Zarrab davasını bizzat takip etmiş olmasam,taraftar gazetelerin olayın boyutunu nasıl değiştirdiğini,halkı yanıltmak için olayı sadece FETÖ darbesi olarak vurguladıklarını, yolsuzluklardan hiç bahsetmediklerini yine de fark eder miydim diye düşünüyorum.
Bir konuyu sadece duyduklarıyla değil uzun uzun araştırınca insan daha net görebiliyor.
Olaylar öylesine iç içe girmiş ki,deyim yerindeyse kimin eli kimin cebinde belli değil,ama bilinen bir gerçek bu yolsuzlukları yapanların eli halkın cebinde…
Bu olaylar Türkiye’yi derinden sarsmıştı.Belli etmeseler de,sürekli gündem değiştirip halka unutturduklarını düşünseler de AKP hükümeti bence hala huzursuz.
Eylül 2012 ve Şubat 2013’teki bir dizi ihbarla başlayıp,17 aralık 2013 günü cumhuriyet Savcısı Celal kara’nın gözaltı talimatı, arama kararlarının yerine getirilmesiyle kamuoyu bu olayları duydu.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekipleri;Aralarında iş adamları,bürokratlar,banka müdürü,çeşitli düzeyde kamu görevlileri,61 .Türkiye Hükümeti kabine üyesi dört bakan,üç bakan çocuğu hakkında”rüşvet,görevi kötüye kullanma,ihaleye fesat karıştırma,kaçakçılık”iddiasıyla yürütülen soruşturmada 16 Ocak 2014 tarihli HSYK kararı ile soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın görev yeri değiştirilmiş olduğundan, soruşturma diğer savcılar tarafından yürütüldü.
17 Aralık 2013’te Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu yapıldı.Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in talimatıyla yürütülen yolsuzluk operasyonunda dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler,Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan,Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar,Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan,işadamları Ali Ağaoğlu, Rıza Sarraf ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ile 89 kişi gözaltına alındı.
Operasyonun koordine eden isim,İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz dü.
AKP hükümeti suçlamaları geri çevirerek her zamanki ayak oyunlarıyla Gülen cemaatinin siyasi iktidara darbe yapmaya çalıştığını söyleyip,soruşturmaların ve yargılamaların önünü kesti.Fakat yolsuzluk iddiaları bir türlü gündemden düşmüyordu.
17 Aralık 2013: İran asıllı iş adamı Rıza Sarraf’ın bakanlara rüşvet verdiği iddia edildi.
Celal Kara 16 Ocak 2015’te soruşturma nedeniyle açığa alındı.Kara, 24 Ocak 2015’te Can dündar’a Rıza Sarraf’ın bu işlerin sorumlusu ve lider olduğunu”Dönen işlerin Başbakan’dan habersiz,bilgisiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok.Telefon konuşmalarına,aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki,perde arkasından bu işlere yol ve izin veren, Başbakan’dır.”dedi.
ABD’de Rıza Sarraf’ın itirafçı olup,tanık olarak dinlendiği davada tekrar gündeme geldi.
Rıza Sarraf 19 Mart 2016’da Amerika Birleşik Devletleri’nin Miami ‘de yakalandı ve göz altına alındı.
New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara;Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEM-DER gibi derneklere yapılan bağışları söz konusu ederek,Sarraf’ın dolandırıcılık,altın kaçakçılığı,rüşvet,fuhuşa aracılık etmek suçlarına karıştığına, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devletin üst kademeleriyle olan ilişkilerini kullandığını“Yapılan yardım ve derneğin yapısı,Sarraf’ın üst düzey bürokrat ve devlet yetkilileri ile ilişkisini ortaya koyuyor.”dedi.
17 Aralık sabahı İstanbul ve Ankara’da operasyonlar yapıldı.
Operasyonla ilgili bilgiler Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine girilmediği ve çok büyük gizlilik içinde yapıldığı için,bu operasyonlardan ve göz altılardan ne İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının, ne üst düzey emniyet yönetiminin,ne İstanbul Valiliği’nin ne de hükümetin haberi olamadı.
Operasyonların ilki “TOKİ’deki yolsuzluklardı.”
İkincisi “Fatih Belediyesi’nde rüşvet” iddiaları.
Üçüncüsü “Rıza Sarraf’ın dört bakan ve çocuklarına rüşvet verdiği “iddiaları.
21 Aralık’ta gözaltına alınanlardan 24’ü,tutuklandı.
Bakan çocukları Barış Güler ile Kaan Çağlayan “rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek”
Rıza Sarraf “rüşvet vermek,suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”
Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ise”rüşvet almak” iddiasıyla tutuklandı.
Bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar acaba neden ve nasıl serbest bırakıldı….
17 Aralıkta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan”Arkasına karanlık odakları alanlar,çeteleri alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler.Arkasına sermayenin medyanın gücünü alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler.Türkiye içinde ve dışında birtakım karanlık çevrelerini alanlar istikametiyle oynayamazlar.Ayarlarımızı değiştiremezler,Türkiye üzerinde operasyon yapılacak, ameliyat yapılacak bir ülke değildir. AK Parti iktidarı buna izin vermez.”açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül operasyon ile ilgili “Hiçbir şeyin üstü kapanmaz. Devlet otoritesinden başka otorite olamaz” diye konuştu.
18 Aralık’ta Mali, Organize Suçlar ve Terörle Mücadele şubelerinin müdürlerinin de aralarında bulunduğu beş polis müdürü görevden alındı.
19 Aralık’ta ise İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın merkeze çekildi,yerine Aksaray Valisi Selami Altınok atandı.
Emniyet’teki tasfiye hızla devam etti.İstanbul, İzmir ve Ankara Emniyet’lerinde de birçok şube müdürünün yeri değiştirildi.
En önemlisi neydi biliyor musunuz?operasyonu yürüten polisler için tutuklama kararları çıktı.Öyle ya eğer operasyonu üstlerine bildirselerdi,onlar da hükümete bildirecekti ve hiç bu olanlar yaşanmayacaktı.
Halk nasılsa olanlardan habersiz derin uykuda,bunlar da istedikleri gibi at oynatıyorlardı ülkede…
Hükümet,hemen Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki bir değişiklik yaparak,soruşturmalarda savcıların emrinde görev yapan polislerin,amirlerine bilgi vermesini zorunlu kıldı.
25 Aralık;Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar bakanlık görevlerinden istifa etti.
Erdoğan Bayraktar NTV canlı yayınında,“Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın talimatıyla yapıldı.Başbakan’ın istifa etmesi gerekir”açıklamasıyla yer yerinden oynadı.
Şimdi aklıma bir deli soru daha takıldı.Acaba bu açıklamadan daha çok şeyler vardı da Erdoğan Bayraktar’ı susturmak için mi,hepsi tutuklanırken sadece onun oğlu Abdullah Bayraktar serbest bırakıldı!
Hemen kabine değişikliği yapıldı.Yeni Bakanlar Kurulu’nda ,Avrupa Birliği’nden Sorumlu Bakan Egemen Bağış’a yer verilmedi ama suçlamalarla ilgili bakanlar hakkında da herhangi yasal bir işlem yapılmadı.
Şimdi bunu sormak gerekmiyor mu?Erdoğan Bayraktar doğru mu söylüyordu?Suçlanan bakanlar hakkında neden soruşturma ve yasal işle yapılmadı?
Muammer Akkaş “25 Aralık soruşturması” ikinci operasyonu için harekete geçti.
Akkaş’ın listesinde Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da dahil 41 kişinin gözaltına alınması vardı ama hükümetin yeni göreve atadığı emniyet görevlileri,Akkaş’ın gözaltı talimatını yerine getirmeyi reddetti ve dosya Akkaş’tan alındı.Ergenekon savcıları arasında yer alıyordu Akkaş…
Gözaltına listesindekiler“suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet vermekle” suçlanıyordu.
Niye bir gecede emniyet görevlilerinin değiştirildiğini şimdi anladınız mı?Suçlular hala elini kolunu sallayarak geziyor ve onlara suçlu diyenler tutuklanıyor ülkemde…
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, Başbakan Erdoğan’ın ailesinin güvenliği için özel korumalar görevlendirdi.
17-25 Aralık operasyonları için hükümet,Gülen hareketinin yürütme ve yargı içine sızdığını,bir “paralel devlet” dedi.
O günlerde hatırlarsanız ne çok duyuyorduk “paralel devlet” adını…Nasılsa kimse anlamıyordu.Herkesin dilinde bir “paralel devlet” vardı.
Operasyonlarla ilgili yayın yapan,cemaate yakın yayın kuruluşları,kanalları uydu yayınlarından çıkarıldı.Cemaate yakın medya kuruluşları yöneticileri tutuklandı.
Bu ne kadar gerçekçiydi.Nasılsa halk bilmiyordu,kim kimdir.Hükümeti desteklemeyen herkes “Gülen Cemati”nden damagası yiyip susturuldu.
Peki bunlar canciğer kuzu sarması değil miydi?Rant kavgasından birbirine mi düşmüşlerdi?Neydi paylaşamadıkları?
17 Aralık’tan sonra yayın yasaklarıyla medyanın gelişmeler hakkında ayrıntılı haberler yapmasına engel olundu ama sızdırılan gözaltı görüntülerinin,fotoğrafların,Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal’in,siyasetçilerin,gazetecilerin,iş adamlarının telefon konuşmalarının,tapelerin,takip bilgilerinin, internette yayılmasını engelleyemediler…
Milletvekilleri İdris Naim Şahin, Erdal Kalkan, Hasan Hami Yıldırım, Haluk Özdalga, İdris Bal, Muhammed Çetin, Ahmet Öksüzkaya ve Ertuğrul Günay AKP’den istifa etti.
Ayakkabı kutularının içinde 4 buçuk milyon doları ,şifreli çelik kasaları konuştu Türkiye …
İşte bir soru daha!Süleyman Aslan tutuklandıktan 56 gün sonra niye tahliye edildi ?
Aklımda çılgın sorular…Rıza Sarraf, Barış Güler ve Kaan Çağlayan neden 70 gün sonra serbest kaldı?
17 Ekim 2014’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı,11 ay inceledikten sonra dosyayla ilgili takipsizlik kararını nasıl verdi?Bu gerçek bir inceleme miydi sizce de…
2 Eylül 2014’te “25 Aralık soruşturmasıyla”141 sayfalık takipsizlik kararında olayı ortaya çıkaran savcı ve polisler “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmakla” suçlandı ama esas suçlular için takipsizlik kararı verildi.
Adalet bunun neresinde…
17 Aralıktaki bu soruşturmaları yürüten savcılar Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in nerede olduklarını bilen var mı?Yurtdışında olabilirler mi ?
Başsavcı vekili Zekeriya Öz ve savcı Muammer Akkaş kimbilir nerelerde…
5 Mayıs 2014;TBMM’de komisyonda AKP’den 9, CHP’den 4, MHP ve HDP’den birer milletvekili yer aldı. Bu komisyon harıl harıl çalıştı ve yedi ay sonra ne oldu dersiniz!AKP’li üyelerin oylarıyla komisyon yolsuzlukla suçlanan bakanların Yüce Divan’da yargılanmasının gerekmediğini bildiren bir karar çıktı.
Nasıl böyle bir karar çıkmasın ki…Herkes işin içinde…Yılanı kuyruğundan yakaladılar ama bir türlü başa kadar gidemediler…
Başbakan cemaate kızgın olduğu için bu adımlar atılıyor dendi.
Tayyip Erdoğan;”üniversitelerin hazırlanması, üniversitelerin verilmesiyle alakalı adımlardan tutun da birçok faaliyetlere yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yaptık.Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Her şeyi Rabbim biliyor, başka bir şeyi söylemeye gerek yok,ne istedilerse verdik” demedi mi?
Binali Yıldırım;”Türkçe sevginin dilidir,Dünyada her kim sevgiye muhtaç.Onun hayatını anlat bilsin ki ilaç.Aç herkese aç sineni aç, onun gibi ilaç’ diyen Fethullah Gülen hoca efendinin dilidir.” demedi mi?
“Ne istedilerse verdik” sözünden de anlaşıldığı gibi iktidar 2012 başına kadar Gülen Cemaati’ni desteklenmesi gerektiğini düşünmüyor muydu?
Cemaate ait 17 üniversite kurulmuş ve hepsinin kuruluş izninin altında Tayyip Erdoğan’ın imzası var mıydı,yok muydu?
İstanbul’daki AK Parti’den bir belediye başkanının söylediğine göre;“Bu dönemlerde iktidarın cemaate ‘cüzi bir fiyata ya da bedava satışını yaptığı’ arazilerin değeri beş trilyon liraymış.”
Bülent Arınç’ın ‘peşkeş çekilen araziler” dediği;okullara,dershanelere,yurtlara,üniversitelere verilen yerler olabilir mi?Bunun karşılığında da cemaat siyasi destek vermiş olabilir mi? Al gülüm -ver gülüm…Her şey karşılıklı alışveriş halinde yürümüş anlaşılan…
FETÖ’nün finans kuruluşu Bank Asya’nın 1996 daki açılışında;
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller,İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan,AKP’nin kurucularından eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül var mıydı,yok muydu?
Hatta Gül açılışta Gülen’den“Hepimizin hocasıdır,bir bilim adamıdır,muhterem bir hoca efendidir” diye konuşmuş muydu,konuşmamış mıydı?
2012 yılında AKP yöneticileri Pensilvanya’da yaşayan Gülen’i ziyaret ediyorlar mıydı,etmiyorlar mıydı?Gülen ile hatıra fotoğrafları İnternette neden dolaşıyor dersiniz!Çünkü AKP içinde Gülen’e yakın olmak avantajlı görülüyordu.Madem muhterem Gülen hocaefendi bir gecede FETÖ oldu,kankalar bir gecede düşman oldular….Merakımı hoş görün fotoğraf çektiren milletvekillerinden dördü hala AKP’de milletvekili mi,değil mi?
TBMM Genel Kurulu’nda tartışmaya açıldı ve 4 eski bakan Çağlayan, Güler, Bağış ve Bayraktar’ın Yüce Divan’a gönderilmesine yönelik önergeler reddedildi.
Bu olanlar konusunda AB Komisyonu 2014 İlerleme Raporu’nda”Hükümetin yolsuzluk iddiaları karşısında, yürütmenin yargının bağımsızlığına,tarafsızlığına ve etkinliğine müdahalesine varacak ölçüdeki tepkileri ciddi endişelere neden olmuştur”denildi.
Denildi de ne oldu? Kimin umurunda…
ABD ,2014 insan hakları raporunda;17 Aralık Operasyonu sonrası gelişmeler “skandal” olarak belirtildi ve soruşturları Türk hükümetinin kapattığını,delillerin yok ettiğini, operasyondaki polis ve savcıları görevden aldığını belirtildi.
Hala uluslararası örgütlerde Türk Hükümeti’nin 17-25 Aralık operasyonları sonunda,kuvvetler ayrılığı ilkesinin,yargı bağımsızlığının,hukuk devleti ilkesinin zarar gördüğü tartışılıyor.
17 Aralık 2013 tarihinden sonra Türkiye biri yerel seçim, biri cumhurbaşkanlığı seçimi, ikisi de genel seçim olmak üzere dört kez sandığa gitti.
17 Aralık tapelerinde konuşmalarının olduğu iddia edilen,Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde Meclis’e girdi.Albayrak, Yeni Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak kabinede de yer aldı.
Muhalefet milletvekilleri 17 Aralık’ın peşini bırakmadı. Kimi zaman pankartlarla, kimi zaman da giydikleri t-shirtlerle 17 Aralık’ı hatırlattıla
2 sene içinde CHP Milletvekilleri Veli Ağbaba, Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Muharrem Erkek; MHP Milletvekili Oktay Vural, ’17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası Kanun Teklifi’ verdi.
CHP’li Eren Erdem;
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “yolsuzluk ve rüşvet” hakkında hazırlanacak hutbelerin tüm camilerde okunması için kanun teklifini TBMM’ye sundu,cevapsız kaldı.
Yazdığı kitaplarda FETÖ yü ifşa eden Eren Erdem şimdi nerede?
“FETÖ’ye üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasıyla tutuklandı.
Eren Erdem;”Benim üzerimden CHP yıpratılmak isteniyor. Yürekten ve namusumla söylüyorum. İstersem kaçardım. Beraat edeceğimi düşünüyorum. Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan iki dava dışında hukuki anlamda rahatsız olacağım bir durum yoktur. Bu dava Türkiye’nin itibarına zarar verir, tartışmaları büyütür. Buna katkı sunan herkes de bu ülkeye zarar vermiş olur.”dedi.
Zarrab davasını takip ederken günü gününe konuşmaları kendi ağzından yayınlamaya başlamıştım ama gündem öyle hızlı değişiyor ki pek çok konuşma dosyamda hala bekliyor.
Sizlere pek çok soru yönelttim,biraz okuyun ,araştırın,gündemi takip etmeye çalışın,gelişen olaylara bakın ve gerçekleri bulmaya çalışın.
Bu ülke bizim…Başka ülkemiz yok…Sahip çıkmak zorundayız.Bunu gelecekteki çocuklarımıza,torunlarımıza,ülkesi için 15 yaşında şehit olmuşlara,eli kınalı kalan genç gelinlere ve öksüz kalmış yavrulara borçluyuz…
|