Site icon Turkish Forum

Her Şey Makam – Mevki, Para – Pul Demek değildir…

At izi ile it izinin birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz… - 47450256 10158028358544691 8877830403084255232 n 1

At izi ile it izinin birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz…

Çok kritik aylar, günler, hatta saatler yaşıyoruz. Ülkemizin, halkımızın ve demokratik düzenin aleyhine durmadan yeni yeni planlar hazırlanıyor.

Kapalı kapılar arkasında sözler alınıp, sözler veriliyor. Tertipler düzenleniyor.

Çok endişe verici, çok tedirgin edici, çok tehlikeli bir ortam…

Günümüzde gazetelerin, TV’lerin, basın kuruluşlarının önemli bir kesimi “Emir eri, koltuk değneği” gibi görev yapıyor…

Bunların içinde savcılar, hâkimler, devlet memurları, sanatçılar, iş dünyasının patronları da var.

Üç paralık dünya malı, çıkar uğruna gururlarını, kişiliklerini, insanlıklarını ayakları altına alarak, paspas gibi çiğniyorlar…

Utanma sıkılma kalmadı.

Su gibi yalan söylüyorlar. Tehditler savuruyorlar. Şantajlar yapıyorlar. Çevrelerine korku salmaya çalışıyorlar.

Amaç; toplumu, halkı belirledikleri hedeflere doğru yönlendirmek, onlara dilediklerini yaptırmak…

Mal – mülk, makam – koltuk uğruna bunların gerçekleştiremeyecekleri kötülük yok…

Geleceklerini, çoluğunu çocuğunu, yakınlarını, onların düşeceği kötü durumları da düşünmüyorlar.

Tek hedefleri makam, mevki ve zenginlik…

Türkiye Cumhuriyeti büyük bir kuşatma altındadır bugün. Dincisi, tarikatçısı, yobazı sıkı bir işbirliği içerisinde, Atatürkçülere dört koldan saldırıya geçmiş, tüm güçleri ile yüklenmektedirler.

Savaş alanı Cumhuriyettir, Cumhuriyet ekonomisidir. Atatürk’tür…

Sahip oldukları parasal imkânları, maddi – manevi çıkarları terk etmek niyetinde değiller…

İşte bu nedenle, ihaleler, yatırımlar kenti İstanbul’u elden çıkarmamak için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar.

İstanbul onlar için şimdi “BEKA SORUNU” haline gelmiştir.

İstanbul’u yeniden almak, geçmişte olduğu gibi seçimleri kendi lehlerine çevirebilmek için; sandıkları, oyları, oy veren seçmenleri yapboz oyuncağına çevirdiler…

İstanbul Büyükçekmece’de, evler hâlâ aranmaktadır… Sahte seçmen avına çıkılmıştır.

YSK’nın daha önce aldığı seçim kararlarını görmezden, duymazdan gelmektedirler.

Koca koca hâkimler, YSK üyeleri yasalara aykırı uygulamalar yapmaktadırlar.

İstanbul belediye Başkanlığını alnının teri ile hilesiz hurdasız kazanan İmamoğlu’na mazbatasını vermemek için bin dereden su getirmektedirler.

Maltepe’de oy sayımı günlerden beri devam etmektedir…

“Uzatmaları” oynuyorlar.

Önünde sonunda, İstanbul, hak edenler tarafından yönetilecektir. Aslında bunu YSK da bilmektedir. Ama korku dağları bekliyor. İktidardan korkuyorlar, gölgelerinden korkuyorlar…

Günümüzde korku bazı çevrelerde ve yargı kurumlarında her çeşit onurun, gururun, nitelikli kişiliğin önüne geçmiş durumdadır.

Zalime, zulme hizmet etmektedirler.

Oysa bir babanın, bir ananın çoluğuna, çocuğuna, her zaman onun onur duyacağı bir anılar geçmişi bırakmasından daha güzel, ne olabilir.

Onursuz, gurursuz bir yaşam sürüp, tüm dünyaya rezil olduktan sonra dünyalar senin olsa ne yazar?

Yazımızı bugünkü yandaşları ve Türkiye’mizi çok iyi anlatan ve ders alınacak bir öykü ile sonlandıralım:

Hz. Ali taraftarlarının çoğunlukta olduğu Küfe şehrinden bir Arap, bir gün, alışveriş yapmak ve gezmek için devesi ile Şam’a gider. Şehrin sokaklarında ürkek ürkek dolaşırken, onun bu halini gören ve yabancı olduğunu sezen bir Şamlı yanına yaklaşır ve ona “Bu dişi deve bana aittir, devemi bana iade et” der.

Küfe’li:

“Doğumumdan bu yana bu deveyi ben besledim, ben büyüttüm, üstelik bu deve dişi değil erkektir. Nerden senin oluyormuş” der. Tartışma büyüyünce kavgaya Muaviye el koyar. Olayı dinler ve kararını verir:

“Bu dişi deve Şamlı’ya aittir…” Sonra tartışmayı izleyen meydandaki halka döner, “Ey cemaat bu dişi deve kimindir?” Halk hep bir ağızdan, “Şam’lı kardeşimizindir…” diye bağırırlar.

Bunun üzerine, Muaviye Küfe’li Arap’a döner ve şöyle der:

“Bu deve sana aittir ve erkektir. Bunu herkes bilmektedir. Sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Gerçek budur… Tartışmaya bile gerek yoktur.

Ama git Ali’ye bu olayı anlat ve de ki:

“Ey Ali, ben devemle Şama’ gittim. Zorbaca ve zorla devemi elimden aldılar. Çünkü Muaviye’nin dişi deveyi erkek deveden ayırt edemeyen, daha doğrusu o ne derse “EVET” diyen, on bin adamı var… Bunu hiç aklından çıkarma, ayağını denk al, ona göre hareket et…”

(alieralp37@gmail.com)

Exit mobile version