ÇEMBER DARALIYOR
Sudan Cumhurbaşkanı Omar el Bashir, Erdoğan’ın dostu, dava arkadaşıydı.
Ve dünyanın en acımasız hükümdarlarından biriydi.
Darfur’daki çatışmalar ve katliamlar sırasında askeri istihbaratın başındaydı.
Bu yüzden ABD’nin mali ambargo uyguladığı kişiler listesine alınmıştı.
*
Başkent Hartum’da 18 Aralık’ta ekmek fiyatlarının üçe katlanmasıyla başlayan ve dört ay süren protestoları izleyen askeri darbede tutuklandı.
Sudan, General Omar el Bashir’in 1989’daki askeri darbesinden beri Müslüman Kardeşler’in yerel kolu tarafından yönetiliyordu.
Rejim ve diktatörlük çöktü, ülkede darbe sonrası Geçici Askeri Konsey oluşturuldu…
*
ABD ve Çin arasında Sudan’un zengin petrol, bakır, altın, uranyum, bereketli tarlalar, şeker ve Cola sakızı kaynaklarının kontrolü için artan rekabet vardı.
1985′ li yıllarda yaşanan büyük kuraklıkla birlikte önce Çinli sonra Batılı sömürgeciler Darfur’a geldiler.
2003’te yerli Fur, Zaghawa ve Massalit kabilelerini Sudan Hükümetine isyan ettirdiler.
Yerliler toprak, mera ve petrol gelirinden pay istediler.
*
ABD, Darfur’da STK’lar, özel askeri şirketler aracılığı ve müttefikleri tarafından desteklenen barışı koruma operasyonları adıyla askeri operasyonlar gerçekleştirdi.
Başkan George W. Bush döneminde ABD Hükümeti, Sudan Hükümeti’nin istihbarat aygıtına dahil oldu.
Şiddet giderek pastoral kabilelerle sedanter tarım grupları arasındaki geleneksel çatışmalarla genişledi, genişledi…
*
Sudan hükümet kuvvetleri ve yanlarına aldıkları Cencavid kabilesi Darfur’ da dehşetli katliamlar yaptılar.
Fur, Zaghawa, Massalit kabilelerinden binlerce insan yok edildi, binlercesi evsiz kaldı.
Son 20 yıl boyunca bölgede ki kaynakların kontrolü için mücadeleyi daha da güçleştiren önemli demografik patlamaya 6 milyon kişi tanık oldu…
Darfur Savaşı sırasında insanlığa karşı suç işlemekle suçlanan General El Beşir hakkında,
2008’de Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından uluslararası tutuklama kararı çıkartıldı.
*
El Bashir 2005’te güneydeki isyancılarla barış yaptı.
2008’de ABD’nin Afrika Komutanlığı kurulmasıyla Çin’in Afrika’daki artan etkisine cevap verildi.
El Bashir 2011’de Güney Sudan’ın ayrılması sırasında iktidardaydı ve Sudan petrol gelirlerinin dörtte üçünü kaybetti.
Petrolü 1970’lere kadar işleten Amerikan Chevron firmasının yerini Çin’ in China National Petroleum Corp. aldı.
Darfur petrolü günde 600 bin varille Çin’in toplam petrol ithalatının yüzde 7′ sini karşılıyor.
*
Türkiye o sıralarda Afrika açılım politikasını 2002’de başlatmıştı.
2008’de Türkiye, I.Afrika Zirvesi’ne kadar süren dönemde ekonomiden siyasete birçok alanda ilişkiler geliştirdi.
Afrika’ da birçok ülkede büyükelçilikler açıldı.
2011’de Somali açılımıyla beraber Türkiye, kıtada sadece ekonomik ilişkiler ve insani-kalkınma yardımını öne çıkaran bir politika değil,
Aynı zamanda siyasal ve güvenlik konularında da politikalar üretiyor…
*
Erdoğan iktidarı 2005′ te İstanbul’ da 40 ülkeden üç yüzü aşkın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla,
“Uluslararası İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı: Değişen Dünyada Yeni Bir Vizyon Arayışı” başlıklı bir konferans düzenledi.
Bugün TİKA, Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansıdır.
İslam dünyası sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte sürdürülebilir gelişim, birlik, karşılıklı işbirliği çerçevesinde teknik ve sosyal faaliyetlerde çalışmalar ve birlik gayesinde ortak refleksler geliştirmenin koordinasyonunu sağlıyor.
Aslında 40 islam ülkesinin sivil toplum kuruluşu;
Müslüman Kardeşler İdeolojisinin lideri Erdoğan’ın Osmanlı deneyiminden geliştirdiği islamcı politikasına Arap İslam coğrafyasının topyekün siyasetini, ekonomisini ve sosyo-kültürel yapısını dönüştürmeye çalışıyor.
*
Sudan’da, Somali’de, Etiyopya ve Cibuti’de İslâmcı aktivistler Erdoğan hükümetinin desteğinde yerel aktivistlerle birlikte bireysel dini duyguları ağır basan insan tipi yerine, Siyasal anlamda dini arayışları öne çıkaran ve partileşmeye inanan nesiller yetiştiriyor.
Yeni nesiller vasıtasıyla Afrika Boynuzunda İslamcılığın egemenliği kurulmak isteniyor.
Afrika Boynuzu denilen bölge bir yanda Aden Körfezini ve körfezin Kızıldeniz’e açılan Mendeb Boğazını öte yanda Hint Okyanusunun Afrika’ya uzanan şeridinde Afrika ile Asya, Kızıldeniz’den Avrupa’ya tüm deniz yollarını kontrol ediyor…
Türkiye’ye tahsis edilen ve Türk Üssü kurulması planlanan Sevakin Adası, bugün İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır’ı tehdit ediyor.
*
2006’da Erdoğan Başbakandı ve Orta Doğu Projesi Eşbaşkanıydı.
Beyaz Saray’da ABD Başkanı George W. Bush ile gazeteciler önünde görüşüyordu.
Erdoğan PKK’ dan, Başkan Bush Sudan’ dan sıkıntılıydı.
Türkiye ve Sudan isyancılarına karşı neredeyse benzer taktik uyguluyordu.
Türkiye’ nin NATO kontrolü dışındaki Jandarması ve Özel Kuvvetler Komutanlığı PKK’ya aman vermiyor,
Sudan Ordusunun kullandığı Cencavid kabilesi’de Fur, Zaghawa, Massalit kabilelerinin neredeyse kanını içiyor, öldürüyor, öldürüyordu.
Eşbaşkan Erdoğan, Başkan Bush görüşmesinden Sudan’a arabuluculuğunun teminini sağladı…
*
Arabuluculuk yetkisi alınır alınmaz Türkiye Darfur’ daydı.
İnsani yardımlar yapılıyor, gıda yardımını hastahane inşası izliyordu.
Ve Erdoğan Darfur’ da El Kaide ideoloğu ve Başkan Bush’ un kabusu Cemal Turabi ile görüşüyordu…
*
Erdoğan ” Müslüman katliam yapmaz! ” tezini kullanıyor, Sudan Cumhurbaşkanı El Bashir’in özel harekatının süngüsünü düşürmeye çalışıyordu.
Üstelik Türkiye, Sudan’ la yaptığı serbest ticaret anlaşmasıyla petrol, altın ve uranyumda ortaklığını gündeme getiriyor,
Erdoğan’a yakın Çalık Holding Sudan’ da muhtelif yatırımlar yapıyor ve petrol ortaklıkları kuruyordu…
*
Türkiye’ de de Kürt Açılımı yürürken önündeki engeller bir bir kaldırılmaya çalışılıyordu….
Tıpkı Cancavid’ lerin gözden düşürülmesi gibi TSK töhmet altına alınıyordu.
Yetmez, bir başka kazanım daha sağlanıyordu!
Türkiye’nin Sudan Cumhurbaşkanı El Beşir ile verdiği elele görüntü, Orta Doğu halkları için iyi bir referanstı..
Orta Doğu halklarının zihnine Recep Tayyip Erdoğan adı işleniyordu…
*
Ancak Aralık 2017’de ABD Başkanı D. Trump, Ortadoğu’nun tüm sorunlarının temelinde Filistin-İsrail sorununun çözüm faktörünün yer aldığını tesbitle,
Bu sorunu çözmeye yöneldi.
İsrail Filistin arasında “Yüzyılın Barışı”nı kurguladı.
*
1- İsrail’in Arap Dünyası ile ilişkilerini geliştirerek İsrail-Filistin meselesinin çözümünü ivmeledi.
2- Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı. İsrail’in Golan Tepeleri’nde kritik stratejik ve güvenlik konusundaki egemenliğini tam olarak tanıdı.
3- İsrail’in yakın gelecekte İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığına destek verdi.
4- Müslüman Kardeşler örgütünün İslamcı Cihad ideolojisinin yol açtığı her türlü İslamcı terörle ortak mücadele kararı aldı.
5- İsrail ve Suudi Arabistan işbirliğinin ürünü olarak Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılması amacıyla Suudi Prens M. bin Salman’a iktidar verdi.
6- Onlarca yıldan beri bölgesel rakip olan Suudi Arabistan ve İran arasındaki soğuk savaşa teyakkuz kazandırdı.
*
İran Devrim Muhafızları Ordusunun Şii ideolojisi doğrultusunda terör örgütü olarak kabul edilmesinden sonra,
Müslüman Kardeşler örgütü destekli Omar El Bashir’in düşürülmesi;
“Yüzyılın Anlaşması” çerçevesinde,
ABD’nin desteklediği İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve Ürdün bloğunu rahatlatmıştır.
*
Omar El Bashir’in düşürülmesiyle Katar ve Türkiye kaybetmeye yazmıştır.
Nitekim hedefe Türkiye’deki Müslüman Kardeşler Örgütünün lideri taşınmış bulunuyor…
14.4.2019
Yazıları posta kutunda oku