Başkan D. Trump “Küresel Liberal Düzene” yeni bir yön veriyor.
Hiçbir ülke veya ülke grubunun ABD önceliğine meydan okuyabileceği fikrinin ne kadar aldatıcı olduğunu göstermeyi,
Bunun için “Yıldız Savaşları” ivmesiyle Amerikan patentli kapitalizm oyununda, Çin ve Rusya’yı yenmeyi amaçlıyor.
*
Bu mevcut ABD emperyalizminin “Enformasyonel Emperyalizm”e dönüşmesidir.
Hem gelişmiş ve istikrarlı ülkelerin hem de emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin,
Yeniden ABD ekonomisine yatırım yapmalarının sağlanması öngörülüyor…
*
ABD’nin yeni emperyalizminde İsrail’in güvenliğine yönelik taahhüdü en önemli unsurlardan biridir;
Ortadoğu’da terörle mücadele stratejisini ve barışı belirliyor.
O yüzden İsrail ile Filistinliler arasında sağlanacak iki devletli barış anlaşması destekleniyor.
Başkan Trump, Aralık 2017′ den beri Filistin-İsrail çatışmasına çözüm bulmak için “Yüzyılın Anlaşması” adı verilen bir plan üzerinde çalışıyor.
*
Başkan o tarihten bu yana,
İsrail’in Arap Dünyası ile ilişkilerini geliştirerek İsrail-Filistin meselesinin çözümüne destek veriyor:
Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır:
İsrail’in yakın gelecekte HAMAS’la, sonra İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığına destek veriyor:
HAMAS’ ın arkasındaki Müslüman Kardeşler örgütünün İslamcı Cihad ideolojisinin yol açtığı her türlü İslamcı teröre ortak mücadele kararı almıştır:
İsrail ve Suudi Arabistan işbirliğinin ürünü olarak Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılması amacıyla Suudi Prens M. bin Salman’a iktidar vermiştir:
Onlarca yıldan beri bölgesel rakip olan Suudi Arabistan ve İran arasındaki soğuk savaşa teyakkuz kazandırmış bulunuyor.
*
Damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ve Ortadoğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt,
Yüzyılın Anlaşmasi’nın lansmanını Haziran 2018’de Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Katar ve İsrail’ de yaptılar.
Ancak söz konusu anlaşmayı kesin bir dille reddettiklerini ifade eden Filistinli yetkililer görüşmeyi kabul etmedi!
Bugün bu ikili Enformasyonel Emperyalizm ve Demokrasi’nin toplamı olan Küresel Liberal Düzeni,
Hiç bir şekilde kavrayamayan, “üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek” niyetinde olan Erdoğan ile tartışmak için Türkiye’dedir…
*
J.Kushner, 14-15 Şubat’ta İsrail Başbakanı B .Netanyahu’nun da bulunduğu Varşova Barış ve Güvenlik konferansında bir toplantıdaydı.
Planın bazı genel hatlarını sundu ve her iki taraftan da ödün isteyeceğini söyledi.
*
B .Netanyahu ise ” 9 Nisan İsrail seçimlerinden sonra sunulacak nihai planın neye benzeyeceğini bekleyip göreceğiz.
ABD’nin bu inisiyatifi sunmasından önce hiçbirimizin bu planı reddetmesi gerektiğini düşünmüyorum.
Arap dünyası ile ilişkilerin normalleşmesi, Filistinlilerle barışın sağlanmasına da yardımcı oluyor” dedi…
*
İsrail- Filistin Barış Anlaşması, İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki ortak çıkarlar temelinde geliştirildi.
İşte, Mısır’ın çıkarlarını Batı’da İŞİD İslamcı terör örgütü, Doğu’da İran kesiyor.
Kutsal İslam alanlarının koruyucusu Suudi Arabistan ise hem İran tehditi altındadır hem de Kudüs’ten uzak durmayı tercih ediyor.
Her ikisinin de Amerikan savunma şemsiyesine ihtiyacı bulunuyor.
Nitekim 2017’de ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri ofisinin “Ortadoğu Marshall Planı”;
Nükleer silah teknolojisinin, yeni emperyalizme uygun olarak özel bireyler ve bir avuç şirketi büyük ölçüde zenginleştirme karşılığında Suudi Arabistan’a verilmesini öngörüyor…
*
Bu noktada Türkiye, Kudüs’ün doğusunda faaliyet gösteren en aktif ve önemli yabancı ülkedir.
Erdoğan öncülüğünde Türkiye, Ortadoğu’da etkisini göstermeyi ve Osmanlı Hilafetini yeniden düzenlemeyi hedefliyor.
Doğu Kudüs’teki nüfuzunu ve özellikle Tapınak Dağını önemli bir stratejik amaç olarak görüyor.
Erdoğan şu anda Müslüman Kardeşler’in önde gelen küresel patronudur.
Diğer oyuncuların pahasına Kudüs’teki olayları, Türkiye’nin bölgesel hegemonyasının kurulmasında bir unsur olarak görüyor.
*
Kutsal yerlerin koruyucusu rolünde ve Doğu Kudüs sakinlerinin şampiyonu olan Ürdün, Türkiye’nin artan varlığından en çok kaybedendir
Ürdün’ün şehirdeki konumu ve Tapınak Dağı’nda bile giderek azalırken,
Türkiye, kent genelinde ve Tapınak Dağı’ndaki boşluğu dolduruyor.
*
Erdoğan’ın siyasi İslamcılığı Doğu Kudüs’te Müslüman Kardeşler gruplarıyla işbirliği sayesinde giderek yaygınlaşıyor.
Türk dili çalışmaları, Türk müziği ve yemeği Doğu Kudüs varlığına yansıtılıyor.
Erdoğan’ın Filistin meselesine, El Aksa’ya ve Kudüs’ün doğusunda dağıttığı milyonlarca dolarlık destek Türkiye sempatisini arttırıyor.
Türkiye hayır kurumları, kadın kuruluşları, eğlence ve kültürel etkinlikler ve gençlik etkinlikleri de dahil olmak üzere kentteki bir çok eylemi finanse ediyor.
Türk popülaritesi Doğu Kudüs’te o kadar artmıştır ki,
Ürdün, Suudi Arabistan ve Filistinli liderler Erdoğan’ın Doğu Kudüs’teki faaliyetlerinin İsrail’i ve İsrail- Filistin Barışını tehlikeye düşürdüğünden bahsediyor…
*
HAMAS uluslararası arenada bir terör örgütü olarak kabul ediliyor.
Mayıs 2017’de açıklanan Müslüman Kardeşçi HAMAS Siyaset Belgesi;
HAMAS’ın İslam’ı tüm zaman ve mekanlara salahiyeti ve mutedil ruhuyla anladığına,
Filistinli bir İslami kurtuluş hareketi olarak hedefinin Filistin’i özgürleştirmek,
Kudüs’ün Filistin halkının, Arap ve İslam ümmetinin sabit hakkı olarak Filistin’in başkenti,
Filistin’in, mübarek ve kutsal bir Arap ve İslam yurdu olduğunu belirliyor …
*
İsrail Başbakanı B. Netenyahu “Erdoğan HAMAS’ın en büyük destekçilerinden biridir, dolayısıyla kendisi terör ve katliamdan şüphesiz çok iyi anlar.
Her ülkenin kendi sınırlarını koruma zorunluluğu vardır.
HAMAS terör örgütü İsrail’i yok etmek ve bu hedefine ulaşmak için binlerce kişiyi sınırdan yasadışı göndermek istediğini ilan ediyor.
Biz de egemenliğimizi ve vatandaşlarımızı korumaya kararlı olup, eylemlerimizi sürdüreceğiz” derken,
*
Erdoğan da, “Netanyahu’nun elinde Filistinlilerin kanı vardır ve bunu Türkiye’ye saldırarak saklayamaz.
Netanyahu, savunmasız bir halkın topraklarını BM kararlarını ihlal ederek 60 yıldan fazladır işgal altında tutan ırkçı devletin başbakanıdır.
HAMAS terör örgütü değildir, Filistinliler de terörist değildir.
Bu hareket Filistin vatanın işgal eden bir güce karşı direniş hareketidir.
Tüm dünya Filistin halkına zulmedenlere karşı duruyor ” diyor…
*
Ne ki, Başkan Trump 20 Kasım 2020 ABD başkanlık seçimleri öncesinde, “İsrail – Filistin Barışı”yla avantajlı bir pozisyon istiyor.
Başdanışmanı J.Kushner ve Ortadoğu Özel Temsilcisi J.Greenblatt,
Barış Planı çerçevesinde 10 yılı aşkın bir sürede Batı Şeria’da ve Gazze’de toplan 25 milyar dolar,
Mısır’a, Ürdün’e ve Lübnan’a 40 milyar dolarlık ABD yatırımı vaadediyor.
*
Heyet, terör uygulayan Müslüman örgütlerin ideolojisine kaynak olan Müslüman Kardeşler’in savunduğu ve yaydığı siyasal İslam ideolojisinin sürmesi halinde,
Ortadoğu sorunlarının temelini oluşturan “İsrail- Filistin Barışı”nın hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği düşüncesindedir.
Bugün siyasi bir ödün sağlamak üzere ama “Kazan-Kazan” pazarlığı ile Ankara’da temastadırlar.
*
Öte yanda Rusya, Türkiye’nin “Adana Mutabakatını” işler haline getirebilmesi için Suriye rejimi ile barışmasını gerekli görüyor.
*
Sonuçta Erdoğan’ın yanlışları hem kendini hem de daha önemlisi Türkiye’yi boğuyor…
Ey Erdoğan!
“Dünya Din’in toplumsal bir bağ ve duyarlık yarattığını kabul ediyor.
Ama toplumsal davranışı ve sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olmasına izin vermiyor!”
28.2. 2019
Yazıları posta kutunda oku