TRUMP’IN  2020 SEÇİM YARIŞI


 

ABD Başkanı D.Trump  2020 seçim yarışı için şimdiden kolları sıvadı.
Seçim sloganını dahi “Amerika’yı Harika Tutun”  olarak  belirledi…
 
*
Başkan Trump, göreve geldiği günden beri Küresel Liberal Sistemi;
Tekellerin ve mali sermayenin egemenliğinin kurulması için sermaye ihracının bolca yapıldığı,
Dünyanın uluslararası tröstler arasında paylaşıldığı,
Toprakların en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlandığı bir durumdan çıkarmayı vazife edindi.
 
*
Bunun yerine her türlü güvenliği sağlanmış,             
Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmeyen ama çıkarlarını azami düzeyde tutmak için ABD’nin imkanlarını araçsallaştıran,
Gelişmiş ve istikrarlı ülkeler ile emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin, 
ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak,
Böylece yeni bir emperyalist çağa geçmenin kararlılığını gösteriyor…
 
*
Bu amaçla göreve geldiğinden beri Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran’a karşı uyumlu bir askeri, ticari ve diplomatik strateji izliyor.
Şu an itibariyle Rusya ile en iyi ilişkiye sahip olma,
Amerika’nın Çin ile olan büyük ticaret açığını silme, 
Kuzey Kore’nin nükleer ve uzun menzilli balistik füzelerinden kurtulmanın çabasını veriyor.
İsrail- Filistin arasında “Yüzyılın Barışı ” olarak adlandırdığı anlaşmayı yere göğe sığdıramıyor.
İran’ı yaptırımlarda yalnız bırakıyor ve Ortadoğu’da  İran alanını temizliyor.
“Yüzyılın Barışı” anlaşmasını açıklamak üzere  şartların olgunlaşmasını bekliyor… 
 
*
D.Trump, dünyanın en zorlu çatışmalarından biri olan İsrail-Filistin arasındaki anlaşmazlığa bir son vermekte,
Önceki Başkanlara göre daha iyi bir sansa sahip görünüyor.
Nobel Barış Ödülü’nü kazanmak konusunda şartları zorluyor..
 
*
ABD’nin Orta Doğu barış elçisi Jason Greenblatt, Trump ekibinin yakında planlarını açıklayacağını söylüyor.
Yüzyılın Anlaşması’nın, 8 Nisan İsrail seçimlerinden bir iki gün sonra açıklanması muhtemeldir.
İsrail seçimlerinden sonra kurulacak koalisyon planının anlaşmanın  içeriğinden büyük ölçüde etkilenmesi söz konusudur… 
 
*
Kamuoyu yoklamaları, B.Netenyahu’nun Likud partisi’nin, Benny Gantz’ın yeni merkezci “Mavi ve Beyaz” partisinin biraz gerisinde kaldığını gösteriyor.
Ancak İsrail’in karmaşık orantılı temsil sisteminde Netenyahu’nun partisi daha az sandalye kazansa bile,
Daha küçük partilerle koalisyon kurma şansı dolayısıyla  hâlâ beşinci defa başbakan olması muhtemel görülüyor…
 
*
Fakat Netanyahu başbakan olsa da olmasa da,
Başkan Trump, diğerlerinin yetersiz kaldığı durumlarda dahi başarılı olabilecektir.
Yıllarca, İsrail-Filistin arasında bir barış için mücadele edilmiş ancak başarısız olunmuştur.
Peki şimdi farklı olan nedir?
 
*
Birincisi, çoğu kişi diplomasi yeterliği olmayanlar tarafından formüle edilen Trump planının başarı sansının olmadığını ileri sürüyor..
Planı hazırlayan Jared Kushner emlakçidir, Greenblatt ve David Friedman ise Trump Organizasyonunda birer avukattır.
Ancak bu güne kadar İsrail- Filistin arasındaki sorunların çözümünde görev yüklenen diplomatların  çoğunun da;
Yanlış yönlendirilmiş olduklarını yaşanan süreçler göstermiyor mu?
Dolayısıyla İsrail- Filistin arasındaki sorunların çözümü belki de klasik devlet adamlarına ihtiyaç duymuyor!
Nitekim  Trump ve yönetimi ile iyi ilişkilerde olan  Arap hükümetleri, Kushner, Greenblatt ve Friedman’a büyük bir güven duyuyor.
 
*
İkincisi, süreç Arap devletlerini değiştirmiştir.
Filistinlilerin uzlaşmazlığından ve müzakere etmeyi reddetmelerinden tamamen bıkılmıştır.
Bölge genelinde artan İran tehdiditinden çok daha fazla endişe duyuluyor. 
Ekonomilerinin İsrail dostluğundan  büyük ölçüde faydalanabileceğini biliyorlar.
Nitekim  son zamanda Netanyahu hükümetinin üyeleri ile Arap dünyasından liderler arasındaki bağlar giderek daha fazla iyileşiyor.
Aslında Filistinliler, İsrail ile ilişkileri geliştirmekten başka çarelerinin kalmadığının farkındadırlar.
 
*
Trump ekibi yapım süreci iki yıl alan barış planının hiçbir özelliğini sızdırmamak konusunda dikkatliydi.
Ancak  bugün nelerin olabileceğine dair bir fikir bulunuyor.
Jared Kushner planın; sınırlar, fırsat ve din özgürlüğü de dahil olmak üzere İsrail-Filistin çatışmasının tüm ana konularını ele alacağını,
Sadece Filistin ekonomisine değil, daha geniş bir Arap bölgesine ekonomik olarak fayda sağlayacağını söylüyor.
Kushner, “Filistinlileri onurlu bir yaşam sürdürmelerine izin verecek tek bir liderlik altında görmek istiyoruz” diyor.
 
*
İsrail- Filistin ilişkilerinin 2014’ten beri eşi görülmedik bir siyasi çıkmaza girdiği,
Bu çıkmazdan Filistinlilerin Haşimi Krallığı ile  bir konfederasyon fikrini yeniden dirilterek çıkılabileceği fikrinin “Yüzyılın Barış Anlaşması’nın” omurgasını oluşturduğu söyleniyor.
 
*
Buna göre İsrail’in 1967 savaşında işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi:
BM Güvenlik Konseyi’nin 194 sayılı kararı çerçevesinde Filistinli mülteciler sorununa adil bir çözüm için çağrıda bulunulması:
İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yasa dışı yerleşimlere son vermesi:
1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir ” Filistin devleti ile Ürdün Konfederasyonu”nun kurulması öngörülüyor.
 
*
İki halk için konfederal bir devlet,  bu tek devletin iki başkenti Filistin için Kudüs, Ürdün için Amman olacaktır..
Merkezde Ürdün Kraliyetinin önderliği ve ortak silahlı kuvvetler…
Ayrıca, her iki ülkenin de seçtiği merkezi bakanlar kurulu ve parlamento oluşturulması planlanıyor.
 
*
Konfederal Filistin ve Ürdün Devleti gerçekleşmeye yazarken;
Suudi Arabistan ve BAE Filistinlilere ekonomik destek sağlayacaktır. 
Suudi Arabistan’dan Filistin’e uzanacak bir petrol boru hattı ve Filistin’deki petrol rafinerileri ve taşıma terminali inşa edilecektir.
Elde edilecek gelir, Filistinlilerin istihdamına ve tuzlu suyun arındırılması tesisleri kurulmasına harcanacaktır. 
Ayrıca Ürdün Suudi Arabistan’ dan toprak tazminatı alırken, 
Suudi Arabistan’ da 1950′ de Mısır’a verdiği Kızıldeniz’deki Tiran ve Sanafir adalarını geri alacaktır…
 
*
Yüzyılın Anlaşması, “Rusya’nın statüsü”nü de güçlendirecektir.
Rusya, Suriye’den İran’dan Hizbullah’a yapılan lojistiği  kısıtlayacak, 
Ayrıca İran’ı Suriye’de sınırlama konusunda taahhütlerini yerine getirecektir.
Böylece batılı ülkelerin kuzey Suriye’de Kürtler üzerinden hidrokarbon kaynaklarını uluslararası hukuk güvencesine maletmelerine ortak olacak,  
Üstelik ABD’nin Rusya’nın Kırım’ın ilhak edilmesiyle ilgili baskısını zayıflatmasından da yararlanacaktır…
 
*
Orta Doğu’ ya barış için “Yüzyılın Barış Anlaşması “geliyor.
Başkan Trump, Nobel Barış Ödülüne hazırlanıyor… 
 
*
Bu sırada İsrail Başbakanı B.Netanyahu, 9 Nisan’da yeniden başbakanlık koltuğuna oturması halinde işgal altındaki Batı Şeria’da yer alan yasadışı Yahudi yerleşim birimlerini “İsrail’e ilhak” etmeyi planladığını açıklayınca,
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Netanyahu’nun işgali meşrulaştırmak ve iki devletli çözümü baltalamak için seçim politikasını nasıl kullandığının bir diğer örneği. Yeniden seçilirse bu ‘demokrasi’nin mi yoksa işgalin mi zaferi olacak? Batılı demokrasiler tepki gösterecek mi, yoksa sessiz kalmayı sürdürecek mi? Hepsine yazıklar olsun” diyor.
 
*   
Artık birilerinin Kalın’ın da içinde olduğu bu heyete,
İslam düşüncesi ve  pratik siyaset geleneğinin, İslami sayılabilecek bir siyaset teorisine ya da  İslami sosyo-politik kurumsal modele dayalı  bir devlet teorisine sahip olmadığını öğretmesi gerekiyor.  
 
8.4.2019
</p> ABD Başkanı D.Trump  2020 seçim yarışı için şimdiden kolları sıvadı.
Seçim sloganını dahi "Amerika'yı Harika Tutun"  olarak  belirledi...
 
*
Başkan Trump, göreve geldiği günden beri Küresel Liberal Sistemi;
Tekellerin ve mali sermayenin egemenliğinin kurulması için sermaye ihracının bolca yapıldığı,
Dünyanın uluslararası tröstler arasında paylaşıldığı,
Toprakların en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlandığı bir durumdan çıkarmayı vazife edindi.
 
*
Bunun yerine her türlü güvenliği sağlanmış,             
Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmeyen ama çıkarlarını azami düzeyde tutmak için ABD'nin imkanlarını araçsallaştıran,
Gelişmiş ve istikrarlı ülkeler ile emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin, 
ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak,
Böylece yeni bir emperyalist çağa geçmenin kararlılığını gösteriyor...
 
*
Bu amaçla göreve geldiğinden beri Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran'a karşı uyumlu bir askeri, ticari ve diplomatik strateji izliyor.
Şu an itibariyle Rusya ile en iyi ilişkiye sahip olma,
Amerika'nın Çin ile olan büyük ticaret açığını silme, 
Kuzey Kore'nin nükleer ve uzun menzilli balistik füzelerinden kurtulmanın çabasını veriyor.
İsrail- Filistin arasında "Yüzyılın Barışı " olarak adlandırdığı anlaşmayı yere göğe sığdıramıyor.
İran'ı yaptırımlarda yalnız bırakıyor ve Ortadoğu'da  İran alanını temizliyor.
"Yüzyılın Barışı" anlaşmasını açıklamak üzere  şartların olgunlaşmasını bekliyor... 
 
*
D.Trump, dünyanın en zorlu çatışmalarından biri olan İsrail-Filistin arasındaki anlaşmazlığa bir son vermekte,
Önceki Başkanlara göre daha iyi bir sansa sahip görünüyor.
Nobel Barış Ödülü'nü kazanmak konusunda şartları zorluyor..
 
*
ABD'nin Orta Doğu barış elçisi Jason Greenblatt, Trump ekibinin yakında planlarını açıklayacağını söylüyor.
Yüzyılın Anlaşması'nın, 8 Nisan İsrail seçimlerinden bir iki gün sonra açıklanması muhtemeldir.
İsrail seçimlerinden sonra kurulacak koalisyon planının anlaşmanın  içeriğinden büyük ölçüde etkilenmesi söz konusudur... 
 
*
Kamuoyu yoklamaları, B.Netenyahu'nun Likud partisi'nin, Benny Gantz'ın yeni merkezci "Mavi ve Beyaz" partisinin biraz gerisinde kaldığını gösteriyor.
Ancak İsrail'in karmaşık orantılı temsil sisteminde Netenyahu'nun partisi daha az sandalye kazansa bile,
Daha küçük partilerle koalisyon kurma şansı dolayısıyla  hâlâ beşinci defa başbakan olması muhtemel görülüyor...
 
*
Fakat Netanyahu başbakan olsa da olmasa da,
Başkan Trump, diğerlerinin yetersiz kaldığı durumlarda dahi başarılı olabilecektir.
Yıllarca, İsrail-Filistin arasında bir barış için mücadele edilmiş ancak başarısız olunmuştur.
Peki şimdi farklı olan nedir?
 
*
Birincisi, çoğu kişi diplomasi yeterliği olmayanlar tarafından formüle edilen Trump planının başarı sansının olmadığını ileri sürüyor..
Planı hazırlayan Jared Kushner emlakçidir, Greenblatt ve David Friedman ise Trump Organizasyonunda birer avukattır.
Ancak bu güne kadar İsrail- Filistin arasındaki sorunların çözümünde görev yüklenen diplomatların  çoğunun da;
Yanlış yönlendirilmiş olduklarını yaşanan süreçler göstermiyor mu?
Dolayısıyla İsrail- Filistin arasındaki sorunların çözümü belki de klasik devlet adamlarına ihtiyaç duymuyor!
Nitekim  Trump ve yönetimi ile iyi ilişkilerde olan  Arap hükümetleri, Kushner, Greenblatt ve Friedman'a büyük bir güven duyuyor.
 
*
İkincisi, süreç Arap devletlerini değiştirmiştir.
Filistinlilerin uzlaşmazlığından ve müzakere etmeyi reddetmelerinden tamamen bıkılmıştır.
Bölge genelinde artan İran tehdiditinden çok daha fazla endişe duyuluyor. 
Ekonomilerinin İsrail dostluğundan  büyük ölçüde faydalanabileceğini biliyorlar.
Nitekim  son zamanda Netanyahu hükümetinin üyeleri ile Arap dünyasından liderler arasındaki bağlar giderek daha fazla iyileşiyor.
Aslında Filistinliler, İsrail ile ilişkileri geliştirmekten başka çarelerinin kalmadığının farkındadırlar.
 
*
Trump ekibi yapım süreci iki yıl alan barış planının hiçbir özelliğini sızdırmamak konusunda dikkatliydi.
Ancak  bugün nelerin olabileceğine dair bir fikir bulunuyor.
Jared Kushner planın; sınırlar, fırsat ve din özgürlüğü de dahil olmak üzere İsrail-Filistin çatışmasının tüm ana konularını ele alacağını,
Sadece Filistin ekonomisine değil, daha geniş bir Arap bölgesine ekonomik olarak fayda sağlayacağını söylüyor.
Kushner, “Filistinlileri onurlu bir yaşam sürdürmelerine izin verecek tek bir liderlik altında görmek istiyoruz” diyor.
 
*
İsrail- Filistin ilişkilerinin 2014'ten beri eşi görülmedik bir siyasi çıkmaza girdiği,
Bu çıkmazdan Filistinlilerin Haşimi Krallığı ile  bir konfederasyon fikrini yeniden dirilterek çıkılabileceği fikrinin "Yüzyılın Barış Anlaşması'nın" omurgasını oluşturduğu söyleniyor.
 
*
Buna göre İsrail'in 1967 savaşında işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi:
BM Güvenlik Konseyi'nin 194 sayılı kararı çerçevesinde Filistinli mülteciler sorununa adil bir çözüm için çağrıda bulunulması:
İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yasa dışı yerleşimlere son vermesi:
1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir " Filistin devleti ile Ürdün Konfederasyonu"nun kurulması öngörülüyor.
 
*
İki halk için konfederal bir devlet,  bu tek devletin iki başkenti Filistin için Kudüs, Ürdün için Amman olacaktır..
Merkezde Ürdün Kraliyetinin önderliği ve ortak silahlı kuvvetler...
Ayrıca, her iki ülkenin de seçtiği merkezi bakanlar kurulu ve parlamento oluşturulması planlanıyor.
 
*
Konfederal Filistin ve Ürdün Devleti gerçekleşmeye yazarken;
Suudi Arabistan ve BAE Filistinlilere ekonomik destek sağlayacaktır. 
Suudi Arabistan'dan Filistin'e uzanacak bir petrol boru hattı ve Filistin'deki petrol rafinerileri ve taşıma terminali inşa edilecektir.
Elde edilecek gelir, Filistinlilerin istihdamına ve tuzlu suyun arındırılması tesisleri kurulmasına harcanacaktır. 
Ayrıca Ürdün Suudi Arabistan' dan toprak tazminatı alırken, 
Suudi Arabistan' da 1950' de Mısır'a verdiği Kızıldeniz'deki Tiran ve Sanafir adalarını geri alacaktır...
 
*
Yüzyılın Anlaşması, "Rusya'nın statüsü"nü de güçlendirecektir.
Rusya, Suriye'den İran'dan Hizbullah'a yapılan lojistiği  kısıtlayacak, 
Ayrıca İran'ı Suriye'de sınırlama konusunda taahhütlerini yerine getirecektir.
Böylece batılı ülkelerin kuzey Suriye'de Kürtler üzerinden hidrokarbon kaynaklarını uluslararası hukuk güvencesine maletmelerine ortak olacak,  
Üstelik ABD'nin Rusya'nın Kırım'ın ilhak edilmesiyle ilgili baskısını zayıflatmasından da yararlanacaktır...
 
*
Orta Doğu' ya barış için "Yüzyılın Barış Anlaşması "geliyor.
Başkan Trump, Nobel Barış Ödülüne hazırlanıyor... 
 
*
Bu sırada İsrail Başbakanı B.Netanyahu, 9 Nisan'da yeniden başbakanlık koltuğuna oturması halinde işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan yasadışı Yahudi yerleşim birimlerini "İsrail'e ilhak" etmeyi planladığını açıklayınca,
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Netanyahu'nun işgali meşrulaştırmak ve iki devletli çözümü baltalamak için seçim politikasını nasıl kullandığının bir diğer örneği. Yeniden seçilirse bu 'demokrasi'nin mi yoksa işgalin mi zaferi olacak? Batılı demokrasiler tepki gösterecek mi, yoksa sessiz kalmayı sürdürecek mi? Hepsine yazıklar olsun" diyor.
 
*   
Artık birilerinin Kalın'ın da içinde olduğu bu heyete,
İslam düşüncesi ve  pratik siyaset geleneğinin, İslami sayılabilecek bir siyaset teorisine ya da  İslami sosyo-politik kurumsal modele dayalı  bir devlet teorisine sahip olmadığını öğretmesi gerekiyor.  
 
8.4.2019 - ahmet kilicaslan aytar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir