Herşey bundan 2 yıl evvel İstanbul’dan İzmir’e uçakla dönüşümde uçak penceresinden gördüğüm çok ürkütücü ve gökten yere doğru uzanmış bir bulut manzarasıyla başladı. Doğal görünmeyen bu bulutu internette biraz araştırdığımda, yurtdışı ve yurtiçi kaynaklı çok ilginç iddialarla karşılaştım.
Öncelikle bazı kavramları bilmeniz gerekiyor:
1. Contrails : Jet uçaklarının bazen gökyüzünde arkalarında bıraktıkları kısa ve hemen kaybolan izler..
2. Chemtrails : Bu amaçla kullanılan jet uçaklarının gökyüzünden kasitli olarak spreyledikleri kimyasal maddelerin bıraktığı uzun ve kalıcı izler…
(Contrails ile Chemtrailsi birbirinden ayırmak çok kolay.. Contrails çok kısa ve incecik bir iz ve hemen dağılıyor. Chemtrails ise nispeten kalın bir iz ve hem kalıcı hem de dağılırken buluta ve pusa dönüşüyor)
3. Geoengineering : Dünyayı yönetenlerin sözde Küresel Isınmayı geciktirmek amacıyla ama aslında Dünyanın İklimini Kontrol altına almak amacıyla çalışma yaptıkları mühendislik disiplini.. Bu disipline ait bir çok proje ve patent kayıtları mevcut.. Henüz “planlama” aşamasında denilse de, aslında yıllardır uygulandığı söyleniyor.
4. HAARP : Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı (İngilizce: High Frequency Active Auroral Research Program) veya kısaca HAARP; Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Alaska Üniversitesi tarafından ortak yürütülen iyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska’da sürdürülen çalışma. Bu fikir, ilk kez Sırp asıllı ABD’li bilim adamı Nikola Tesla tarafından ortaya atılmıştır..
Internette karşılaştığım iddialar, Geoengineering adı altındaki bir projenin aslında 1960lardan beri yürütüldüğü, 1980lerde yoğunlaştırıldığı ve 2015 itibarıyle çığrından çıktığı yönündeydi. Bu projenin bir çok değişik elemanı var; denizaltılarla okyanus tabanı çalışmalarından dahi söz ediliyor ancak bizim ilgimizi çeken ve üzerinde araştirma yaptığımız konu, 15 km yüksekten (uluslararası hava sahası) ABD ve BM (ve henüz bilinmeyen diğer uçaklar) jet uçaklarıyla püskürtülen kimyasal gazlar ve sonrasında uygulanan radyo frekans dalgaları meselesidir.
Bu gazların içeriğinde nano partiküller halinde aluminyum, baryum, ağır metaller, mikroplazmalar, nano fiberler, virüsler ve başka farklı maddeler de bulunmaktadır.
Peki AMAÇ nedir?
Farklı farklı iddialar olsa da, belli başlıklarda toplamak mümkün:
1. Dünyanın iklim kontrolünü ele geçirerek bunu bir silah olarak kullanmak (denemeler başlamıştır),
2. Dünyadaki toprak ve suyu asidik hale getirerek bunlara dayanıklı tohumları satmak (patentleri Monsanto tarafından alınmış durumda)
3. Salgın hastalıkları yaymak ve bu suretle ilaç sektörünün para kazanmasını sağlamak (özellikle her kış farklılaşan grip virüsleri),
4. Kanser ve Alzheimer başta olmak üzere, solunum yolları hastalıklarına ve ciddi alerjilere sebep olmak; yanısıra insanlarda kısırlığa yol açacak ve nüfus artışını durdurucak etkilerde bulunmak,
5. Dünya nüfusunu infiale yol açmayacak biçimde yavaş yavaş azaltmak suretiyle kolayca yönetilebilir hale getirmek..
6. İnsanların duygu, düşünce ve davranışlarını istedikleri biçimde kontrol edebilmek, yönlendirebilmek
7. Güneş ışınlarını örterek insanların bağışıklık sistemini destekleyen D Vitamini sentezini engellemek..
OYUNCULAR kim?
ABD ordusunun işin içinde olduğu, Birleşmiş Milletler, Petrol Şirketleri, NASA, Monsanto (GDOlu Tohum Şirketi), Bayer (Yakında Monsanto ile birleşti) Diğer İlaç Şirketleri ve iklim felaketlerinde çok büyük paralar ödemek zorunda kalmış Sigorta Şirketlerinin de bu işin içinde olduğu söyleniyor. Ve tabi ki Bildenberg grubu orkestranın şefi! Hani hep gündeme gelen Dünyayı yönettiği iddia edilen aileler (Rothschild ve Rockefeller) birliği..
Hükümetlerin ise ya bu çıkar çevreleri ile işbirliği yaptığı, ya bildiği ama çaresiz kaldığı ya da tamamen habersiz olduğu tahmin ediliyor.
Dünyada bunun uygulanmadığı şimdilik 3 ülke olduğu gözlenmektedir. Küba, İran ve Kuzey Kore.. Ne kadar büyük bir tesadüftür ki, bu 3 ülke aynı zamanda Merkez Bankalarına Rothschild ailelerini ortak etmemiş olan 3 ülkedir.
Küba’nın bu uçaklara ateş açtığını biliyoruz. Kuzey Kore ise bir tanesini düşürdü ve uçağın tankerlerinden henüz tanımlanamayan bir çeşit grip virüsü çıktığı iddiaları var.
Peki bunu yapan insanlar nasıl korunuyorlar?
Bu her zaman karşılaştığımız ve sürekli araştırdığımız bir konu.. Designer Protein diye adlandırılan proteinler geliştirttiklerini ve kullandıklarını biliyoruz. Bu proteinler spreylenen ağır metallerin kendi bedenlerine zarar vermesini engelliyor. Bunun haricinde çok sofistike detoks programlarına ve yılda bir tüm kan değişimine başvuruyorlar. Bu alandaki araştırmalarımız sürmekte…
Neden basına yansımıyor?
Basın zaten bu insanların elinde.. Bu ekiplerden ayrılarak Dünyaya yapılanları açıklayan kişiler var. Bunlara whistleblowers diyoruz. Grubumuzda bu kişilerin beyanlarını içeren videoları yayınladık ve yayınlamaya devam ediyoruz.
Biz ne yapacağız?
Öncelikle GÖKYÜZÜNE BAKACAĞIZ ve Komplo Teorisi denilerek gülüp geçilen bu tehditin gerçekliği ile ilgili araştırmalar yapıp, haklı şüphelerimizle ilgili mümkün olduğunca çok insanın uyanmasına destek olacağız.
Eğer söylendiği gibi zehirlenerek yavaş yavaş öldürülüyorsak, toprağımız, suyumuz ve doğamız yok ediliyorsa, mutlaka seyirci kalmanın ötesinde bir şeyler yapmamız gerekmektedir.
Aklınızda hala bir çok soru olduğunu tahmin ediyorum. Sık Sorulan Sorular ve Cevapları paylaşımını da yakında yayınlayacağım.
ÖNEMLİ !!!
Siz kendilerine Chemtrailsden söz ettiğinizde size onların jet motorlarından çıkan su buharları olduğunu söyleyen kişilere söylemeniz gereken ÜÇ ŞEY VAR!
1. Jet izleri hele kalıcı olanları 30.000 feet yükseklikteki havada %70 “BAĞIL NEM” ve buna bağlı olarak %100 ve üzerinde “BUZ ÜZERİNDE BAĞIL NEM” olmadan OLUŞAMAZ! Bu şartların sağlanma sıklığı çok nadirdir ve yılda %5’lik bir zaman diliminden daha fazlası ASLA değildir.
2. Turbofan Jet Motorları kerosene yakmaktadır. Kerosen artık olarak su bırakmaz! Yani yakıt yandıktan sonra açığa su buharı çıkamaz!
3. Yeni teknoloji Turbofan Bypass Jet Motoları içine çektiği havanın sadece %20sini kompresyon için kullanmakta %80’ini ise itici güç olarak kullanmaktadır. %20lik havadaki üretilen su buharı zaten %80 ile karışınca nötralize olmakta, bu nedenle kalıcı bir iz bırakmamaktadır.
Diğer bir deyişle günümüzün jet motorları eskiden kullanılan pro-pel teknolojisi gibi arkasında iz bırakmaz!
Fevkalade BİLİMSEL konuşuyoruz ve bunun Komplo Teorisi ile igisi bulunmamaktadır.
O nedenle havada gördüğümüz KALICI JET İZLERİ kesinlikle jet motorlarından çıkan su ya da yakıt buharının izleri değildir.
Sağlık ve sevgiyle kalın,
Leyla Özlem Demir