Fethiye’nin, Yeşil Üzümlü beldesi, Büyükşehir Yasası ile yüzlerce belde gibi mahalle statüsüne geçti.
Daha önce ki paylaşımlarda sözünü ettiğimiz taşocağı yapımına karşı halkın verdiği mücadele yine bu bölgenin içinde yer alan İncirköy’de gerçekleşti.
Yeşil Üzümlü ve İncirköy birbirini kucaklayan iki kardeş gibidir. Zeytin ağaçları, badem ağaçları, incir ağaçları, buğday, yulaf tarlaları ve yayla havasıyla yaşamaya değer bir yer.
Fethiye’den Üzümlü’ye doğru yola çıktığınızda, yeşilin her tonuyla birlikte yol alırsınız. Denizden uzaklaştıkça yüzünüze çarpan yayla havasını hissedersiniz.
Her yıl baharın gelişiyle birlikte, bereketli tarım alanlarının, meyve ağaçlarının, sebze çeşitlerinin yanında zengin endemik çeşitlere şahitlik edersiniz.
Bahçe içinde köy evleri, her birinin etrafı meyve ağaçlarıyla dolu, bahar dallarını seyretmeye doyamazsınız.
Papatya tarlaları, gelincikler, rengarenk çiçekler arılarla doludur.
Köylülerin ormandan topladıkları, göbek adı verilen bir tür mantar çeşidi de yine bu bölgede yetişir.
İnsanların şifa niyetine aldıkları, köylülerin kazanç kapısı haline dönüşen bu mantar türü Nisan ayı başlarında çıkmaya başlar.
Yeşil Üzümlü’nün sahip olduğu doğal güzellikler ve doğal kaynaklar saymakla bitmez.
Üzümlü sokaklarında dolaştığınızda, taş evlerin, asırlık ağaçların, koruma altına alınan ahşap binaların yanında bir çok köy evinin
bahçesinde dokuma tezgahlarına rastlarsınız.
Kiminde bir dokuma yarım kalmıştır, kiminde birkaç iplik düğüm atılmak üzere beklemektedir.
Kim bilir kaç gelinin çeyizi dokunmuştur bu tezgahlarda.
Dastar dokuyan eller, hala bu geleneği yaşatmak için çalışıyor.
Köyde küçük bir dastarhane kurulmuş ve köylü kadınların evlerinin bahçelerinde kurdukları tezgahlarda, dokudukları
dastarların bütün örneklerini burada görürsünüz.
Yeşil Üzümlü derken, üzüm bağlarını arar gözleriniz.
Geleneksel olarak evlerde şarap üretimi de yapılmakta, festivalde çok çeşitli şarapların tadına bakabilirsiniz.
Dastar bu bölgenin bir kültürü, köyde yaşayan her kadının başında, bebeğinin beşiğinde, evinin duvarında, gelinlerin duvağında ya da evde bir ekmek teknesinin üzerinde mutlaka bir dastar parçasına rastlarsınız.
Köyün meydanında asırlık bir çınar ağacı vardır. Köyün tarihi kahvehanesi yaz kış hiç boş kalmaz. Kadınlar evlerinin önünde ürettikleri ürünleri satarken, köyün yaşlı erkekleri bu kahvehane de vakit geçirirler.
Sayısı çok az da olsa, yaşlı kadınlar dastar tezgahlarına sahip çıkıyor.
Gençlerin öğrenmesini istiyorlar.
Hem tarlada emek veriyor, hem de tezgahında dastar dokuyarak bu kültürü, ata yadigarı bu geleneği yaşatmaya çalışıyorlar.
Pamuklu ipliğin tezgahlarda kumaşa dönüşmesi için emek veren kadınlar, ancak bu emeklerinin karşılığını tam olarak alırlarsa bu kültür devam eder.
Dastar sadece başörtüsü olarak kullanılmaktan çıkmış, kadınlar hayal dünyalarını kullanarak dastar dan yüzlerce çeşit ürün tasarlamışlar.
Yaşlı nenelerin evlerinin önünde sergiledikleri dastarların altında gülen gözleriyle size bakışlarını yakalarsınız.
Bu yıl 11. si düzenlenen Yeşil Üzümlü Kuzugöbeği Mantar ve Dastar Festivali’n de Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak kurduğumuz S. S. ATA TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ ile birlikte yer aldık.
Kooperatifimizin tanıtımı ve üreticilerimizin yerel tohum ürünlerinin festivale katılan yüzlerce insana ulaşmasını sağladık.
Herkesin yaşadığı bölgeye ait kültüre, geleneklere, el sanatlarına sahip çıkması gerekir.
Gelecek nesillere bırakacağımız en güzel emanet; Yerel tohumlar kadar, kültürümüz, geleneklerimiz, ve el sanatlarımız da olmalıdır.
Bir yanıt yazın