“Zulüm Ve Eziyetle Hürriyeti Yok Etmek Mümkün müdür?”

Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım…” sözü Türkiye’de, “Düşünüyorum öyleyse vurun”a dönüştü. - A.Eralp 1

Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım…” sözü Türkiye’de, “Düşünüyorum öyleyse vurun”a dönüştü.

İlhan Selçuk Ağabey’in kitabının adı da buydu: “Düşünüyorum, Öyleyse Vurun.”

Düşünene vurdular Türkiye’de. Karşı çıkana vurdular.

Filistin askılarına astılar. Çarmıha gerdiler. Elektrik verdiler. “Tam bağımsızlık” diyen, “kahrolsun ABD emperyalizmi” diyen gencecik fidanları darağaçlarına çektiler. Çoluk çocuk, torun yüzü göstermediler onlara.

Sıkıysan düşün Türkiye’de.

Düşünürsen seni dört duvar arasına atarlar.

Düşünürsen seni çoluğundan çocuğundan, güneşinden ederler.

Gökyüzünü yasaklarlar sana. Bulutları, rüzgârı, denizi, ormanı yasaklarlar.

Gençliğini çalarlar.

Hayatını çalarlar.

Daha da çok düşünüp, direnişe geçersen vururlar…

Hem de arkadan vururlar. Çoluk çocuk, genç yaşlı demeden vururlar.

Taylan Özgürleri vurmadılar mı? Hablemitoğlu’nu, Kemal Türkler’i vurmadılar mı?

Ya da bomba atarlar, bomba koyarlar arabana.

Uğur Mumcu’ları, Ahmet Taner Kışlalı’ları katletmediler mi?

12 Martlarda, Ziverbey Köşklerinde İlhan Ağabeylerin üzerine köpekleri salmadılar mı?

Düşünmek yasak Türkiye’de. Hakkını aramak, örgütlü toplum olmak yasak.

 Suç… Hem de suçların en büyüğü.

Yandaş olacaksın. Kötülemeyeceksin. İktidarı ve politikacıları eleştirmeyeceksin. Gerçekleri konuşmayacaksın. Doğruları söylemeyeceksin.

Hırsızları, talancıları, vurguncuları, hayali ihracatçıları görmeyeceksin. Hele hele vatan satıcılarını, vatan bölücülerini hiç görmeyeceksin.

“Tam Bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye”yi kesinlikle istemeyeceksin.

Vurgunlardan, talanlardan haberin yokmuş gibi hareket edeceksin. “Haberim var ve ben bu haksızlığa başkaldırıyorum” dersen, işte o zaman yandın. Ölümlerden ölüm beğen. İşte o zaman sana şöyle seslenirler:

“Sen kimsin, necisin ki bunu yapıyorsun? Sen kimsin, necisin ki benim hakkımda konuşuyorsun? Sen benim tekerime taş koyarsan, ben de seni soruştururum, kovuştururum, içeri atarım. Özgürlüğünü elinden alırım…”

“Dilediğin gibi yazamazsın. Dilediğin gibi düşünemezsin. Dilediğin gibi konuşamazsın.”

Ben nasıl istiyorsam, öyle hareket edeceksin,  öyle konuşacaksın. Öyle davranacaksın. Öyle düşüneceksin. Yoksa gök kubbeyi başına yıkarım. Mahkemelerde hesap verirsin…

Bir zamanlar “Düşündüğü için” 83 yaşındaki İlhan Selçuk Ağabey’i sabahın köründe evinden alıp götürmediler mi? 40 saat sorguya çekmediler mi? Ölümünü biraz da onlar hızlandırmadı mı? Bu ölümde onların payı yok mu?

Hadi yok deyin. Hadi yapmadılar deyin.

Şu AKP iktidarında, AKP’nin bulunduğu mekânda “olmaz” diye bir şey yok…

Gök ile yer arasında yaşıyorsan, tepende de AKP varsa başına her şey gelebilir, her şey olabilir… Olmaz deme. “Olmaz” olmaz.

Şimdi sıra Müjdat Gezen’le, Metin Akpınar’a geldi. Kahvaltılarını yapmaya bile izin vermeden, evlerinden alıp savcılığa götürdüler.

Uzun sözün kısası, bugün, yandaş olmayan, biat etmeyen, emir erliği yapmayan sanatçılardan hesap soruyorlar. Ciğeri beş para etmez sanatçılar el üstünde…

“Devlet benim! İstediğimi, dilediğimi yaparım” diyorlar.

 “Bu açıkçası bir derebeylik idaresidir. Monarşidir, krallıktır. Bugün Türkiye’de bir Başkanlık rejimi hüküm sürmektedir.”

Düşünenler Korku, baskı yöntemleri ile susturulmaya çalışılıyor. Bu vatanda AKP’li yöneticiler ve yandaşlarının dışında herkes çile dolduruyor.  Baskı ve tehdit altında yaşıyor

AKP, akraba, taalluk (yakın ilişki), tarikatçılar, yandaş basın dışında bu ülkede herkes darbeci, herkes suikastçı, herkes hükümeti devirme planı yapıyor, yedisinden yetmişine herkes FETÖ’cü, herkes suçlu…

Ama unuttukları bir şey var. DP iktidarı döneminde de, 12 Mart’da da, 12 Eylül’de de aydınlara, sanatçılara, devrimcilere baskı, zulüm ve işkence yapılmıştı.

Baskı, zulüm şimdiye dek kimseye hayır getirmedi… Zulüm, eziyet ve işkenceyle özgürlüğü, özgür düşünceyi yok edemediler.

Ne demişti Namık Kemal:

“Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet

Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten”

Yani, Zulüm ile işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün; güçlüysen, insanlıktan düşünmeyi, anlamayı, aklı kaldır…

(alieralp37@gmail.com)

Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım…” sözü Türkiye’de, “Düşünüyorum öyleyse vurun”a dönüştü. - A.Eralp

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir