Kütahya 1915 Gomidas
Detroit Michigan Paris Kanada Meydanı
Fransa, Paris Büyükelçiliğimizin bulunduğu Paris’in en küçük sokağına (148 m. uzunluk, 15 m. genişlik) Ankara (rue d’Ankara) adını vermiştir. Fakat Türkiye, Ankara’nın en güzel caddelerinden Paris Caddesi’nin (2,5 km) adının bir küçük sakağa verilmesi konusunu gündemine hiç almamış, seçimlerde adaylardan hiçbiri bu konuya değinmemiştir. Paris’te bir de Rue de Constantinople caddesi vardır ama İstanbul caddesi yoktur. Bu cadde üzerinde 100 m2’lik bir daire ortalama fiyatı 6,5 milyar TL’dir.
Azerbaycan Meclisi 1994 yılında Hocalı katliamını “soykırım” olarak kabul ederken Türkiye Hocalı’da yaşananları “soykırım” olarak tanımlamaması ilginçtir. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 6 Eylül 2008 tarihinde futbol maçı izlemek için Erivan’a yaptığı ziyaretin ardından atılan adımlar, Türkiye-Ermenistan arasında başlayan yakınlaşma süreci karşılıklı olmadığı için sonuç vermemiştir. Zaten vermesi de beklenmemeliydi. Bence sayın Gül Ermenistan’a gitmemeliydi ve de Bursa’daki milli maça Azerbaycan bayraklarının sokulması engellenmeliydi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ermenistan Futbol Federasyonu’nun FİFA’ya müracaatı üzerine talimat vererek, Türkiye-Ermenistan futbol maçına Azerbaycan bayraklarının sokulmasını yasaklatmıştır. Bursa Valisi Şahabettin Harput Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Azerbaycan bayrağı veya başka türlü flama ve sloganlarla buraya gelip, maç seyretmeye müsamaha göstermeyeceğiz ve müsaade etmeyeceğiz” demiştir. Harput, 1 Aralık 2018 tarihinde yargılandığı FETÖ/PDY davasında 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
Aşağıdaki fotoğrafı, Hocalı katliamını kimin yaptığını bilmeyen biri çektirebilir. Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Hocalı Katliamı’nın sorumlusu birliklerin başındaki iki liderden biriydi ve bazı kaynaklara göre katliam emirlerinin sahibiydi. Sarkisyan, İngiliz araştırmacı Thomas de Wall’un yaptığı bir röportajda o günlerden şu şekilde söz etmiştir: “Azerbaycanlılar Ermenilerin sivil halka karşı katliam yapmayacağını düşünmekteydiler. Biz bunu Azerbaycanlılara şaka yapmadığımızı göstermek amacıyla ibret olsun diye yaptık.- He told me: “Before Khojalu, the Azerbaijanis thought that they were joking with us, they thought that the Armenians were people who could not raise their hand against the civilian population. We needed to put a stop to all that. And that’s what happened. And we should also take into account that amongst those boys were people who had fled from [the anti-Armenian pogroms in] Baku and Sumgait.” ) Dünya basınının Hocalı katliamı ile ilgili değerlendirmeleri şöyledir:
“Ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler. For The Sake of Cross, s. 62-63. “Ermeniler Hocalı’ya saldırdılar. Bütün dünya tanınmaz hale getirilmiş cesetlere tanıklık etti. Azerbaycanlılar çok sayıda insanın öldürüldüğünden haber vermekteler.” Krua l’Eveneman Paris, 29 Şubat 1992. “Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etmiştir.” Sunday Times,1 Mart 1992.“Ermeniler Ağdam’a doğru giden orduyu kurşun yağmuruna tutmuştur. Azeriler 1200 kadar ceset saymış. Lübnanlı kameraman, ülkesinin zengin Ermeni Taşnak lobisinin Karabağ’a silah ve asker gönderdiğini onaylamıştır.” Financial Times, 9 Mart 1992. “Birçok insan çirkin hale getirilmiş, masum kızın sadece kafası kalmış.” Times, 4 Mart 1992. “Video kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu.” İzvestiya, 4 Mart 1992. “Ağdam’da bulunan yabancı gazeteciler Hocalıda öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş , tırnakları çıkarılmış 3 kişi görmüşlerdir.” Le Monde, 14 Mart 1992. “Binbaşı Leonid Kravets: Ben şahsen tepede yüz civarında ceset gördüm. Bir erkek çocuğun kafası yok idi. Her tarafta acımasızca öldürülmüş kadın, çocuk ve ihtiyar vardı.” İzvestiya, 13 Mart 1992. BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 2, 3, 5, 9 ve 17’nci maddelerinin ihlal edildiği Hocalı Katliamı’ndan ötürü kimse yargılanmamıştır.
Ermenistan devletinden dost olmaz. Çünkü;
- Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’nin 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nin 12’nci maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslararası alanda kabulünün sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir”
- Ermenistan Parlamentosu, 23 Eylül 1991 tarihinde aldığı bağımsızlık kararında “Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’ne sadık kalacağını” açıklamış ve taahhüt etmiştir.
- 1995 yılında kabul edilen Ermeni Anayasası’nda “Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirisi’ndeki ulusal hedeflere bağlı kalacağı” bir anayasa hükmü olmuştur. Soykırım yalanının uluslararası alanda tanınmasının Ermenistan’ın dış politika hedefi olduğu belirtilmiştir.
- Erivan´da yapılan Gelişen Ermenistan Partisi’nin 4’ncü Kurultayına katılan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, “Bağımsızlık Karabağ halkının seçimidir. Uluslararası hukuk dahi bu konuda farklı yaklaşım ortaya koyamaz” demiştir.
- Ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye’nin 12 ili yer almıştır.
- Ermenistan Milli Marşı’nda “Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün” yazılıdır.
- Karabağ’da katliam yapan Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’dır.
- Sarkisyan, İngiliz yazar Thomas De Waal’a, “Hocalı’dan önce Azeriler bizim şaka yaptığımızı sanıyordu, Ermenilerin sivil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu- stereotipi- (zeka geriliği) kırmayı başardık” diyen kişidir.
Fransa, Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları soykırımı görmezse, inandırıcı olmaz. Eski ASALA (Ermeni terör örgütü ASALA’nın askeri kanadının 1981 yılında Güney Kıbrıs’a geçtiğini Kuznetsov açıklamıştır) eylemcilerinden Monte Melkonian Hocalı’ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonian’ın ölümünden sonra Markar Melkonian kardeşinin günlüğünü Benim Kadeşimin Yolu (My Brother’s Road: An American’s Fateful Journey to Armenia, I. B.Tauris,2005) isimli kitapta Hocalı katliamı için şunları yazmıştır: “Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”
Büyük Ermenistan idealistlerinden ve İnterpol tarafından tüm dünyada aranan Zori Balayan 1995 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995) kitabında (s. 260-262) Hocalı’da soykırımın yapıldığını itiraf etmiştir: “Arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğu için hümanist idim, buna rağmen Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
Yukarıdaki satırlar, Ermenilerin bir insanlık suçu işlediğinin itirafıdır. Bu suçu işleyenlerin başı Karabağ savaşında Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Azati Sarkisyan’dır. Kendisinin işlediği suçlardan yargılanması gerekir. (United Nations Security Council: Recognize Serzh Sargsyan, the President of Armenia, as a war criminal)
Avrupa Konseyi Parlamenterler Konseyi’nin 31 üyesi tarafından (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 İngiltere, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya, 1 Makedonya, 1 Norveç, 1 Polonya) imzalanan, “Ermeniler tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin yer aldığı ve 19’ncu yüzyılın başlarından bu yana Ermeniler tarafından Azerilere karşı işlenen katliamları soykırım olarak tanımaya adım atılması gerektiğini belirten 324 No.lu Bildiri yayınlanmıştır ama bunun bir yaptırımı olmamıştır.
Hocalı’daki katliamı görmek istemeyip “sözde” Ermeni soykırımını Türkiye’ye kabul ettirmek isteyenler, yukarıda söz ettiğim Ermeni isyanlarını konu alan ve Amerikalı yönetmen Philip M. Callaghan tarafından çekilen Ermeni İsyanı 1894-1920 belgeselini izledikten sonra acaba ne diyecekler?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Hocalı soykırımının 25’nci yılı anısına Türk Keneşi ve Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin işbirliğiyle düzenlenen Hocalı Soykırımı, İnsanlığa Karşı Suçlar ve Terörizm başlıklı uluslararası konferansta yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Hocalı katliamı bir gerçektir. 21. yüzyılda 25 sene önce tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşmiştir. Esasen Hocalı Katliamını yapanların o günkü komutanının bunu izah etmesi ve savunması da ibretliktir. Diyor ki, ‘Ermenilerin, sivillere, kadınlara, çocuklara dokunmayacağına inananlar Hocalı’da ne yapabileceğimizi görmüşlerdir.’ Böyle bir vahşet, bu kadar insanlık dışı söylemlerle savunabilir. O kişi maalesef bugün o ülkeyi yönetiyor. Maalesef Ermenilerin insanlık anlayışı budur. Özelikle bugün Ermenistan’ı yönetenlerin.”
Avaaz The World in Action sitesinde konunun neden önemli olduğu şöyle açıklanmaktadır: “Why this is important Unfortunately, Serzh Sargsyan, current President of Armenia,still remains unpunished by international organizations for his policy of attacking Azerbaijan for several times. Serzh Sargsyan commanded groups that organized Khojaly Massacre, in which hundreds of people were killed by Armenians. A massacre which saw the town of Khojaly strewn with rubbles, was committed by the Armenian armed forces, on 25-26 February 1992. As a result, hundreds of Azerbaijanis were killed or captured. His nonsensical statement “We wanted to give a lesson to Azerbaijan is not forgotten ! Khojaly Massacre was recognized and commemorated by 15 states of USA and 7 countries. In addition to Serzh Sargsyan`s war crimes, he was directly involved in the occupation of Nagorno-Karabakh and 7 surrounding districts. His military ,political aggression has to be deprecated by the international community. In 1993 the UN Security Council adopted four resolutions (822,853,874,884) demanding immediate and unconditional withdrawal of the Armenian forces from the occupied territories. However, these resolutions remain unimplemented, remain on paper.”
Tarihte kalan tehciri soykırıma dönüştürme çabalarının altında Sevr (Sevres) Anlaşması’ndaki büyük Ermenistan hayali yatar. Tıpkı 25 Eylül’de Barzani’nin referandum yaparak kurmak istediği büyük Kürdistan gibi. Paris Barış Konferansı sürecinde Ermenistan’ın sınırları konusu ABD Başkanı Woodrow Wilson’un hakemliğine bırakılmıştır. Wilson, General James G. Harbord başkanlığındaki bir Amerikan heyetini incelemelerde bulunmak üzere 1919 sonbaharında Türkiye’ye göndermiştir. 1919 Eylül ve Ekim aylarında Türkiye’de incelemeler yapan Harbord, vardığı sonuçları bir raporla ABD Kongresi’ne sunmuştur. Rapor’da; Türkler ile Ermenilerin barış içinde yüzyıllarca yan yana yaşadıkları, tehcir sırasında Türklerin de Ermeniler kadar acı çektikleri, Ermenilerin Türkiye’de hiçbir zaman çoğunlukta olmadıkları ve olaylara ilişkin acıklı ve korkunç iddiaların yanlış olduğu tespit edilmiştir.
Kaynak: The 1920 Treaty Of Sévres And The Struggle For A Kurdish Homeland In Iraq and Turkey Between World Wars By Whitney Dylan Durham Bachelor Of Science In Geoscience The University Of Tennessee Martin, Tennessee 2000 Master Of Science in Geosciences Murray State University Murray, Kentucky 2003, s.108.
ABD Kongresi rapor üzerine 1920 Nisan ayında Ermenistan’a mandater olunmasını reddetmiştir. Fakat Başkan Wilson 22 Kasım 1920’de Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a vermiştir. Batı Ermenistan da, tıpkı Kürdistan gibi Lozan Anlaşması ile tarih olmuştur. Sevr Anlaşması, Atatürk’ün ifadesiyle Türk Milleti’ne kurulan büyük suikasttır. Lozan Anlaşması ile Kürdistan ve Büyük Ermenistan hayali bitmiştir. Anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur. Tapu delme hareketine Ermeni diasporasına çok yakın olan bazı Türk akademisyenlerin katkıda bulunması üzücüdür. Tüm bu çabalara rağmen Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Anlaşması ile garanti altına alınan tapuyu deldirmeyecek güçtedir ama Türkiye’ye yönelik sistematik saldırılara mutlaka organize bir şekilde cevap verilmelidir.
Fransa Cumhurbaşkanı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına rağmen Ermeni soykırımının tanınması için girişimde bulunması, AİHM’in 15 Ekim 2015 tarihli Perinçek Kararı’nı yok sayması anlamına gelir. Alman Federal Parlamentosu’nun 2 Haziran 2016’da “1915 soykırımdır” kararı almış olması, kendisine yol göstermiştir. Perinçek Kararı’ndan sonra AİHM yeni bir karar daha alarak Türkiye’nin tezlerini haklı çıkarmıştır. Sözde Ermeni soykırımının tanınması aleyhine verilen AİHM’nin 28 Kasım 2017 tarihli Mercan ve diğerleri kararı, (Affaire Mercan et Autres C. Suisse, Requête No 18411/11) İsviçre’yi mahkum ederek Avrupa’da uluslararası hukuka saygılı hakimlerin bulunduğunu göstermiştir. {“itemid”:[“001-178955”]}
Günümüzde Birleşmiş Milletlere üye 193 ülke vardır. Sözde Ermeni soykırımını yasa ve parlamento kararıyla kabul eden, bu durumu tartışan ve kısmen 1915 olaylarını soykırım olarak kabul eden 29 ülke bulunmaktadır. 19 ülke meclis kararıyla, 4 ülke yasayla ve toplamda 29 ülke 1915 olaylarını soykırım olarak tanımaktadır. Almanya’da 1 Haziran 2016’daki oylamada sadece bir çekimser ve bir ret oyu kullanılmış, Başbakan Angela Merkel, Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier oylamaya katılmamış, tasarının oylandığı sırada hükümet sıraları boş kalmıştı. Ocak 2017 de Danimarka Parlamentosu (Folketing) ise sorunun tarihi belgelerin tarihçilere açılarak serbest tarih araştırmaları yoluyla çözülmesini, tarihi olaylar hakkında parlamentonun hüküm vermeme geleneğini devam ettireceğine karar vermiştir.
Federal Meclisi Yeşiller Partisi Eş Başkanı, milletvekili Cem Özdemir kararın çıkmasında başı çekmiştir. Karşılığında kendisine Ermenistan’ın “Mkhitar Gosh” madalyası verilmiştir. 23 Mart 2018’de Ermenistan’ın Berlin Büyükelçiliğinde düzenlenen törende büyükelçi Ashot Smbatyan, 12.yy’da yaşamış Ermeni tarihçi Nerses Şnorhali’nin sözlerini alıntılayarak “Gerçek bilgelik, nesnelere farklı açılardan bakabilmektir” demiştir. Özdemir, 12 Mart 2015 tarihinde Yerevan’daki sözde Ermeni soykırımı anıtını ziyaret ederek sözde Ermeni soykırımının tanınması gerektiğini söylemiştir. 2016 yılında Özdemir, Federal Meclis’te 1915 katliamını soykırım olarak tanımlayan kararın çıkması için büyük çaba harcamıştır.
Fransa Türkiye ile ilişkileri tam olarak koparmamak için bazı bazı başarılı kişilere nişan vererek neyi amaçlamaktadır? Nişanla ödüllendirilen Türk vatandaşlarının sonuncusu Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı’dır. Sabancı’ya Fransa’nın Chevalier dans I’Ordre National de la Légion d’Honneur nişanı verilmiştir. Nişan, Napoléon Bonaparte tarafından 19 Mayıs 1802 tarihinde yayınlanan bir kararnameyle oluşturulmuştur. Napolyon döneminden bu yana verilmekte olan nişan, Fransa’da ciddi bir ‘seçkinler ağına’ dahil olmanın yanı sıra, pek çok kazanım da sunmaktadır. Bu sebeple nişanı alan çoğu kişi bunu iade etmez. Bununla beraber Fransa’nın 2006’da Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısını kabul etmesinin ardından, Legion d’Honneur sahibi geçmişte birlikte görev yaptığımız, çok değerli dostum rahmetli eski Devlet Bakanı Kamran İnan ve eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç nişanlarını iade etmişlerdi. Ehess / Paris ve Inserm araştırma merkezi profesörlerinden sosyolog Annie Thébaud-Mony’nin de 14 Temmuz 2012 tarihinde kendisine verilen Légion d’Honneur nişanını kabul etmemiştir. Mony’nin reddetme gerekçesi şöyledir: “Çalışma koşullarındaki kötüleşmeyi, iş kazası ve meslek hastalıklarının yarattığı dramları, asbest, tarım ilaçları, nükleer ve kimyasal atıkların doğal çevremizi nasıl tahrip ettiğini görünür kılmaya çalıştığımız zaman, kamusal otoriteler tarafından ciddiye alınmak istiyoruz.”
Legion d’Honneur nişanı alan Türk vatandaşlarından bazıları şunlardır: Ali Sabancı, Leyla Alaton, Zülfü Livaneli, Yaşar Kemal, Tarık Zafer Tunaya, Sakıp Sabancı, İnan Kıraç ve Yaşar Kemal, Sani Şener, Kamran İnan, Erdoğan Teziç, Hikmet Çetin, Ayşe Gülsün Bilgehan, Lucien Arkas, Gökşin Sipahioğlu, Nebahat Akkoç, Mehmet Erbak, Tunay İnce. Fransız muhafazakar eğilimli Le Figaro gazetesinde “Fransa Dostları Türklerin Düş Kırıklığı” başlıklı bir makale yayınlanmıştır. Yazıyı yazan Fransız kadın gazeteci Marie Michele Martinet, Zeynep Göğüş’ün Tempo’da yayınlanan “17 Aralık’ta Fransa Türkiye’yi engellerse Yaşar Kemal Fransızların en yüksek devlet nişanı olan Legion d’Honneur’ü geri versin” sözlerine yer vermiştir ama Yaşar Kemal nişanı geri vermemiştir. Yaşar Kemal 18 Aralık 2011 tarihinde Legion d’Honneur nişanı almıştı.
Fransa’dan ödül alanlar nişanları iade etmezken, Güney Afrika’nın eski Devlet Başkanı Nelson Mandela 1992 yılında kendisine verilecek olan Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü reddetmiştir. Fakat çok enteresan 93 yaşındaki Mandela ABD’nin Houston Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Gülen Enstitüsü’nün 2010 Barış Ödülünü 24 Ocak 2011’de almıştır. )
Ali Sabancı’nın nişan töreninde konuşan Fransız Büyükelçi Fries, “Bu akşam Fransa Cumhuriyeti, Napoleon Bonaparte tarafından ihdas edilen ve Fransa’nın en eski ve saygın nişanı olan Legion d’Honneur nişanı ile size taltif ederek, liyakatlarınızı onurlandırmak istemiştir. Sayın Ali Sabancı, Cumhurbaşkanı adına, sizi Legion d’Honneur şövalyelik nişanıyla taltif ediyoruz” demiştir ama Macron, 15 gün önce 31 Ocak’ta Ermeni diasporasının çatı kuruluşu olan Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi’nin (Conseil de Coordination des organisations Arméniennes de France: CCAF)) yıllık yemeğine katılarak Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımı konusunda eleştirmiştir. Macron etkinlikte yaptığı konuşmada, Fransa’da Ermeni soykırımını anma günü ilan edileceğini, Cumhurbaşkanı seçilmeden önce bu konuda söz verdiğini açıklamıştır: “Ermeni soykırımının tanınması ve adalet için mücadele hepimizin mücadelesidir. Bu mücadeleyi, soykırımı anma gününü destekleyerek yürütüyoruz.” Macron yemekte Ermeni kökenli HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan‘a özel ilgi göstermiş, Ermeni etkinliğinde Paris Büyükşehir Belediyesi tarafından Paylan’a Vermeil Madalyası (la médaille Grand Vermeil) verilmiştir. Garo Paylan Artsakhpress.am’ de yer alan demecinde Afrin operasyonuna karşı olduğunu açıklamıştı: “Supporters of war are also accomplices to war. Say “no” to Afrin war, do not be part of that crime,” the MP urged, addressing the public.”
Orhan Pamuk’a 29 Ekim 2012 tarihinde düzenlenen törenle Legion d’Honneur nişanı verilmiştir. Pamuk, İsviçre’nin günlük Tagesanzeiger gazetesinde 6 Şubat 2005 tarihinde yayınlanan röportajında “Türkiye’de otuz bin Kürt ve bir milyon Ermeni öldürüldü. Neredeyse benim dışımda hiç kimse konuşmaya cesaret edemiyor ve milliyetçiler bunun için benden nefret ediyorlar” demişti. Türkiye’de bir milyon Ermeni öldürülmemiştir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulmuştur. Pamuk, nişan almasından önce ABD‘de yayımlanan Time dergisinin 8 Mayıs 2006 tarihli sayısının Time 100: Dünyamızı Biçimlendiren Kişiler başlıklı kapak yazısında tanıtılan 100 kişiden biri olmuş, 2007 Mayıs‘ında yapılan 60.Cannes Film Festivali’nde jüri üyeliği yapmıştır. 12 Ekim 2006 tarihinde Fransızların Ermeni soykırımını inkara ceza yasasını parlamentolarından geçirdikleri gün Orhan Pamuk’a Nobel Edebiyat Ödülü verilmiştir. Acaba bu bir tesadüf müdür? Acaba Fransa’dan ödül alan Pamuk’un aşağıdaki gerçeklerden haberi var mıdır?
- Fransa,Türkiye’yi tarihte yapılmayan sözde Ermeni soykırımı ile suçlayan ve bu konuda parlamentosundan yasa çıkaran ilk ülkedir. 29 Ocak 2001 tarihinde onaylanan bir cümlelik yasa şöyledir:“Fransa , Ermenilerin 1915 yılında maruz kaldığı soykırımı tanır.”
- Fransa,Osmanlı İmparatorluğunu tarihe gömen Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki Porselen müzesinin önüne Ermeniler tarafından 8 Mart 2001 tarihinde Ermeni Kin Anıtı açılmasına izin veren ülkedir. Bu sözde kin anıtının üzerinde “1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından katledilen 1,5 milyon Ermenin anısına” yazılıdır.Bu anıtın dikilmesinin sebebi şudur: “Biz Ermeniler Türkiye Cumhuriyetini kuran Lozan Anlaşmasını tanımıyoruz. Bizler Sevr Anlaşmasının halen yürürlükte olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü Sevr’de büyük Ermenistan vardır.” Ermenistan, Türkiye’nin doğu sınırlarını tanımamakta ve Ağrı dağını kendi toprağı olarak görmektedir.
- Fransa, 24 Nisan 2003tarihinde Paris’te Kanada meydanına Komitas Sogomonyanadına bir sözde Ermeni kin anıtı dikilmesini de onaylamıştır. Azerbaycan, Fransa’nın hiçbir yerinde Karabağ’da Ermeniler tarafından yapılan soykırımı ile ilgili bir Hocalı Soykırım Anıtı
- Fransa, dönemin Türk büyükelçisi tarafından terk edilen ülkedir. Eski Dışişleri ve Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık1968’lerde Paris Büyükelçisi’dir. Fransa’daki Ermenilerin kışkırtıp dayatması sonucu Marsilya’da yapılacak Ermeni soykırımı anıtına karşı çıkar. Anıtın açılış törenine Fransız hükümetinin resmen katılmamasını ister. Ancak anıtın açılışına Fransız bakanlardan birinin katıldığını görünce sabrı taşar ve Ankara’ya sorma gereğini dahi duymadan Paris’i terk edip Ankara‘ya döner, gelişmelere karşı dik bir duruş sergiler. Hemingway’in “Cesaret, olaylar karşısında gösterilen zarafettir” sözüne sadık kalır.
- Fransa, Türkiye’nin Paris Büyükelçisini koruyamamış ve Büyükelçi İsmail Erez’in 1984 yılında Ermeni terör örgütü ASALA tarafından şehit edilmesine engel olamamıştır.
- Fransa,diplomatlarımızın ASALA teröristlerince şehit edildiği bir ülkedir.
- Fransa, Büyükelçiliğimizin arkasında bulunduğu Paris’in en küçük sokağına (148 m. uzunluk, 15 m. genişlik) Ankara (rue d’Ankara)adını veren ülkedir.
- Fransa, Ruanda’da 1994 yılında yaklaşık 800 bin kişinin öldürüldüğü soykırıma bulaşmış bir ülkedir. Fransa’yı soykırımı katılmakla suçlayan Ruanda hükümeti, raporda 33 Fransız siyasi ve askeri yetkilinin adalet önüne çıkarılmalarını istemiştir. Fransa’nın soykırımdaki rolünü araştırmak için Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan bağımsız komisyon tarafından yayımlanan 500 sayfalık raporda, “Fransız desteğinin siyasi, askeri, diplomatik ve lojistik doğasının bulunduğu”ifade edilmiştir.
- Fransa, Terry George’ın 2004 yapımı Otel Ruandafilminde geçen olayları inkar eden bir ülkedir,
- Fransa,Cezayir’de gerçekleştirdiği soykırımın hesabını henüz verememiş bir ülkedir. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy 2006’da Cezayir’e yaptığı bir ziyarette“Babalarının yanlışları için oğulların özür dilemesi beklenemez” sözleriyle Fransa’nın Cezayir’de işlediği insanlık suçlarını tanımayacağını söylemiştir. Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterrandda “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” şeklinde açıklamada bulunmuştur. (Le Figaro, 12 Ocak 1998)
- Fransa,Avrupa Birliği müzakere sürecinde 5 müzakere başlığını veto ederek Türkiye-AB ilişkilerinin donmasını sağlayan ülkedir.
- Fransa, Anayasa Mahkemesi’nin sözde soykırım yasasını iptal kararına rağmen sözde soykırım iddialarını ortaokul ders kitaplarına sokan ülkedir.
- Fransa, 29 Ekim 1919’da Kilis’i ve 5 Kasım 1919’da Antep’i işgal eden ülkedir.
- Fransa, Gaziantep ve Kahraman Maraş’ta Ermenilerce yapılan Türk katliamları için Fransa’da anıt açılmasına izin vermeyen ülkedir.
- Fransa,sözde Ermeni soykırımı anketi yapan bir ülkedir. Ankette yeni bir Ermeni soykırımı yasası gerekli mi diye sorulmuştur. 274.555 oy kullanılmıştır. Oyların yüzde 52’si yeni bir sözde Ermeni soykırım yasasının çıkarılmasından yanadır.
- Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni 22 Ocak’ta Afrin konusunda acil toplantıya çağıran ülkedir.
- Fransa, Cumhurbaşkanı Gül’ün telefonuna çıkmayan bir Cumhurbaşkanına sahip bir ülkedir. Gül, “Savaşta bile cumhurbaşkanları birbirleriyle konuşurlar” diyerek nazik bir şekilde tepkisinin göstermiştir.
Bunları şunun için yazdım: “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.”
Türkiye‘nin tüm itirazlarına rağmen Fransız Parlamentosu soykırım iddialarını inkar etmeyi suç sayan yasa teklifi 22 Aralık 2011 tarihinde kabul etmiştir. Oylamaya 577 milletvekilinin sadece onda biri katılmış, teklif oy çokluğuyla kabul edilmişti. Teklifi kaleme alan iktidar partisi Halk Hareketi Birliği (UMP) milletvekili Valerie Boyer, “Burada amacımız ilişkileri bozmak değil, Fransa vatandaşlarının korunması. Sizi bu tasarıyı destek vermeye çağırıyorum, sevgili meslektaşlarım. Bazı ülkeler 1915 olaylarını inkar ederek suç işlediler. Cezasız kaldılar. 1914 yılındaki Ermenilerin üçte ikisi ya tehcir edildi ya da katledildi. Sizden destek bekliyorum” demişti.
Perinçek Kararı’ndan sonra (Case Of Perincek V. Switzerland (Application No. 27510/08) Judgment Strasbourg 15 October 2015. This Judgment is Final But May Be Subject To Editorial Revision) AİHM yeni bir karar daha alarak Türkiye’nin tezlerini haklı çıkarmıştır. Sözde Ermeni soykırımının tanınması aleyhine verilen AİHM’nin 28 Kasım 2017 tarihli Mercan ve diğerleri kararı, (Affaire Mercan et Autres C. Suisse, Requête No 18411/11) İsviçre’yi mahkum ederek Avrupa’da uluslararası hukuka saygılı hakimlerin bulunduğunu göstermiştir. {“itemid”:[“001-178955”]} Fransa Anayasa Mahkemesi, Yahudi soykırımı ile sözde Ermeni soykırımının aynı şey olmadığını, çünkü Ermeni soykırımında bir mahkeme kararının bulunmadığını belirlemiştir. Böylece, Ermeni soykırımı yasası ile ilgili Fransız Parlamentosu’ndan gelebilecek bir yasanın önünü kapatmış, daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği Perinçek Kararı tanınmıştır.
Karar, Türkiye’yi soykırımla suçlayan 29 Ocak 2001 tarihli yasayı iptal etmemiş, fakat Danıştay’ın (Conseil d’Etat) 19 Kasım 2015 tarihli kararının hatalı olduğunu belirlemiştir. Danıştay, Türkiye’yi Ermeni soykırımıyla suçlayan 2001 tarihli yasanın iptali için Anayasa Konseyine yapmış olduğu bireysel başvuruyu (Question Prioritaire de Constitutionnalité) hukuk dışı gerekçelerle reddetmişti. Anayasa Konseyi böylece Danıştay’ın kararının hatalı olduğunu da belirlemiştir. AİHM’nin kararlarına rağmen sözde Ermeni soykırımını tanıyan ülke sayısı giderek artmaktadır. Eğer 24 Nisan’da Türkiye ile ilişkileri pek iyi olmayan ABD Başkanı Trump Ermeni tehcirini soykırım olarak tanımlarsa (genocide) bu sayı hızla artacaktır. Biz bunu tanımıyoruz demekle yetinilirse, Türkiye’nin başına çok işler açılabilecektir.