Dünya siyasetçileri, 2017 dünya ekonomisi üçüncü çeyrek göstergelerini sevinçle karşılamışlardı.
ABD ekonomisi yüzde 3.3, Çin 6.9, Japonya 2.5, Hindistan 4, Almanya 2.8, Fransa 2.2, İtalya’nın 1.8,
Türkiye ise yüzde 11.1 büyümüştü…
Gerçi Türkiye’nin bu orana ulaşmasında uygulanan teşvik sisteminin özellikle Kredi Garanti Fonu kaynaklı kredilerin önemli katkısı vardı.
*
Ve 2018, tüm dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde güçlü bir büyüme ile başladı.
Kayda değer bir ekonomik performansa şahit oldu.
Ama sona doğru dünya çapında pazarlarda düşüşler yaşandı.
*
Ekim ve Kasım’da Amerika’dan Çin’e dünyanın önde gelen borsaları,
Aniden 2018’in tüm kazanımlarını silecek biçimde sallandılar…
Wall Street, 1931’den bu yana en kötü Aralık ayını yaşadı.
Dow Jones, S&P 500 ve Nasdaq endeksleri bir günde yüzde 3’den fazla değer kaybetti.
Sarsıntı dünya borsalarına da yansıdı.
Nikkei (Japonya) yüzde 0,53, Şanghay (Çin) yüzde 0,61 düştü.
Gerileme eğilimi Londra, Frankfurt, Paris borsalarına da yansıdı.
Wall Street Journal bir değerlendirmesinde, bu sarsıntıda borsalardan silinen değerin,
Dünya ekonomisinin yüzde 10’una yakın bir büyüklüğe ulaştığını tahmin etti.
*
Bugün, küresel fon yöneticilerinin yarısından fazlası,
2019’da küresel ekonominin zayıflayacağını, 2008’den bu yana en kötünün yaşanacağını savunuyor.
Uluslararası Para Fonu, küresel büyüme tahminlerini çoktan düşürmüştür ve bunu tekrar yapacağı konusunda uyarılar yapılıyor.
Ekonomistler “2009’un Büyük Durgunluğu”ndan bu yana 2019 ve 2020’nin en kötü yıl olacağına dair beklentileri paylaşıyor.
Bazı durumlarda bu; çıkarları daha kısa vadeli olan ve tercihleri tehlikeli olabilecek siyasetçilere dikkat edilmesini gerektiğine işaret ediyor…
*
ABD Başkanı D.Trump diğer başkanların aksine borsanın artışını kendi ekonomik modelinin başarısına bağlıyor.
Bir yanda gelişmiş ve istikrarlı ülkeler, diğer yanda emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamayı,
Gerekirse bir revizyona tabi tutmak üzere uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekilmeyi,
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye etmeyi,
Bu amaçları sağlamak üzere Ticaret Savaşları’nı sürdürmeyi amaçlıyor.
*
Ancak son dönemde Amerikan ekonomisinin yavaşlayacağı beklentisi ve ticaret savaşları sebebiyle borsa aşağıya doğru seyrediyor.
FED ise “biraz yavaşlama var, ama piyasalar abartıyor” düşüncesindedir.
Bilanço daraltmasına devam edeceğini açıklamıştır.
Trump’a göre bu üzücü üzücü durum, Federal Rezerv (FED) Başkanı J.Powell’ın yanlış yönlendirmelerinden kaynaklanıyor.
*
2018’de ki dört artıştan sonra FED faizleri 2019’da iki defa daha artıracak ve bilançosunu daraltacaktır.
Halbuki Trump faizlerin düşük olmasını ve FED’in piyasaya para pompalamasını istiyor.
FED’in maksadı ise devlet tahvili, özel sektör kağıdı almak ve vadesi geldikçe bunların parasını tahsil etmek ve yeniden alım yapmamaktır.
*
Bu tartışma FED’in özenle korunan bağımsızlığı hakkında piyasalarda kaygı yaratıyor.
ABD Hazine Bakanı S.Mnuchin, bu sırada ABD Hükümeti’nin geçici olarak kapatılması üzerine,
1987’de hisse senedi piyasalarındaki düşüş sonrasında kurulan çalışma grubunu ve ülkenin en büyük 6 bankasının icra kurulu başkanlarıyla bir toplantı düzenlemiştir.
*
Yatırımcıların endişeli olduğu, hükümetin geçici olarak kapatılması, ABD ve Çin arasındaki ticaret gerginlikleri, faiz artırımı ve Başkanı D. Trump’ın FED Başkanı ile arasındaki anlaşmazlık hali masaya yatırılmıştır.
Mnuchin, banka yöneticilerinin kendisini bankaların normal operasyonlarına devam edecek bol likiditeye sahip oldukları konusunda güvence verdiklerini açıklamış,
Ancak likiditenin küçük bir alan oluşturduğunu fakat kimsenin beklemeyeceği bir sorun olduğunu söyleyerek yeni korkular yaratmıştır.
*
Uyarı arayanların dikkat etmesi gereken uzun bir liste bulunuyor.
ABD’nin uzun politik risk listesi endişe veriyor;
Hükümetin kapatılması, Trump’ın bölünmüş bir Kongreye nasıl tepki vereceği, soruşturmalar,
Hükümetin krizlerle başa çıkacak yöneticilere ya da yeteneklere sahip olmadığı genel algısı korkutuyor.
Çoğu yatırımcı için en büyük endişe, dünyanın en büyük iki ekonomisi ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşıdır.
Diğer ülkelerin yatırımcıları ve işletmeleri de aynı endişeyi paylaşırken,
Çin’in yavaşlayan ekonomisi, Brexit, Almanya ve İtalya’da ekonomik sıkıntılar, Fransa’ daki politik kargaşa ve Orta Doğu’daki istikrarsızlıktan da ziyadesiyle ürkülüyor.
*
2007-2008’de Küresel mali kriz patladığında, ABD hükümeti uluslararası kabul görmüş uzman ve profesyonellerle doluydu.
Bugün, Washington’daki birçok kilit pozisyon ya doldurulmamış durumdadır ya da bu kadrolar aynı güven ve saygı seviyesine sahip değillerdir.
Bu bağlamda, Mnuchin’in banka likiditesi hakkındaki yorumunun büyük önem taşıdığı varsayılıyor.
*
Ekonomi yavaşlayabilir ve FED faiz oranlarını artırma konusundaki kararlılığını tekrar gözden geçirmesi gerekebilir.
Ancak 1987’de hisse senedi piyasalarındaki düşüş sonrasında kurulan Çalışma Grubu gelecek zorlukları öngörüyor.
Diğer ekonomik politika belirleyiciler gibi, krizlerle başa çıkmak için araçlara da ihtiyaç duyuluyor.
Şimdi faiz oranlarını yükseltmek, onları sıkıntı zamanlarında düşürebilecekleri anlamındadır.
Atılacak basiretli baska adımlar da vardır, fakat en önemlisi daha uzun vadeli bir görüş almak, kafa karışıklarını kabul etmek ve ulusal çıkarları kısa vadeli siyasi kaygıların üstüne çıkarmaktır.
*
Dünya ekonomisi üzerinde kara bulutlar toplanıyor.
Bu noktada, 2001 öncesinde hesapsız harcama yapan, vergi toplamada disiplinsizlik gösteren ve devamlı borçlanan Türkiye Devleti,
Devlete borç vermek için döviz getirip bozduran bankalar ve çıkan krizde;
Kamu kesiminde mali disipline yönelik yapısal önlemler, döviz açık pozisyonu nedeniyle kurlar yükseldiğinde batan bankalar,
Arka planda tasarruf eden, cari açığa olumlu katkı sağlayan Özel Sektör tablosu önünde iken;
*
Şimdilerde kamu açıklarının azaldığı fakat fazla veren Özel Sektör ya da şirketler ve hane halkları tasarruflarından fazla yatırım yaparak açık verilen,
Oluşan yüksek cari açığı finanse etmek için dış borca yüklenilen,
Böylece ülkenin toplam dış borcunun milli gelire oranının en yüksek oranlara çıktığı daha kötü bir tablonun önündedir…
*
Şimdi sıra dış borçların geri ödemesindedir.
Ancak hava değişmiş, dışarıdan kolayca yeni borç bulunması çok zorlu hale gelmiştir.
Bir yanda İşsizlik, Enflasyon, Düşük Üretim gibi sorunlarla birlikte;
2019’da Türkiye’nin kamu ve özel sektör borçlarının geri ödemesi aylık 6 milyar dolar cıvarındadır.
*
Eğer yapısal reformlar yapılmazsa,
Borç yöneticileri durumunda olanlar faizi baskılama yöntemlerine devam etmeye kalkarlarsa işler sarpa saracaktır..
*
2019′ da herkesin güç ve kuvvete ihtiyacı olacak,
Yeni yıl hem dünyada hem Türkiye’de zorlu geçecektir…
31. 12. 2018
* 2019 yılının size, ailenize ve ülkemize sağlıklar, bereket ve esenlikler getirmesini diliyorum, efendim…
Yazıları posta kutunda oku