Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın en büyük, en güçlü ve en uzun süre dayanan otokrasisidir.
Bu durum Çin’in Devlet Başkanı Xi-Jinping liderliğinde Komünist Parti önceliğine giderek daha fazla odaklanan bir ülke olduğu anlamına geliyor.
Ancak Çin küreselleşmenin etkilerden kendisini izole etmeye çalışırken, küreselleştikçe de öngörülemeyen siyasi şoklara karşı savunmasız kalıyor…
*
Özgür ve açık bir toplumun refahı tahrip ettiği tezine dayalı Orwellian gözetim ve kontrol sistemi destekli,
Komünist Partisi’nin baskıcı iç mekanizması kendi vatandaşlarının haklarına çok az saygı gösteriyor.
Bu mekanizma etnik azınlıkları kendi vatanlarında kültürel olarak boğma amaçlı bir devlet stratejisi de geliştirmiş bulunuyor.
*
Başkan Xi’ye göre Komünist Partisi Müslüman,Tibet ve Moğol kimliklerini sistematik olarak demografik değişime uğratmanın,
Çin’in sınırlarını uluslararası sulara genişletmenin ve ülkeyi dijital totaliter bir devlet haline getirmenin görevindedir.
*
Bir zamanlar Sovyetler Birliği hükümetinin rejim karşıtı unsurların hızla kovuşturulması ve toplumdan soyutlanması için kurduğu,
Gulag Yargı ve İnfaz Sistemi bugün tarihin çöp sepetindedir.
Ama Çin, özellikle müslüman Uygurların kimliklerini ortadan kaldırmak ve toplulukların bakış açısını değiştirmek için tasarlanan,
Yüksek teknolojiye sahip ve bir milyondan fazla insan barındıran toplama kampları kurmuştur.
*
Bu noktada, Uygur halk ozanı Abdurehim Heyit tutuklu bulunduğu cezaevinde hayatını kaybetti.
9 Şubat’ta Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Sincan’da (Xinjiang) Uygur Türklerinin ve diğer müslüman toplulukların temel insan haklarına saygı gösterilmesi,
Toplama kamplarının kapatılması konusunda Çin Halk Cumhuriyeti’nin dikkatini çekti.
Çin Ankara Büyükelçiliği ise Türkiye’nin gerçek dışı açıklamalarına Pekin’in şiddetle karşı çıktığını açıkladı.
Türkiye’nin bir krizi daha oldu!
*
Giderek Çin’de Türkiye’nin Sincan sorununa sığ yaklaşımından uğradığı hayal kırıklığı konu alınırken,
Sincan’ın durumunun son derece karmaşık olduğu, bölgenin neredeyse kontrolden çıkmış şiddet ve radikal terörizmden etkilendiği,
Sincan’ın ikinci bir Çeçenistan olma kaderinden kaçınılması için,
Tüm etnik gruplarının yetkilileri ve sıradan insanlarıyla birlikte Sincan’da daha ciddi yönetişim uygulamalarını benimsemek zorunda kalındığı açıklamaları geldi…
*
Türkiye’nin Sincan’a bir pan-Turkçülük ve İslamcılık kompleksi ile yaklaşarak sorumsuz açıklamalarda bulunduğu,
Halbuki Sincan’ı istikrara kavuşturmanın bizzat Sincan yönetiminin temel sorunu olduğu,
Türkiye’nin Çin iç meselelerinde suçlayıcı bir parmak gösterme gerekçesi olmadığı,
Pekin ile uzun vadeli bir işbirliği geliştirmek istiyorsa Türkiye’nin Çin halkının desteğini ihmal etmemesi gereği dile getirildi.
*
Nitekim Çin hükümeti, Türkiye’deki Çinli sakinleri ve turistleri “kişisel güvenliklerine karşı dikkatli olmaları” konusunda uyardı.
Uyarı Türkiye ekonomisinin kırılgan olduğu bir zamanda turizm endüstrisini hedefliyor.
Çin’in Türkiye’nin turizmi üzerindeki etkisinin küçük olmasına rağmen, Pekin’in bu ekonomik misillemesi bir uyarı atışı olarak görev yapıyor…
*
Sincan Çin’in Orta Asya’ya ve Avrupa’ya açılan ticaret kapısı, Kemer ve Yol ya da İpek Yolu Girişiminin başlangıç noktasıdır.
Çin, Ekim 2013’te ilan ettiği bu projeye bugüne kadar 250 milyar doların üzerinde yatırım yaptı.
Şimdilerde Orta Asya’da batıya doğru Çin hegemonyası projeksiyonunu güvence altına almak için Sincan Eyaletini hızla geliştirmeyi hedefliyor.
Pek çok Uygur milliyetçisinin “Doğu Türkistan” olarak adlandırdığı Sincan’da Uygur Türkleri nüfusun yüzde 45’ini oluşturuyor.
*
Bu yüzden Çin, Sincan ve Orta Asya’daki çıkarlarını tehdit eden pan-Türk ve İslamcılık aktivizminin merkezi olarak Türkiye’ye karşı dikkatli davranıyor.
Çünkü Türkiye, Kemer ve Yol Girişiminin önünü Ortadoğu ve Ukrayna’dan kesmek yerine daha kolay olan Myanmar’dan kesmenin taşeronluğunu da yapıyor.
*
Müslüman etnik azınlık grubu Rohingyalar, Güneydoğu Asya’da esas olarak Myanmar’ın Arakan Eyaleti’nde ve zorla sürüldükleri Bangladeş ve Malezya’da mülteci olarak yaşayan Sünni Müslümanlardır.
Başta Türkiye, Suudi Arabistan ve Pakistan’ın desteğinde Rohingyaların çoğu, ana isyancı grup Harakah el-Yaqın, yeni adıyla Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’nu oluşturuyor.
Ülkenin Rakhine Eyaletinde uzun süredir Cihad ideolojisinin anlatımlarıyla yaşıyor ve eylem koyuyorlar.
*
Halbuki Myanmar topraklarından, Çin’in Yunnan bölgesini Arakan /Rakhine Eyaleti üzerinden Bengal Körfezine ve Pasifik Okyanusu istikametinde,
Çin ekonomisinin en önemli unsurlarından biri olan boru hatları geçiyor.
Myanmar bu hatlarının Çin’e ait elektronik gözetleme istasyonlarına da ev sahipliği yapıyor…
Rohingyalar bu ekonomiye zarar vermeyi amaçlıyor.
*
Çin, ayrıca Türkiye’yi en az 20 aktif Sincan ayrılıkçı organizasyona en sahipliği yapmakla itham ediyor.
Türkiye’yi hedefleri doğrultusunda ayrılıkçı bir grup olan Doğu Türkistan İslami Hareket’i kullanmakla suçluyor.
Çin tarihi, kültürel ve dini nedenlerle bazı Türk vatandaşlarının Sincan ayrılıkçılarına bile sempati göstermesini anladığını,
Ancak bunun Batı’dan ve Erdoğan İslamcılığından kaynaklanmasını yadırgadığını bildiriyor.
*
Sincar’da yapılan işin din özgürlüğünün ve insan hakları ihlallerinin bastırılmasından ziyade,
Radikal terörizmi ortadan kaldırmayı amaçladığı vurgulanıyor.
*
Bu noktada Batı ile gergin ilişkilerin ortasında Doğu’ya bakmaya devam ederken,
Türkiye’nin İslamcı liderlik amaçlarının kötüye kullanılmasını önlemesi,
Sincan ve Myanmar sorunlarıyla ilgili gerçekçi bir anlayış kazanmaya çalışması,
Çin ile stratejik ortaklığına odaklanarak Kemer ve Yol girişiminin Türkiye’ye sunduğu gelişme fırsatlarını değerlendirmesi isteniyor..
24.2.2019
Yazıları posta kutunda oku