SONSUZ SAVAŞ VE TÜRKİYE

Suriye Özel Temsilcisi J.Jeffrey, IŞİD var olmaya devam ettiği: İran birlikleri geri çekilmediği: Suriye krizine bir siyasi çözüm bulunmadığı sürece, ABD birliklerinin ülkede kalacağını söylemişti.
Amerikalıların güvenliği için ölümcül askeri gücün uygulanmasını haklı çıkaracak bir tehdit yoktu. 
Sadece süren iç savaş nedeniyle ABD’li askerler için stratejik bir risk ama çok yüklü bir harcama vardı…
 
*
19 Aralık’ta Başkan D.Trump  askerlerinin Suriye’den çekilmeye başladığını duyurdu.
Pentagon Sözcüsü D.White “Koalisyon IŞİD’in elindeki toprakları özgürleştirdi ancak IŞİD’e karşı kampanya bitmedi.
IŞİD karşıtı kampanyanın yeni aşamasına geçerken Suriye’den askerlerimizin eve dönüş sürecini başlattık” dedi.
Trump yönetimi, ordunun önümüzdeki aylarda Afganistan’dan da 7 bin danışma ve destek görevlisini çekmeye başlayacağını açıkladı…
Dünyayı ve bölgeyi bir endişe kapladı…
 
*
Trump, “Önce Amerika”  taahhütü ile ABD Başkanı oldu.
“Önce Amerika”; bir yanda gelişmiş ve istikrarlı ülkeler, diğer yanda emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak,
Pentagon ve CIA’ yı Ulusal Savunmaya geri getirmek,
Gerekirse  bir revizyona tabi tutmak üzere  uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekilmek,
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye etmek,
Ticaret savaşlarını başlatmak  anlamındaydı.
 
*
D. Trump “Pentagon ve CIA’ yı Ulusal Savunmaya geri getirmek adına” Şubat 2017’de,
Savunma Bakanı J.Mattis’ten dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini,
Ve  İŞİD’i yenmek üzere yeni bir plan ve teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarının belirlenmesini istedi.
Açıkça Rusya’nın da bu listenin başında olmasını beklediğini belirtti.
Plan, IŞİD’i yenmenin ne anlama geldiğini tanımlayacak ve örgütün ‘hızlı’ bir yenilgiye nasıl uğratılacağını gösterecekti.
 
*
11 Eylül 2001’de El Kaide’nin  Dünya Ticaret Merkezi’ne yaptığı saldırının ardından,
Dünya giderek ABD’nin hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine,
Karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışının ışığında dönmeye başlamıştı.
 
*
ABD’nin çok güçlü olan bu döngüye katılması için  Soğuk Savaş zihniyetinin terk edilerek uluslararası ilişkilere yeni bir perspektiften bakılması,
Sorunlara çözümler bulmak için tüm uluslararası toplumun birlikte çalışması gerekiyordu.
Bunun sağlayabilmek için ABD Başkanı George W. Bush, terörizme ya da bilinmeyen düşmana karşı “Sonsuz Savaş” doktrinini oluşturdu.  
ABD Başkanı B.Obama ise bu doktrini, bugünün Başkanı D.Trump’ın da izlediği 2020 yılına kadar geçerli Ulusal Strateji Belgesi’nde resmileştirdi.
 
*
Böylece ABD; savaşı zaman ve coğrafya ile sınırlandırmadan, “Adil Savaş” doktrinini “Sonsuz Savaş Operasyonu”na dönüştürdü.
Sonsuz Savaş Operasyonu, istikrarsız ülkeleri tasfiyeyi ama küresel devletin aygıtları ile sistemin amacına uygun olarak yeniden kurulmasını öngörüyor…
 
*
Bu doktrinin en önemli adımlardan birini,
Eski Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey’in,
Küresel ayaklanma momentumunun devlet adamlığı yeteneğini aştığı bu noktada,
ABD’nin dünya polis gücü olabilmesinin stratejik ayrıntıları üzerinde  yaptığı çalışma oluşturdu.
 
*
Dempsey, ABD ve Rusya’nın birlikte çalışmak gerektiğini anladıklarından hareketle, rekabetin koordinasyonla geliştirilip bir Rus-ABD ortaklığının oluşturulması halinde;
Bölgesel krizlerin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantıların büyük oranda önleneceğini kurguladı.
Nitekim bugün  Ortadoğu Krizinin çözümünde,
Aslında  ABD’nin “Sonsuz Savaş ” doktrini başlığı altında, dolayısıyla pek samimi olmayan bir diyalog düzleminde ABD ve Rusya ortak çalışıyor…
 
*
Nitekim Başkan Trump’tan İslamcı terör örgütleri ve ideolojileriyle mücadele stratejini hazırlama talimatı alan Savunma Bakanı J.Mattis; 
Önce Ortadoğu Sorununu olabildiğince  analiz etti.
Ardından örgütün hızlı bir yenilgiye uğratılmasını uzun ve kısa vade olmak üzere iki aşamada kurguladı.
 
*
Dünyanın dört bir yanında İslamcı terörün alt edilmesi için uzun vadede atılacak hamleler şu unsurlardan oluştu.
Önce teorik olarak ABD ve Rusya’nın ” İŞİD’e karşı savaşta aynı tarafta” olduğu esas alındı.
Bu esastan hareketle Başkan Trump, teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarının belirlenmesinde Rusya’nın listenin başında olmasını istedi.
Ancak bazı kuralların da altı  çizildi…
 
*
1-  Öncelikle ABD; Rusya ile taktiksel, operasyonel ve stratejik farklıklar göstermektedir ve ortak hedefler paylaşılmıyor…
ABD’ye göre Rusya’nın Suriye’de oluşunun nedeni, bölgedeki terör grubunu ortadan kaldırmaktan çok B. Esad’ı ve diğer ABD karşıtlarını güçlendirmek düşüncesidir. 
2-  ABD; Rusya’nın terörle mücadele taktiklerini dışlamaktadır.
Rusya’nin mücadele taktiğinde tek kuralın savaş sırasında terörist ve yanlılarını nasıl olursa olsun yenilgiye uğratmak olduğu, sivil kayıplar kavramının bulunmadığının altı çiziliyor.
3- ABD; Rusya’nın doğrudan İŞİD ile savaşmadığını, aslında İŞİD’in Esad’a yönelik tehditlerini ortadan kaldırmak: Irak’ta istikrarı bozmak: ABD’nin gücünün zayıfladığını göstermek: İran’ı bölgede serbest bırakmak: Bölgedeki tutumunu pekiştirmeyi amaçladığını öngörüyor. 
4- Rusya’nın terörizmle mücadele görüntüsü altında Suriye ve İran güçlerine ek olarak Irak ve Türk kuvvetleri ile koordineli olarak, Hizbullah terör örgütünü ve İran Kudüs Gücünü kendi savaş koalisyonu içinde meşrulaştırmanın çabasında olduğu düşünülüyor.
5- ABD demokratik değerlere verdiği teşvikleri Rusya’nın terörizm nedeni olarak görmesinden rahatsız oluyor.
6- ABD’ye göre Rusya’nın son on yıldaki stratejisi NATO’nun ortadan kaldırılması: Transatlantik ortaklığın değerlerinin aşılması: Amerikan gücüne meydan okumaya dayanıyor.
7- Bu yüzden ABD; Rusya’ya bir defaya mahsus verilecek ödünü dahi fazla görüyor, bunun stratejik faydası olmayacağına inanıyor. 
Yine de Başkan Trump, bu opsiyonlara dikkat kaydıyla, General Martin Dempsey’in “Sonsuz Savaş ” doktrini doğrultusunda ancak bir diyalog düzleminde Rusya ile ortak çalışıyor…
 
*
Nitekim Trump’ın ABD askerlerinin Suriye’den çekilmeye başladığını duyurmasının ardından,
21 Aralık’ta Beyaz Saray’dan  bölgedeki ülkelerin endişelerini gidermek üzere bir açıklama yapıldı. 
1- ABD’nin doğu ve kuzey Suriye’den ayrılacağı, 
2- Kürtlerin bu durumdan detaylı  bilgi sahibi oldukları, bu yüzden tek bir Suriyeli Kürt milisin dahi İŞİD’le mücadeleden vazgeçmediği,
3- Erdoğan’a konuşma ve eylemler arasında  ayrım yapması için tavsiyede bulunulduğu,
4- Erdoğan’ın TSK’ nın Doğu Fırat’a girmeyeceğine dair söz verdiği,
5- Çekilmenin 40-60 günde gerçekleşeceği ancak askeri kaynakların bu sürenin 4-6 ay olabileceğini bildirdikleri,
6- O sırada Erdoğan’ın IŞİD karşıtı kampanyayı sürdüreceğini,
7- Irak Özel Harekat Kuvvetleri’nin (ISOF) Irak-Suriye sınırında konuşlanacağını,
8- Irak bölünmesinin engellenmesi için ABD birliklerinin  Fırat Nehri’nin 30 km.kuzeyinde  Suriye sınırının yakınında konuşlanacağını, 
9-  ABD’nin Suriye planlarına katılan Rusların İsrail ilişkilerinin onarımına yönelik attığı adımlara dikkat çekildi…
 
*
Bu noktada, “Sonsuz Savaş” konseptinin  hedefi olarak  Ortadoğu’da  kalıcı savaş ve istikrarsızlaşm ile İsrail’in güvenliğinin artacağına,
Batılı şirketlerin bölgenin petrol ve doğal gazına erişimini kesinlikle kolaylaştıracağına inanılıyor.
 
*
Ama “Suriyeli terörist- vatandaş ayrımını biz yaparız “diyerek Kürtler bahanesi  ve zımnen  neo-Osmanlı başlığında Suriye’de bir Sünni koridor üzerinde,
“Bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak-ı Millî topraklarını da kazanırız” oportunizmiyle,
Fakat aslında doğrudan doğruya İsrail için bir güvenlikli bölge inşasında olan Türkiye’nin;
El-Kaide ideolojisinden esinlenen hiziplerin kaynadığı Kuzey Suriye’de İdlib, Afrin ve Cerablus’ta ki geleceğinin, 
“Sonsuz Savaş “ta nasıl şekilleneceği bilinmiyor.
 
*
Bu konseptte  ABD’nin İslamcı terör ideolojisini yok etmek üzere,
Tarihin en başarılı askeri ittifakı olan NATO’nun ortak taktik, operasyonel ve stratejik hedefleri çatısı altında mevcut üyeleriyle müşterek çalışacağı açıktır.
Ama Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler örgütünün hamisi olması Türkiye için işin rengini değiştiriyor. 
 
 
25. 12. 2018
Suriye Özel Temsilcisi J.Jeffrey, IŞİD var olmaya devam ettiği: İran birlikleri geri çekilmediği: Suriye krizine bir siyasi çözüm bulunmadığı sürece, ABD birliklerinin ülkede kalacağını söylemişti.
Amerikalıların güvenliği için ölümcül askeri gücün uygulanmasını haklı çıkaracak bir tehdit yoktu. 
Sadece süren iç savaş nedeniyle ABD'li askerler için stratejik bir risk ama çok yüklü bir harcama vardı...
 
*
19 Aralık'ta Başkan D.Trump  askerlerinin Suriye'den çekilmeye başladığını duyurdu.
Pentagon Sözcüsü D.White "Koalisyon IŞİD'in elindeki toprakları özgürleştirdi ancak IŞİD'e karşı kampanya bitmedi.
IŞİD karşıtı kampanyanın yeni aşamasına geçerken Suriye'den askerlerimizin eve dönüş sürecini başlattık" dedi.
Trump yönetimi, ordunun önümüzdeki aylarda Afganistan'dan da 7 bin danışma ve destek görevlisini çekmeye başlayacağını açıkladı...
Dünyayı ve bölgeyi bir endişe kapladı...
 
*
Trump, "Önce Amerika"  taahhütü ile ABD Başkanı oldu.
"Önce Amerika"; bir yanda gelişmiş ve istikrarlı ülkeler, diğer yanda emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak,
Pentagon ve CIA' yı Ulusal Savunmaya geri getirmek,
Gerekirse  bir revizyona tabi tutmak üzere  uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekilmek,
Eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye etmek,
Ticaret savaşlarını başlatmak  anlamındaydı.
 
*
D. Trump "Pentagon ve CIA' yı Ulusal Savunmaya geri getirmek adına" Şubat 2017'de,
Savunma Bakanı J.Mattis'ten dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini,
Ve  İŞİD'i yenmek üzere yeni bir plan ve teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarının belirlenmesini istedi.
Açıkça Rusya'nın da bu listenin başında olmasını beklediğini belirtti.
Plan, IŞİD'i yenmenin ne anlama geldiğini tanımlayacak ve örgütün 'hızlı' bir yenilgiye nasıl uğratılacağını gösterecekti.
 
*
11 Eylül 2001'de El Kaide'nin  Dünya Ticaret Merkezi'ne yaptığı saldırının ardından,
Dünya giderek ABD'nin hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine,
Karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışının ışığında dönmeye başlamıştı.
 
*
ABD'nin çok güçlü olan bu döngüye katılması için  Soğuk Savaş zihniyetinin terk edilerek uluslararası ilişkilere yeni bir perspektiften bakılması,
Sorunlara çözümler bulmak için tüm uluslararası toplumun birlikte çalışması gerekiyordu.
Bunun sağlayabilmek için ABD Başkanı George W. Bush, terörizme ya da bilinmeyen düşmana karşı "Sonsuz Savaş" doktrinini oluşturdu.  
ABD Başkanı B.Obama ise bu doktrini, bugünün Başkanı D.Trump'ın da izlediği 2020 yılına kadar geçerli Ulusal Strateji Belgesi'nde resmileştirdi.
 
*
Böylece ABD; savaşı zaman ve coğrafya ile sınırlandırmadan, "Adil Savaş" doktrinini "Sonsuz Savaş Operasyonu"na dönüştürdü.
Sonsuz Savaş Operasyonu, istikrarsız ülkeleri tasfiyeyi ama küresel devletin aygıtları ile sistemin amacına uygun olarak yeniden kurulmasını öngörüyor...
 
*
Bu doktrinin en önemli adımlardan birini,
Eski Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey'in,
Küresel ayaklanma momentumunun devlet adamlığı yeteneğini aştığı bu noktada,
ABD'nin dünya polis gücü olabilmesinin stratejik ayrıntıları üzerinde  yaptığı çalışma oluşturdu.
 
*
Dempsey, ABD ve Rusya'nın birlikte çalışmak gerektiğini anladıklarından hareketle, rekabetin koordinasyonla geliştirilip bir Rus-ABD ortaklığının oluşturulması halinde;
Bölgesel krizlerin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantıların büyük oranda önleneceğini kurguladı.
Nitekim bugün  Ortadoğu Krizinin çözümünde,
Aslında  ABD'nin "Sonsuz Savaş " doktrini başlığı altında, dolayısıyla pek samimi olmayan bir diyalog düzleminde ABD ve Rusya ortak çalışıyor...
 
*
Nitekim Başkan Trump'tan İslamcı terör örgütleri ve ideolojileriyle mücadele stratejini hazırlama talimatı alan Savunma Bakanı J.Mattis; 
Önce Ortadoğu Sorununu olabildiğince  analiz etti.
Ardından örgütün hızlı bir yenilgiye uğratılmasını uzun ve kısa vade olmak üzere iki aşamada kurguladı.
 
*
Dünyanın dört bir yanında İslamcı terörün alt edilmesi için uzun vadede atılacak hamleler şu unsurlardan oluştu.
Önce teorik olarak ABD ve Rusya'nın " İŞİD'e karşı savaşta aynı tarafta" olduğu esas alındı.
Bu esastan hareketle Başkan Trump, teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortaklarının belirlenmesinde Rusya'nın listenin başında olmasını istedi.
Ancak bazı kuralların da altı  çizildi...
 
*
1-  Öncelikle ABD; Rusya ile taktiksel, operasyonel ve stratejik farklıklar göstermektedir ve ortak hedefler paylaşılmıyor...
ABD'ye göre Rusya'nın Suriye'de oluşunun nedeni, bölgedeki terör grubunu ortadan kaldırmaktan çok B. Esad'ı ve diğer ABD karşıtlarını güçlendirmek düşüncesidir. 
2-  ABD; Rusya'nın terörle mücadele taktiklerini dışlamaktadır.
Rusya'nin mücadele taktiğinde tek kuralın savaş sırasında terörist ve yanlılarını nasıl olursa olsun yenilgiye uğratmak olduğu, sivil kayıplar kavramının bulunmadığının altı çiziliyor.
3- ABD; Rusya'nın doğrudan İŞİD ile savaşmadığını, aslında İŞİD'in Esad'a yönelik tehditlerini ortadan kaldırmak: Irak'ta istikrarı bozmak: ABD'nin gücünün zayıfladığını göstermek: İran'ı bölgede serbest bırakmak: Bölgedeki tutumunu pekiştirmeyi amaçladığını öngörüyor. 
4- Rusya'nın terörizmle mücadele görüntüsü altında Suriye ve İran güçlerine ek olarak Irak ve Türk kuvvetleri ile koordineli olarak, Hizbullah terör örgütünü ve İran Kudüs Gücünü kendi savaş koalisyonu içinde meşrulaştırmanın çabasında olduğu düşünülüyor.
5- ABD demokratik değerlere verdiği teşvikleri Rusya'nın terörizm nedeni olarak görmesinden rahatsız oluyor.
6- ABD'ye göre Rusya'nın son on yıldaki stratejisi NATO'nun ortadan kaldırılması: Transatlantik ortaklığın değerlerinin aşılması: Amerikan gücüne meydan okumaya dayanıyor.
7- Bu yüzden ABD; Rusya'ya bir defaya mahsus verilecek ödünü dahi fazla görüyor, bunun stratejik faydası olmayacağına inanıyor. 
Yine de Başkan Trump, bu opsiyonlara dikkat kaydıyla, General Martin Dempsey'in "Sonsuz Savaş " doktrini doğrultusunda ancak bir diyalog düzleminde Rusya ile ortak çalışıyor...
 
*
Nitekim Trump'ın ABD askerlerinin Suriye'den çekilmeye başladığını duyurmasının ardından,
21 Aralık'ta Beyaz Saray'dan  bölgedeki ülkelerin endişelerini gidermek üzere bir açıklama yapıldı. 
1- ABD’nin doğu ve kuzey Suriye’den ayrılacağı, 
2- Kürtlerin bu durumdan detaylı  bilgi sahibi oldukları, bu yüzden tek bir Suriyeli Kürt milisin dahi İŞİD'le mücadeleden vazgeçmediği,
3- Erdoğan'a konuşma ve eylemler arasında  ayrım yapması için tavsiyede bulunulduğu,
4- Erdoğan'ın TSK' nın Doğu Fırat'a girmeyeceğine dair söz verdiği,
5- Çekilmenin 40-60 günde gerçekleşeceği ancak askeri kaynakların bu sürenin 4-6 ay olabileceğini bildirdikleri,
6- O sırada Erdoğan'ın IŞİD karşıtı kampanyayı sürdüreceğini,
7- Irak Özel Harekat Kuvvetleri'nin (ISOF) Irak-Suriye sınırında konuşlanacağını,
8- Irak bölünmesinin engellenmesi için ABD birliklerinin  Fırat Nehri'nin 30 km.kuzeyinde  Suriye sınırının yakınında konuşlanacağını, 
9-  ABD'nin Suriye planlarına katılan Rusların İsrail ilişkilerinin onarımına yönelik attığı adımlara dikkat çekildi...
 
*
Bu noktada, "Sonsuz Savaş" konseptinin  hedefi olarak  Ortadoğu'da  kalıcı savaş ve istikrarsızlaşm ile İsrail'in güvenliğinin artacağına,
Batılı şirketlerin bölgenin petrol ve doğal gazına erişimini kesinlikle kolaylaştıracağına inanılıyor.
 
*
Ama "Suriyeli terörist- vatandaş ayrımını biz yaparız "diyerek Kürtler bahanesi  ve zımnen  neo-Osmanlı başlığında Suriye'de bir Sünni koridor üzerinde,
"Bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak-ı Millî topraklarını da kazanırız" oportunizmiyle,
Fakat aslında doğrudan doğruya İsrail için bir güvenlikli bölge inşasında olan Türkiye'nin;
El-Kaide ideolojisinden esinlenen hiziplerin kaynadığı Kuzey Suriye'de İdlib, Afrin ve Cerablus'ta ki geleceğinin, 
"Sonsuz Savaş "ta nasıl şekilleneceği bilinmiyor.
 
*
Bu konseptte  ABD'nin İslamcı terör ideolojisini yok etmek üzere,
Tarihin en başarılı askeri ittifakı olan NATO'nun ortak taktik, operasyonel ve stratejik hedefleri çatısı altında mevcut üyeleriyle müşterek çalışacağı açıktır.
Ama Erdoğan'ın Müslüman Kardeşler örgütünün hamisi olması Türkiye için işin rengini değiştiriyor. 
 
 
25. 12. 2018 - ahmet kilicaslan aytar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir