Prof. Dr.Mustafa Kaymakçı ”Tarım Bağımsızlıktır’’ adlı kitabında, tarımın dünü ve bu günü hakkında öylesine önemli bilgiler veriyor ki, bunları okudukça eğer hemen önlem almaz isek yarın bizleri nasıl bir tehlikenin beklediğini apaçık görebiliyoruz. GDO hakkında ki bazı önemli bilgiler şöyle;
GDO’lu ürünlerin üretilmesi ve tüketilmesi konusunda bilim insanları ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim bunların insan ve hayvan sağlığına zarar vermediğini düşünürken, diğer bir kesim ise GDO’nun insanlık için yararsız hatta zararlı olduğunu düşünüyor.
Özellikle çok tartışılan bir konu GDO hakkında şu bilgiler yer alıyor;
Genetik yapısı değiştirilmiş bitki ve hayvanlara Transgenik bitki, ya da transgenik hayvan deniyor.
GDO’lu ürünlere dayalı tarım ağırlıklı olarak ABD, Kanada, Arjantin, Çin ve Hindistan’da yapılıyor.
GDO’lu ürünlerin başında mısır, soya, pamuk, domates, pirinç ve bazı balık türleri geliyor.
GDO’lu tohumları üretenlerle en büyük tarım ilaçlarını satan firmalar aynı.
Başta, Monsanto, Delta, Dupont, Syngenta, Bayer gibi firmalar hem GDO’lu tohum satışından, hem de tarım ilaçlarının satışından yüksek cirolara sahip firmalar.
Üçüncü dünya ülkelerinde bu firmaların bayiliğini yapan bilim insanları bile var.
GDO’lu tarımı önerenler verim artışını ön plana çıkarsalar da bir çok bilim adamı bunun doğru olmadığını kanıtlamıştır.
GDO’lu tarım yapılan Arjantin’de yabancı ot ilacı kullanımı 14 kat artmıştır.
GDO’lu tarım büyük işletmelerde yapılıyor. Bu işletmeler işçi tasarrufu nedeniyle bu tarımı tercih ediyorlar.
Tohum üreten firmalar aynı zaman da tarım ilacı da sattıkları için GDO’lu üretimde hem hazır tohum hem de tarım ilaçları birlikte alınmak zorundadır. Çiftçiler bir şekilde bu şirketlere bağımlı duruma gelmektedir.
GDO’lu tarım yapan Arjantin ve Hindistan’da ne yazık ki çiftçiler köylerini terk etmiş, endüstriyel tarım çiftçinin görevini makinelerle yapmaya başlamıştır.
GDO’lu tohumlarla tarım yapılması, yerel çeşitlerin kullanımını azaltıyor.
Tek tip tohum kullanılması sonucu biyo çeşitlilik yok ediliyor.
GDO’lu tohumlar yerel tohumlara da bulaşıyor, bulaşma sonucunda ABD ve Kanada’da yaşanan örneklerde bazı şirketler tohum çalma suçlamasıyla çiftçileri mahkemeye bile verebiliyorlar.
GDO’lu endüstriyel tarım, dünya halklarının geleneksel beslenme alışkanlıklarını değiştiriyor.
GDO’lu ürünler insan sağlığına zararlı.
Bağışıklık sistemini çökertiyor.
Alerji,kısırlık, kanser, gibi bir çok sağlık sorununu yaratıyor.
Yakın dönemlerde yapılan bir çalışmada, yeni doğan bebeklerin göbek bağı hücrelerinde ot öldürücü ilaç olarak kullanılan bir ilacın kalıntılarının saptandığı açıklanmıştır.
GDO’lu tarım, çevre sağlığına büyük zararlar veriyor. GDO’lu bitkilerin kalıntılarındaki toksik maddeler suya ve toprağa geçiyor.
GDO’lu tohumlar hayvansal ortamlarda yararlı akraba türlerin yok olmasına ve yeni zararlı türlerin oluşmasına neden olmaktadır.
GDO’lu tohumlar için geliştirilen ot öldürücüleri, otlar dışındaki bütün bitkileri öldürmektedir.
Kısacası GDO’lar tarımda verimliliği arttırmıyor, ilaç kullanımını azaltmıyor, tek yanlı bir bağımlılık yaratıyor ve istihdamı olumsuz etkiliyor. Aynı zamanda bio çeşitliliği yok ediyor.
İnsan ve çevre sağlığını da geriye dönülmez bir şekilde olumsuz olarak etkiliyor.
GDO’ları yaratan küresel kapitalizm, beslenme şeklimizi değiştirmek isterken;
Böylece dünya da tek tip beslenen, onların istediği şekilde yaşayan, düşünen insan toplulukları oluşturmaya mı çalışıyorlar?
Kapitalizm dünyayı şekillendirme yolunda mı ilerliyor?
Yol yakınken, bizi bekleyen tehlikeler apaçık önümüze serilmişken, çevremizden başlayıp, toprağımıza, ağacımıza, çiçeğimize, böceğimize, suyumuza en çok da tohumlarımıza sahip çıkalım….
Çünkü; bir avuç tohum bir ömür bağımsızlıktır.
“Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.”
Mustafa Kemâl ATATÜRK
Bir yanıt yazın