”
Rep. Schiff highlighted the genocide prevention role of the legislation. “Over 100 years ago, the Ottoman Empire undertook a brutal campaign of murder, rape, and displacement against the Armenian people that took the lives of 1.5 million men, women, and children in the first genocide of the 20th century,” said Rep. Schiff. “Genocide is not a relic of the past, but an ever present threat. Its denial is not only a continuing injury to the survivors, but makes its repetition against another people more likely. It is therefore all the more pressing that the Congress recognize the historical fact of the Armenian Genocide and make clear that we will never be an accomplice to denial.”
Republican lead sponsor Gus Bilirakis (R-FL), explained, “Genocide must not be denied. It must be acknowledged for what it is—a scourge on humanity. Official recognition of the Armenian Genocide would represent a courageous new chapter in American foreign policy. With the bold leadership of the current Administration, it is time for the United States to take a stand against Turkish genocide denial.”
Joining Representatives Schiff and Bilirakis as original cosponsors of the measure are Energy And Commerce Committee Chair Frank Pallone (D-NJ), Appropriations Committee Chair Nita Lowey (D-NY), Judiciary Committee Chair Jerrold Nadler (D-NY), Ethics Committee Chair Ted Deutch (D-FL), Natural Resources Committee Chair Raul Grijalva (D-AZ), Transportation and Infrastructure Committee Chair Peter DeFazio (D-OR), Veterans Affairs Committee Chair Mark Takano (D-CA), Ways and Means Committee Chair Richard Neal (D-MA), Administration Committee Chair Zoe Lofgren (D-CA), House Select Committee on Intelligence Ranking Republican Devin Nunes (R-CA), Tom Lantos Human Rights Commission Co-Chairs Jim McGovern (D-MA) and Chris Smith (R-NJ), and Representatives Don Beyer (D-VA), Salud Carbajal (D-CA), Tony Cardenas (D-CA), Judy Chu (D-CA), David Cicilline (D-RI), Gil Cisneros (D-CA), Katherine Clark (D-MA), Lou Correa (D-CA), Jim Costa (D-CA), Joe Courtney (D-CT), TJ Cox (D-CA), Dan Crenshaw (R-TX), Diana DeGette (D-CO), Rosa DeLauro (D-CT), Anna Eshoo (D-CA), Adriano Espaillat (D-NY), Tulsi Gabbard (D-HI), Ruben Gallego (D-AZ), John Garamendi (D-CA), Jimmy Gomez (D-CA), Josh Gottheimer (D-NJ), Josh Harder (D-CA), Kevin Hern (R-OK), Ro Khanna (D-CA), Peter King (R-NY), Steve King (R-IA), Raja Krishnamoorthi (D-IL), James Langevin (D-RI), Brenda Lawrence (D-MI), Barbara Lee (D-CA), Debbie Lesko (R-AZ), Andy Levin (D-MI), Ted Lieu (D-CA), Daniel Lipinski (D-IL), Alan Lowenthal (D-CA), Carolyn Maloney (D-NY), Sean Patrick Maloney (D-NY), Betty McCollum (D-MN), Grace Meng (D-NY), Joseph Morelle (D-NY), Seth Moulton (D-MA), Grace Napolitano (D-CA), Chris Pappas (D-NH), Edwin Perlmutter (D-CO), Chellie Pingree (D-ME), Jamie Raskin (D-MD), Kathleen Rice (D-NY), Lucille Roybal-Allard (D-cA), Linda Sanchez (D-CA), John Sarbanes (D-MD), Janice Schakowsky (D-IL), Brad Schneider (D-IL), Brad Sherman (D-CA), Albio Sires (D-NJ), Ross Spano (R-FL), Jackie Speier (D-CA), Tom Suozzi (D-NY), Dina Titus (D-NV), Paul Tonko (D-NY), Lori Trahan (D-MA), Juan Vargas (D-CA), and Debbie Wasserman Schultz (D-FL).
More original cosponsors may be added before the end of the day and will be updated on the ANCA website.
In a “Dear Colleague” letter sent to U.S. Representatives by Congressmen Schiff and Bilirakis in early April, Congressmen Schiff and Bilirakis took on Ankara’s anticipated opposition to an honest U.S. remembrance of the Armenian Genocide head on, writing: “Let us be direct. Genocide recognition is opposed by a single entity: The government of Turkey. For decades, Turkey has deployed threats and an intense campaign of lobbying to intimidate the Congress from recognizing the genocide carried out by the Ottoman Empire.” They went on to argue that: “Turkey’s denial of the Armenian Genocide is also a source of continued regional tension, undermining the foundations of a durable peace that would be in the best interests of the United States and our national security. Official recognition of the Armenian Genocide can help open a new chapter in United States foreign policy. It is time for the United States to take a stand for the truth, and against genocide denial.”
The Armenian Genocide Resolution notes that the U.S. has, as early as 1951, officially recognized the Armenian Genocide through a filing with the International Court of Justice, followed by House legislation adopted in 1975, and 1984 and President Ronald Reagan’s Proclamation in 1984.
The resolution resolves that it is the policy of the United States to:
1) Commemorate the Armenian Genocide through official recognition and remembrance;
2) Reject efforts to enlist, engage, or otherwise associate the U.S. Government with denial of the Armenian Genocide or any other genocide; and
3) Encourage education and public understanding of the facts of the Armenian Genocide, including the U.S. role in the humanitarian relief effort, and the relevance of the Armenian Genocide to modern-day crimes against humanity.
The full Text of the Resolution is provided below.
116TH CONGRESS
1ST SESSION
H.RES. ___
Affirming the United States record on the Armenian Genocide.
IN THE HOUSE OF REPRESENTATIVES
Mr. SCHIFF submitted the following resolution; which was referred to the
Committee on__________
RESOLUTION
Affirming the United States record on the Armenian Genocide.
Whereas the United States has a proud history of recognizing and condemning the Armenian Genocide, the killing of 1.5 million Armenians by the Ottoman Empire from 1915 to 1923, and providing relief to the survivors of the campaign of genocide against Armenians, Greeks, Assyrians, Chaldeans, Syriacs, Arameans, Maronites, and other Christians;
Whereas the Honorable Henry Morgenthau, United States Ambassador to the Ottoman Empire from 1913 to 1916, organized and led protests by officials of many countries against what he described as the empire’s ‘‘campaign of race extermination’’, and was instructed on July 16, 1915, by United States Secretary of State Robert Lansing that the ‘‘Department approves your procedure . . . to stop Armenian persecution’’;
Whereas President Woodrow Wilson encouraged the formation of the Near East Relief, chartered by an Act of Congress, which raised $116,000,000 (over $2,500,000,000 in 2019 dollars) between 1915 and 1930, and the Senate adopted resolutions condemning these massacres;
Whereas Raphael Lemkin, who coined the term ‘‘genocide’’ in 1944, and who was the earliest proponent of the United Nations Convention on the Prevention and Punishment of Genocide, invoked the Armenian case as a definitive example of genocide in the 20th century;
Whereas as displayed in the United States Holocaust Memorial Museum, Adolf Hitler, on ordering his military commanders to attack Poland without provocation in 1939, dismissed objections by saying ‘‘[w]ho, after all, speaks today of the annihilation of the Armenians?’’, setting the stage for the Holocaust;
Whereas the United States has officially recognized the Armenian Genocide, through the United States Government’s May 28, 1951, written statement to the International Court of Justice regarding the Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide, through President Ronald Reagan’s Proclamation No. 4838 on April 22, 1981, and by House Joint Resolution 148, adopted on April 8, 1975, and House Joint Resolution 247, adopted on September 10, 1984; and
Whereas the Elie Wiesel Genocide and Atrocities Prevention Act of 2018 (Public Law 115–441) establishes that atrocities prevention represents a United States national interest, and affirms that it is the policy of the United States to pursue a United States Government-wide strategy to identify, prevent, and respond to the risk of atrocities by ‘‘strengthening diplomatic response and the effective use of foreign assistance to support appropriate transitional justice measures, including criminal accountability, for past atrocities’’: Now, therefore, be it
Resolved, That it is the sense of the House of Representatives that it is the policy of the United States to—
(1) commemorate the Armenian Genocide through official recognition and remembrance;
(2) reject efforts to enlist, engage, or otherwise associate the United States Government with denial of the Armenian Genocide or any other genocide; and
(3) encourage education and public understanding of the facts of the Armenian Genocide, including the United States role in the humanitarian relief effort, and the relevance of the Armenian Genocide to modern-day crimes against humanity.
Menendez, Cruz Introduce Bipartisan Senate Resolution Affirming U.S. Recognition of Armenian Genocide
Tuesday, April 9, 2019
WASHINGTON – Senators Bob Menendez (D-N.J.), Ranking Member of the Senate Foreign Relations Committee, and Ted Cruz (R-Texas) today introduced a Senate resolution to ensure the foreign policy of the United States reflects appropriate understanding and sensitivity concerning the Armenian Genocide. Carried out by the Ottoman Empire from 1915 to 1923, the Armenian Genocide resulted in the forced deportation of nearly 2 million Armenians, of whom 1.5 million were killed.
“As we near the anniversary of Armenian Remembrance Day, one of the darkest events in human history, I am proud to lead this effort to formally recognize the Armenian Genocide on behalf of the U.S. Congress. The Armenian genocide is a historical fact and not up for debate,” said Senator Menendez. “Only by accurately recognizing this genocide of the past can we ever hope to move forward in a legitimate and effective manner to meet the challenge of preventing mass atrocities and genocide in the future. With this resolution, we honor the millions of victims of this genocide, remember how they died and pledge that history accurately remember their deaths.”
“We must never be silent in response to atrocities. Over one hundred years ago, the world was silent as the Armenian people suffered a horrific genocide, and today many are still unaware of it,” said Senator Cruz. “I am proud to join Sen. Menendez and my colleagues today in introducing this resolution. May the terrors of those events awaken in us the courage to always stand for freedom against evil.”
Joining Menendez and Cruz in introducing the Resolution were Senators Chris Van Hollen (D-Md.), Debbie Stabenow (D-Mich.), Ed Markey (D-Mass.), Elizabeth Warren (D-Mass.), Gary Peters (D-Mich.), Dianne Feinstein (D-Calif.), Ron Wyden (D-Ore.), Tammy Duckworth (D-Ill.), Marco Rubio (R-Fla.), Jack Reed (D-R.I.), Chuck Schumer (D-N.Y.), Cory Gardner (R-Colo.), Tom Udall (D-N.M.), and Kamala Harris (D-Calif.).
“We want to thank Senators Menendez and Cruz for taking aim directly at U.S. complicity in Turkey’s denial of the Armenian Genocide,” said Aram Hamparian, Executive Director of theArmenian National Committee of America (ANCA). “Their bipartisan resolution would end – once and for all – a foreign gag-order that has, for nearly a century, compromised our nation’s independence and government’s credibility on issues of human rights, religious freedom, and atrocities prevention.”
A Congressional champion for U.S.-Armenian relations, Menendez today met with His Eminence Archbishop Anoushavan Tanielian, Prelate of the Eastern Prelacy of the Armenian Apostolic Church of America, ANCA National Chair Raffi Hamparian, and other U.S.-Armenian community leaders to discuss issues facing the community, the importance of this resolution as well as the situation in Nagorno-Karabakh.
A copy of the resolution can be found here.
At Capitol Hill Remembrance, U.S. legislators press for adoption of Armenian Genocide Resolution
Wednesday, April 10, 2019
Public Radio of Armenia
Lead authors of the Armenian Genocide Resolution in the U.S. House – Reps. Adam Schiff (D-CA) and Gus Bilirakis (R-FL) – pledged to press for passage of their bipartisan legislation during a standing-room-only Capitol Hill Armenian Genocide Observance that gave voice to the growing bipartisan Congressional consensus against Turkey’s Armenian Genocide gag-rule, reported the Armenian National Committee of America (ANCA).
This year’s remembrance, held on the top floor of the U.S. Senate’s iconic Hart building, focused, in large measure, on newly introduced Armenian Genocide legislation in both the House and Senate. These measures aim to establish – as a matter of official policy – that the United States is committed to the ongoing commemoration of the Armenian Genocide, forthrightly rejects any and all forms of its denial, and encourages public education regarding the facts and lessons of this crime. The Senate version was introduced today by Senator Robert Menendez (D-NJ) and Ted Cruz (R-CA), along with 14 of their Senate colleagues. The House version of the measure, H.Res.296, was introduced yesterday with 76 original cosponsors.
At Capitol Hill Remembrance, U.S. legislators press for adoption of Armenian Genocide Resolution
2019-04-10 11:14:40
Lead authors of the Armenian Genocide Resolution in the U.S. House – Reps. Adam Schiff (D-CA) and Gus Bilirakis (R-FL) – pledged to press for passage of their bipartisan legislation during a standing-room-only Capitol Hill Armenian Genocide Observance that gave voice to the growing bipartisan Congressional consensus against Turkey’s Armenian Genocide gag-rule, reported the Armenian National Committee of America (ANCA).
This year’s remembrance, held on the top floor of the U.S. Senate’s iconic Hart building, focused, in large measure, on newly introduced Armenian Genocide legislation in both the House and Senate. These measures aim to establish – as a matter of official policy – that the United States is committed to the ongoing commemoration of the Armenian Genocide, forthrightly rejects any and all forms of its denial, and encourages public education regarding the facts and lessons of this crime. The Senate version was introduced today by Senator Robert Menendez (D-NJ) and Ted Cruz (R-CA), along with 14 of their Senate colleagues. The House version of the measure, H.Res.296, was introduced yesterday with 76 original cosponsors.
“We want to thank the Congressional Armenian Caucus, our community leadership, and coalition partners, for a strong showing of both grassroots and legislative support for ending Turkey’s gag-rule against honest American remembrance of the Armenian Genocide,” said ANCA Executive Director Aram Hamparian. “We look forward to working with all our allies to secure the adoption of the Armenian Genocide Resolution in both the Senate and the House.”
Among the legislators who took part in the remembrance were Congressional Armenian Caucus Co-Chairs Frank Pallone (D-NJ), Gus Bilirakis (R-FL), and Jackie Speier (D-CA), Vice-Chair Adam Schiff and Representatives Judy Chu (D-CA), Katherine Clark (D-MA), Jim Costa (D-CA), TJ Cox (D-CA), Josh Gottheimer (D-NJ), Raja Krishnamoorthi (D-IL), Brad Schneider (D-IL), Brad Sherman (D-CA), and Peter Visclosky (D-IN).
The Mistress of Ceremonies for the Capitol Hill Armenian Genocide commemoration was veteran Capitol Hill staffer Elise Kenderian Aronson. Joining Congressional leaders in offering remarks were His Excellency Varuzhan Nersesyan, Ambassador of Armenia to the U.S., His Excellency Robert Avetisyan, Republic of Artsakh Representative to the U.S., former U.S. Ambassador to Armenia John Evans, and Maria Martirosyan, the Co-Chair of the Congressional Armenian Staffers Association. Joining in the solemn commemoration was Maryland General Assembly delegate Lorig Charkoudian. His Eminence Archbishop Anoushavan Tanielian, Prelate of the Armenian Apostolic Church of Eastern U.S., offered a moving invocation for the evening, while His Eminence Archbishop Vicken Aykazian, Legate of the Diocese of the Armenian Apostolic Church of the Eastern U.S., offered the closing prayer. Homenetmen Armenian Scout Troup #1918 was among the broad cross-section of Armenian American community organizations in attendance at the annual commemoration program, which also included the participation of Fr. Sarkis Aktavoukian, pastor of the Soorp Khatch Armenian Apostolic Church of Bethesda, Maryland and parishioners from area churches, including St. Mary’s Armenian Apostolic Church.”
US lawmakers introduce Armenian Genocide legislation
12:26, 10.04.2019
Region:World News, Armenia, Turkey
Theme: Politics
“WASHINGTON—Senate Foreign Relations Committee Ranking Democrat Bob Menendez (D-NJ) and former presidential candidate Senator Ted Cruz (R-TX) introduced Armenian Genocide legislation Tuesday reaffirming proper U.S. recognition and remembrance of this crime and rejecting U.S. complicity in its denial, reported the Armenian National Committee of America.Senators Menendez and Cruz were joined as sponsors by 14 Senate colleagues, including Senate Democratic Leader Charles Schumer (D-NY) and Senators Tammy Duckworth (D-IL), Dianne Feinstein (D-CA), Cory Gardner (R-CO), Kamala Harris (D-CA), Edward Markey (D-MA), Gary Peters (D-MI), Jack Reed (D-RI), Marco Rubio (R-FL), Debbie Stabenow (D-MI), Tom Udall (D-NM), Chris Van Hollen (D-MD), Elizabeth Warren (D-MA), and Ron Wyden (D-OR).
“We want to thank Senators Menendez and Cruz for taking aim directly at U.S. complicity in Turkey’s denial of the Armenian Genocide,” said Aram Hamparian, Executive Director of the ANCA. “Their bipartisan resolution would end – once and for all – a foreign gag-order that has, for nearly a century, compromised our nation’s independence and government’s credibility on issues of human rights, religious freedom, and atrocities prevention.”
“As we near the anniversary of Armenian Remembrance Day, one of the darkest events in human history, I am proud to lead this effort to formally recognize the Armenian Genocide on behalf of the U.S. Congress. The Armenian genocide is a historical fact and not up for debate,” said Senator Menendez. “Only by accurately recognizing this genocide of the past can we ever hope to move forward in a legitimate and effective manner to meet the challenge of preventing mass atrocities and genocide in the future. With this resolution, we honor the millions of victims of this genocide, remember how they died and pledge that history accurately remember their deaths.”
“We must never be silent in response to atrocities. Over one hundred years ago, the world was silent as the Armenian people suffered a horrific genocide, and today many are still unaware of it,” said Senator Cruz. “I am proud to join Sen. Menendez and my colleagues today in introducing this resolution. May the terrors of those events awaken in us the courage to always stand for freedom against evil.”
Earlier in the day, His Eminence Archbishop Anoushavan Tanielian, Prelate of the Armenian Apostolic Church of Eastern U.S. joined ANCA leaders, including Raffi Hamparian, Ani Tchaghlasian, and George Aghjayan, met with Senators Menendez and Cruz during a full day of Capitol Hill meetings and thanked them for their leadership in securing a principled U.S. policy on the Armenian Genocide.
The measure, introduced as Congress prepared for the annual Capitol Hill Armenian Genocide Observance, is the companion to the Armenian Genocide Resolution introduced yesterday by House Select Committee on Intelligence Chair Adam Schiff (D-CA) and Rep. Gus Bilirakis (R-FL), which had over 75 original cosponsors.
The Armenian Genocide Resolution notes that the U.S. has, as early as 1951, officially recognized the Armenian Genocide through a filing with the International Court of Justice, followed by House legislation adopted in 1975, and 1984 and President Ronald Reagan’s Proclamation in 1984.
The resolution resolves that it is the policy of the United States to commemorate the Armenian Genocide through official recognition and remembrance; to reject efforts to enlist, engage, or otherwise associate the U.S. Government with denial of the Armenian Genocide or any other genocide; and to encourage education and public understanding of the facts of the Armenian Genocide, including the U.S. role in the humanitarian relief effort, and the relevance of the Armenian Genocide to modern-day crimes against humanity.
Armenia News – NEWS.am”
Geçmiş yıllarda ABD Kongresi’nden bu tasarılarının geçmemesi için etkin girişimler yapılmıştır. Fakat bu defa yeterince girişim yapıldı mı sorusu akla gelmektedir. ABD Başkanı Donald Trump; Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış, 1967 yılında İsrail tarafından işgal edilen Golan tepeleri üzerinde İsrail’in egemen olduğunu açıklamış, Güvenlik Konseyi’nin İsrail’in eylemlerini geçersiz kılan 338 ve 242 sayılı kararlarını yok saymış, Rusya’dan alınması planlanan S-400 hava savunma sistemi sebebiyle Türkiye’ye teslimatı geciktirilen ve projesinin de iptal edilmesi gündemde olan F-35 savaş uçakları ile ilgili yeni bir adım atmış, eğitim teçhizatının ve diğer malzemelerin Türkiye’ye gönderimi durdurulmuştur.
Pentagon sözcüsü, kararın “Türkiye, S-400 alımından vazgeçtiğine dair, hiç yanlış anlaşılmaya yer vermeyecek nitelikte bir karar alana kadar” geçerli olacağını açıklamıştır. Üstelik Kongre’de Türkiye aleyhine bir hava vardır. Özellikle S-400 konusunu krize dönüştüren ABD yönetimindeki bazı çevreler, 24 Nisan’da kendilerince bir gol atmak arayışındalar. Bu sebeple hükümetin diplomatik çabalarını artırması gerekmektedir. IMF-Dünya Bankası ve G-20 toplantıları için ABD’de bulunan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ABD Başkanı Trump ile Beyaz Saray’daki görüşmesinde S-400 dahil tüm konularda olumlu geçtiğini söylemiştir ama 24 Nisan konusuna değinmemiştir. Eğer değinseydi, mutlaka bundan söz ederdi. Aşağıda bu konudaki orijinal belgeler yer almaktadır.
Fransa’da ve ABD’de tehciri soykırıma dönüştürme çabalarının altında Sevr (Sevres) Anlaşması’ndaki büyük Ermenistan hayali yatar. Tıpkı 25 Eylül’de Barzani’nin referandum yaparak kurmak istediği büyük Kürdistan gibi. Paris Barış Konferansı sürecinde Ermenistan’ın sınırları konusu ABD Başkanı Woodrow Wilson’un hakemliğine bırakılmıştır. Wilson, General James G. Harbord başkanlığındaki bir Amerikan heyetini incelemelerde bulunmak üzere 1919 sonbaharında Türkiye’ye göndermiştir. 1919 Eylül ve Ekim aylarında Türkiye’de incelemeler yapan Harbord, vardığı sonuçları bir raporla ABD Kongresi’ne sunmuştur. Rapor’da; Türkler ile Ermenilerin barış içinde yüzyıllarca yan yana yaşadıkları, tehcir sırasında Türklerin de Ermeniler kadar acı çektikleri, Ermenilerin Türkiye’de hiçbir zaman çoğunlukta olmadıkları ve olaylara ilişkin acıklı ve korkunç iddiaların yanlış olduğu tespit edilmiştir.
Kaynak: The 1920 Treaty Of Sévres And The Struggle For A Kurdish Homeland In Iraq and Turkey Between World Wars By Whitney Dylan Durham Bachelor Of Science In Geoscience The University Of Tennessee Martin, Tennessee 2000 Master Of Science in Geosciences Murray State University Murray, Kentucky 2003, s.108.
ABD Kongresi rapor üzerine 1920 Nisan ayında Ermenistan’a mandater olunmasını reddetmiştir. Fakat Başkan Wilson 22 Kasım 1920’de Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a vermiştir. Batı Ermenistan da, tıpkı Kürdistan gibi Lozan Anlaşması ile tarih olmuştur. Sevr Anlaşması, Atatürk’ün ifadesiyle Türk Milleti’ne kurulan büyük suikasttır. Lozan Anlaşması ile Kürdistan ve Büyük Ermenistan hayali bitmiştir. Anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur. Tapu delme hareketine Ermeni diasporasına çok yakın olan bazı Türk akademisyenlerin katkıda bulunması üzücüdür. Tüm bu çabalara rağmen Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Anlaşması ile garanti altına alınan tapuyu deldirmeyecek güçtedir ama Türkiye’ye yönelik sistematik saldırılara mutlaka organize bir şekilde cevap verilmelidir. Lozan Anlaşması 100 yıl sonra 2023’de sona erecek diyenlerin amacı, bilmeden Sevr Anlaşması’nı geri getirmek isteyen Ermeni diasporasına hizmet etmektir.
Türkiye; zaman geçirmeden diplomatik adımlar atarken, konunun hukuki, psikolojik ve finansal bütün bağlantılarını ele alıp “somut ve uygulanabilir” bir programı acilen devreye sokmalı, ABD Kongresi’ne özel bir heyet gönderilmeli, tasarılara imza atan senatör ve milletvekillerinin adreslerine konuyu aydınlatıcı bilgiler taşıyan mektuplar gönderilmelidir. ABD Kongresi’nde Ermeniler bu defa başarılı olurlarsa, bu, Türkiye Cumhuriyeti açısından çok büyük bir sıkıntı doğurabilir. Bu konu her 24 Nisan’da Türkiye’nin gündemine oturtulmamalıdır. Bunun için yumurta kapıya gelmeden önlem alınmalıdır. Yukarı da ABD’de yapılan girişimleri Türkçeye çevirmeden orijinal olarak verdim ki, yetkililer ABD ne oluyor diye arayıp zaman kaybetmesinler. Yeni neslin konuya sahip çıkması için YÖK’ün devreye girmesi sağlamalıdır. Bu konuda YÖK’e sunduğum teklif konusunda YÖK’ten olumlu cevap alamadığımı belirtmek isterim.
Sözde Ermeni soykırımı iddialarına ciddi ve Türkiye lehine verilmiş kararlar ile karşı çıkılmaz ve sözde Ermeni soykırım muhiplerine somut deliller ile cevap verilmezse, sonuç alınamaz.
Bunun için polemik nitelikli yaklaşımları bırakarak “hukuk, yargı ve tarih” arasındaki bağlantıları irdeleyerek çalışma yapmak gerekir. Bunu bir kişi yapamaz. Bu, bir ekibin işbölümü ile yapması gereken bir çalışmadır. Çalışmada felsefeciler dahil, çeşitli uzmanlara ihtiyaç vardır. Bunun için YÖK tüm üniversitelerde Ermeni Araştırmaları Enstitüleri kurmalıdır. Ortaya çıkacak sonuçlar dış politikayı yöneten makamlara ulaştırılmalıdır. Resmi söylemlerde “bu konuyu tarihçilere bırakalım“ görüşü ile sonuç alınamaz.
Tarihçiler belge ve bilgilere dayanarak “fiilin varlığını” (actus reus) belirleyebilirler. Bu durumda fiil belirlenir. Fakat tarihçinin bir eylemin, bir haksız fiilin hukuki tanımlama yapma yetkisi yoktur. Eylemin fiilen kendisini oluşturan “actus reus” ile o eyleme soykırımıdır denmesini sağlayan “dolus specialis” (özel kasıt) arasındaki hukuki bağlantıyı siyasal söyleme geçirerek yerleştirmenin yöntemini bulmak gerekir. Bu fark, Uluslararası Adalet Divanının kararlarında da vardır. Başbakan Erdoğan 1915 dönemindeki tehciri ve trajik olayları (actus reus) kabul etmiştir.
1915 olaylarından toplumun çeşitli etnik ve dinsel kesimleri faklı derecede etkilenmiştir. Karşılıklı “mukatele” (öldürme) gerçektir. Fakat Türkiye bunu yeterince anlatamamaktadır. Ölenler sadece Ermeniler değildir. Ölen Türkleri kimse hesaba katmamaktadır. Osmanlı ordularının Doğu Anadolu’da Rusya karşısında yenilmesinden sonra Çanakkale Savaşlarının başlaması ve İstanbul’un tehlike altına girdiği bir dönemde Ermeniler düşman saldırılarına paralel olarak eylemlerini genişletmişlerdir. Bu dönemde Zeytun, Bitlis, Muş ve Erzurum’un ardından Van isyanı patlak vermiş, Müslümanlara yönelik katliamlar artmıştır.
Bir diğer konu, nedensellik ilişkisinin yeterince anlatılamamış olmasıdır. Türkiye “actus reus” u kabul etmektedir. Hukuken bu kabul, Fransa’nın Cezayir ve Ruanda’da yaptığı gibi bir soykırım değildir. AİHM Perincek-İsvicre ve Uluslararası Adalet Divanı’nın Sırbistan-Bosna Sırbistan – Hırvatistan kararlarını ciddi şekilde incelemek gerekir. Karşı görüş, bu kararlara göre oluşturulmalı ve hukuksal temele dayanmalıdır. Görüş, polemik ağırlıklı bir formda değil, bilimsel yanı ağır basan bir şekilde oluşturulmalıdır.
Buna rağmen Ermeniler sözde soykırımı savunmaktan vazgeçmezler. Çünkü 1915 olayları özellikle diasporada yaşayan Ermenileri birbirine bağlayan bir araç haline gelmiştir ve bundan maddi ve siyasi kazanımlar da sağlamaktadırlar. İsviçre mahkemesinin de altını çizdiği gibi kamu oyunda oluşmuş bulunan kanı, Ermenilerin arkalarından güçlü bir rüzgar olarak esmektedir. Türkiye bilimsel verilere dayanan karşı görüş oluşturabilirse, tarafsız üçüncü kişilerde soru işaretleri yaratabilir.
Perinçek Kararı’ndan sonra (Case Of Perincek V. Switzerland (Application No. 27510/08) Judgment Strasbourg 15 October 2015. This Judgment is Final But May Be Subject To Editorial Revision) AİHM yeni bir karar daha alarak Türkiye’nin tezlerini haklı çıkarmıştır. Sözde Ermeni soykırımının tanınması aleyhine verilen AİHM’nin 28 Kasım 2017 tarihli Mercan ve diğerleri kararı, (Affaire Mercan et Autres C. Suisse, Requête No 18411/11) İsviçre’yi mahkum ederek Avrupa’da uluslararası hukuka saygılı hakimlerin bulunduğunu göstermiştir. {“itemid”:[“001-178955”]}
Fransa Anayasa Mahkemesi de Yahudi soykırımı ile sözde Ermeni soykırımının aynı şey olmadığını, çünkü Ermeni soykırımında bir mahkeme kararının bulunmadığını belirlemiştir. Böylece, Ermeni soykırımı yasası ile ilgili Fransız Parlamentosu’ndan gelebilecek bir yasanın önünü kapatmış, daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği Perinçek Kararı tanınmıştır. Sözde soykırımı yasa ile tanıyan ülkeler; Fransa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Uruguay ve Arjantin’dir.
Ermenistan’ın 2 Mart 2018 tarihinde seçilen dördüncü Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan, Soykırım Suçuna Karşı Global Forum’daki konuşmasında 21’inci yüzyılda dünyada hızla gelişen kötü ya da iyi olayların arttığını ve kök saldığını şöyle açıklamıştır: “İnsanlık tarihinin binlerce yıl süren zaman içinde hem aydınlık zaferler ve hem de var olan kötülüğün kanıtı niteliğinde olaylar yaşandı. Siyah ve Beyaz, Aydınlık ve Karanlık arasındaki mücadele devam ediyor.” Sarkisyan siyah ile Türkiye’yi, beyaz ile Ermenistan’ı kastetmektedir. Bu ortamda “Birinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı şartlarında hayatını kaybeden milyonlarca Osmanlı vatandaşına Allah’tan rahmet niyaz ediyorum” demek, Ermeniler tarafından katledilen Türk diplomatlarının ve de Türklerin ruhunu acaba rahatsız etmez mi?
İtalya ve Fransa’daki gelişmeler önemlidir ama ABD’de onlardan çok daha önemli bir çıkış muhtemelen 24 Nisan’da yapılacaktır. Türklere yönelik iftiralarla dolu Benny Morris ile Dror Ze’evi’nin kitabının piyasaya çıkış tarihinin 24 Nisan olması anlamlıdır. Yayın tarihinin 24 Nisan olarak belirlenmesi, Türkiye’ye yönelik uluslararası karalama kampanyasının bir parçasıdır. Geçen yıl Trump tüm baskılara rağmen “soykırım” dememişti. (Nunes calls it ‘Armenian Genocide,’ but Trump carefully avoids that word in statement, April 24, 2018,
Yalanlarla Türkleri karalayan Ermenilere ve Ermeni muhiplerine aşağıdaki soruların yönlendirilmesi ve cevaplarının alınması, meydanın Ermenilere boş bırakılmamasını sağlayacaktır.
- Soykırımının Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 1948 Konferansı’nın 1000 sahifelik tutnaklarını ve de Lahey Mahkemesi’nin Sırbistan – Hırvatistan kararını neden okumadınız?
- Fransa’ya; Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Sevr Porselen Müzesi’nin önüne sözde Ermeni soykırım anıtı dikilmesini “Biz Lozan’ı tanımıyoruz, Sevr geçerlidir, çünkü Sevr’de büyük Ermenistan vardır” görüşünden hareket ettiğiniz için mi anıt dikilmesine izin verdiniz sorusu yöneltilmelidir. Bu durum NATO’da müttefikimiz olan Fransa’ya yakışmamaktadır. Çünkü burada gizli bir amaç vardır ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne Sevr’e atıf yapıldığı için saldırı söz konusudur.
- Ermeni ASALA terör örgütünce 24 Ekim 1975 tarihinde Paris Büyükelçimiz İsmail Erez ve şoför Talip Yener’in şehit edilmesini neden önleyemediniz sorusu devamlı gündemde tutulmalıdır.
Milliyet, 25 Ekim 1975
- Ermeni terör örgütü ASALA militanlarınca şehit edilen kaç Türk diplomatı olduğundan haberiniz var mı?
- Fransız yazar Yves Benard’ın Aralık 2017’de yayınlanan kitabında yazar, “Ermeni soykırımı yoktur” tespitinde bulunduğunu biliyor musunuz?
- Benard’ın “Soykırım yoktur, iki taraf içinde katledilmişler vardır. Şuna ikna oldum ki aslında Türkler, Ermenilerden daha fazla katliam kurbanı olmuştur” tespitine ne diyorsunuz?
- Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’nin Türkler ve Ermeniler: Osmanlı Devletinde Milliyetçilik ve Çatışma kitabını okudunuz mu?
- McCarthy’nin “Bundan dolayı Ermeniler soykırım iddiasını kendilerini bir arada tutacak bir bağ olarak görüyorlar. ‘Ne acılar çektik’ demek böyle bir bağ ve kendilerini bu acı üzerinden tanımlıyorlar. Tabii daha başka pek çok neden var. Kendi hikayelerinden, propagandalarından başka bir şey duymadılar, bu yüzden de Türklerin kötü olduğunu düşünüyorlar. Çünkü aslında onlara hep onların kötü olduğu söylendi” tespiti hakkında ne düşünüyorsunu
- Fransız Avukat Georges de Maleville’in, Osmanlı vatandaşı Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı başlar başlamaz Çarlık Rusya’sına karşı savaşan Osmanlı ordusunu arkadan vurduklarını ve bu bölgelerdeki Ermenilerin bu sebeple Osmanlı sınırları içinde Suriye’ye göç ettirildiklerini, bunun kaçınılınız bir önlem olduğunu açıkladığını biliyor musunuz?
- Büyükelçi Henry Morgenthau Sr.’ın torunu Robert M. Morgenthau’nun AİHM’nin Perinçek ve 28 Kasım 2017 tarihli Mercan ve diğerleri kararlarına (Affaire Mercan et Autres C. Suisse, Requête No 18411/11) rağmen sözde Ermeni soykırımdan söz etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İsviçre Federal Mahkemesi’nin Perinçek lehine verdiği 25 Ağustos 2016 tarihli bozma kararını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi’nin 16 Aralık 2013 tarihli, AİHM Büyük Dairesi’nin 15 Ekim 2015 tarihli kararlarını neden okumadınız?
- 1915 olaylarının Yahudi soykırımı ile aynı sınıflama içinde olmadığını, 1915 olaylarında soykırım suçunun işlendiği konusunda mahkeme kararı bulunmadığını bilmiyor musunuz?
- 1948 BM Sözleşmesine göre, soykırım suçuna hükmetme yetkisinin sadece suçun işlendiği ülke mahkemesinde ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde olduğundan haberiniz yok mu?
- Yalanlarla dolu hatıralarını ABD’ye döndükten sonra Büyükelçi Morgenthau’nun Hatıraları (Ambassador Morgenthau´s Story, adı altında yayınlayan, 27 Kasım 1913 tarihinde İstanbul’a gelen, 26 ay görev yaptıktan sonra 1916’da ABD’ye dönen Başkan Wilson’a “Hükümetin savaş politikası adına bir zafer kazanmamız ve bunun için de her türlü yasal yol ve imkana başvurmamız gerekmektedir” diyen ve ABD Büyükelçisi olarak 1915-1916 yıllarında İstanbul’da görev yapan Henry Morgenthau’nın yazdıklarına inanıyor musunuz?
- Mavi Kitap olarak bilinen, ilk baskısı 1916 yılında Londra’da yapılan The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire 1915-16 (Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yönelik Eylemler 1915-16) isimli kitabın bir Ermeni propaganda aracı olduğundan haberiniz var mı?
- Kitabın özgün baskısında yer alan, “Documents presented to Viscount Grey of Fallodon Secretary of State for Foreign Affairs by Viscount Bryce with a preface by Viscount Bryce” (Viscount Bryce’ın Önsözüyle Viscount Bryce Tarafından Devlet Dışişleri Sekreteri Fallodon Viscount Grey’e Sunulan Belgeler) açıklaması konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Mavi Kitap’ın 1916’da İngiliz Parlamentosu’nun onayıyla savaş propaganda bürosu durumundaki Wellington House tarafından hazırlatıldığını biliyor musunuz?
- Tarihçi Arnold J. Toynbee, bunun bir propaganda kitabı olduğunu anlayınca pişmanlığını dile getirdiğini ve “fark etseydim, bu projede yer almazdım” dediğini, Mavi Kitap’ın doğruluğu konusunda şüpheli açıklamalarda bulunduğundan haberiniz var mı?
- Toynbee, hatıralarının son kısmında Türklerin masumiyetine inandığını ve yaptığından pişman olduğunu vefatından önce dile getirmiştir. Mavi Kitap, günümüzde Ermeni sorununda Türkiye aleyhine kullanılmaktadır. Ermeni yalanlarına çok sayıda Türk ve yabancı araştırmacı karşı çıkmışlardır. (Many Scholars Challenge The Allegations Of Genocide: Part III, Ergun Kirlikovali on July 10, 2009 Bunlardan haberiniz var mı?
- Rusya’nın destek ve kışkırtmalarıyla örgütlenen Ermeni çetelerinin 1890 yılından itibaren bağımsız bir Ermeni devleti kurmak amacıyla Osmanlı yönetimine karşı ayaklandığını, Ermenilerin yaşadığı yerlerde isyan hareketlerinin artmasıyla güvenlik sorunları ortaya çıktığını, Osmanlı Hükümeti’nin güvenliği sağlamak amacıyla 27 Mayıs 1915 tarihinde Sevk ve İskan Kanunu’nu çıkardığından haberiniz var mı?
- Torun Henry Morgenthau’nun 25 Ocak 2018 tarihinde WSJ gazetesinde yayınlanan yazısındaki “Hitler Polonya’yı 1939’da işgal etmeye başladığında komutanlarına merhametsizce Yahudi erkek, kadın ve onların çocuklarına ölüm emri verdi. Kim bugün Ermenilerin yok edilmesinden söz ediyor? ABD’nin müttefiki olan Türkiye tarihiyle yüzleşmeyi hala reddediyor” yalanına karşı Hitler’in böyle bir sözünün olmadığını biliyor musunuz?
- “1,5 milyon kadar Ermeni katledildi. Benim için bu tarih, tarih kitaplarıyla sınırlı değil. Büyük babam Henry Morgenthau, katliam başladığında Başkan Wilson’un Osmanlı İmparatorluğu’nun büyükelçisiydi” sözüne karşı 1,5 milyon Ermeni’nin katledildiği iddiasının gerçek olmadığını bilmiyor musunuz?
- Aşağıda o yıllardaki Ermeni nüfusun Batılı kaynaklara göre dökümü vardır. Bu durumda Ermeni nüfusunda daha fazla Ermeni nasıl oluyor da katledilebiliyor?
Kaynak:
·
- Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğunu tarihe gömen Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki seramik müzesinin önüne Ermeniler tarafından 8 Mart 2001 tarihinde Ermeni soykırım anıtı açılmasına izin veren ülke olduğunu biliyor musunuz?
- Anıtın üzerinde “1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından Birinci Dünya Savaşı’nda soykırıma uğratılan 1,5 milyon Ermenin anısına” yazısındaki 1,5 milyon rakamının Auschwitz- Birkenau toplama kampının önündeki anıttan çalındığının farkında mısınız? (1,5milyon Yahudi 1,5 milyon Ermeni olmuş)
- Auschwitz- Birkenau toplama kampının girişine yazılan cümle şudur: “Arbeit Macht Frei.” (Çalışmak Özgürlük Getirir) Minik bir çocuğun küçücük ayaklarıyla toprağı sürüyerek, annesinin avcunun içinde sımsıkı kavranmış eliyle, gözlerini kırmızı tuğlalara dikip, güya özgürlüğe adımını attığı bu kapıdan bir daha çıkmamak üzere kendisiyle birlikte 1,5 milyon Yahudi’nin girdiğinden ve fırınlarda yakıldığından haberiniz var mı?
- Hitler’in 22 Ağustos 1939 tarihindeki konuşmasında Ermenilerden söz ettiği ileri sürülen paragrafın doğru olmadığını hocam Prof. Dr. Türkkaya Ataöv’ün 1984 yılında yayınlanan Hitler and the Armenian Question / Hitler et la Question Armenienne kitabında açıkladığını bilmiyor musunuz?
- Hitler’in Ermenilere ilişkin böyle bir sözünün bulunmadığını, Nüremberg yargılama dosyalarından ilgili belgelerde olmadığını, Ataöv’ün “The Armenian Question: Conflict, Trauma and Objectivity” başlıklı yazısında konuyu açıkladığının farkında mısınız? )
- Cengiz Özakıncı’nın “ABD Soykırım Anıt Müzesi’nde Türkiye’yi Suçlayan Sahte Hitler Yazıtı” kitabında Hitler’in bu sözünün olmadığını okumadınız mı?
- Rahmetli Şükrü Server Aya’nın Hitler’e atfedilen “Bütün olanlardan sonra, kim bugün Ermenilerin yok edilmesinden söz ediyor?” sözlerinin uydurma olduğunu, The Genocide of Truth (İstanbul Ticaret Üniversitesi yayınları, 2008, s.366), Soykırım Tacirleri (Derin Yayınları, Ocak 2009, s.205-206), The Genocide of Truth Continues, (Derin Yayınları, Aralık 2010, s.249-270) başlıklı kitaplarında açıkladığını bilmiyor musunuz?
- Louis P. Lochner’in What About Germany adlı kitabında Hitler’in “Gücümüz, hızımız ve acımasızlığımızdadır. Cengiz Han, milyonlarca kadın ve çocuğu önceden tasarlayarak ve iç huzuruyla katliama sürükledi. Bugün tarih onu yalnızca büyük bir devlet kurucu olarak görüyor. Zayıf Avrupa uygarlığının benim için ne diyeceği umurumda değil. Eleştiri için tek söz edeni bile infaz etmeleri için idam mangasına emir verdim. Savaş hedefimiz belirli hatlara ulaşmak değil, düşmanın fiziksel olarak yok edilmesidir. Polonya dili türevi konuşan her çocuk, kadın ve erkeği acımaksızın öldürme emrini uygulamak üzere Doğu’ya ölüm mangalarımın gitmesini ben emrettim. Bize gerek duyduğumuz yaşam alanını (lebensraum) kazandıracak olan yalnızca budur. Bütün olanlardan sonra, kim bugün Ermenilerin yok edilmesinden söz ediyor?“ açıklamasının büyük bir yalan olduğunun farkında mısınız?
- Aynı konuşmanın Amerikan askerlerince Nazi belgeleri arasında ele geçirilen metninde ve savunma kanıtı olarak sunulan diğer belgelerde Hitler’in böyle bir sözünün olmadığını bilmiyor musunuz?
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan iken 23 Aralık 2011 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye Cezayir soykırımını hatırlatmış olduğunu da mı bilmiyor musunuz?
- Fransa Anayasa Mahkemesi’nin Yahudi soykırımı ile sözde Ermeni soykırımının aynı şey olmadığını, çünkü Ermeni soykırımında bir mahkeme kararının bulunmadığını, Ermeni soykırımı yasası ile ilgili Fransız Parlamentosu’ndan gelebilecek bir yasanın önünü kapattığını, daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği Perinçek Kararını tanıdığını, kararın Türkiye’yi soykırımla suçlayan 29 Ocak 2001 tarihli yasayı iptal etmediğini, fakat Danıştay’ın (Conseil d’Etat) 19 Kasım 2015 tarihli kararının hatalı olduğunu belirlediğini bilmiyor musunuz?
- Sevr Müzesi’nin önüne, sanki Fransa’da başka bir yer yokmuş gibi anıt dikilmesine izin veren Fransa Ermenilere göz kırpmakta ve şu mesaj vermektedir: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Lozan Anlaşması’nı tanımıyoruz. Bizler Sevr Anlaşması’nın yürürlükte olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü Sevr’de büyük Ermenistan vardır.” Bu yorum sizce doğru mudur?
- Fransa, 24 Nisan 2003 tarihinde Paris’in en merkezi yeri olan Kanada Meydanı’na Gomitas Sogomonyan ( Ermenice Soğomon Kevork Soğomonyan ya da Komitas Vartabed) adına sözde Ermeni kin anıtı dikilmesini onaylamıştır. Azerbaycan’ın, Fransa’nın hiçbir yerinde Ermeniler tarafından Hocalı’da yapılan soykırımı ile ilgili bir anıt dikemediğinin farkında mısınız?
- Anıtı dikilen Gomitas’ın soykırımla ilgili bir eylemi olmamıştır. Gomitas, Ermeni ulusal müzik okulunun kurucusu olup, rahip, müzikolog, besteci, aranjör ve koro şefidir. 8 Ekim 1869 tarihinde Kütahya’da doğmuş, 22 Ekim 1935’de Fransa’da Villeiuif’de ölmüş, Ermenistan’da defnedilmiştir. Gomidas, 4000’e yakın Ermenice, Kürtçe, Arapça ve Türkçe halk şarkısını notaya alarak bu şarkıların günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Gomidas’ın verdiği konserlere katılanlar arasında Talat Paşa ve Enver Paşa, Şehzade Mecid Efendi de vardır. “Ben bir Türk’üm dinim cinsim uludur, Özüm sinem áteş ile doludur” diye başlayan şiirin yazarı Mehmed Emin Yurdakul’un, tutuklanan Gomidas’ın serbest bırakılıp İstanbul’a getirilmesini sağladığını bilmiyor musunuz?
- Gomidas, Jön Türkler ve saray çevresine yakın olmasına rağmen 24 Nisan 1915’de tutuklanır ve hayatı Fransa’da son bulur. Türk Müziği’nde tarih boyunca bestekar olarak isim yapmış çok sayıda Ermeni müzisyen vardır. Bimen Şen, Udi Hırant, Kemani Tatyos, Artaki Candan, Nikoğos Ağa, Asdik ve Boğos Efendiler, Kemani Serkis, Nubar Tekyay, Udi Apet, Levon Hancıyan, Udi Arşak ve Hampartsum Limoncuyan bunların en tanınmışlarıdır. Heykeli dikilen Gomidas’ın da bu müzisyenler arasında olduğunu neden bilmiyorsunuz?
- Gomidas’ın 1915 yılının Mart ayının sonlarında Türk Ocağı’nda verdiği konserden önce Hamdullah Suphi kendisinden övgüyle bahsetmiştir. Paris’in merkezinde, turistlerin yoğun olarak ziyaret ettikleri parka dikilen Gomidas heykelinin kaidesine “soykırım” yazılmasının Murat Bardakçı’nın da belirttiği gibi Gomidas’a yapılan büyük saygısızlık olduğunu biliyor musunuz?
- Fransa, Paris Büyükelçiliğimizin bulunduğu Paris’in en küçük sokağına (148 m. uzunluk, 15 m. genişlik) Ankara (rue d’Ankara) adını vermiştir. Fakat Türkiye, Ankara’nın en güzel caddelerinden Paris Caddesi’nin (2,5 km) adının bir küçük sakağa verilmesi konusunu gündemine almamış, seçimlerde adaylardan hiçbiri bu konuya değinmemiştir. Paris’te bir de Rue de Constantinople caddesi vardır ama İstanbul caddesi yoktur. Bu cadde üzerinde 100 m2’lik bir daire ortalama fiyatı 6,5 milyar TL’dir. Bunun farkında mısınız?
- Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Hocalı katliamının sorumlusu birliklerin başındaki iki liderden biridir ve katliam emirlerini veren kişidir. Sarkisyan’ın, İngiliz araştırmacı Thomas de Wall ile yaptığı röportajda “Azerbaycanlılar Ermenilerin sivil halka karşı katliam yapmayacağını düşünmekteydiler. Biz bunu Azerbaycanlılara şaka yapmadığımızı göstermek amacıyla ibret olsun diye yaptık. (He told me: “Before Khojalu, the Azerbaijanis thought that they were joking with us, they thought that the Armenians were people who could not raise their hand against the civilian population. We needed to put a stop to all that. And that’s what happened. And we should also take into account that amongst those boys were people who had fled from [the anti-Armenian pogroms in] Baku and Sumgait.) ) dediğini biliyor musunuz?
- Dünya basınının Hocalı katliamı ile ilgili değerlendirmelerinden haberiniz var mı? “Ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.” For The Sake of Cross, s. 62-63. “Ermeniler Hocalı’ya saldırdılar. Bütün dünya tanınmaz hale getirilmiş cesetlere tanıklık etti. Azerbaycanlılar çok sayıda insanın öldürüldüğünden haber vermekteler.” Krua l’Eveneman Paris, 29 Şubat 1992. “Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etmiştir.” Sunday Times,1 Mart 1992.“Ermeniler Ağdam’a doğru giden orduyu kurşun yağmuruna tutmuştur. Azeriler 1200 kadar ceset saymış. Lübnanlı kameraman, ülkesinin zengin Ermeni Taşnak lobisinin Karabağ’a silah ve asker gönderdiğini onaylamıştır.” Financial Times, 9 Mart 1992. “Birçok insan çirkin hale getirilmiş, masum kızın sadece kafası kalmış.” Times, 4 Mart 1992. “Video kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu.” İzvestiya, 4 Mart 1992. “Ağdam’da bulunan yabancı gazeteciler Hocalıda öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş , tırnakları çıkarılmış 3 kişi görmüşlerdir.” Le Monde, 14 Mart 1992. “Binbaşı Leonid Kravets: Ben şahsen tepede yüz civarında ceset gördüm. Bir erkek çocuğun kafası yok idi. Her tarafta acımasızca öldürülmüş kadın, çocuk ve ihtiyar vardı.” İzvestiya, 13 Mart 1992.
- BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 2, 3, 5, 9 ve 17’nci maddelerinin ihlal edilmesinden sorumlu olarak Hocalı katliamını gerçekleştirenler neden yargılanmamıştır?
- Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’nin 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nin 12’nci maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslararası alanda kabulünün sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir” Bundan haberiniz var mı?
- Ermenistan Parlamentosu, 23 Eylül 1991 tarihinde aldığı bağımsızlık kararında “Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’ne sadık kalacağını” açıklamış ve taahhüt etmiştir. 1995 yılında kabul edilen Ermeni Anayasası’nda “Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirisi’ndeki ulusal hedeflere bağlı kalacağı” anayasa hükmü olmuştur. Soykırım yalanının uluslararası alanda tanınmasının Ermenistan’ın dış politika hedefi olduğu belirtilmiştir. Bunların doğruluğundan şüpheniz var mı?
- Erivan´da yapılan Gelişen Ermenistan Partisi’nin 4’ncü Kurultayına katılan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, “Bağımsızlık Karabağ halkının seçimidir. Uluslararası hukuk dahi bu konuda farklı yaklaşım ortaya koyamaz” demiştir. Ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye’nin 12 ili yer almıştır. Ermenistan Milli Marşı’nda “Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün” yazılıdır. Bunlardan haberiniz var mı?
- Karabağ’da katliam yapan Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’dır. Sarkisyan, İngiliz yazar Thomas De Waal’a, “Hocalı’dan önce Azeriler bizim şaka yaptığımızı sanıyordu, Ermenilerin sivil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu- stereotipi- (zeka geriliği) kırmayı başardık” diyen kişidir. Bu konudaki düşünceniz nedir?
- Fransa, Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları soykırımı görmezse, inandırıcı olmaz. Eski ASALA (Ermeni terör örgütü ASALA’nın askeri kanadının 1981 yılında Güney Kıbrıs’a geçtiğini Kuznetsov açıklamıştır) eylemcilerinden Monte Melkonian Hocalı’ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonian’ın ölümünden sonra Markar Melkonian kardeşinin günlüğünü Benim Kadeşimin Yolu (My Brother’s Road: An American’s Fateful Journey to Armenia, I. B.Tauris,2005) isimli kitapta Hocalı katliamı için şunları yazmıştır: “Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.” Büyük Ermenistan idealistlerinden ve İnterpol tarafından aranan Zori Balayan 1995 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995) kitabında (s. 260-262) Hocalı’da soykırımın yapıldığını itiraf etmiştir: “Arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından ve karnından derisini Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğu için hümanist idim, buna rağmen Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.” Bu yazılanlar hakkındaki düşünceniz nedir?
- Avrupa Konseyi Parlamenterler Konseyi’nin 31 üyesi tarafından (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 İngiltere, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya, 1 Makedonya, 1 Norveç, 1 Polonya) imzalanan, “Ermeniler tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin yer aldığı ve 19’ncu yüzyılın başlarından bu yana Ermeniler tarafından Azerilere karşı işlenen katliamları soykırım olarak tanımaya adım atılması gerektiğini belirten 324 No.lu bir bildiri yayınlandığını biliyor musunuz?
- Hocalı’daki katliamı görmek istemeyip “sözde” Ermeni soykırımını Türkiye’ye kabul ettirmek isteyenler, yukarıda söz ettiğim Ermeni isyanlarını konu alan ve Amerikalı yönetmen Philip M. Callaghan tarafından çekilen Ermeni İsyanı 1894-1920 belgeselini izledikten sonra acaba ne derler?
- Günümüzde Birleşmiş Milletlere üye 193 ülke vardır. Sözde Ermeni soykırımını yasa ve parlamento kararıyla kabul eden, bu durumu tartışan ve kısmen 1915 olaylarını soykırım olarak kabul eden 29 ülke bulunmaktadır. 19 ülke meclis kararıyla, 4 ülke yasayla ve toplamda 29 ülke 1915 olaylarını soykırım olarak tanımaktadır ama büyük çoğunluk böyle düşünmemektedir. Acaba sebebi sizce nedir?
- Osmanlı belgeleri incelendiğinde Dahiliye Nezareti’nin 24 Nisan 1915 tarihli genelgesi üzerine, İstanbul’da Taşnak, Hınçak ve Ramgavar komitelerine mensup Ermenilerin tutuklanmıştır. 1916 tarihli Osmanlı yayınında İstanbul’da ikamet eden 77.735 Ermeni’den ihtilal hareketlerine katılan 235 kişinin tutuklandığı, diğerlerinin huzur ve rahat içinde iş ve güçleriyle meşgul olduklarından haberiniz var mı? (Ermeni Komitelerinin Amal ve Harekât-ı İhtilaliyyesi, 1332, s. 242).
- İstanbul’da 24 Nisan genelgesini izleyen günlerde yapılan aramalarda 19 adet mavzer, 74 adet martin, 111 adet vincester, 96 adet maniher, 78 adet gıra, 358 adet filovir silahları ile 3.591 adet tabanca 45.221 tabanca mermisi vb. çok sayıda silah da yakalandığını biliyor musunuz? (Bu silahlar daha sonra Osmanlı ordusunun ihtiyacına binaen askeri silah ve mühimmat depolarına teslim edilmiştir ( BOA. DH. EUM. 2. Şb. 16/48).
- Eylül 2017’de Avrupa Akademisi ve Lepsiushaus Potsdam Üniversitesi Berlin’de Ermeni Soykırımı İçin Avrupa Yaklaşımları (Past in the Present European Approaches to the Armenian Genocide) konulu bir Çalıştay düzenlemiştir. Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi (Workshop on Armenian-Turkish Scholarship: WATS) toplantılarına sözde Ermeni soykırımını onaylayan akademisyenler katılmaktadır. Çalıştay’a aksi düşüncede olan biri olarak ben de katılmak istedim ama kabul edilmedim. Gerekçenin “yer darlığı” olduğunu biliyor musunuz?
- Ohannes Kaçaznuni’nin Taşnak Partisi’nin Yapacağı Birşey Yok (Kaynak Yayınları, 2005) kitabından haberiniz var mı? Kitap, 1915 yılında Ermeni isyanlarını örgütleyen Taşnak Partisi’nin Başkanı ve 1918 yılında Erivan’da kurulan Ermenistan’ın ilk Başbakanın 1923 yılında partisinin Bükreş’te toplanan kongresine sunduğu raporu Ermenilerin insanlık dışı katliam yaptıkları kitapta yer aldığı için Ermenistan’da yasaklanmış, İngilizce baskıları da Batı kütüphanelerinden toplatılmıştır. Bu konudaki görüşünüz nedir?
- Çalıştay’a katılan Zeynep Türkyılmaz’ın Kaliforniya Üniversitesi’nde (University of California at Los Angeles-UCLA) eğitim aldığını, bu üniversitenin Atatürk’ü, ayaklarının altında bir kız çocuğu cesediyle poz vermiş olarak gösteren ve üzerine “İnkarın Yüzü” (Face of Denial) yazan dokümanı montajlayarak yayınlayan üniversite olduğunu neden bilmiyor musunuz?
- Sözde Ermeni soykırımını Türkiye’ye kabul ettirmek isteyenler, Ermeni isyanlarını konu alan ve Amerikalı yönetmen Philip M. Callaghan tarafından çekilen Ermeni İsyanı 1894-1920 belgeselini izlemelidirler. Bu belgesel youtubedan silinmiştir. Acaba sebebi sizce ne olabilir? (video kullanılamıyor, Ermeni İsyanı 1894-1920 belgeseli adresinden izlenebilir. (57 dakika)
- AİHM’nin 7 kişilik bir dairesi tarafından Perinçek lehine verilen karar sonrasında, temyiz başvurusu üzerine 17 kişilik Büyük Daire’nin yeniden görüştüğü davanın 28 Ocak 2015 tarihinde sonuçlandığını biliyor musunuz?
- Duruşmanın Perinçek v. Switzerland (No. 27510/08) Grand Chamber hearing – 28 January2015 https://www.echr.coe.int/Pages/home.aspx?p=hearings&w=2751008_28012015&language=lang&c&py=2015 linkinden izlenebileceğinin farkında mısınız?
Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımı yapmakla devamlı suçlayan Fransa’nın nasıl bir ülke olduğunu biliyor musunuz?
- Fransa, dönemin Türk büyükelçisi tarafından terk edilen ülkedir. Eski Dışişleri ve Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık 1968’lerde Paris Büyükelçisi’dir. Fransa’daki Ermenilerin kışkırtıp dayatması sonucu Marsilya’da yapılacak Ermeni soykırımı anıtına karşı çıkar. Anıtın açılış törenine Fransız hükümetinin resmen katılmamasını ister. Ancak anıtın açılışına Fransız bakanlardan birinin katıldığını görünce sabrı taşar ve Ankara’ya sorma gereğini dahi duymadan Paris’i terk edip Ankara‘ya döner, gelişmelere karşı dik bir duruş sergiler. Hemingway’in “Cesaret, olaylar karşısında gösterilen zarafettir” sözüne sadık kalır.
- Fransa, Ruanda’da 1994 yılında yaklaşık 800 bin kişinin öldürüldüğü soykırıma bulaşmış bir ülkedir. Fransa’yı soykırımı katılmakla suçlayan Ruanda hükümeti, raporda 33 Fransız siyasi ve askeri yetkilinin adalet önüne çıkarılmalarını istemiştir. Fransa’nın soykırımdaki rolünü araştırmak için Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan bağımsız komisyon tarafından yayımlanan 500 sayfalık raporda, “Fransız desteğinin siyasi, askeri, diplomatik ve lojistik doğasının bulunduğu” ifade edilmiştir.
- Fransa, Terry George’ın 2004 yapımı Otel Ruanda filminde geçen olayları inkar eden ülkedir.
- Fransa, Cezayir’de gerçekleştirdiği soykırımın hesabını henüz verememiştir. Önceki Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy 2006’da Cezayir’e yaptığı bir ziyarette “Babalarının yanlışları için oğulların özür dilemesi beklenemez” sözleriyle Fransa’nın Cezayir’de işlediği insanlık suçlarını tanımayacağını söylemiştir. Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” şeklinde açıklamada bulunmuştur. (Le Figaro, 12 Ocak 1998)
- Fransa, sözde Ermeni soykırımı anketi yapan bir ülkedir. Ankette yeni bir Ermeni soykırımı yasası gerekli mi diye sorulmuştur. ) Ankette 274.555 oy kullanılmıştır. Oyların yüzde 52’si yeni bir sözde Ermeni soykırım yasasının çıkarılmasından yanadır.
- Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni 22 Ocak’ta Afrin konusunda acil toplantıya çağıran ülkedir.
- Fransa, Cumhurbaşkanı Gül’ün telefonuna çıkmayan Cumhurbaşkanına sahip bir ülkedir. Gül, “Savaşta bile cumhurbaşkanları birbirleriyle konuşurlar” diyerek nazik bir şekilde tepkisini göstermiştir.
- Fransa, Türkiye‘nin tüm itirazlarına rağmen Fransız Parlamentosu soykırım iddialarını inkar etmeyi suç sayan yasa teklifi 22 Aralık 2011 tarihinde kabul eden ülkedir. Oylamaya 577 milletvekilinin sadece onda birinin katıldığını biliyor musunuz?
Şimdiye kadar Batılı Hıristiyan ülkelerdeki sözde Ermeni soykırımına destek veren ülkelerden söz ettik. Şimdi Irak’taki Ulusal Dini Konsey Başkanı Şeyh Yusif El Nasri, Ermenistan’ın Irak Büyükelçisi Hrachya Poladyan’la yaptığı toplantıdaki açıklamasında, sözde Ermeni soykırımından söz ederek “Türkiye’nin Ermeniler’den özür dilemesi gerektiğini” söylemiştir.
Sözde Ermeni soykırımı konusunu tartışırken, El Nasri, Türk yetkilileri “kendi nesilleri için” özür dilemeye çağırmadan önce “Osmanlı İmparatorluğu’nda işlenen insanlık dışı suçunu” kınamıştır. El Nasri’ye, ülkedeki çeşitli etnik ve dini topluluklarla ilişkileri ilerletmeye adanmış bir hükümet organı olan Irak’taki Birlikte Olma ve Toplumsal Barış Daimi Komitesi üyeleri eşlik etmiştir. Bu duruma Türkiye’nin tepki vermemesi dikkat çekicidir. İşin bu tarafını Türkiye maalesef görememiş, ya da ihmal etmiştir.
Kaynak: , Iraq’s religious leader calls on Turkey to apologize for Armenian Genocide) Aynı sitede Garo Paylan’ın aşağıdaki talebi de yer almıştır. 12.04.2019 “Paylan calls for putting Armenian Genocide issue on Turkish parliament’s agenda”
Tüm bu sorular uluslararasında gündeme taşınmadığı, cevapları alınmadığı, Türkiye’nin sesini tüm dünyaya duyuracak İngilizce yayın yapan siteler oluşturulamadığı ve YÖK, tüm üniversitelerde Ermeni Araştırmaları Enstitüleri kurulmasını sağlamadığı sürece, Ermenilerin dünya kamuoyunu kandırmaya devam etmelerine engel olunamayacaktır. Aşağıda sayın Sadi Somuncuoğlu’nun basın bildirisi yer almıştır. Bu ve benzer bildirilerin 24 Nisan öncesi çoğalmasında ve ABD’deki ilgililere İngilizce olarak gönderilmesinde sonsuz yarar vardır.
Türk Milletine Çağrı: Haklıyız, Teslim Olmayacağız
1992 Azerbaycan Hocalı Katliamı24 Nisan yaklaştı. Batı dünyasında her zamankinden farklı bir hareketlilik var. Bugüne kadar ABD’de de, Ermeni taleplerine karşı çıkan Yahudi lobisi bu sefer tutum değiştirmiş. Bunda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına rağmen ABD’nin Golan tepelerini İsrail toprağı olarak tanıması da etkili. Bunda Başkan Trump’ın, Ermeni söylemini onaylama ihtimali halinde, İsrail ve Yahudi lobisinin desteğini peşinen alma hesabı seziliyor. Tel-Aviv Üniversitesi’nden iki yazarın Türkler milyonlarca Hristiyan’ı katletti saçmalığını dillendiren kitabının Harvard Üniversitesi Yayınevi tarafından bu ay yayımlanması da aynı yöne işaret ediyor. İtalya ile Fransa’nın Ermeni iddialarını onaylayan kararları Türkiye’nin daha ağır bir baskı altına alınmak istendiğini gösteriyor.
Tarihi çarpıtan, hakikatleri ters yüz eden, Ermeni iddialarını uluslararası istismar konusu yapan kampanyalar, dünya barışını, özellikle de bölgemizin güvenlik ve istikrarını daha da zora sokacaktır.
Bir yanıt yazın