MAĞDURİYET Mİ HUKUK TANIMAZLIK MI
Av. Hüseyin Özbek [[email protected]]
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı
HEYBELİADA PAPAZ OKULU
Yunanistan Başbakanı Çipras’ın iki günlük ( 5-6 Şubat 2019 ) Türkiye ziyareti, Heybeliada Ruhban Okulu’nu yeniden gündeme getirdi.
5 Şubat’ta Ankara’daki resmi görüşmeleri tamamlayan Çipras’ın 6 Şubat’ı İstanbul’a ayırdığı görüldü.
İstanbul programının ilk durağı Ayasofya’nın ardından yerli ve yabancı basının yogun ilgisiyle gerçekleşen Heybeliada Ruhban Okulu ziyaretinin en ince ayrıntılarına kadar aylar öncesinden planlandığı anlaşılıyor. Yine bu ziyaret üzerinden iç ve dış kamuoyuna ve iktidara verilecek mesajların ve amaçlanan sonucun hesabının çok iyi yapıldığı görülüyor.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın‘ın refakatinde Heybeliada’ya geçen Çipras, Fener Rum Patriği Bartholomeos ve HRO Başrahibi Lambriniadis tarafından karşılandı.
Okul içerisinde bulunan Aya Triada Manastırı’nda gerçekleştirilen ayini yöneten, okul başrahibi ve Bursa Metropoliti Elpidophoros Lambriniadis’in, ziyaretten 1 gün önce ulusal basında geniş yer bulan demeci, bir kısım medyanın suyun öte yakasını kollayan yayın politikası, ziyaret öncesi kulislerinin hayli işe yaradığını gösteriyor.
OSMANLI AÇTI CUMHURİYET KAPATTI MI
Yunan Başbakanı, Fener Rum Patriği ve HRO Başrahibinin ziyareti fırsat bilerek dile getirdikleri ortak talebi kendi ağızlarından yansıtalım isterseniz.
Çipras, Aya Triada’nın kuruluş yıldönümü olan 6 Şubat’a denk getirilen ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdogan’a; ” Dilerim bu okula yapacağım gelecek ziyaret Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte olur ve 48 yıldır kapalı olan okulun kapısını beraber açarız” diye seslendi.
Bartholomeos aynı dileği dua ile dile getirdi: ” Osmanlı döneminde açılan bir okulun Cumhuriyet döneminde kapanması ve yarım asra yakın süredir kapalı kalması üzücüdür.Bu konudaki umutlarımızı sürdürüyoruz..Yunanistan okulumuzun açılmasını her zaman destekledi ve bu konuda Sayın Başbakan’a minnettarız. Okulumuzun kapılarının yeniden açılması için dua ediyoruz”.
Ziyaret arifesinde, ” Sadece Patrikhanenin değil, bütün azınlıkların bir önceki yönetime göre altın çağını yaşadıklarını” söyleyen, HRO Başrahibi ve Bursa Metropoliti Lambriniadis, törenin son konuşmacısıydı: ” Türkiye Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanımız Sayın Aleksis Çipras ve Fener Rum Patriğimiz Sayın Bartholomeos gibi 3 dünya liderinin aynı anda görevde bulunması, asırda bir bulunabilecek kadar nadir ve çok büyük bir şans. Okulumuzun kapalı kalması hiçbirimizin yararına değildir.Bu yüzden okulumuzun yeniden açılmasını ümit ediyoruz”.
BARTHOLOMEOSDÜNYA LİDERİ Mİ
Devlet adamları, siyasi liderler için övgü, hayranlık, takdir anlamında kullanılan “Dünya lideri” sözünün Erdoğan ve Çıpras için iltifat kabilinden söylendiği düşünülebilir. Fakat din adamı Bartholomeos’a gelince iş biraz çatallaşıyor. Bartholomeos için bu söz bir dil sürçmesi sonucu mu ağızdan çıkmıştır? Yoksa kamuoyu, kendisi için tasarlanan sıfata ve makama hazırlanmak mı istenmiştir?
Geçen ay Ukrayna ( Kiev ) ve Rusya Federasyonu ( Moskova ) Kiliseleri arasında yaşanan teolojik ayrışmada son sözün Fener tarafından söylediğine, racon kestiğine bakılırsa bu tanıma hak vermemek elde değil!
HEYBELİADA RUHBAN OKULUNUN SEYİR DEFTERİ
Buraya kadar anlatılanlardan ortaya iki sonuç çıkmaktadır.
1- HRO’nun 48 yıldır kapalı kalması, ciddi bir mağduriyete yol açmıştır.
2- HRO’nun haksız biçimde kapatılmasının sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Fikir sahibi olmak için bilgi sahibi olunması zorunluluğundan hareketle işin evveliyatına gitmenin zamanıdır. O halde HRO’nun kapatılması iddiasına biraz daha yakından bakalım. Bu konuda bilimsel makaleleri olan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Özel Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Sibel Özel’e kulak verelim:
1- Anayasa Mahkemesi, 12 Ocak 1971 tarih ve 1969 / 31 E. 1971 / 3 K. ( Resmi Gazete 26.03.1971- 13790 sayılı ) ile Özel Yüksek Okulların Anayasaya aykırı olduğu kararını vermiştir.
2- Bu karar doğrultusunda, özel yüksek okullara gönderilen resmi yazılarla, 9 Temmuz 1971 tarihinden itibaren hukuki varlıklarının kalmadığı bildirilmiştir.
3- HRO, 1971 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı kapsamında bir yüksek okuldur ve okulun yönetmeliği 1965 tarihli Özel Öğretim Kurumları Kanununa tabidir.
4- HRO’nun iptal kararı kapsamında kapatılmasının ardından hukuka uygun hale getirilerek faaliyete geçebilmesinin formülü geliştirilmiş ise de Patrikhane bu çözüm önerilerini kabul etmemiştir. Çünkü Patrikhane, HRO’yu Türk hukukuna tabi olmayacak, Türk hukukunun denetimi dışında, tümüyle kendine bağlı uluslararası bir teoloji okulu olarak açmak istemektedir.
5- Anayasa m.24/ 3, laikliği tanımlarken “Din ve ahlak eğitimi ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” hükmünü getirmiştir. Bu bağlayıcı hukuk kuralına göre devletin gözetim ve denetimi dışında ( İslam ve diğer dinler ayrımı yoktur) din eğitimi verilemez.
6- Anayasa m.130 üniversitelerin sadece devlet tarafından kurulabileceğini öngörmüştür. Bu çerçevede devlet veya vakıf üniversitesi kurulabilir.
7- Vakıf tüzel kişiliği olan HRO, bu kapsamda teoloji üniversitesi olarak açılabilir. Ancak vakıf üniversiteleri de YÖK denetimine tabi olduğu için Patrikhane bu formülü de kabul etmemektedir.
HUKUK DIŞILIK HUKUK TANIMAZLIK ISRARI
YÖK’e bağlı olmayan, yurtdışından gelecek öğrenciler için bir yüksekokulun faaliyete geçmesi, eşitliğe ve hukuk birliğine aykırıdır. Bu yönde verilecek bir taviz kaçak medrese eğitiminin de meşrulaştırılması ve YÖK’e bağlı olmayan, İslami cemaatlerin denetiminde özel ilahiyat okullarının da kurulması anlamına gelecektir. Bu durumun laik ve hukuk devleti niteliklerini taşıyan TC’nin sonu olacağını görmezden gelmek mümkün değildir.
HRO’nun siyasi iktidar tarafından ne zaman açılacağı sorusu yerine, Patrikhanenin neden HRO’nun Türk hukukuna uygun olarak açılmasını kabul etmediği sorusunun sorulması gerekmektedir.
Mağduriyet iddiası üzerinden hukuk birliğini derinden sarsacak ayrıcalıklara izin verilmemeli ve meselenin hukuk üzerinden tartışılması sağlanmalıdır.
Koparılan demagojik fırtına ve bilinçli çarpıtmaya verilecek karşılık
hiç kuşkusuz Türkiye’nin hukuk devleti olup olmadığının da yanıtı olacaktır.
Bir yanıt yazın