AHİM.. FRANSA’NIN SÖZDE SOYKIRIM KARARI ÜZERİNE
DEĞERLİ DOSTUM HASAN KÖNİ HOCAM, DEĞERLİ BE RIZA TÜRMEN DEĞERLİ BE HÜSEYİN PAZARCI
Hasan Koni hocamin bana yolladigi bir mesaja cevaben arzediyorum
Fransa Cumhurbaşkanının 24 Nisanı Ermeni soykırımını anma günü ilanı iç politikaya yönelik siyasal bir karardır. Anma günleri ilanı meselesi Fransa’da siyasetçilerin tarih yazma girişimleri başlığı altında çok tartışıldı; bu konuda (Accoyer raporu gibi) raporlar yazıldı. Fransa Parlamentosu bu raporu kabul etti. “Liberté pour l’histoire” girişimi de siyasetçilerin tarih yazmasına karşı çıktı ; ama siyasetçiler geri adım atmadılar. Ülkeler de yasama gücünün iradesine müdahele edilmesini kabul etmez..
Tekrar edeyim: Parlamentoların “Ermeni soykırımı” konusunda karar almaları siyasal bir tercihtir.. Bu kararı alan parlamento, soykırımı ilan ettiği bir eylemi inkar edeni cezalandırmaya yönelik yeni bir yasal düzenleme yaparsa ve bu yasal düzenlemeye dayanarak ulusal yargı bir mahkumiyet kararı verirse, mahkum edilen kişi (söylemi ırkçılık ve suç işlemeğe teşvik öğeleri içermemesi koşulu ile) AİHM’e gidebilir ve açtığı davayı -emsal de göstererek- kazanır. (Dr. Doğu Perinçek bunu yaptı)
Bu söylediklerim Soykırımı Sözleşmesinin yürürülüğe girmesinden önceki eylemler ve katliamlar için geçerli.
Soykırımının Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinin (1948) Giriş bölümünde şöyle yazar: (İngilizce kaydediyorum) : “Recognizing that at all period of history genocide has inflicted great losses on humanity” .1948 Sözleşmesi Hazırlık Konferansı zabıtlarının incelenmesi dibacenin bu satırları görüşülürken, eskiden hangi olayların (felaketlerin-katliamların) soykırımı olduğuna dair hiç bir söz ya da yorum yapılmadığını gösterir . Ancak Sözleşmeye Taraf olan ülkeler tarihin her döneminde soykırımı yapıldığını kabul etmiş sayılırlar; zabıtlarda da bir açıklık olmadığı için Taraf ülkelerin parlamentoları (veya yargısı) bu ifade konusunda değişik yorumlar yapabilirler;o eyleme soykırımı niteliği yaftası yapıştırılması da böyle bir siyasal nitelikli yorumdur.
Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra vuku bulan “soykırımsal” (yani soykırımı suçu kuşkusu bulunan) olayların soykırımı suçu çerçevesine girip girmediğine karar verecek olan yetkili Mahkeme Sözleşmede belirtilimiştir:. MADDE VI : “olayın vuku bulduğu ülkenin yetkili mahkemesi veya. Akit tarafların yarılama yetkisini kabul ettiği uluslararası ceza mahkemesi.” Yetki konusu böyle. İçeriğe gelirsek : Uluslararası Adalet Divanı örneğin Sırbistan/Bosna davasında ve Sırbistan/Hırvatistan davasında bir olayın soykırımı sayılması için olmazsa olmaz koşulun “özel kasıtın” bulunması gerektiğine karar vermiştir. Bu özel kasıtı (special intent) belirleyen sözcükler, Sözleşmede (uzun tartışmalar sonunda) “as such” olarak saptanmıştır. “intent to destroy in whole or ın part a national, ethnical,racial or religious group, as such.” Tekrar edeyim: sadece kasıt (intent) yetmiyor bir olayın soykırımı sayılması için. “özel kasıt” aranıyor.. Bu 1948 Sözlşemesi yapılırken varılan bir kompromidir. O dönemde Rusya’yı, soykırımı yapmakla suçlayarak mahkum ettirmek isteyen ABD’den korumak için varılmış bir uzlaşmadır. Öneren Lübnan delegesiydi.. Yoksa Sözleşme sonuçlanamayacaktı. Bu ifade – bu özel kasıt- soykırımı suçunun isbatını çok zorlaştırmıştır. Sözleşme sonuçlandıktan sonra İngiliz delegesi bu Sözleşmenin ölü doğduğunu açıklamıştı.Bu nedenle uluslararası camia daha sonra başka bir Sözleşme ile “İnsanlığa Karşı Suçlar” suçunu ayrı bir kategori olarak kabul edecektir.Bu konuya girmiyorum. Çok uzun.
Bu anlattıklarım Sözleşme yürürlüğe girdikten sonraki “soykırımsal” eylemler için geçerli.
Peki daha önce yapılmış benzer eylemler konusunda durum nedir? Eski eylemlere “soykırımıdır veya değildir” demek suç mudur? Sözleşme, yürürlüğe girmeden önceki dönemi kapsamıyor. Yukarıdaki soruya AİHM Perinçek kararları ile cevap verdi.” S oykırımı denilemez “, söylemi Irkçılık veya şiddet kullanımına özendirmediği takdirde suç değildir. AİHM bunu düşünceyi ifade özgürlüğü çerçevesinde mütalaa ediyor. . Ama aynı AİHM Hrant Dink kararında “soykırımıdır” demenin de suç olmadığına hükmetmiştir; o söylemi de düşünceyi ifade özgürlüğü çerçevesine almıştır.
Fransız hukukçuları ve Fransa Hükumeti bu konuda şöyle düşünüyor (birinci elden biliyorum): Soykırımı Sözleşmesin Taraf olan Devletler dibacede (yani Sözleşmenin Giriş bölümünde) yazılı olan “tarihin her dönemide soykırımının insanlığa büyük kayıplar yaşattığı” ifadesinden hareketle, 1948 Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden önceki bir olayı soykırımı olarak nitelendirebilirler veya nitelemezler; Sözleşme bu konudaki yorumu Taraf ülkelere bırakmıştır ya da Taraf ülkeler bu konuda yorum yapmakta kendilerini serbest hissedebilirler. Bu konuda Fransa Parlamentosunun çıkardığı yasa da ” declaratoire” yani ” işari veya “ifade edici” nitelikteydi; yaptırımı yoktu..Anılan parlamento daha sonra parlamengonun soykırımı saydığı eylemiğn bu niğteliğini inkar edeni cezalandıran bir yasa kabul etti; bu yasa ise Fransa Anayasa Konseyi tarafından iptal edildi.
AİHM kararı Fransa’nın veya bir başka ülke Parlamentosunun alacağı siyasal bir kararı yasaklayamaz; AİHM bir parlamentosnun soykırımı tanımlamasını AİHS ihlali saymaz. . Zaten AİHM veya UAD uluslar parlamentoların kararlarını veya yasalarını yargılama yetkisine sahip değildir.
Sn.Perinçek’in AİHM ye sunduğu dava dilekçesini ben yazdım; Perinçek “Gelbunakon” davasından tutuklandı, tüm evrakları savcılığa alındı; avukatı telefon etti , dava açabilmek için son iki gündü; iki gece-gündüz çalışarak daha önce hazırladığımız metni yeniden yazdım. Bu dava kazanıldı. Daha sonra İsviçre’nin açttığı ve Büyük Daireye giden davada 25 sahifelik Perinçek layihasını ABD Utah’da Profesör Hakan Yavuz ile birlikte yazdık ve Sn Perinçek’in onayına sunduk ; o da aynen kabul etti. AİHM Büyük Daire’sinde bu dava Perinçek lehine sonuçlandı.
AİHM kararı düşünceyi ifade özgürlüğünün genişliğine ve derinliğine işaret eder.Biz de davamızda ve layihamızda konunun bu yanına istinat ettik.. AİHM kararı “Ermeni soykırımı olmuştur – olmamıştır”” konusunda bir hüküm getirmemiştir. Sadece kararın bazı gerekçeleri 1915 Ermeni dramının hukuksal bağlamda soykımı sayılmayacağını ileri sürenlerin suç işlemediklerine dayanak teşkil etmiştir..
Fransa Cumhurbaşkanının kararı siyasal niteliklidir. Fransa’nın AİHM kararı muvacehesinde i böyle bir karar alamayacağını ileri sürmek kanımca -hukuk açısından- bir yarar sağlamaz ve muhatabımızın kararını değiştirmeye yetmez. Fransa’nın bu pozisyonu yeni değildir. Her zaman aynı siyasal görüşü savundu Fransa. Fransız tutumunun sebeplerini irdelemek ve buna göre bir çözüm arayışı içinde bulunmak e görüşümüzün gerekçelerini anlatmak gerekir. Bu da hem akademiya’nın hem de diplomasinin görevidir.
Sişyasal nitelikli söyleme karşı Türk Hükumeti siyasal nitelikli cevap verebilir Vermiştir de.. Siyasetçiler de eleştirel görüşlerin, beyan edebilirler; ettiler de; Sivil toplum örgütleri de açıklama yapabilir Türkiye’deki Frankofonlar da görüşlerini açıklayabilirler.
Hukuksal durumu arza ictisar eyledim. Tarihte yaşanmış çok acı olayları unutmadan, yok saymadan, o olayların açtığı yaraları ısrarla sarmaya çalışmak -uzun vadede de olsa- olumlu sonuç verebilir. Ben bu aşamada tevehhürle değil teenni ile hareket edilmesinin yararına inananlardanım. Fransızlarla Almanlar barışabildiler ise dünyanın başka yerlerinde yaşayan komşular da iyi niyetle hareket ederek el sıkışma noktasına geleblirler. Diplomasinin de işi bu zaten…
Dostlukla. Saygılarla
Pulat Tacar
Hasan Koni <hasanskoni>, 10 Şub 2019 Paz, 16:17 tarihinde şunu yazdı:
From: Demir Alp Serezli [mailto:daserezli]
Değerli Dostlar,
Ermeni soykırımı yalanına sarılan “Bay Emanüel Makron”un 24 Nisan gününü “Ulusal Anma Günü” ilan etmesi karşısında, Türkiye’deki biz “yurtsever frankofon”lara önemli bir görev düştüğüne inanıyorum.
Fransa’nın almış olduğu bu hukuk dışı kararın kınanmasına yönelik girişimle ilgili olarak, eşsiz deneyimlerinize dayanan yol gösterici görüş ve önerilerinizi paylaşmayı diliyorum.
Saygılarımla,
Demir Alp Serezli
Ek: İlgili AHİM kararı- Fransızca metni
Değerli dostum,
AHİM’in Perinçek-Suisse davasındaki kararını ve Perinçek’in
İsviçre Sorgu yargıcına verdiği ifadeyi ekte bulacaksın.
İstendiği takdirde türkçe çevirilerden oluşan kitabı da bulabilirim.
selamlar ,CAkalın