Ermenistan, Önkoşulsuz Olarak Saldırganlığa Son Vermelidir
Alaeddin Yalçınkaya
Ermenistan başbakanı, birtakım çıkmazlarından Türkiye’yi karalayarak çıkış yolu arıyor: “Türkiye ile önkoşulsuz ilişkiye hazırız”. Yani Ermenistan, barış, dostluk, işbirliği taraftarı olduğu halde Türkiye yanaşmıyor. Paşinyan, başta 1915’te Ermeni çetelerinin katliam, vahşet ve tecavüzlerini çarpıtması olmak üzere Türkiye ve diğer komşularına karşı karalama ile KGAÖ ve Avrasya Birliği zemininde yeni fırsatlar kollamayı sürdürmektedir. Ankara’nın Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü seviyesinde de olsa bu çarpıtmalara gereken cevabı vermesi beklenmektedir.
1995 Ermenistan Anayasası (Constitution of the Republic of Armenia) 2015’te değiştirilen haliyle de saldırgan hükümleri korumuştur. Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’nde (Declaration on the Independent of Armenia) yer alan hedefler, esastır. Bildirgenin birçok maddesi komşularına yönelik saldırı hükümleridir. 11.Madde, Doğu Anadolu’dan “Batı Ermenistan” diye bahseder ve soykırım yalanlarının tanınmasını görev sayar. Öte yandan Ermenistan devlet armasında yer alan Ağrı Dağı ile soykırım iftiraları kapsamındaki beyanları her fırsatta Trabzon’dan Mersin’e “Batı Ermenistan” aptallıklarına destek oluşturmaktadır. Belirtmek gerekir ki Batı Trakya, Kerkük, Kırım, Güney Azerbaycan gibi eskiden Türk yurdu olup bugün başka ülkelerin egemenliğinde olan nice illerimiz vardır. Tarihi, kültürü, etnik yapısı, mimarisi, dili ve edebiyatıyla bizden olan bu topraklar, bugün bizden çıkmıştır. Buradaki soydaşlarımızın dini ve kültürel haklarıyla tarihi eserlerin muhafazası, restorasyanu için yetersiz de olsa teşebbüsler sözkonusudur. Ancak hiçbir resmi belge bu topraklardan T.C. diye bahsetmez. Böyle bir ifade, barış ve huzura karşı saldırı anlamına gelir.Antik çağlarda kısa ömürlü bir Ermenistan Krallığı dışında bölgede bağımsız bir Ermeni devleti bilinmemektedir. Bu coğrafyanın hiçbir kısmında Ermeni nüfusu yüzde 20’yi geçmemiştir. Bağımsız krallık ise önce Roma, daha sonra Abbasi halifelerine bağlı özerk yönetim olarak birkaç asır ayakta kalabilmiştir. Bugünkü Ermenistan ise iki asır öncesine kadar Revan merkezli medreseleriyle, camileriyle, minareleriyle dopdolu bir Türk yurdudur. Bunlardan günümüzde hiçbir eser kalmamıştır. Halbuki bin yıllık anayurtta Ermeni kiliseleri aynen ayaktadır.Paşinyan, Çarlık sonrası bağımsız Ermenistan’ın ilk başbakanı Kaçaznuni’nin yazdıklarına (Taşnak Partisinin Yapacağı Bir şey Yok) baksaydı sürekli kaybetme, emperyalist stratejilere körü körüne, pisi pisine alet olarak yok olma, nesiller boyu kin, düşmanlık ve iftiralarla ömürlerini geçirme bahtsızlığına son vermeyi düşünebilirdi. Gerçi bunun şuurunda nice Ermeniler var ancak gerek diyasporada düşmanlıktan beslenen çevreler, gerekse kullanıma hazır mal arayan güçler buna engel olmaktadır. Bununla beraber sosyal medyanın sunduğu imkanlarla saldırgan, işgalci, kindar, iftiracı, tarihten kaçmayı ve tarihi çarpıtmayı, hukuktan kaçmayı ve hukuku çarpıtmayı ilke edinmiş ilkel toplumdan kurtulma şansı her zaman vardır.Yakın dönemde komşu ülke topraklarını işgal ettiği halde bunu sürdürmeyi başaran fazla örnek bulunamaz. Azerbaycan’a ait Yukarı Karabağ ve civar rayonların işgalinin bedeli olarak Ermenistan devleti ve toplumu, yok olma sürecine girmiştir. Yaklaşık çeyrek asırda ülke nüfusu, yüzde 30 azalmıştır. Ermenistan’da kalanlar ise daha çok yaşlılar ve güçsüzlerdir. Çünkü komşularıyla kavgalı ve işgalci bu ülke yöneticileri, kalkınmayı, halkının refah ve huzurunu unutmuşlardır.Diaspora liderlerinden Sassonian, Türkiye’nin etnik çatışmaya sürüklenerek veya büyük bir savaşa sokularak tüketileceğini ve Batı Ermenistan’ın (Doğu Anadolu) alınacağını daha altı yıl önce söyledi. Yunanistan’la birlikte Ermenistan da bir ABD-Türkiye savaşını heyecanla bekliyor. Bu aşamada Ebussuud Merhum üzerinden çatışma çıkarmak isteyenlerin kimliklerine dikkat edelim. 40 yıl önce Maraş olaylarında hayatlarını kaybedenleri anarken birileri yine bu tür tezgâhların peşinde.Azerbaycan’ın yüzde 20’sini işgal eden Rusya destekli Ermenistan başbakanı, Dağlık Kararbağ Ermenilerinin self-determinasyon hakkından bahsediyor. Bunların da temelinde Ermenistan Bağımsızlık Deklarasyonu bulunmaktadır. Hatırlatalım, yurtlarına sokulmayan bir milyon Türkün hakları niçin gündeme getirilmiyor?Mevcut sınırları tanımayan, hatta anayasasında ülkemiz toprağını kendi ülkesi sayan bir devlet ile savaş halinde olduğumuz açıktır. Ermenistan öncelikle Uluslararası Hukukun temel ilkelerinden olan bir başka ülkenin topraklarını, Dağlık Karabağ ve civar rayonları işgale önkoşulsuz olarak son vermelidir. Bu aşamda Rusya veya diaspora baskısını aşacak iradesini kullanamazsa yok olma sürecinde ilerleyecek demektir.Türkiye topraklarından Batı Ermenistan diye bahseden cümleleri yok etmeli, sözkonusu deklarasyondaki ifadeyi tashih eden, saldırgan anlamı ortadan kaldıran yeni anayasal düzenlemeler yapmalıdır. Mevcut sınırları tanıyan sözleşmeyi imzalamaya hazır olduğunu diplomatik yolla (ayak üstü laflarla değil) beyan etmelidir.Soykırım iddiaları konusunda Haçlı yalanları yerine tarih, bilim ve hukuk hakemliğini tanımalıdır. 2005’de KAÇTIĞI masaya (Viyada Ermeni-Türk Platformu) yeniden dönmelidir. Başta AİHM, AB Adalet Divanı, Fransa Anayasa Mahkemesi, Malta Sürgünleri hakkında İngiliz Kraliyet Başsavcılığı vb nice uluslararası veya ulusal mahkeme kararlarını yetersiz görüyorsa doğrudan Milletlerarası Adalet Divanı’na başvurmalıdır. I.Dünya Savaşı’nda Rus destekli kuvvetlerle Müslümanlara bugünkü anlamda soykırım uygulayan Ermeni çetelerini Türkler unutuyorsa, Ermenistan da bir daha saldırgan, mütecaviz, işkenceci, vahşiyane işlem ve uygulamalara geri dönmemek üzere yaptıklarından pişman olmalı, komşularıyla dostluk, işbirliği ve saygı temelli politikalara yönelerek huzur, refah ve güven içinde yaşamanın çaresine bakmalıdır.Paşinyan’ın baştan sona iftiracı ve yalancı beyanları, tarihi ve hukuk gerçekleriyle kendisine diplomatik yolla hatırlatılmalı, Uluslararası Hukukun gerektirdiği adımları atması istenmelidir. Makul bir süre içinde işgalci ve saldırgan politikalara son vermediği takdirde Türkiye, bu ülke ile hava ulaşımını kesinlikle kapatmalıdır! Esasen hava köprüsünün 2004’de açılması yanlıştı. Unutmayalım ki Ermenistan, Suriye’den askerini çekmeyi telaffuz etmek zorunda kalan Beyaz Saray’dan daha güçlü değildir. Arkasında Rusya veya batının olması bu gerçeği değiştirmez.
Öncevatan, 25.12.2018
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
Bir yanıt yazın