SEÇİMLERE DAMGASINI VURAN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ OLMUŞTUR

Seçimlerin üzerinden iki tam gün geçtiğine göre; yapmış olduğumuz sosyal medya paylaşımları üzerinden bir seçim analizi yapmak gerekirse: - Türkler

Seçimlerin üzerinden iki tam gün geçtiğine göre; yapmış olduğumuz sosyal medya paylaşımları üzerinden bir seçim analizi yapmak gerekirse:

31 Mart 2019 yerel seçimlerine damgasını vuran siyasi görüş, Türk Milliyetçiliği ideolojisi olmuştur. Hemen bütün partiler, dünyadakine paralel olarak milliyetçi eğilimlerin Türkiye’de de yükseldiğini görmüşler ve söylemlerinde Türk Milliyetçiliğini öne çıkarmışlardır. İlginçtir; bunu en çok yapanlar da Milliyetçi eğilimlere oldukça mesafeli duran Ak Parti ve CHP liderleri olmuştur.

“Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına almış bir partiyiz” diyen Sayın Erdoğan ile “Etnik ve dini temelli siyaset yapmayacağız” diyen Sayın Kılıçdaroğlu’nun bile Türk Milliyetçiliği vurgusunu propaganda konuşmalarının merkezine oturtmaları enteresan sayılmalıdır. Erdoğan’ın ve Kılıçdaroğlu’nun sık sık “Ülkücü kardeşlerim” diyerek hitap etmeleri, Erdoğan’ın muhtemelen biraz da İttifak ortağının etkisiyle mitinglerde “BOZKURT” işareti yapması, Kılıçdaroğlu’nun ise “Tank-Palet Fabrikası’nın işletme hakkının, Türk-Katar Ortaklığına devredilmesi” üzerinden sık sık MHP liderine seslenmesi, eleştiri yöneltmesi, “Sen misin Türk Milliyetçisi yoksa ben miyim?” diye sorması oldukça dikkat çekici olmuştur.

Bize göre; Kılıçdaroğlu bu işi sadece söylemlerinde bırakmamış eylemlerine de yansıtmıştır. Hem söylemleri, hem de başta tercih edilen adaylar olmak üzere eylemlerine bakılırsa; CHP nihayet kuruluş felsefesine ve fabrika ayarlarına dönmeye başlamış gözükmektedir. Daha doğrusu CHP yönetimi, siyaseten başarılı olmanın yolunun, esasen altı okundan birisi olan MİLLİYETÇİLİK ilkesine sarılmaktan, milli ve manevi değerlerle barışmaktan geçtiğini anlamıştır bu seçimlerde. İstanbul, Ankara ve Hatay gibi stratejik önemi olan büyük merkezlerde Milliyetçi, hatta Ülkücü adaylarla seçime girerek başarılı olmuştur.

Özetle; hem Türk Milliyetçiliği yükselişe geçmiş, hem de devletin ve rejimin kurucu partisi, bu yükselişi fark etmiş bulunmaktadır. Umarım CHP’deki bu zihniyet değişimi kalıcı olur ve CHP, tekrar, kendilerini Atatürkçülük şemsiyesi altında gizleyen abur cubur adamların at oynattıkları bir parti haline dönmez.

Partileri tek tek ele alacak olursa:

AK PARTİ

Oylarında ve kazandığı belediye başkanlıklarında bir miktar azalma olsa da ve başarılı olmanın kıstası seçimlerde birinci parti olmaksa, evet, bu seçimlerden de birinci parti olarak çıkmakla Ak Parti, hiç şüphesiz yine de başarılı olmuştur. Hatta Doğu’da Ağrı, Bitlis ve Şırnak’ı HDP’nin elinden almakla, Muş’u muhafaza etmekle, doğudaki başarısını bir kez daha tescillemiştir. Gelin görün ki; Ankara, İstanbul ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını CHP’ye kaptırmakla önemli ölçüde prestij kaybına uğramıştır. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul’u “Aşkım” şeklinde nitelendirmektedir hep. Bu durumda aşkını kaybetmiş oluyor! Üzüntüsü büyük olmalı bu sebeple!

Aslına bakılırsa halk, Ak Parti’nin, bu seçimlerde Ankara ve İstanbul’u kaybedebileceğinin mesajını 16 Nisan 2017 referandumunda vermişti. Zira o referandumda Ankara ve İstanbul, “HAYIR” demişti bildiğim kadarıyla. Ak Parti yönetimi, bu mesajı sanki yeterince alamamış gibi gözüküyor. Bu iki şehirde tanzim satış çadırları kurmanın dışında, bu iki şehre yönelik özel önlem almadı/alamadı hükümet. Ankara’da alelacele hizmete açılan ve ancak bütün etkinlik ve eğlence alanları halen kapalı olup, 23 Nisan’da açılacağına ilişkin pankartlar bulunan Anka-Park, halkı ikna etme konusunda yetersiz kalmış gözüküyor! Ücretsiz olduğu için gidip parkı yerinde görenler, bunun bir göz boyama işi olduğunu bizzat yakından gördüler! Manzarayı görenler, “Aldatılmış” hissine kapıldılar!

31 Mart gecesi yaptığı Balkon Konuşması sırasında kendisini dinleyenlerin atmış oldukları “Ankara bizimdir bizim kalacak” sloganlarından da anlaşılıyor ki; başkent de en az İstanbul kadar önemli Ak Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı için. Aslına bakılırsa; Cumhurbaşkanının Ankara ve İstanbul’u kaybetmekten dolayı fazla üzülmemesi ve tepki vermemesi gerekir. Çünkü bu iki kente CHP listelerinden Belediye Başkanı olan iki şahsiyet, pek ala Ak Parti tarafından aday gösterilmiş olsalar da Ak Parti seçmeninin bağrına basıp destekleyeceği kişilerdir. Yani, dini ve milli değerlerimizle barışık, namazında niyazında insanlar. Her ikisi de sağın en sağından geliyorlar. Her ikisi de Kuvayı Milliyle ruhu taşıyan karaktere sahipler.

Cumhurbaşkanı seçim gecesi yapmış olduğu konuşmada: “Şu anda Ankara’da bakıyorsunuz ilçelerin çoğu AK Parti’de, Cumhur İttifakı’nda. Şu anda İstanbul’da mevcut ilçe sayısından daha fazlası Cumhur İttifakı’nda veya başa baş. Bu ne demektir? Yine halkımız büyükşehri belediye başkanı olarak (CHP’ye) verse dahi ilçeleri yine AK Parti’ye vermiş. Bunların üzerinde duracağız, iyi çalışacağız. Milletimizle arasındaki kalpten kalbe giden yolun zedelenmesine yol açanlardan, bunun hesabını sormak da dahil gereken her gayreti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.. ” diyerek Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kaybettiklerini ikrar ve itiraf ettiğine göre, itiraz müessesesinin fazla uzatılmaması ve belediye başkanlarının bir an önce göreve başlamaları gerekir diye düşünüyorum.

Kazanmanın ve başarmanın sevincini yaşamak varken, kaybetmenin üzüntüsüyle kahrolmanın anlamı da yoktur. Neticede İstanbul da Ankara da bütün milletindir ve her iki kentin belediye başkanı seçilen şahsiyetler de “BİZ HERKESİN BELEDİYE BAŞKANI OLACAĞIZ” diyerek yakalarına CHP rozeti bile takmayan insanlar. Bir an önce kendilerini tebrik etmesini ve birlikte çalışmaya başlamasını bekliyoruz Sayın Cumhurbaşkanından ve hükümetinden.

Bu konuda Ak Parti’nin ikinci adamı konumundaki Numan Kurtulmuş, dün bir TV kanalında söylediği: “Merkezi yönetim olarak yasal çerçeve içinde olmak kaydıyla muhalefetin kazandığı belediyelere de yardımcı olmak durumundayız. Elbette uçuk kaçık vaatler dışındaki projelerinde…” anlamındaki sözlerini değerli buluyoruz.

Elbette böyle olmalıdır. Çünkü “Benim arkamda ağam var” diyerek halkı kandırmaya gerek yoktur. Devlet herkesin devletidir, genel bütçe herkesin bütçesidir. Kamu kaynakları sadece belli bir partiye tahsis edilemez, bütün milletin ortak malıdır…

Dün akşam bir TV programında Oral Çalışlar’ın da dediği gibi; hendek savaşlarına tepki duyan Şırnak ahalisinin ve oradaki asker ve sivil bürokrasinin desteği ile kazanmış olsa da yüksek bir oyla Ak Parti’den belediye başkanı seçilen Mehmet Yarka’yı biz de kutluyor ve başarılar diliyoruz. Aynı şekilde, şahsen kendisinden fazla hazzetmesem de, Ağrı’yı HDP’nin elinden alan Savcı Sayan ile yine Bitlis’i HDP’den alma başarısı gösteren Ak Partili başkanı kutluyor kendilerine başarılar diliyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın 31 Mart gecesi yapmış olduğu konuşmada kullandığı “Milletimizle arasındaki kalpten kalbe giden yolun zedelenmesine yol açanlardan, bunun hesabını sormak da dahil gereken her gayreti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın..” şeklindeki ifadeden de anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanı gerek hükümette, gerekse parti yönetiminde önemli değişiklikler yapacak. Bize göre; henüz sayım tam olarak bitmeden “Kazandık” açıklaması yapan ve aynı açıklamayı Binali Yıldırım’a da yaptıran İstanbul İl Başkanı topun ağzında olanların başında gelmektedir. Yine seçim konuşmalarında kullandıkları yakışıksız üslupla tepki çeken Tarım Bakanı ve İçişleri Bakanı ile Ankara adayı gösterilen yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı da görevlerinden alınabilirler.

Rica ile TBMM Başkanlığı’ndan alınarak İstanbul’dan aday gösterilen Binali Yıldırım’ın, sıradan bir milletvekili olarak kalması, Reis’in kabul edeceği bir durum değildir. Kendisine hükümette veya en azından parti yönetiminde değerlendirmesi beklenmelidir.

CHP

Haydi itiraf edelim artık; bu seçimlerin galibi Bay Kemal’dir! Kırklareli dışında hemen hemen bütün adaylarda isabet kaydetmiş ve başarılı olmuştur. İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Antalya gibi, Türkiye’nin en büyük illerini söküp almanın yanında İzmir, Eskişehir ve Hatay gibi büyük şehirleri de muhafaza etmeyi başarmıştır. Oylarını arttıran tek parti de galiba CHP şu anda. HDP faktörü var diyerek bu başarı küçümsenemez. Unutmayın ki; HDP doğu ve Güneydoğu’da oy kaybetti; Ağrı, Bitlis ve Şırnak’ın AKP’ye geçmesi önemlidir. Şu halde oralarda da HDP seçmeni AKP’ye oy vermiştir..

MHP

İtiraf edeyim ki; oy kullanırken, alışkanlık yaptığı için, gözüm ister istemez oy pusulası üzerinde üç hilal aradı ama yoktu! Bulunsaydı altına EVET mührünü basar mıydım? Hayır, basmazdım! Çünkü 7 Haziran seçimlerinden sonra parti yönetiminin takınmış olduğu tavır, pek çok Türk Milliyetçisi gibi beni de hayal kırıklığına uğratmış ve küstürmüştür. Ancak yine de yarım asırlık bir partinin oy pusulasında yer almaması, oldukça üzücü geldi bana.

MHP, birisi büyükşehir olmak üzere 11 il ve 150 civarında ilçede kazanmış gözüküyor. Hayırlı olsun. Bu bir başarı mıdır; evet görünüşe göre öyle. Ancak bilinmelidir ki; MHP’nin kazandığı illerin toplam nüfusu, kaybettiği Adana’nın nüfusu kadar bile yoktur! Mersin’i saymıyorum bile… Üstelik ittifak harici yerler esas alındığında Türkiye genelinde almış olduğu %7.31 oranındaki oyla, %7.45 oy alan İYİ Parti’nin bile gerisinde kalmıştır.

Gerek Sayın Bahçeli’nin, gerekse diğer parti yöneticilerinin açıklamalarına bakılırsa, MHP yönetimi alınan neticeden memnun gözüküyor. En azından kazandıkları Belediye Başkanlığı sayısı artmış bulunuyor. Ancak MHP’nin, ilave kazandığı yerleri genelde AKP’den kazanması, kaybettiği yerleri ise CHP’ye kaybetmesi önemlidir ve anlamlıdır. Ege bölgesinde Isparta’yı AKP’ye verip onun yerine AKP’den Kütahya’yı alması ise ilginç bir durumdur. Sanki iki parti burada TAKAS yapmış gibiler!

Gelin görün ki; belediye başkanlığı sayısını arttırmış olmaktan kaynaklanan sevinç, buruk bir sevinç olmalıdır MHP’de. Zira MHP’nin kazandığı illerin toplam nüfusu, kaybetmiş olduğu bir Adana bile etmez! Mersin’i saymıyorum bile! Türkiye’nin 6. büyük ili Adana ile 11. Büyük ili Mersin’i kaybedip, Bayburt, Bartın, Çankırı, Amasya gibi en küçük illerini kazanmak, üstelik bu illeri kader birliği yaptığı ittifak ortağı Ak Parti’den kazanmak, başarı sayılmamalıdır. Bu anlamda MHP’nin de bir iç hesaplaşma yapması beklenmelidir.

MHP’nin , ittifak ortağı Ak Parti’den de kazanmış olsa Erzincan’ı kazanması kendileri açısından sevinç kaynağı olsa da Kars’ı kaybetmeleri, Iğdır’ı ise kazanamamaları hem kendileri hem de bizim için üzücü olmuştur. Keşke Kars’ı ve Iğdır’ı da kazanabilmiş olsalardı.

Peki İYİ Parti’nin de desteklemesine rağmen Iğdır’da, ayrıca Kars’ta neden kazanamadı MHP? Bize göre; buradaki kusuru başka partilerde değil, ittifak ortaklarında aramalıdır MHP yönetimi. Zira Ak Parti’nin Kars’ta İl Genel Meclisi seçimlerinde almış olduğu oy %31.45. HDP ise Belediye Başkanlığında %29.74, İl Genel Meclisi’nde %25.88 oy almış. Bu demek oluyor ki; Kars’ta İl Genel Meclisinde AKP’ye oy veren %4’lük bir kitle, belediye başkanlığında HDP’nin adayı olan Ayhan Bilgen’e oy verdi! Bunlar eğer MHP’ye oy verselerdi MHP’nin adayı %30.87 ile kazanacaktı Kars’ta.

İYİ Parti Kars’ta Belediye Başkanlığı’nda %2.82, İl Genel Meclisi seçimlerinde %3.66 oy almış. Eğer Kars’ta aday çıkarmayıp MHP’nin adayını destekleseydi MHP yine kazanırdı Kars’ta. Ancak Burhanettin Kocamaz tarafından da açıkça dillendirilen yaygın iddiaya göre; MHP’nin Mersin’de İYİ Parti’ye kurmuş olduğu tuzak, yenir yutulur türden bir tuzak değildir. Kurdu da ne oldu, hem İYİ Parti’ye kaybettirdi, hem de kendisi kazanamadı Mersin’de! Iğdır’da ise AK Parti, MHP ve İYİ Parti’nin güç birliği yapmalarına rağmen MHP’li adayın kazanamadığı anlaşılıyor. Zira MHP’li aday, her üç partinin İl Genel Meclisi’nde aldıkları oyların toplamından biraz fazla oy almasına rağmen kazanamamıştır Iğdır’da.

İYİ PARTİ

Bana göre İYİ Parti, tek başına girdiği yerlerde almış olduğu %7.45 oya ilave olarak Iğdır’da MHP’nin kazanması için çaba verdiği gibi, pek çok merkezde de CHP’li adayların kazanmasını sağlayarak bu seçimlere damgasını vurmuş bulunmaktadır. Hiçbir ilde belediye başkanı çıkaramamış olması ve sadece 18 ilçe ve beldede belediye başkanlığı kazanmış olmasından dolayı İYİ Parti’yi kaybeden parti olarak gösteriyor ekrana çıkan analistler. Bence yanlış bir bakış açısı.

Zira bana göre; İYİ Parti, 24 Haziran seçimlerine girmesinin yolunu açan CHP’ye olan vefa borcunu ödemiştir bu seçimlerde. Yani yeni kazanç peşinde koşmak yerine öncelikle borçlarını temizlemek isteyen tacir gibi hareket etmiştir. Unutulmasın ki; CHP’nin özellikle büyükşehirlerdeki başarısında en büyük pay İYİ Parti’ye aittir. Açık söylemek gerekirse; Kılıçdaroğlu, 15 vekili İYİ Parti’ye emanet vererek 24 Haziran seçimlerine girmesini sağlamanın karşılığını bu seçimlerde fazlasıyla almış gözüküyor. Yani İYİ Parti, 24 Haziran’ın bedelini bu seçimlerde CHP’ye ödemiş oluyor. İYİ Parti, keşke “Ağalık vermekle olur” diyerek Mersin’de de aday çıkarmayıp, CHP’ye destek vermeyi düşünseydi…

DSP

Açık söylemek gerekirse; CHP’nin oylarını bölmek maksadıyla birileri tarafından sahaya sürülüp seçime katılan DSP, Türkiye genelinde almış olduğu %0.98’e tekabül eden 453.131 oyla kendi sonunu hazırlamıştır. Özetle Ak Güvercin büsbütün mort olmuştur. Birileri tarafından sahaya sürülen ifadesini özellikle kullandım çünkü Ankara Adayları, iktidara karşı değil muhalefete karşı muhalefet yapmıştır. Ayrıca asmış olduğu pankart ve bilboardlara “YAVAŞ YAVAŞ DEĞİL HAYDAR HAYDAR” yazdırarak açıkça Alevilere mesaj göndermiştir. Açıkça din siyaseti yapmıştır. Bilindiği gibi “Haydar”, Hz. Ali’nin lakabıdır ve “Aslan” anlamına gelmektedir. Ancak Alevi yurttaşlarımız bu Haydar zokasını yutmamış, bilakis DSP’ye ve Haydar Yılmaz’a haydarı (argoda kalın sopa) indirmiştir. DSP’den Şişli adayı olan Mustafa Sarıgül de almış olduğu sonuçla büyük ölçüde siyasi hayatını bitirmiş bulunmaktadır.

TKP

Mehmet Fatih Maçoğlu, mecliste grubu olsun veya olmasın bütün partileri ve PKK terör örgütünü saf dışı bırakarak Tunceli Belediye Başkanlığını kazanmıştır. Üstelik tek başına. Böyle bir adam tenkit edilmez, ancak önünde şapka çıkarılır. Maçoğlu, komünist veya Alevi olduğu için değil, adam olduğu için kazanmıştır çünkü. Seçimlerden çok önce de yazdım; yine yazıyorum; İstanbul’u fetheden zatın adını taşıyan bir adamdan sandığınız anlamda komünist olmaz. Bizim komünistimiz bile Milliyetçi olmasa bile Millicidir.

FOX HABER

Bu seçimin kazananlarından birisi de hiç şüphesiz Fox Haber’dir. Doğru, dürüst, objektif, ilkeli, tarafsız, cesur, basın meslek ilkelerine saygılı ve ancak laik demokrasiden yana tavır koyarak yayın yaptıkları için, bir kesim FOX TV’ye düşman olabilir. Ana haber bültenini sunan Fatih Portakal’a, “Portakal mısın mandalina mısın” diyerek aşağılayabilirler. Ancak bize göre Fox Haber, medyamızın yüz akıdır.
Seçim akşamı bir kere daha görüldü ki; her partiye eşit mesafede haber yaparak sonuna kadar direnen, Ekrem İmamoğlu’nun demokrasi ve hukuk adına sergilediği çırpınışları kamuoyuna yansıtan tek kanal yine FOX TV idi. Bu sebeple doğru haber alma hakkımızı kullanmamıza yardımcı olan başta Doğa Şentürk, Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya olmak üzere FOX Haber ailesine binlerce teşekkürler…

Ömer Sağlam
02.04.2019

Seçimlerin üzerinden iki tam gün geçtiğine göre; yapmış olduğumuz sosyal medya paylaşımları üzerinden bir seçim analizi yapmak gerekirse: - Türkler

Yorumlar

  1. mahmut demirkolllllu avatarı
    mahmut demirkolllllu

    kominist k oministtir. iyi mtarafı olmaz.hüner adamda ise bağımsız olsaydı.kominist olması kendine de kara bir lekedir………ppk lıların oyu azalmış sebep= chp yi desteklemesidir.teröristin CHP yi desteklemesine chp utaanmalı vede üzülmelidir..chp kandil pisliğine bulaşmıştır..HDP eş başkanına ve kandil çakallarına karşı teslim olmuş laf edememeiştir. yazııkkk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir