Nisan’da Başkan D.Trump Suriye’den birliklerini çıkarmak istediğini bildirdi, bunu başarmaları için yetkililere altı aylık süre verdi.
Yetkililer bu talimata uymak yerine yeni muhafazakar Dışişleri Bakanı M.Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı J.Bolton’un planlarını uygulamaya çalıştılar.
Nihayet ABD Başkanı Trump Kongre şahinleri, Pentagon generalleri ve müttefik ülkelerin talepleri üzerine ikinci bir kararla Suriye’den geri çekilmeyi yavaşlattı.
M.Pompeo, J.Bolton ve Suriye elçisi J. Jeffery Suriye planını korumak için harekete geçtiler…
*
Suriye ile ilgili plan; İŞİD’i bitirmek : İran ve vekil güçlerini Suriye’yi terk etmeye zorlamak:
Türkiye’nin taleplerini dengelemek: Körfez ülkelerin desteğini sağlamak:
Rusya’ya Suriye’nin geleceğine dair tek başına söz hakkı tanımamak:
Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya ile birlikte Kuzey Suriye’de petrol, gaz ve taşımacılık için oluşturulan koridorda,
Kürt tabanı üzerinde Suriye merkez hükümetine bağlı, kurulacak çokuluslu bir şirketler devletiyle uluslararası hukuka bağlı yeni bir Suriye’nin inşasını sağlamak,
İsrail-Filistin Barış Anlaşmasına katkıda bulunmaya dayanıyor…
Ancak Başkan Trump’ın bu fikirleri hiç bir zaman imzalamadığını vurgulamak gerekiyor…
*
Çünkü Pentagon generalleri İran’ın Suriye’ye genişlemesini sorun olarak görüyorlardı,
Ama İŞİD’e yönelik operasyonlara ek herhangi bir yeni görev yükümlenmedikleri için plana muhaliftiler.
İran destekli kuvvetlere karşı askeri harekat için gerekli olabilecek açık bir yasal gerekçenin olmayışından rahatsızlık duyuyorlardı.
*
Sonuçta Trump, birliklerin Suriye’den çıkışını yavaşlattı.
Ama kuzeydoğu Suriye’de zaten mağlup edilen İŞİD’in bakiyesiyle savaşmak için Türkiye’yi yükümlendirdi.
Yeni Osmanlıcı Erdoğan pek sevindi.
Ancak TSK’da bir kısım general, kuzeydoğu Suriye’de İŞİD ile savaşmayı istemiyor,
Hatta uluslararası hukukta bir dayanağı olmadığı için yabancı topraklar üzerinde Kürtlere karşı bir savaşa dahi ihtiyatla yaklaşıyorlardı…
*
Halbuki uygun çözüm kuzeydoğu Suriye’nin kontrolünü Suriye hükümetine geri vermekti.
Bu durumda Şam, Kürtleri etkisiz hale getirecek ya da ulusal ordusuna dahil edecek,
Kürtler kontrol altında olacak ve artık Türkiye’ye bir tehdit oluşturmayacaklardı…
*
Herkes böyle kolay bir çözümle yaşayabilirdi.
Nitekim bugün Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, yeni planlar için İsrail’dedir.
*
5 Ocak’ta J.Bolton, İsrail yolunda uçakta gazetecilerle toplandı.
Öncelikle ABD’nin Esad rejimi tarafından kimyasal silah kullanımına karşı tutumunda bir değişiklik olmadığını vurguladı.
Bu mesaj, Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD üslerinde bulunan askerler üzerinden Londra, Paris ve Berlin’e yönelikti.
Ardından ABD’nin İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerine yönelik saldırılarını destekleyeceği mesajını iletti.
ABD’nin Suriye’de olmasının bir zaman çizelgesine bağlı olmadığını doğruladı.
*
Ayrıca ABD birliklerinin Suriye’nin Irak ve Ürdün sınırları yakınında El Tanf’taki üssünden ayrılması konusunda hiçbir karar alınmadığını söyledi.
Bolton’un bu ifadesi stratejik El Tanf üssünün, İran ve İran yanlısı güçlerin Irak ve ile Suriye arasındaki geçişleri engelleme sözü veren Rusya’nın taahhütünü yerine getirmesi halinde Moskova’ya devredileceği,
Bu durumun Güney ve Batı Suriye’nin yanı sıra İsrail ve Ürdün sınırlarında da geçerli olacağı anlamına geldi.
*
Halbuki İsrail ve Ürdün prensip olarak ABD kuvvetlerinin Al Tanf’tan çekilmesine karşı çıkıyordu.
Çünkü Ürdün, İranlı veya vekil gruplarının ulusal güvenliğine yakın bir tehdit oluşturmasından korkuyor,
İsrail ise ABD’nin Al Tanf’taki garnizonu da dahil olmak üzere İsrail ve Ürdün sınırlarındaki güney Suriye’nin,
Suriye’nin Deir ez-Zour’da konuşlandırdığı S-300 hava savunma taburunun kapsama alanında olduğu için,
Suriye sınırlarını İran birliklerinden uzak tutmak taahhütünde bulunan Rusya’nın sözüne inanmıyordu..
Bu noktada Bolton’un, ABD birliklerinin ayrılmasından kaynaklanacak tehlikelerle ilgili İsrail ve Ürdün’ün endişelerini nasıl giderebildiği bilinmiyor…
*
Bolton İsrail Başbakanı Netanyahu ile görüştükten sonra 7 Ocak’ta Türkiye’ye gelecektir.
Ardından ABD Dışişleri Bakanı M. Pompeo ile birlikte Mısır ve Suudi Arabistan da dahil olmak üzere sekiz ülkeyi daha ziyaret edeceklerdir…
İşte bu sırada Trump’ın Suriye’nin kuzeydoğusunda İŞİD ile şavaşmayı yükümlenen,
Erdoğan’ın bu yükümlülüğü yerine getirmek için ABD’ den yerine getirmesi muhtemel olmayan taleplerde bulunduğu açıklanıyor…
*
Çünkü Erdoğan’ın siyasi hayatının en zor günlerinde olduğu,
Erdoğan’ın yeni Osmanlı politika prizmasının, Kuzey Suriye dahil Doğu Akdeniz denklemindeki Türkiye’nin stratejik, yasal, ekonomik ve sosyal boyutlarının tümünü aydınlatmadığına,
Türkiye’nin karaya oturmuş bir gemiye benzediğine ilişkin kanaatlerin yoğunlaştığına dikkat çekiliyor.
*
Bu yüzden Erdoğan, zorluklarına bir bahane ve bir çare olsun diye,
Haftalardır İŞİD terör örgütünü kuzey ve doğu Suriye’den çıkarmak için ABD’ye müttefik olan Kürt savaşçılarına karşı bir saldırı başlatmakla tehdit ediyor.
Ancak Erdoğan’ın olası operasyonunun hedefindeki YPG ise ABD’nin çekilme kararı sonrası Şam’a çağrı yaparak Menbiç’in kontrolünü ele almasını istemiş,
YPG’nin çağrısından yaklaşık birkaç saat sonra Suriye ordusuna bağlı birlikler de Menbiç’e girmiştir.
*
Nitekim Erdoğan’ın siyasi, ekonomik ve sosyal politikalarının açmazları her yerde olduğu gibi TSK’da da yankılanıyor.
TSK’ da bir kısım general, hükümetin kuzey ve doğu Suriye’den çıkarmak için Kürt savaşçılarına bir saldırı başlatmak istemesine karşıdır.
Bunlar Kürtlere karşı yapılacak bir saldırının uluslararası karşılığının bulunmadığına,
Mevsim ve coğrafik koşulların dezavantaj oluşturduğuna,
Türkiye’nin sınırlarının çok ötesinde İŞİD ile savaşmasının anlamsızlığına dikkat çekiyor.
*
Bu yüzden Erdoğan, Menbiç’e intikal etmekte olan birlikleri yavaşlatmakla,
Böylece Suriye kuvvetlerinin Menbiç’e ulaşmasına ve Türk birliklerinin yolunu kapatmasına neden olmakla suçladığı,
2.Ordu Komutanı Org.İsmail Metin Temel’i ve Tuğg. Mustafa Barut’u görevden alıyor.
*
Giderek ABD hava desteği olmadan Erdoğan’ın kuzeydoğu Suriye’ye saldıramayacağı konuşuluyor.
Bu noktada Türk hava kuvvetleri zayıf olarak kabul ediliyor.
Tecrübeli pilotlarının birçoğu, Erdoğan’a karşı darbeye destek ve katılımda bulunduğu iddiasıyla ihraç edilmiştir.
Hava kuvvetleri, askerlerin ihtiyaç duyacağı 7/24 gerekli desteği sağlayamıyor…
*
Bu sırada Idlib ki; büyük ölçüde eski Nusra Cephesinin yerine geçen El Kaide örgütü Hayat Tahrir al Sham (HTS) tarafından yönetiliyor.
Ayrıca eyalette Türkiye kontrolünde başka birçok grup vardır.
Ancak Türkiye son zamanda Fırat’taki ABD-Kürtlerin tuttuğu Menbiç’e saldırmak için bu savaşçıların çoğunu Menbiç sınırına çektiği,
Fakat Suriye Ordusunun bölgeyi kontrol altına almasıyla bu saldırı durdurulduğu bir sırada;
Türkiye’nin Idllb’de desteklediği grupların zayıflamasından istifade etmek isteyen HTS, bu gelişmeyi kontrolünü güçlendirmek için kullanmıştır.
*
Pazartesi günü HTS Halep’in batısındaki Nurettin Zenki’nin hakim olduğu bölgelere saldırmış,
Zenki elinde tuttuğu alandan çıkarılırken kalan savaşçıları, Türk ordusunun kontrolündeki Afrin’e kaçmıştır.
*
Bugün HTS, Türkiye’nin kontrol ettiği Afrin merkezi dışındaki tüm alanı kontrol ediyor.
Idlib’deki diğer gruplara ültimatomlar göndermiş ve Maarat el-Nu’man ve Ariha kentleri üzerinde ek kontrol talep emiştir.
Diğer gruplardan hiçbiri HTS’ye dayanamadığı için yakında bu kasabaları kontrol altına alacaktır.
Bunları almak, M4 ve M5 otoyolları üzerinde HTS’ye tam kontrol sağlayacak, karayollarının kontrolüyle para kazanırken, gelecekteki müzakerelerde eli güçlenecektir
*
ABD’nin üst düzey yetkilileri, Erdoğan’ın Suriye’deki İŞİD militanlarıyla mücadelede sorumluluk üstlenmek için,
ABD’den Suriye’de kalışı uzatacak hava saldırıları, nakliye ve lojistik de dahil olmak üzere önemli askeri destek sağlamasını bu nedene bağlıyor.
Ve Bolton beraberinde Org. J. Dunford ve Suriye Özel Temsilcisi J.Jeffrey ile bu konuları tartışmak üzere Ankara’ya geliyor…
*
Bu noktada yakın zamana kadar pek çok uzman ve yetkili,
Erdoğan’ın ABD’nin İŞİD militanlarına yönelik kampanyasına uzun süredir destek sağlayan ve çok sayıda kayıp veren Kürtleri hedef alabileceğinden korkarken,
Şimdi Bolton, Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in bölgedeki maliyetli bir Türk-Kürt savaşını önleyebilecek bir güç paylaşım planını müzakere edecektir.
*
Ya Suriye hükümet güçleri, YPG’nin Türkiye’ye karşı bir ön savaşta mücadele edeceği kuzeye daha fazla girmeyeceğine dair söz vererek Fırat’ın doğu kıyılarını tekrar alacaktır.
Ya da Rusya, YPG’nin Türkiye ile sınır bölgelerinden çekilerek SDF bölgelerinin Şam’ın kontrolüne geri verilmesine garantörlük yapacaktır.
*
Üçüncü bir alternatif; Suriye’nin kuzeybatısını Kürtler, Araplar ve diğer etnik kökenler birlikte yönetmeleri fikri ise,
Bu karışık popülasyon arasında bir sınırın olmayışı, bu yüzden bu fikri uygulamanın etnik temizliğe ve sonsuz bir savaşa yol açabileceği öngörüsüyle reddediliyor.
*
Rusya ve Türkiye arasında Idlib üzerinden yapılan Soçi anlaşmasında,
Rusya, İdlib taarruzunun Kasım başında yapılmasını öngörüyor,
Bunun için Erdoğan’ın 15 Ekim’e kadar HTS’yi ağır silahlarından arındırarak güneyden çekmesi,
Bu sırada İdlib merkezinde silahsızlandırılmış bir bölgenin kurulması için mutabakat sağlanmıştı.
*
Erdoğan garanti verdiği bu anlaşmanın hiç bir hükmünde başarıya ulaşamamıştır.
Bugün İdlib Valiliği çevresinde altı gözlem noktasında bulunan Türk askerleri, HTS’nin rehineleridir
Ayrıca Erdoğan anlaşmanın hükümlerini yerine getiremediği için Suriye ve Rusya’nın anlaşmayı görmezden gelme,
HTS’ye saldırma ve Idlib’i özgürleştirme konusunda hakları vardır…
Türkiye’nin Idlib’ e başarısız olması, kuzeydoğu Suriye’yi istila etmekten kaçınması ihtimalini de arttırıyor.
7.1.2019
Yazıları posta kutunda oku