Geçtiğimiz yıllarda Fethiye’nin Yeşil Üzümlü Beldesi, İncirköy ve Koruköy Mahallesi arasında kalan Üzümlü Çok Amaçlı Lisesi ve Kız Öğrenci Yurdu’na yakın Aladağ mevkiinde bir taş ocağı yapımına izin verildiği haberini ve bununla ilgili verilen mücadeleyi paylaşmıştık.
Bölge muhtarlarıyla, Muğla Arıcılar Birliği ve duyarlı vatandaşların girişimiyle konu mahkemeye taşınmış, Taş ocağının iptali sağlanmış ve bir üst mahkemece de onaylanmıştı.
Bundan hemen sonra aynı bölgede Kırçıllı mevkii‘nde yeni bir taş ocağı açılması için ayrı bir çalışma başladığı haberi alındı, yine bölge muhtarları ve yöre halkı taş ocağının yapımını durdurmak için bir araya gelmişlerdi.
Başka bölgelerde de benzer çalışmaların olması bölge halkını isyan ettirmiş, bölgede mevcut bir taş ocağı varken, ikinci taş ocağının yapımı da mahkeme kararı ile iptal edilmiş, ”3. taş ocağı‘na ÇED gerekli değildir kararı ile nasıl izin verildiğini” soran bölge halkı ve muhtarlar verilen bu izni durdurmakta kesin kararlı olduklarını belirtmişlerdi.
17 Mart 2019 tarihinde taş ocağı yapımının başladığı yerde tepkilerini ortaya koymak için büyük bir piknik planladılar ve bugün gerçekleşen etkinlikte yüzlerce insan destek vermek için tek yürek oldu. Ancak köy halkının sadece bir kısmının katılmış olması, asıl çalışmaları yürütenleri haklı olarak üzmektedir.
Onların çağrısı şöyle; ” siyasi görüşünüz ne olursa olsun, hangi muhtar adayını desteklerseniz destekleyin ya birlikte var olacağız ya da hep birlikte yok olacağız”
Söğütlü mahallesi’nin ”Arap Dede Orta Oyunu Ekibi’nin gösterileri, söylemleri, her birinin ayrı ayrı açıklamaları bölgede halkın ciddi bir örgütlenme ve taş ocağını yaptırmama kararı ile tek yürek olduklarını gösteriyordu.
İkinci bir taş ocağının bölgeye nasıl zararlar vereceğini anlatan nineleri, dedeleri ve çiftçi kadınları tüm siyasilerin dinlemesi gerekirdi.
Köylünün katılımı yetersiz olsa da orada bulunan, özellikle ninelerin, dedelerin ve o topraklara emek veren, eken, biçen, taşını toprağını iyi bilen köylülerin katılmış olması umut vericiydi.
Yaşlı bir nine ; ‘Biz köylüyüz, biz çiftçiyiz, keçilerimiz otluyor, dağın taşın yetişen bir sürü otundan yemek yapıyoruz, ekip biçiyoruz. Bizim keçilerimiz nerede otlayacak, taş ocağı sadece toprağın değil bizim de sağlığımızı bitirecek asla istemiyoruz” diyor.
Bir başka üreten kadın konuşuyor, ” kızım bu şehirli zengin insanlar şehirde ne yeyip ne içiyor, bizim burada emek verdiğimiz, geçim yaptığımız zeytin ağaçlarımız var, biz çocukları onlarla büyütüp okutuyoruz, geçimimizi onlardan sağlıyoruz, zeytin biterse bunlar taş mı yiyecek” diye, kendi güzelim Yörük şivesiyle kararlı bakışlarıyla karşı çıkıyor.
Daha önce endişeli olduklarını bildiğimiz bölge halkı bugün çok daha güçlenmiş, bilinçlenmiş ve kesin kararını vermişti.
”O taş ocağı oraya yapılmayacak.”
Buna asla izin vermeyecekler.
Bu bölgede bal ormanı çalışması olduğunu, taş ocağı yapımının ise buna büyük zarar vereceğini daha önce de paylaşmıştık.
Sadece bal ormanları projesi değil, bölgenin geçim kaynağı olan tarım ürünlerinin, ekili alanların, zeytin ağaçlarının, endemik yapının ve o muhteşem doğanın nasıl zarar göreceğini, şimdiden kesilen ağaçların altında kalan toprağın nasıl acı çektiğini hissettik.
Bölge halkının duyarlı muhtarlarla ve yerel yönetimlerle bir araya gelerek bu zulme karşı çıkmış olmaları, çeşitli toplantılar yapmaları, gönüllü avukatların destek çıkması bu mücadelenin bu tür sorunlarla boğuşan, başka bölgelere de örnek olması demektir.
Bu kıyım, bu yıkım ne yazık yedi bölgemizde de yaşanmakta, ülkemizin bir çok bölgesinde yaşanan afetlerin en büyük nedenin de betonlaşma ve kesilen ağaçların, yok edilen ormanların ve mantar gibi her yerde açılan taş ocaklarının olduğunu biliyoruz.
Bu bölgenin en verimli tarım topraklarının bulunduğu, binlerce endemik çeşidin yer aldığı, küçük üreticilerin tarlada üretip pazarda satış yaptığı bu toprakların rant uğruna, para uğruna yok edilmesine fırsat vermeyeceğimiz gibi verdikleri mücadele de sonuna kadar onların yanında olacağız.
Bu bölgelerde yerel tohum üretimi yapanlar var, zor şartlarda ürettiklerini satmaya çalışan emekçiler var, yaşlı üreticiler var, hakkını nasıl arayacağını bilemeyen köylü var, bu bölgede çok değerli mantar çeşitleri var bu yıkımlara fırsat verenler geleceğimizi bilerek yok etmektedirler.
Ya hep birlikte bu zulümlere karşı çıkacağız; ya da üretici kadının dediği gibi, zeytini yok edersek, zeytin yerine taş yiyeceğiz.
“Türkiye’nin sahibi hakikisi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK