Kurtuluş Savaşı Dönemine Ait Büyük Bir Aşkın ve Masumiyetin Romanı
“Gece yarısı cumhuriyet ilan edilir mi?”
Turgut Özakman’ın “Korkma İnsancık Korkma” isimli eseri, bir yanıyla “dönem romanı” olarak da nitelenebilir; her ne kadar bu amaçla yazılmamış olsa da. Küçük bir çocuğun büyüme sürecine paralel, ülke tarihi de ‘arka planda’ adım adım, kronolojik olarak akıp gider. Tarihsel öneme sahip her dönüm noktası; yaşantıların, günlük olay ve konuşmaların bir parçası olarak romana yedirilmiştir. Milli Mücadele yılları, işgal altındaki İstanbul, Kurtuluş Savaşı, cumhuriyetin ilanı ve devrimler; eserin akışını bozup zorlamadan, ustalık ve doğallıkla işlenir. Ana temadan “rol çalmaz”.
Düşmanın şehir şehir, cephe cephe püskürtülmesinin yarattığı sevinç, umutla umutsuzluk arasında gidip gelen, belirsizlik içinde yaşayan, giderek fakirleşen halk ya da savaşın yarattığı yeni zenginler… İşgal gücü askerlerinin orda burada kadına-kıza sataşmaları, taşkınlıkları… Mustafa Kemal’i destekleyenler ve ona karşı olanlar, mücadeleye bizzat destek verenler ya da İngiliz askerine malını ve ruhunu satanlar…
Toplumdaki sınıf farklılıklarını anlatmak için yazar; küçük çocuğun aile mensuplarını kullanmış. Anne tarafı ile baba tarafı, bu karşılaştırmayı yapmak için iyi bir fırsat ve karşıtlık sunuyor: Toprak sahibi, köy kökenli ve muhafazakâr baba tarafı ile iyi eğitimli, Osmanlı’ya mensup ve daha zengin anne tarafı… Yaşam tarzları, yaşadıkları mekânlar, kullandıkları eşya ve mobilyalar, aralarındaki ilişkiler birbirinden epeyce farklıdır.
Cumhuriyetle birlikte toplumsal yaşantımızdaki önemli değişiklikler de, roman kahramanlarının bizzat içinde olduğu sahneler aracılığıyla bol bol karşımıza çıkar: İstanbul’da, Bakırköy’de ilk kez açılan gazino, pastane ve sinemalar… Halk plajları ve mayo kullanımı, şapka modası, saç modellerinde değişiklik, “bonmarşe”lerde satılan Fransız kumaşı, dantel ve kurdeleler, tango, gramofon, plaklar, radyonun ve elektriğin evlere gelişi…