29 Ocak’ta ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Daniel R. Coats, “2019 Dünya Çapında Tehdit Değerlendirilmesi Raporunu” açıkladı.
Değerlendirmenin en önemli odaklarından biri İran’dı.
Coats, ” İran rejimi,ekonomisi gün geçtikçe zayıflamasına rağmen, askeri yeteneklerini geliştirmeye devam ediyor.
İslamcı terörizmin sponsorluğunu sürdürüyor.
Bölgede ABD güçlerini ve müttefiklerini tehdit eden yerli askeri yetenekleri geliştirirken, Yemen’i , Şii militanlarını ve Hizbullah’ı desteklemeye devam ediyor…
Orta Doğu’daki en büyük balistik füze envanterini korumaktadır.
2015’te Çin, Fransa, Almanya, Rusya, Birleşik Krallık, ABD ve Avrupa Birliği ile yaptığı Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) sınırlarını zorluyor” dedi.
*
İran tehditleri üç ana başlıkta kategorize ediliyor.
1- Siber Tehditler;
İran siber casusluk ve saldırı tehdidi sunmaya devam ediyor:
Giderek karmaşık siber teknikler kullanıyor:
ABD hükümeti yetkilileri, kuruluşları ve şirketlerinden gelecekteki siber operasyonlar için istihbari bilgiler sağlıyor ve konumlandırıyor.
ABD ve müttefik ülkelerin kritik altyapılarına yönelik saldırılara olanak sağlayacak siber saldırı yeteneklerini kullanmaya çalışıyor:
Müttefik kitleleri hedef alan medya platformlarında faaliyet sürdürüyor, deniliyor…
*
2- Kitle İmha Silahları Geliştirme;
Raporda İran’ın şu anda bir nükleer cihaz üretmek için gerekli olan nükleer silah geliştirme faaliyetlerinde bulunmadığını kaydediyor.
Ancak İran’ın JCPOA’nın sınırladığı nükleer faaliyetlere devam ettiğine işaret ediliyor.
Haziran 2018’den beri, JCPOA’nın izin verdiği gelişmiş santrifüjler üretme kapasitesini genişlettiğine,
Aynı tarihten beri İran Atom Enerjisi Teşkilatı’nın, doğal uranyum heksaflorür (UF6) üretmeye devam ettiğini,
JCPOA sınırları dahilindeki zenginleştirme kapasitesini arttırmak için gerekli altyapıyı hazırladığına vurgu yapılıyor.
Ayrıca İran’ın ekonomik yaptırımların zararlarından korunmak için,
JCPOA katılımcıları Çin, Avrupa Birliği, Fransa, Almanya, Rusya ve Birleşik Krallık ile birlikte çalışmaya devam ettiği bildiriliyor.,
İran’ın bölgedeki en büyük balistik füze envanterini içeren balistik füze programlarının Ortadoğu’daki ülkeler için tehdit oluşturmaya devam etiğinin altı çiziliyor..
*
3- Bölgesel Tehditler;
Bu kapsamda ABD hegemonyasına karşı İran’ın da potansiyel meydan okuması ele alınıyor.
İran’ın bölgesel emelleri ve gelişmiş askeri kabiliyetleri ile birlikte ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’e artan düşmanlık algısı;
Irak ve Suriye savaş alanındaki kazançlarını uzun vadeli siyasi, güvenlik, sosyal ve ekonomik etkiye çevirmeye çalıştığı,
Suudi Arabistan, BAE ve Yemen’de Husilere destek olmaya devam ettiği,
Irak’ta, İran destekli Şii Hashd al-Shaabi milislerinin ABD personelinin birincil tehdidi olduğu ve Hizbullah’a verilen destek,
İran’ın Amerikan çıkarlarına yönelik tehditleri olarak gösteriliyor…
*
Bunlara karşın İsrail’in 2019 Ocak’a kadar Suriye’deki İran pozisyonlarına hava saldırıları ve bölgede İran’ın uzun vadeli etkisi ve çatışmanın artması riskiyle ilgili artan endişelere değiniliyor.
Buna göre İran, Suriye’de kalıcı askeri üsler ve ekonomik anlaşmalar sürdürmeye devam ediyor.
Muhtemelen İsrail’in Suriye’deki İran pozisyonlarına yönelik saldırılarına rağmen, İran Suriye’de bir Şii yabancı savaşçı ağı kurmak istiyor.
Ve İran’a “İslamcılık ve ekonomisi ile varılacak bir menzil yoktur. Böyle devam etmeniz halinde hiçbir zaman güven içinde olmayacaksınız” mesajı veriliyor…
*
Bu sırada ABD’nin JCPOA’dan çekilmesi, ABD ile Avrupa arasındaki ilişkileri giderek geriyor.
Avrupa hükümetleri, sadece İran’ın nükleer programını etkili bir şekilde engellediğine inandıkları nükleer anlaşmayı korumak istedikleri için değil,
İran’a ikinci defa uygulanan yaptırımların yasadışı bir girişim olduğu,
Aynı zamanda dış politikada kendi bağımsızlıklarını öne sürmenin bir aracı olarak gördükleri için reddediyor.
*
Çünkü başta Almanya ile Avrupa bütünleşmesinin ana yürütücü güçlerinden birisi olan Fransa;
Küresel nükleer enerji endüstrisi liderlerinden olmalarına rağmen, enerji arzının temelini artan bir biçimde petrolü nükleer enerjiyle ikame etmeye dayandırmıştır.
Moskova ve Avro-Atlantik blok arasında gittikçe yükselen restleşme, Fransa ve Almanya gibi bu blok ülkelerini birlikte hareket etmeye zorluyor.
Çünkü Avrupa’nın İran konusundaki tutumu sadece nükleer meseleyi çözme ve enerji kaynaklarıyla değil, mülteciler ve ekonomik işbirliği için de çok önemlidir.
Bu noktada İran, küçülen ekonomisiyle Avrupa’nın yardımı ile iç sorunlarını ele alabilir.
Bu yüzden JCPOA anlaşmasının tutulması Avrupa’nın endişelerini gidermek ve İran’ın stratejik kalkınma hedefini gerçekleştirmesi için en iyi seçimdir.
Çünkü, bunun bir karşılığı bulunuyor.
Mesela Almanya İran’ın en büyük ticaret ortaklarından biridir.
2015 İran Nükleer anlaşmasından sonra Almanya’nın ihracatı yüzde 27 oranında büyümüştü.
2017’de İran’a yapılan Alman ihracatı 3,5 milyar dolar değerindeydi ve bugün Almanya’nın en büyük işletmeleri, onlarca ülkenin orta ölçekli firmasıyla İran’la birlikte çalışıyordu…
*
Dolayısıyla İran’ı ekonomik yaptırımların zararlarından korumak için,
JCPOA katılımcıları Çin, Avrupa Birliği, Fransa, Almanya, Rusya ve Birleşik Krallık’ın hâlâ birlikte çalışmaya gayret ediyor…
*
Bu sırada İran Cumhurbaşkanı H.Rouhani, 1 Ocak 2018’de ülke genelindeki protestolardan on üç ay sonra,
Düzinelerce hayat pahalılığı ve yolsuzluklarla ilgili protestolara göğüs germişti.
Orta Doğu’da Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi hızla ayaklanan, iç savaşa giren ve hızlı bir rejim değişikliği ile sonuçlanan diğer isyanların aksine,
İran’ın huzursuzluğunu görünüşte kilitlemiş bir kimliği resmediyor.
*
Ayrıca İran’ın yüksek lideri Ayetullah Ali Hamaney, İslam Cumhuriyeti iktidarını elinde tutmak için,
Durmaksızın İran’ın bölgesel hegemonyası için ilahi zorunlu rolünü üstlenmesi gerektiğine dair,
Şii doktrinin sadık Devrim Muhafızları Ordusu’nun baskısıyla ümmetinde bir algı operasyonu yapıyor.
*
Ancak son haftalarda rejimin ekonomik ve polisiye rakamları, gelecek hakkında şüpheleri dile getiriyor.
Giderek etkili isimlerden rejimin çökebileceği fikri gelişiyor.
*
Hamaney’in ideolojik amacını uygulama tarzı, giderek İslam Devrimi’nin ihtişamına olan inancı zayıflatıyor.
ABD’nin JPOA’dan çekilmesi ardından ekonomik yaptırımlar zaten İran ile ilgili uluslararası yatırımlar caydırmıştır.
Orta vadede ekonomi çökerken ve halkın muhalefeti büyüdüğünde İran’ın yurtdışındaki etkisini sürdüremeyeceği öngörülüyor.
*
Ancak bu çerçeveden çıkış için İran’ın ilan ettiği meşruiyetinin temeli olan İslamcı kimliğini inkar etmesi gerekiyor.
Üstelik kimlik krizi ile karşı karşıya kalan sadece rejim değildir.
Birçok İran vatandaşı için bu statükoyu kabul etmek yalnızca refahlarını ve özgürlüklerini tehdit etmekle kalmıyor.
Bu statüko aynı zamanda herkesin kendi politik intihar biçimini belirliyor.
Milliyetçi huzursuzluktan kaynaklanan popülist hareketler küresel siyaseti yeniden şekillendirirken,
İran İslam Cumhuriyeti’nin kümülatif başarısızlıkları halkının tarihsel bilincini yeniden canlandırıyor…
*
ABD istihbarat topluluğu, İran’ın Orta Doğu’da artan etkisi ve Amerikan hegemonyasını nasıl tehdit ettiği konusunda pek çok korkuya sahip olsa da,
Aslında Washington’ın en büyük endişelerinden biri İsrail olmalıdır.
Çünkü İsrail’de Nisan 2019’da yapılacak seçimler, Suriye’den başlatılacak bir Ortadoğu savaşında nihaî zafer kazanmak fikri üzerinde kuruluyor.
Amerikan istihbarat topluluğunun İran’ın siber tehditleri ve güvensiz nükleer silah programı hakkındaki endişeleri,
İsrail’in bölgede oluşturacağı bir savaş olasılığı ile karşılaştırıldığında bir hayli soluk kalıyor…
*
Eh, Kambersiz Düğün Olmaz!
2019 Dünya Çapında Tehdit Değerlendirilmesi Raporu”,
Erdoğan’ın yönetimde Türkiye- ABD ilişkilerinin Ankara için önemli fakat belirleyici olmadığını değerlendiriyor…
4.2.2019
Yazıları posta kutunda oku