Sabah akşam aynı adamı, aynı adamları dinlemekten, görmekten gına geldi…
Usandık. Bıktık…
Yeni bir şey yok. Dert çok, derman yok. Sorun çok, Çözüm yok.
Her gün aynı sözler. Aynı suçlamalar… Ama kanıt yok…
İddiasını ispat etmek isteyenlere de izin yok. Kılıçdaroğlu diyor ki, “Ben söylediklerimi, ileri sürdüklerimi kanıtlayacağım. Huzurunuza tanıklar çıkaracağım…”
Yargı “Hayır” diyor ve arkasından hükmünü veriyor…
Bir evde tam “52 seçmenin yaşadığı” saptanıyor. İtiraz ediliyor. İlçe seçim kurulu “Olabilir”, “Yaşayabilir” diyor ve itirazı reddediyor.
Kimseye güvenimiz kalmadı… Ne yargıya, ne adalete…
Sert tartışmalar. Küfürlü konuşmalar…
Yalanlar, dolanlar…
Tertipler, düzenler, hileler – hurdalar…
Ruh halimiz, psikolojimiz bozuldu.
Tüm çabalar, makamları, mevkileri, iktidarı korumak için… Bu uğurda gerekirse, Osmanlı sultanları gibi kardeşlerini bile feda edebilirler…
Oysa çarşı Pazar yangın yerine dönmüş… Fiyatlar uçmuş… Gitmiş… Gariban halk pahalılıktan, fiyatlardan şikâyetçi…
Ekonomi, sanayi, işsizlik sorunlarının çözümünü bıraktılar; gece gündüz domates, patlıcan, biber konuşuyorlar…
Cumhurbaşkanının gündeminin baş sırasında bile “yeşil, sivri biber” var.
Sanki işsizliğin, pahalılığın, enflasyonun tek nedeni çarşı, pazar esnafıymış gibi, depolar basılıyor, işyerlerine baskınlar düzenleniyor.
Halk işsiz güçsüz, perişan… Dönüp de bakan yok…
1500 kişilik geçici işe tam 9 bin 217 başvuru olmuş…
Tokat İŞKUR Kura çekiminde bir kadın “Açım aç, çocuğumu doyuramıyorum” diye feryat ediyor. Ama TBMM lokantasında 550 çeşit yemek çıkıyor…
Başkan Binali Yıldırım bile bu durumdan şikâyetçi, diyor ki:
“Lokantada 550 çeşit yemek var, bunlar 50’ye indirilmeli. Seçmesi bile zor, vakit alıyor…”
Rezillik halkımızın paçalarından akıyor… Dönüp de bakan yok… Onlar garibanlara cennetten yer ayırmakla meşguller. Tapular veriyorlar…
Ama yine de vatandaşımız diyor ki “AKP’liler Müslüman, onlar dini bütün adamlardır, bize kömür, pirinç, makarna yardımı yapıyorlar… Ben yine de oyumu onlara vereceğim…”
Bu konuşmalar karşısında hadi “Ruh halin, psikolojin bozulmasın…”
Din sömürüsü bu iktidar zamanında doruğa ulaştı. Ateistlerin, deistlerin hızla artması da yine bu dönemde oldu. Çünkü adam “Din – iman” diyor, cenneti – cehennemi ağzından hiç düşürmüyor ama en çok yolsuzluğu, hırsızlığı da yine kendisi yapıyor.
Adam durmadan “Türban, çarşaf, kadın, namus”tan söz ediyor ama tarihimizde en çok fuhuş, cinsel taciz, tecavüz onların zamanında gerçekleşti.
Oğlan çocuklarına sataşma, ırzına geçme haberleri en çok Tarikatlardan, tekkelerden, imamlardan, şeyhlerden, şıhlardan, imam hatiplerden geliyor.
AKP, iktidara geçer geçmez başlamış bu sapıklıklar.
2001-2003 arasında Rize Ensar Vakfı başkanlığını yapan Din Kültürü Dersi ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Mehmet Nuri Gezmiş, 2 erkek çocuğa tecavüzden tutuklanmış.
Ay ay, yıl yıl tecavüzleri aktarmaya kalksak, buna ne yerimiz yeter, ne sayfalar…
Günümüzde tarikatlar, tekkeler, şeyhler, imamlar altın çağlarını yaşıyorlar…
Hızla çoğalıyorlar. Sayıları binleri buldu. Çekirge sürüsü gibi kapladılar tüm Türkiye’yi…
Laiklik, çağdaşlık hızla kayboluyor.
Ama bu gidişe, bu Ortaçağ yolculuğuna hâlâ herkes seyirci…
Solcu olduğunu söyleyen, Atatürkçülüğü kimseye bırakmayan bir parti ve lideri de MHP gibi onların bekçiliğine soyunmuş…
Kapalı kapılar arkasında görüşmeler yapıyor, geleceğe yön vermeye çalışıyor.
Bir sabah kalktığımızda tüm kadınlarımızı kara çarşaflara, türbanlara bürünmüş olarak görürsek “Ah – vah”, etmeyelim, dövünmeyelim.
Halimize ağıtlar yakmayalım…