ABD Suriye politikası, Başkan D.Trump’ın savaş güçlerini geri çekme kararından sonra şimdi yeni dinamikleri ile beliriyor.
Savaş güçlerinin çekilmesi ardından ABD’nin yeni Suriye politikası;
İŞİD’i bitirmek;
Yerel ortak güc Kürtlerin liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri’ni korumak,
İran ve vekil güçlerini Suriye’yi terk etmeye zorlamak:
Türkiye’nin taleplerini dengelemek :
Körfez ülkelerin desteğini sağlamak:
Rusya’nın Suriye’nin geleceğine dair tek başına söz hakkı tanımamak :
Kuzey Suriye’de Birleşik Krallık ve Fransa’yı korumak:
Bunların bileşkesinde İsrail-Filistin Barış Anlaşmasına katkıda bulunmayı öngörüyor…
*
Ancak ABD’nin işbu Suriye politikasının yeni dinamiklerinin;
Suriye’de açık uçlu bir Amerikan varlığı:
Bu politikaya Başkan’ın desteği;
ABD’nin kilit yönetim görevlilerinin maksimalist hedefleri bileşkesinde gelişeceğini görmek gerekiyor…
Zaten zorluklar da bu noktadan başlıyor…
*
Bu diplomatik kargaşada, ABD ordusu ve yerel ortak gücü Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri,
Geçen hafta Irak sınırı yakınında son İŞİD kasabasını ele geçirdiler.
Böylece İslam Devleti askeri yenilgiye uğradı.
*
Ancak IŞİD’in gözle görünen fiziksel yıkımı son aylarda doğru olanı gizlemektedir;
Çünkü, Menbiç’te intihar saldırısı başlatabilen IŞİD’in dağınık bir isyancı hareket olarak hayatta kalacağı kesindir.
İŞİD hâlâ küçük bir Irak ve Suriyeli azınlığın desteği ile küçük yerleşimlerde varlığını koruyor.
Nitekim ABD’nin Suriye Kürtlerine askeri destek vermemesi halinde IŞİD’in muhtemelen Suriye’de topraklarını elinde tutacağı öngörülüyor.
Ayrıca en nihayetinde IŞİD’in kırsal bir isyanda metamorfozunun ABD ordusuyla ilgisinin az,
Ama Suriye rejiminin kendi sınırları içinde güç kullanımını tekelleştirebilmesiyle doğrudan ilgisinin olacağı bir gerçektir.
*
İŞİD meselesine özgü faktörlerin birçoğu Kuzeybatı Suriye’de ortaya çıkıyor.
2017’de Türkiye, Suriye’de bir dizi gerilim azaltma bölgesi kurma anlaşmasının ardından,
Rusya’nın taarruzunu geciktirme vaadi karşılığında aşırılık yanlı gruplara yönelik çaba göstermesi şartıyla koşan İdlib’in ateşkes anlaşmasına vardı.
Türkiye ve Rusya Idlib’de Amerikan yardımı istemiyor ve yardım almadan El Kaide meselesini de içeren ikili bir yaklaşım izliyor…
Ama bugün El Kaide bağlantılı Hayat Tahrir al Şam (HTS) Suriyeli olarak yeniden markalaşma ve Esad rejiminin devrilmesini sağlama çabasının bir parçası olarak Idlib eyaletini kontrol ediyor…
*
Bu noktada Türkiye, İŞİD ve El Kaideci gruplarla mücadeleye istek göstermiyor…
Çünkü Türkiye Suriye Demokratik Güçlerinin egemen olduğu bölgede,
İŞİD’e ya da El Kaideci gruplara odaklanmak yerine,
ABD ile sınırdaki tampon bölge konusunda anlaşmaya varmayı istiyor.
*
Başkan’ın geri çekilme ilanı ardından ABD bürokrasisi Suriye’den nasıl çekileceğini tartışmıştır.
Kuzeydoğudaki bölgelerin kontrolünden, Türkiye’ye ve vekillerine kadar uzanan geniş tartışmalardan sonra,
Trump yönetimi, belirlediği ilkelerle uyumlu bir tampon bölge üzerinde Türkiye ile anlaşmaya varmaya çalışıyor.
*
Bu ilkeler;
Suriye Demokratik Güçlerinin kendileri için yaptığı savaşta onları rahat bırakmak:
ABD’nin çekilmesiyle birlikte Suriye Demokratik Güçlerini korumak üzere Türk ordusunu nüfus alanlarından uzak tutmak:
Ama Amerika’nın çekilmesini Türkiye ile koordine etmek;
İran’a karşı koymaya devam etmek:
Gerektiğinde doğrudan askeri eylemde bulunmak:
Rusya ve Suriye’nin saldırılarını engellemek için ABD savaş uçaklarının kentsel alanlarda devriye yapmasıdır.
*
Nitekim Başkan D.Trump’ın, bir görüşme yaptığı Suriye Demokratik Konseyi yetkililerine, Kürtler için güvenli bölge kuracağını yinelediği belirtiliyor.
Başkan’ın “Kürtlerin korunmasını garantiye alacağım. Kürtleri seviyorum” ifadesini kullandığı,
Suriye Demokratik Konseyi Eşbaşkanı Bayan İ.Ahmed’in ise “Suriye’nin geleceği için Türkiye ile diyalog istiyoruz” dediği bildiriliyor.
Kürtler ayrıca ABD’nin Suriye’den çekilmesini ertelenmesini,
32 kilometrelik güvenli bölgede Türk gözlemcilerin değil BM gözlemcilerinin bulunmasını istiyor…
Türkiye sınırı ile bu Kürt güvenlik bölgesinde doğal olarak Suriye birlikleri olacaktır…
*
ABD’nin İran ile olan sorunları da net ve ulaşılabilir bir Orta Doğu politikasının formülasyonunu ciddi şekilde zorluyor.
Trump, ABD askerleri geri çekme kararından önce tüm İran kuvvetlerinin Suriye’den ayrılması öngörüyordu.
Bu politikayı desteklemek için zaten muhtelif yaptırımların uyguluyor,
Şimdiyse Irak’tan Suriye’ye giden kara yollarını engellemek, böylece Tahran’la Beyrut arasında karasal bağlantıyı koparmak için,
Tanf kasabası yakınında küçük bir Amerikan varlığının sürdürülmesi kararını uyguluyor.
ABD hükümetinde İran’a daha baskı yapılması gerektiğine dair bir fikir yaygın bir şekilde tutulmaktadır,
Böylece İran’ın terörizm sponsorluğu, bölgedeki müttefik güçlere silah sevkiyatının engelleneceği düşünülüyor…
*
Bu noktada İsrail uzun bir zamandan beri Suriye’de,
Golan Tepeleri’nde İran destekli milislerin bir cephe kurmasını önlemek;
İran’ın Suriye’ye askeri girişini engellemek;
Hizbullah ve diğer İran destekli milislerin uzun menzilli hassas füzeler edinmesini engellemek için hava saldırılarında bulunmaktadır.
İsrail’in bu saldırılardaki düşüncesi “bir sonraki savaşı uzak tutmak için olumsuz faktörleri zayıflatmak ve caydırıcılığa ulaşmak”tır.
Ancak Rusya, Suriye’de değişen stratejik koşullarda İsrail hava saldırılarının devam etmesinin savaş tehlikesini önlemediği için değil,
Kontrolsüz bir tırmanma olasılığını arttırdığı endişesiyle, İsrail’in hava saldırılarını durdurması istemiştir.
Şimdi İsrail, Suriye’de değişen koşullarda kuzey sınırındaki güvenlik durumunu lehine değiştirmenin hazırlığını yapıyor.
Suriye meselesinde Rusya, İsrail üzerinden ABD ile temas kuruyor!
*
ABD’nin Suriye’den çıkma ilanından sonra Astana çerçevesi muhtemelen daha da büyük bir önem kazanacaktır.
Astana formatı Rusya, İran ve Türkiye’nin anlaşmazlıkları açıkça ele alabileceği bir platform olarak tasarlandı.
En başta sorgulanmasına rağmen, mucizevi bir şekilde zorlukların çoğuna dayandı.
Bununla birlikte, üçlü daha fazla rekabet etmeye başladıkça, birden fazla ekonomik ve jeopolitik engelden kaynaklanan bir dayanıklılık testi ile karşı karşıya kalabilecektir…
*
Yüksek düzeyde işbirliğinden faydalanmalarına rağmen Rusya ve İran birbirlerine dikkatlidir.
Rusya, Humeyni ideolojisini tanıtmak isteyen ve Şii Müslümanların lehine mezhepsel demografiyi şekillendiren İran hükümetiyle ilgili olarak endişelidir.
Ayrıca İran’ın Hizbullah’ın öncülüğünü yaptığı İsrail karşıtı birikimi ve Tahran’dan Akdeniz’e kadar olan bölgeyi kontrol etme düşüncesinden de rahatsız.
Kremlin’in taktikleri; bu tür endişelerle çatışmalardan kaçınma kapasitesi ve jeopolitik istikrar için üst düzey diplomasisini daha fazla kullanma kapasitesi ile tanımlanıyor.
*.
Rusya’nın İran ile mevcut engelleri spekülatif olmasına rağmen Türkiye ile durumu daha kolaydır.
Aslında Rusya ve Mısır, BAE gibi diğer bölgesel oyuncular da, Türkiye’nin etkisinin artmasına tanıklık etmek istemiyor.
Rusya ticaret yaparak ve sert gücünü körükleyerek Erdoğan’ın hırslarını nisbeten törpüleyen tek güçtür.
Rejimin kuzey Suriye’deki kontrolünü yeniden kazanmasını ve muhalefetin son kalesi olan Idlib sorununun çözülmesini istiyor.
*
Moskova büyük olasılıkla bir mukabele anlaşmasında Kürtleri, Özgür Suriye Ordusu gibi isyancıların elindeki iller için kullanmayı,
Aynı zamanda Ankara ile Şam arasındaki doğrudan iletişimi geliştirmeye çalışacağı bir görünüm veriyor.
Bu noktada Rusya İdlib’de yapılacak bir operasyonu çok önemsese de,
31 Mart’taki seçimlerde, Türkiye’nin güvenlik çıkarlarına ya da Erdoğan’a zarar vermemek istiyor.
Genel olarak Rusya’nın Suriye’deki hedefleri; Anayasa komitesinin başlatılması: Ülkeyi yeniden inşa etmek: Mültecilerin geri dönüşü için fon arayışında odaklanıyor..
*
Erdoğan’ın kılavuzu Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Menbiç ve Fırat’ın doğusuna yönelik operasyona ilişkin,
“Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine düşen görevler çerçevesinde her türlü hazırlığı yaptı, her türlü hazırlığı tamamdır ” derken,
Arka fonda Başkan Trump’ın “Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz ” sözü hâlâ geçerliğini koruyor.
31. 1. 2019
Bir yanıt yazın